Adanamızın kışı esaslı KÜM haline geldi. KÜM demek, Kanser Üretim Merkezi demek. Elhamdülillah, bizde hemen hemen her mesimde kanser üretimi yapılırsa da, DOKUNULMAZLIĞI OLAN ANIZ YAKMA TÖRENLERİ süreci ile, arkasından arz-ı endam eden KIŞIN PLASTİK DUMANINDA Küba´yı ihya edecek kadar kanserojen madde üretimi yapılır.
Malum, şimdilerde Dünya insanları cebine birkaç bin dolar koyarak Küba´ya, kanser tedavisi için gitmeye başladı. Denildiğine göre en etkin aşıyı Kübalılar yapmış. Bizde de Küba´ya Kanser Gezisi başladığında, kuşkunuz olmasın, en büyük talep Adana´dan gelecektir. Çünkü memleketimiz DİOKSİN denilen felaket gazını bol bol üretir. En başarılı üretim de kışın yapılır.
Hasbelkader Sofulu Rehabilitasyon ve Projelendirme çalışmalarında koordinatörlük yaparken Japon uzmanlardan öğrenmiştim dioksinin ne berbat zehir olduğunu. “Zehir” dediysem, aslında bir çok zehri bir arada taşıyan demet demek daha doğru olur. Toprağa, ağaca, ota yapışır ve kaybolmaz. Suda çözünmez, yağda çözünür. İnsana en çok et, süt ve bunların ürünleri yanısıra yumurta ile bulaşır. Ayrıca, dioksin taşıyan dumanla da pek başarılı şekilde ciğerden yerleşir. Dioksin taşıyan kadın, emzirerek zavallı bebesine de bu tehlikeli maddeyi yerleştirmeye başlar. Vücutta birike birike nihayet bi yerden patlama yapar ve sahibini dört kolluya taşıyıverir. Başta kanser, elvan-çeşit hastalıklarla çıkar ortaya.
DİOKSİN ÜRETELİM
Uzmanlara göre, korkunç etkilerine karşın Dioksin gazları günümüzde bile tam olarak anlaşılmış değil ve araştırma sürüyor. Kesin olan şu; en çok plastiklerin yanması veya ısınmasıyla oluşuyor. Öyle ki, güneşe maruz kalan şişedeki suya bile bulaşabiliyor. Plastik tabak, bardak, çatal vesaire de bu rezalet zehri cömertçe sunuyor insanlara… Fransa geçtiğimiz günlerde plastik kullanımına sınırlamalar getirdi. 5 yıl içinde tamamen vazeçilmiş olacak. Benzer önlemler gelişmiş bir çok ülkede uygulamaya alındı.
Bize gelince… Biliriz ki sebze fideleri, kimyasal şişeleri kutuları plastikten. Bunlar da tarlalarda yıllardır birike birike “maşallahı var” dnilecek kadar oldu. Anız yangınlarında hatırlı miktarda zehir üretip üstümüze üstümüze salarlar. Buna, zehirden yazlık ve güzlük nafakalanma diyebiliriz.
Gelelim kışa… Üretilen dioksin ve yanındaki furan gibi sair zehirler, neresinden bakarsanız bakınız, kocaman “ABBOVVVV!..” dedirtecek kadar fazla. Nedeni şu; birkaç yıldır yoksul semt sakinleri plastik atıkları yakarak ısınmaya çalışıyor. Son on yıldan bu yana plastik atıklar veya sentetik kumaş parçalarıyla ısınma giderek artmakta. Kanaldan aşağısına baktığınızda göreceğiniz o yoğun duman var ya o yoğun duman, hani uçakların inmesine bile engel olabilen duman; işte o dumanın essahlı bir kısmı bahsettiğimiz Dioksin ile zehirli sair yardımcılarından oluşur.
Çözümü nedir? Biz sorunu şimdiden hatırlatalım. Gerisi devletimize kalmış. Uzmanları var, imkanları var. Örneğin oy için olsun olmasın kömür dağıtılırken rastgele değili plastiğe mahkum evlere ağırlık vermesi azıcık da olsa yararlıdır. Örneğin, Orman Böle Müdürlüğü ile anlaşıp fakir-fukaraya aracı kazığı değmemiş ucuz odun sağlanabilir…
Ne demiştik? “Kış kapılara yaklaştı, Kanserle selamlaştı…” İnanan da sağ olsuuun inanmayan da…