Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


KİTAP OKUMAK BİR MUTLULUKTUR


          Benim bir hikâyem vardır, ANA OCAĞI?

          Köyden şehre okumaya giden bir gencin hikâyesidir. O kadar gerçekçi ki ben bile okuduğumda etkilenir ağlardım. Bir gün bizim eve biraderler geldi. Sohbet esnasında bu hikâyeyi onlara okudum. Hikâye bittiğinde etrafımdaki herkes ağlıyordu, çünkü orada roman kahramanım Kara Hürü´nün dramatik yaşamı vardı. Ve Kara Hürü bizim anamızdı.

          O olaydan çok etkilendim.

          Hikâyeler, gerçek veya gerçeğe yakın olursa etkili oluyor. Ben de yazdığım hikâyeleri hep yaşanmış olaylardan seçtim. Bu güne kadar acı olan bir eleştiri almadım. Hatta o kadar candan nameler döken okuyucularım oldu ki, kitaplarımdan bir kuruş para almasam bile onların övgüleri dünyaya bedeldir.

          Yine bir gün Çukurova Radyosuna çağırdılar. Orada bir hikâyemi okudum. Geri döndükten sonra bana öyle güzel mektuplar geldi ki, verilmiş ödüller onun yanında değersiz kalırlar. Diyordu ki bir genç kız;

           ?Bundan sonra senin kitaplarını okuyacağım. Çocuklarıma da senin kitaplarını okutacağım. Hatta öğretmen olduğumda senin kitaplarını okumaları için çalışacağım.?

             Böyle bir mektuba ne denmez ki!

             O kızımız benim kalbimi almış, bütün Akdeniz sahillerinde bayrak gibi sallamıştır. Çok sevinmiştim bu mektuba. O mektuptan sonra yazmaya devam ettim. Bu kitabımın adı ?ANA OCAĞI? idi. İçinde birbirinden güzel etkili ve değişik hikâyelerim mevcuttur. Mesela bir çocuğun kendini ispatlamak için zirveye çıkış öyküsü(ZİRVE);Zirve den bir bölüm;

           ?Ne zaman gideceksin??dedi anası. Onu kırmak istemiyordu.

         ?Yarın sabah.?dedi Ali.

         ?Kayalardan düşmezsin değil mi ??

         ?Ana...?dedi Ali. ?Sen deli misin? Ben hiç kayadan düşer miyim? Karapınar´daki kayalara çıkmadım mı? Yelli Kaya da keçilere dal kesmedim mi? Sütbeyaz´ı tutup getirmedim mi ??

         ?Kestin ama Keleş´im...?dedi Anası. ?Orası zirve. Koskoca Karacadağ´ın zirvesi. Haydi, buralar yakın yerler. Orada başına bir iş gelse, gelemem, gidemem. Kimseden yardım da isteyemem. Benim artık gözüm kesmiyor oralara, sen nasıl gidersin tek başına??

          Bir ailenin dişi kediye bakışı ve anlamlı davranışı (DİŞİ KEDİ); Bir memurun ufacık bir çocukla arasında geçen on kuruşun hikâyesi(SERÇELER); Bir ev kadınının çocuklardan habersiz bir örümceği koruması, ona farklı bir açıdan bakışı(ÖRÜMCEK).  Hikâyeden bir bölüm;

              Karşımdaydı. Kapkaraydı. Örümcek bile olsa, kıpır kıpır bir canlıydı. Bir canlıyı öldürmek bu kadar kolay mıydı? Zavallının suçu da yoktu. Hiç kimseye zarar vermemişti. Büyük bir risk alıyor, vicdanıma göre de suç işliyordum.

              Kafamda bir sürü senaryolar canlandı. Kendimi şehir hapishanesine atılması gereken bir cani gibi görmeye başladım. Utandım. Yapmak istediklerimden derhal vazgeçtim. Hanım eve geldiğinde sinirlenmiş numarası yaparak;

             ?O örümcek yuvasını görmedin mi?? dedim. Hanım yüzüme baktı. Benim yaşadığım duyguları aynen yaşamış gibi,

             ?Ne istiyorsun ondan?? dedi.

              Yine, bir yazarın Belçika´da yaşamış bol paralı bir gençle, Türkiye´de parasız askere giden gençler arasında bağ kurmaya çalışan düşüncesi;

             (IŞIK DAĞI VE İHSAN) bu kitapta toplanmıştı.

             ?ANA OCAĞI? kitabım iki baskı yaptı. Bütün okullara girmesi ve çocuklarımızın o kitabı okuması için çok uğraştım. Hatta Vali yardımcısı Ardahan beye kadar çıktım. Bir tek kitabımı okullara sokamadım. Hâlbuki bu kitaptaki öyküler çocuklarımıza çok şeyler kazandıracaktı. Olmadı beceremedim.

            O vakitler hükümette DSP vardı. Kültür Bakanımız tanıdık biri İstemihan TALAY´dı. Onun zamanında bile Kültür bakanlığınca kitabımın satın alınmasını beceremedim.

            Tam 19 hikâyenin bulunduğu ANA OCAĞI hikâye kitabım Adana Edebiyat Yayınlarından olup, 98 sayfadır. Şu anda elimde kalmamıştır. Kitap tanıtımlarında özellikle bu cümleyi çok kullanıyorum. Çünkü bu ülkede kitap bastırmak, kitap satmak kolay bir iş değildir. Benim gibi birçok arkadaşım eserlerini kendi bastırıp satmaya çalışmaktadır. Hiç birisi kitap satışından memnun değildir. Yine bu kitabın son bölümünde,

            ?NEDEN AZ OKUYORMUŞUZ? adlı araştırma yazımın son bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın o gün demişiz;         

            ?Sonuç bölümüne gelecek olursak, bu kadar okumaya düşman kesilmiş bir toplumda terör durur mu? Siyasetteki laçkalıklar önlenebilir mi? İnsanlar fakirlik çemberini yıkıp, medeni dünyanın seviyesine çıkabilir mi? Gelir dağılımı, adaletsizlik, insan kayırma, adama göre iş, hazine soygunculuğu önlenebilir mi?  Hepsine birden verebileceğimiz tek cevap elbette ki koskoca bir ?HAYIR? dır. Sevgili Edebiyat Hocamız Şahin TAŞ´ın dediği gibi, okumayı para için değil, meslek sahibi olmak için değil, çocuğumuzun iş bulması için değil, çöpçüyü okumuş bir çöpçü yapmak için istemeliyiz. Biliyoruz ki; okumuş bir toplumda sorunlar çözülecektir. Toplumun kanayan yarası olan birçok sorun kendiliğinden yok olacaktır. İnsanlarımız daha mutlu, ülkemiz daha verimli bir konuma gelecektir. Yani herkes mutlu olacaktır.

            Ne demiş Konfüçyüs;

           ?Tanrım bana kitaplar dolusu bir evle, çiçekler dolusu bir bahçe ver.?

             Ben şu anda böyle bir dünyada yaşıyorum. Ve insanların hayal edemeyeceği kadar mutluyum. Herkese tavsiye ediyorum. Kitap okumak bir mutluluktur.  

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00