Müslümanlar için kelime-i tevhit çok önemlidir. Örneğin bir insan başka bir dine mensup olsa ve Müslüman olmak istese şahadet kelimesi getirtilir. Burada sözün gelişi ya da galat-ı menşur olan getirmek eylemi. Yoksa söylenir veya söyletilir; gençlik yıllarımda birkaç kez tanık olmuştum; ölmek üzere olduğu anlaşılan birinin üzmeyecek bir biçimde ve usulüne uygun olarak salavatı şerife de dediğimiz şahadet kelimesi veya kelime-i tevhidi söylemesine çalışılırdı.
Bir Müslüman olarak önemli bir söz, daha doğrusu Müslümanlığın gerek şartlarından biri? Dünyanın her yerinde kullanılabilecek bir şifre; anahtar kelime?
Günlerdir Türkiye bir ABD´li gazetecinin Arabistan konsolosluğu binasında öldürülmesi olayını konuşuyor. Öldürülen adam ABD´de bir önemli gazetede yazıları çıkan, bazı çevrelerce düşüncelerine önem verilen biri olmasa, olaydan adamın konsolosluk binasının kapısında bekleyen sözlüsünden başka kimsenin haberi olmayacaktı.
Ortadoğu en akıl almaz saltanat kavgalarının, en aşağılık pusuların, en aşağılık casus ve sözde devlet adamlarının cirit attığı at oynattığı hatta devlet yönettikleri bir yer. Geçmişte de öyleydi bu günde aynı.
Müslümanlar Dünya nüfusunun %23 ünü oluşturuyorlar. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülke sayısı: 63. Ne kadar kalabalıklar değil mi? Dünya nüfusunun ¼ ü Müslüman! 200 dolayında bağımsız olduğu söylenen ülke içerisinde miktar ¼ ten fazla?
İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) üyesi ülkeler bazen tantanalı törenlerle başlayan toplantılar yaparlar; büyük bir toplantı masasının etrafında toplanan bu insanlara şöyle bir baktığımda aklıma hiç olumlu şeyler gelmez. Önce hiç biri çağdaş bir yönetim biçimiyle yönetilmezler. İnsan hakları, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadın hakları bu ülkelerde yoktur bazıları kız çocuklarını, nedense, okuturlar ama bu kız çocuklarının herhangi bir işte çalışması oy kullanması hatta bazılarında sayılması bile söz konusu değildir. Bu devasa masanın etrafındaki devletlerden biri bile bir kadın tarafından temsil edilmezler. Hepsi ayrım yapılmaksızın batılı büyük emperyalist devletlerden birine (çoğunluğu abd) bağımlıdır ve masada yanında oturan din kardeşine saldırmak için fırsat kollayacak kadar düşmandırlar. Ayrım yapılmaksızın hepsi İslam´ın temel ilkelerini birinci kaynaktan bilirler. Çünkü-bu da bir talihsizlik!-Kuran ile aynı dili konuşurlar?
İşte sözünü ettiğim ABD´li ünlü gazeteci bu ülkelerden birinin konsolosluk binasında iş için çağırıldığı sırada öldürüldü. Öldürme çeşidi ve biçimi bakımından oldukça zengin bir kültüre ve birikime sahip olunan bu ülkenin konsolosluk binasına işi için gelen bu gazeteci özel yetişmiş bir cinayet ekibi tarafından soğukkanlılıkla birkaç saat içinde öldürülüp paket edilmiş ve atılmış. Şimdi adamın cesedini arıyorlar?
Ne zaman haber izlencelerinde gazetecinin ölümü haberi verilmeye başlansa adamın öldürüldüğü bina ve tepesindeki bayrak gösteriliyor ne var bunda diyebilirsiniz! Çok şey var! Haklı olarak o ülkenin bayrağı, kendi konsolosluk binasında dalgalanacak, adamın yasal hakkı. İşte o hak kullanılırken o bayrağın altında işlenen aşağılık bir cinayetten söz ediliyor. Bu da beni son derecede üzüyor bir Müslüman olarak Kelime-i Tevhidin gölgesinde aşağılık bir cinayetin işlenmiş olması beni rahatsız ediyor. Müslümanlığı ve kendi inancımı yeniden gözden geçirmeye zorunlu hissediyorum kendimi?
O masanın etrafında toplanan onca adamın böyle bir bayrağın ve temsilin yanlış olduğuna dair neredeyse 100 yıldır hiçbir fikri ve tepkisi yok. İslam kısaca, salim olmak anlamına gelir, yani tüm olumsuzluklardan kötülüklerden uzak olmak demektir. Böyle bir Din´in yeryüzündeki görüntüsüne bakın. Canlı yayınlarda İslam adına kelle koparan örgütler yeterince bu kötü görüntüye katkı yapmış ve yapmaktayken. Kendisine Devlet diyen bir ülkenin yaptıkları ötekilerin üstüne tüy oldu.
Şimdiii, Müslümanlık bu mu? Kendi kendinize sormuyor musunuz?
