Ahmet Yaşar Aktaş


Kadın Cinayetleri Neyin Simgesidir?


Emine Bulut cinayeti, kadına yönelik acımasız şiddetin doruğudur. Eşsöylemle kaynayan suyun, yüz derecede buharlaşıp nitelik değiştirmesi gibidir.

Ormanların yakılması, göllerin kurutulması, maden aramada siyanür kullanılması, hız kesmeyen zam fırtınaları, her günle birlikte artan kadın cinayetleri, erkek çocukların cinsel istismarı, çocuk yaşta kızlarımızın doğum yapması neyi simgelemektedir? Yanıtı aşağıdaki satırlarda...

           

Bilimsel araştırmalarda, günlük yaşamda soru sormak, her şeyin başıdır. Ne var ki, toplumumuzda soru sorulması yönündeki eğitim çok cılızdır. Bu ve diğer nedenlerden dolayı soru sormayız, sorulan soruları da yanıtlamakta da, çok yetersiz kalmaktayız. Eşsöylemle içinde bulunduğumuz toplumsal/siyasal/ekinsel ortamda soru sorulmasını özendirmeyi bir yana bırakın, hiç istenmez!

İşte bu yüzdendir, soru sorma alışkanlığımızın olmaması. Biz, böylesine yeteneksiz miyiz? Yetenek ise, pratik yaşamdaki sorunu çözmede ete kemiğe bürünür.

Kendine ciddi soru soran genç kızlarımızı, TÜBİTAK denen benzeri kurumlar dışlar. Gel gör ki, o yeteneklerimiz, projeleriyle evrensel anlamda, birincilik kazanırlar. Çünkü onlar, sordukları soruları yaratıcı bir biçimde yanıtlayıp, yeni bilgi üretmektedir. Yeni bilgiye, egemen yöneticiler, hiç tahammül edemez!

Bunun anlamı şudur? Yöneticiler, cehaleti kutsayıp cahilliği, sanatçıların, bilim insanlarımızın önüne koyar. Toplum da, her yönüyle geride bırakılıp, ortaçağ karanlığına iteklenir.

 

Bu bütünde, kadın cinayetlerinin toplumsal/ekonomik/ekinsel nedenini açıklayabiliriz. İnsanlığın tarihsel gelişimi aşamasında, özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla fiziksel ve diğer nedenlerle anaerkil toplum düzeni ataerkile sıçrar. Kadını küçümseyen kutsal kitaplar da, bu aşamadan sonra, yazıya geçirilmiştir. Kadının eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu Türk Toplumu da, ekonomik ve yönetsel çıkarlar doğrultusunda yıpratılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, din düşmanı olduğu yalanı çok yaygındır. O, din değil, dini, Allah’ı, bireysel çıkarlar için kullanan din simsarlarının düşmanıdır!

Atatürk öldüğünde, değerli eşyalarının bulunduğu kasasından Ayet-el Kürsi yazılı pirinç tanesi çıktığını, bu din tacirlerine birileri anımsatmalıdır!

 

Günümüzde kadınlara yönelen şiddet, cinayetler, Türkiye’ye özgü değildir. Dünya Sağlık Örgütü raporları, dünyada kadınların üçte birinin fiziksel şiddete kurban edildiğini vurguluyor. Örneğin almanya’da kadın sığınma evleri, hep olmuştur. Orada yasalar, demokrasi işler ama kadın mağduriyetleri durmaz! Bir farkla Türkiye’de daha şiddetli ve yoğundur. Çünkü erkek egemen toplum ve yargı, kadın katillerinin, sırtını sıvazlar!

 

Kadın cinayetlerine, toplumbilimsel baktığımızda, cinayetlerin daha çok eğitim/ ekonomik kapitali düşük, kadın düşmanlığı ekininin güçlü olduğu, alt katman soyocaklarda olduğu göze çarpmaktadır. Üst sınıflarda, kadın cinayetleri yok denecek denli azdır. Nedeni? Sınıfsallıkta yatıyor. Egemen üst sınıflarda, ekonomik/ekin/eğitim kapitali alt sınıflara göre, çok yükseklerde seyretmektedir. Özcesi, kadın cinayetlerinde, eğitim, ekin, ekonomi kapitali belirleyicidir! Bu kapitaller düşükse, kadın cinayetleri, bir sonuçtur. Çünkü iletişimle sorun çözüp sonucu benimseme ekini geri bırakılmıştır. Kadın ekinine bir örnek: “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!”, zifaf gecesinde, önce döveceksin, sonra seveceksin!

Türkiye’de kadınlar, güçsüz ve yoksuldur! Niçin? Toplumun tüm kurumları, cinsiyet eşitliğine özen göstermez! Örneğin, siyasette, TBMM’nde kadın oranı, yüzde beşi aşamadı. Ne yazık ki, pek çok kadın milletvekili de, kadından çok erkek gibi, düşünüp davranır. Böyle olmayan kadınlara, siyasette, yönetimde yer verilmez zaten!!!

Onlar için, kadın, evinde otursun, iş yaşamına girmesin, gebe dolaşmasın, çocuk yapsın! Hak, hukuk aramasın! Erkeğe boyun eğsin! Kadının, birey olduğu gerçeği yadsınır.

Kadın, anne olunca ancak, saygı görür. Çünkü anneler, varolan düzeni sürdüren en temel öğedirler. Özcesi, erkek egemenliğine karşı çıkmazlar!!!

Kısaca erkek, kadından üstündür. Koca, sever de, döver de! İktidarların bir kopyası gibidir.

Kadın hakları yasallarla belirlenmişse de, erkek egemen sistemlerde, erkekler, o hakları geri alırlar ya da uygulatmazlar. Çünkü kadın hak ve özgürlükleri, kadınların bu alanda yürüttükleri mağduriyetlerle dolu, uzun soluklu bir savaşımın ürünü değildir! Atatürk’ün Devrim Yasaları ile hayata geçti.

Bu yüzden kadınlar, yasal haklarına sahip çıkmalıdır! Onları korumalıdır! Hakkı, hak yapan, o uğurda verilen savaşımda yaşamını hiçe sayanların özverisidir!

Yasalarda öngörülmeyen özgürlükler için de, kesintisiz direnmelidir. Kuşkusuz toplumsal cinsiyet olgusu, demokrasiyle de bağlantılıdır. Demokrasi savaşımı da, kadın-erkek elbirliğiyle olur!  

Özcesi, değindiklerim, çökmekte olan ekonomik, ekinsel, toplumsal sürecin bir simgesidir!

Sevgiyle Atatürk ile kalınız!

 

 

Emin İzgi
3.09.2019 12:05:29
Çok güzel açıklama yapılmıştır. Anlayana ... Kutlarım.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00