Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


İSMAİL HAKKI TONGUÇ ANISINA (3)


Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine ve Kültürüne Hizmetlerinin Kısa Bir Özeti

Hasan Ali Yücel, 28 Aralık 1938’de Milli Eğitim Bakanlığına getirilirken Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün tam desteğine sahipti.  Ancak Türkiye’nin serbest seçimlere geçişinin ilk döneminde başta CHP içindeki toprak ağaları ve sağ eğilimli milletvekillerinin ve basının eleştirileri yaygınlaşır. İsmet İnönü yapılan eleştirileri bertaraf etmek için Yücel’e olan desteğini azaltmaktadır. 1946 seçimlerinden sonra hükümet değişikliği ile bu destekten mahrum kalan Yücel, 5 Ağustos 1946 tarihinde görevinden istifa etti. 7 yıl 7 ay 7 gün süren bu altın dönem içerisinde; Köy Enstitüleri, Ankara Devlet Konservatuarı, Tercüme Bürosu’nun kurulması, İlk Maarif Şurası’nın toplanması, ders kitaplarına standart hale getirilmesi, okul programlarının yenilenmesi, Bakanlıkça kaynak kitapların yayımlanması, Ansiklopedi yayımlarının başlatılması, Tebliğiler Dergisi, İlköğretim, Teknik Öğretim ve Güzel Sanatlar gibi mesleki dergilerin çıkartılması, klasikler dizisinde önemli Doğu ve Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, müze ve sergilerin başlatılması, ayrıca 1750 sayılı Özerk Üniversite kanununun çıkartılması, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi (1943), İstanbul Teknik Üniversitesi (1944), Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi (1945), Ankara Üniversitesi’nin kurulması (1946) gibi çok değerli eğitim ve kültür hizmetlerin tümü O’nun Bakanlığı döneminde gerçekleşen önemli işlerdendir.  Bunların her biri, hiç kuşkusuz Atatürk Devrimlerinin devamı niteliğindeydi. Atatürk’ün hayallerini gerçekleştirecek alt yapı, Hasan Ali Yücel tarafından adım adım oluşturuluyordu.

Hasan Ali Yücel bu çok yönlü kişiliğiyle bilime, eğitim dizgemize ve toplumumuza yön veren yapıtları gerçekleştirmeyi başaran ender aydınlarımızdan biridir. UNECO’nun büyük bir duyarlılıkla, yüzüncü doğum gününde anmak için 1997’yi Hasan Ali Yücel yılı olarak kutlanmasını istemesine karşılık, Türkiye’de sınırlı sayıda etkinlikler dışında, başta Üniversiteler olmak üzere çeşitli resmi ve gönüllü kuruluşların ilgisiz ve duyarsız kalması gerçekten üzücüdür. Bu günkü hangi siyasetçi aydınımız yıllardan sonra dünyaca anılabilecektir? Sanmıyorum. Öyle olmasaydı Yücele sahip çıkarlar, O’nun tutum, yapıt ve görüşlerinden ders alırlardı!.

Hasan Ali Yücel Açısından Eğitimin Önemi ve Köy Enstitüleri Projesi

Her şeyin başı eğitimdir. Atatürk’ün Türkiye’ye davet ettiği ve kendisinden eğitimimizin durumu hakkında rapor istediği büyük eğitimci filozof John Dewey, ‘’Eğitim, insan yaşamının bir parçası değil, tümüdür.’’ demiştir. Eğitim her şeyin ön koşuludur.

Ankara Üniversitesi’nin Rektörlerinden değerli bilim insanı Enver Ziya Karal, bir konuşmasında, dini inanışa göre ‘’İnsanın dünyada bulunması bir eğitim hatasının sonucudur.’’ demiştir. Bu durum şöyle açıklanmaktadır: ‘’ Tanrı Âdem ile Havva’yı yarattıktan sonra onları cennete koymuş, bütün yemişlerden yiyebileceklerini söylemiş, ancak elmayı yasaklamıştır. Ne var ki Âdem ve Havva neden elmayı yemeyeceklerini sormamışlardır. Bu yasağa rağmen elmadan yediklerinden dolayı cennetten kovularak, dünyaya gönderilmişlerdir. Bütün semavi dinlerin kabul ettiği bu yaradılış teorisine göre, insanın dünya da bulunmasının bir eğitim hatası olduğuna inanmak gerekecektir. Âdemoğulları Dünya’ya eğitimden yoksun gönderilince Tanrı, bu yoksunluğu gidermek için, aralarından peygamberler seçmiştir. Peygamberler bu nedenle ilk eğitimciler ya da öğretmenlerdir. Tanrının bu ve öteki dünya ile ilgili emirlerini insanlara bildirmişler ve hayatlarında nasıl davranacaklarını öğretmekle de onları eğitmişlerdir. Peygamberlerden sonra da bu görev; doğru, dürüst ve ahlaki olarak sürdürmeleri için din adamlarına bırakılmıştır. Böylece, yüzyıllarca sürmüş olan dinsel ve geleneksel eğitim sistemi meydana gelmiştir.’’ 

Yaşam devamlı bir mücadeledir. Bu mücadelede kullanılan araç eğitimdir. Eğitim de aklın çalıştırılmasına bağlıdır. Bu çalışmanın belirtisi de düşüncedir. O halde Descartes’in dediği: ‘’Düşünüyorum, o halde varım.’’ düsturu yaşamın hem şartı hem de amacıdır. Düşünce bu derece önem kazanınca, eğitimin en genel tanımı, ‘’doğru düşünmeyi öğretmektir’’ denilebilir. Şu da var ki, burada sözü edilen düşünmek, gelişigüzel düşünmek olmayıp, aklın kanunlarına göre düşünmektir. Aklın kanunlarına göre düşünmesini bilmek ise hiç de kolay değildir. İşte bu güç işin hakkından gelmek eğitimcinin konusudur ve öğretmenin işidir.

(DEVAM EDECEK)

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92