Ahmet DUMAN


Kanun-i Esasiden, Anayasaya?


Doğu, çok ilginç bir sosyolojik yapıdır. Doğu denilince bizim memleketin doğusundan değil uzak yakın ve orta diye sınıflandırılmış muhteşem bir zenginlik, muhteşem bir kalabalık, muhteşem bir yoksulluk ve geri kalmışlığı da içinde barındıran dünyanın önemli bir bölgesinden bir coğrafyadan söz ediyorum?

Birçok özelliklerinin yanında mistisizm, kadercilik ve hangi dinden olursa olsun dinsel bağnazlık bireyin ve toplumun kaderini en yıkıcı biçimde etkiler. Herhangi bir ülkeden söz etmiyorum tümü yaklaşık olarak birbirinin aynıdır. Bu ülkeleri bu saydıklarımızdan soyutlamadan ele almak olası değildir.

Doğuda da, her toplumda olduğu gibi, bazı duyarlıklar vardır. Onlar da herhangi bir batılı kadar vatanseverdirler ya da dindar. Bu kavramlara toz kondurmazlar. Ama inanılmaz biçimde ve sürekli motivasyona gereksinme duyarlar. Bazı kelimeler üzerlerinde inanılmaz büyülü bir etki yapar. O kelimelerin sihri içinde kaybolup giderler, unuturlar ve uyutulurlar?

Böyle düzenlenmiş ve komprime duruma getirilip beyinlerine aktarılan mebzul miktarda kelime vardır. Ancak kendilerine hiç yararı yoktur. Önemli olan kelimenin ses olarak kulaklarından beyinlerine akıtılmasıdır, içerik önemli değildir. Örneğin, 15 Temmuz olayından sonra alanlarda kuru fasulye pilav ve şerbet eşliğinde demokrasi ve demokratlık gibi kavramlar üzerinde günlerce slogan atıp, bombalanarak yıkılmaya çalışılan parlamento için ağıtlar yakıp bağlılık yeminleri ettikten sonra, bu günlerde Majestelerinin Demokrasiyi de Parlamentoyu da yok etmesine alkış tutup demokrasisiz ve parlamentosuz yönetilmek istediklerini aynı alanlarda haykırmanın çelişkisini ayırt edemezler. Hak hukuk adalet kelimeleri de ses uyumu bakımından kavram ya da içerik olarak değil ama kelimeler olarak olağanüstü kelimelerdir. Sadece kendilerine bir haksızlık yapıldığında bu kelimelerin ne olduğunu bilirler, öğrenirler?

Kendimizi bu kültürden soyutlayıp ?yok canım biz öyle değiliz? deme şansımız yok çünkü biraz yukarıda değindiğim gibi Demokrasiyi pek seviyoruz ama diktatörleri de?

Yaklaşık 150 yıldır büyüsünden kurtulamadığımız bir kavram da Anayasa? Hem sözünü seviyoruz hem içeriğini. Yani okumuş olanlarımız. Gelgelelim hepsi o kadar. Sadece oylamaya gidip evet veya hayır oyu vererek kabul veya reddediyoruz. Yakın tarihte bence çok ilginç iki anayasa oyladık. İlk oylama 1961 yılında yapılmıştı dünyanın çoğu uygar anayasaları ile yarışan bir metindi; içinde her şey vardı %61 evet oyu aldı. Hayır kurumundan dağıtılan az kullanılmış elbise muamelesi gördü! Darbecilere göre bu anayasa ?topluma bol geliyordu!? derhal daraltılması gerekiyordu. Gerekli düzeltmeler yapıldı. Onlarca maddesi değiştirilen 1961 anayasası ancak 1980 Eylülüne kadar dayandı. Yeterince düzeltilemediği yeniden düzeltilecek hali kalmadığı için zahmet etmediler; yürürlükten kaldırıp yenisini diktiler. 1982 anayasası olarak siyasal ve toplumsal yaşamımıza giren bu anayasa daraltılmış demokrasisine rağmen %92 oy aldı! Pırıl pırıl apoletleriyle darbeciler gayet mutluydu halk onları da anayasalarını da seviyor beğeniyordu!

Bazılarına göre Mithat Paşa o yıllarda İmparatorluğun mucize denilecek akıllılıkta Devlet adamlarındandı. Türklerin ilk anayasasını Kanun-i Esasi adıyla yapmak Mithat Paşaya nasip olmuştur.

Nasip olmasına olmuştur da hiç iyi olmamıştır. Önce Mithat Paşa ve arkadaşları için felaket olmuştur sonra da ülke için. Tuhaftır; daha mürekkebi kurumamış Kanun-i Esasinin bazı maddeleri uygulanarak ülke uzun sayılacak bir istibdat dönemine girmiş Mithat paşa ve arkadaşları da katledilmişlerdir.  Padişah bu eylemleri bizzat Kanuni-i Esasinin kendisine tanıdığı haklar ve yetkilerle yapmıştır.

Bu günlerde yine bir Anayasa heyecanı yaşıyoruz da küçük anımsatmalar yapayım dedim?

 

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04