Prof. Dr. Özer OZANKAYA


KANAL İSTANBUL YA DA NERON´UN ROMA´YI YAKMASI!

Kanal İstanbul ise, kanımca, zaten kıt olan ulusal kaynağımızın çok önemli bir bölümünü, bu her açıdan verimsiz ve yıkıcı ulaşım çarpıklığını daha da yoğunlaştıracak, dışa bağımlılığı daha da arttıracak, İstanbul´a kendi itiraf ettikleri ?ihanetleri?ni ka


Gerçek kalkınma, bir toplumu hem iç, hem dış yaşamında özgürlük, bağımsızlık, esenlik, güvenlik ve gönence götürmekle olur.

Bir ulaşım projesi olarak sunulan Kanal İstanbul, yalnız ulaşım açısından ele alındığında bile, Türkiye´nin özgürlük, güvenlik, barış ve gönencinin gerektirdiği bir kalkınma girişimi değildir.

Çünkü her şeyden önce petrolü ve motor sanayisi de olmayan Türkiyemizde bugünkü asıl ulaşım gereksinimi, hem en ölümlü-en maddi yıkımlı, işgücü ve işzamanı yitirtici, hem de en pahalı, en dışa bağımlılık getirici karayoluna dayalı ulaşımdan kurtulmasını, onun yerine en gelişkin biçimiyle demiryolu ve denizyolu ulaşımını ana ulaşım durumuna getirmesini gerektirmektedir. Kaynaklarını, enerjide petrol ve doğalgaza bağımlılıktan kurtulmak için güneş ve rüzgâr enerjisiyle karşılayacak yatırımlara ayırmasını zorunlu kılmaktadır.

Gerçek yurt kalkınması, işgücünü çağdaş sanayi toplumlarınınki gibi ileri bilim, sanat, teknik sahibi işgücü düzeyine yükselterek olabilir.

Gerçek sanayileşme, gerçek demokrasinin, ulusal bağımsızlığın, dayanışma ve barışın da en baş gereğidir.

Kaynakların, bu amaçlar doğrultusunda kullanılması gerekir.

İşte, tüm çağdaş sanayi toplumlarında olduğu gibi, demir- ve denizyoluna dayalı ulaşım, ulusumuzun başka sanayi dallarıyla da donanmasına ve ileri sanayi topumları düzeyine ulaşmasını da sağlayıcı olacaktır.

Gerçek sanayileşme, tüm ulus bireylerinin eğitim düzeyinin yükselmesini sağlayıcı gücüyle, gerçek anlamlarıyla demokrasinin, ulusal bağımsızlığın, ulusal dayanışma ve barışın da en başta gelen gereğidir.

Gerçek yurt kalkınması, yurt topraklarını, çağın bilim, teknik ve sanatının gereklerine göre bayındır kılmakla olur. Bu, ulusal bağımsızlık için de zorunludur.

Atatürk´ün daha 1920´de uyardığı gibi, ?yurt denilen yer çıplak dağlar, kıraç ovalardan oluşmaz. Uluslar, üzerinde yaşadıkları toprağın birinci derecede maliki olmakla birlikte, aynı zamanda orada bütün insanlık adına vekil olarak bulunduklarını ve bütün insanlığın çağın uygarlık ölçülerine göre yararlanabileceği biçimde ülkelerini bayınıdr kılmakla yükümlü olduklarını unutmamalıdırlar. Bunu yapabilecek yetenekte olduğunu kanıtlayamayan ulusların bağımsız yaşama hakları da olamaz!?

Atatürk´ün Karadenizi Akdenize, Edirne´yi Erzurum´a bağlayarak, kabotaj özgürlüğümüzü sağlayarak demir ve denizyolu ulaşımını ana ulaşım yolu yaptıktan başka, bir çınar ağacını korumak için bir evi temelleriyle birlikte yürüttüğünü, kıraç Ankara´yı ?orman çiftliği?yle donattığını, yer altındaki arkeolojik zenginlikleri günyüzüne çıkarıp Anadolu Medeniyetleri Müzesi kurduğunu, yıkılmakta olan Karatay cami ve medresesini restore ettirdiğini ? yani bu yurt tanımının tüm gereklerini yerine getirmekte olduğunu biliyoruz!

Kanal İstanbul ise, kanımca, zaten kıt olan ulusal kaynağımızın çok önemli bir bölümünü, bu her açıdan verimsiz ve yıkıcı ulaşım çarpıklığını daha da yoğunlaştıracak, dışa bağımlılığı daha da arttıracak, İstanbul´a kendi itiraf ettikleri ?ihanetleri?ni katmerleştirecek, çevreyi katledecek, uluslararası sorunlar doğuracak neronumsu bir akıl-dışı dayatma niteliğindedir.

Muhalefet partileri yönetimlerinin de özellikle demir- ve deniz-yolu ulaşımı gereksinimini neden baş ulusal gündem maddelerinden birisi yapmadıklarını şaşkınlıkla sorguluyorum.

 

...

 

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00