Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


KANAL İSTANBUL PROJESİ ÜZERİNE

İstanbul Boğazı, Dünyanın oluşumundan itibaren geçirdiği değişimlerle, dördüncü jeolojik zamanda, günümüzden 7200 yıl öncesinde bu günkü şeklini alan ve tarihsel süreçte, toplumsal yapılanmaların güç mücadelesinde temel etkenlerden biri konumunu koruyan, Dünyanın en önemli jeostratejik coğrafi konumlarından biri. 


İstanbul Boğazı, Dünyanın oluşumundan itibaren geçirdiği değişimlerle, dördüncü jeolojik zamanda, günümüzden 7200 yıl öncesinde bu günkü şeklini alan ve tarihsel süreçte, toplumsal yapılanmaların güç mücadelesinde temel etkenlerden biri konumunu koruyan, Dünyanın en önemli jeostratejik coğrafi konumlarından biri.  1600’lerden bu yana emperyal stratej akıllarda jeostratejik önemi daha da artan İstanbul Boğazı, yeni bir deniz ticaret yolu geçişi tesisinin, “Asrın Projesi” sloganıyla algılara lanse edilmesiyle, Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyısı olan devletler ile Montrö imzacısı ülkelerin gündemine yerleşti.

Kanal İstanbul olarak adlandırılan ve İstanbul Boğazına alternatif olarak düşünülen yeni geçiş yolunun, getirileriyle, Türkiye’ye olumlu ve olumsuz etkileri, gündemin en önemli polemik konusu. Tartışmalarla sonuca ulaşmaya çalışmak güzel ama bu tartışmaların niteliği, kapsamı ve katılımcıların temsil özelliği, ortaya atılan fikrin maksadını ortaya koymada önem kazanır. Yani tartışmaların, konunun uzmanları tarafından ve bilimsel esaslarla yapılması gerekir. Bu kapsam dışında yapılan tartışmalar demagojiden öte gitmez.

Proje geliştirmek ve geliştirilen projeleri hayata geçirerek, ülke menfaatlerine uygun kullanıma sokmak, doğaldır ki Devletin en önemli görevlerinden biri. Devlet, her türlü fikre açık bir anlayışla, bilimsel esaslarla gelişime açık ve Kamu menfaatine uygun tüm projeleri, imkânlar nispetinde değerlendirmek, gerekli fizibilite çalışmalarını yapmak, gereklik derecesine göre ve bütçe esaslarına uygun planlamaya almak durumundadır. Bu çalışmalar Devletin ilgili kurumlarınca koordineli olarak yapılırken, kimi zaman, halkın da bu konuda görüşüne başvurmak maksadıyla, konu, uygun bir şekilde halka anlatılır. Devlet, yönetim sürecinde halkın vergileri üzerinde hükümet ederken, halkın nabzını tutmak, belirli oranlarda da olsa fikrini almak zorundadır. Tabii ki esas olan, “bilmesi gerektiği kadar” prensibidir

Kanal İstanbul adıyla ve Asrın Projesi sloganıyla lanse edilen ve Marmara Denizi ile Karadeniz arasında alternatif bir deniz ticaret yolu oluşturmayı hedefleyen proje, gelinen durumda bir kısır döngüye girdi. Proje sahiplerince yapılan önemli iletişim hataları, konunun yetkisiz beyinlerce tartışılması, konu uzmanlarının kaçamak ve siyasi endişelerle kısıtlı açıklamaları; bilimsel kuruluşların siyasallaşmasıyla, bilimsel verileri, kendi ideolojik grubunun siyasi çıkarları doğrultusunda kazanıma dönüştürmek maksadıyla, kolaylıkla manipüle etmesi; siyasilerin, iç siyasette kazanım ve gövde gösterisi adına, birbirleriyle inatlaşma seviyesine gelmesi kafaları tamamen karıştırırken, halkı da alışılageldiği gibi, kutuplaştırmaya başladı.  

Oysa yapılması gereken: Oluşan fikir çerçevesinde çalışmalar başlatılırken, her yeni girişimde olması gerektiği gibi, fizibilite çalışmaları çerçevesinde, öncelikle bölgenin jeostratejik konumu ve küresel önemine istinaden, böyle bir projeyle ortaya çıkması muhtemel hukuksal sorunların çözümünün araştırılması; bölgenin jeolojik yapısının incelenmesi ve ortaya çıkabilecek tehditlere yönelik tedbirlerin araştırılması; bölgedeki tüm habitatların, projeden ne şekilde etkileneceğinin ve hangi tedbirlerle sorunların kalkabileceği veya en aza indirgenebileceğinin tespit edilmesi; bölgedeki ekosistemin projeden ne şekilde etkileneceği ve oluşması muhtemel değişimlerin diğer sistemler üzerinde yaratacağı etkiyle, sürdürülebilir yaşam koşullarında oluşması muhtemel sıkıntıların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi; yeni yapılanmayla oluşması muhtemel meteorolojik etkilerin getirisiyle ortaya çıkabilecek olumlu veya olumsuz geçişlerin kontrolünde alınacak tedbirler; bölgede oluşturulması hedeflenen yeni istihdam alanlarıyla birlikte oluşması muhtemel yerleşim yerlerinin, şehircilik planlamasının yapılması; proje için gerekli maliyetlerin belirlenmesi ve mümkün olduğunca az yükle bütçe planlarına nasıl dâhil edileceğinin hesaplanması, bilimsel temelli planlama çalışmaların tamamlanmasının ve kâr-zarar analizinin ardından, olumsuz getirilerinin fazlalığı nedeniyle eğer projeden vazgeçilmemişse, projenin halka anlatılması ve yapım aşamasına geçilmesiydi.

Ancak Türkiye, bu proje ile yine, yeni bir kutuplaşmanın içine sürüklenir konuma geldi. Kimse projenin olumlu ya da olumsuz getirilerini tam olarak kestiremiyor. Çünkü neredeyse tüm anlatıcılar, kendi siyasi kazanımları doğrultusunda, konuyu manipüle etmekten çekinmiyor. Üstelik zaten konuyu uzmanları değil, ekran yüzleri ve medya mensupları, duydukları, ulaşabildikleri kaynaklardan okudukları kadarıyla tartışıyor. Konu o kadar siyasallaştı ki konuyla ilgili hiçbir mesleki ilişkisi ve eğitimi olmayanlar, kendini, konu uzmanlarından üstün gördüğünü belirten açıklamalar yapmaktan çekinmiyor. Bu gelişmeler doğrultusunda da Türkiye, yeni bir bilinmeze doğru, hızla sürüklenmeye devam ediyor.

Doğrudur, risk alınmadan önemli değişimler yaratmak neredeyse mümkün değildir. Ancak, ülkelerin geleceğinde alınması gereken risklerin bedelleri, gerekli çalışmalar yapılmamış ve yeterli tedbir alınmamışsa, koca bir milletin geleceğidir.

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04