Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


İSMAİL HAKKI TONGUÇ ANISINA (2)

Hasan- Ali Yücel’in Bilime Dair Düşünceleri


Hasan- Ali Yücel’in Bilime Dair Düşünceleri

Yücel’e göre, düşünce ve bilim adamına yakışan doğruyu söylemektir. ’’İlim ve Ahlak’’ ( s. 171-174) başlıklı yazısında Pozitif Bilimlerin doğuşunda büyük hizmetleri olan ünlü İtalyan bilginlerinden Giordane Bruno ve Galileo’yu örnek verir. Bruno engizisyon mahkemesinde yargılanırken, yakılma cezasına çarptırılacağını bildiği halde düşüncelerini savunmayı sürdürür. İncil’deki öğretilerin bilimle bağdaşmadığını açıkça söylemekten çekinmez. Çünkü bilime, kutsal kitapların söylediklerinden daha fazla inanmaktadır ve insanlığa karşı bir sorumluluğu olduğunu bilmektedir. Galileo düşüncelerini, yazdığı kitaplarda ortaya koyar ama mahkeme karşısındaki savunmasında ölümü göze alamaz, biraz taviz vermek zorunda kaldığı söylenir. Yine de, ’’İlla dünya düzdür ve duruyor diyeceksin’’ diyenlere karşı,’’ ne yapayımki düz değil yuvarlaktır. Zannedildiği gibi durmuyor, dönüyor’’ yolunda yanıt veriyordu. Bu söz dünyanın durmayıp döndüğünü göstermekten çok bilimin bir dizge, bir düzencilik ve belirlilik olduğunu kanıtlar. İkincisinin değeri birincisinden daha üstün görülmelidir. ’’Bilimde hatır için inanmak olmayacağı gibi, inanmadığını hatır için ya da korkudan inanır gibi göstermek doğru değildir’’ der Yücel. Zulüm ile dünyanın yıkılamayacağını fakat onun bilim adamlarının dalkavukluğu ile yıkılabileceğini belirtir. Dalkavuk bilim adamları yetiştirmemek için gençlere verilecek toplumsal eğitimin temelinde bilim ve ahlak birliği olmasını söyler. ’’İlim ve Üniversite’’( s.175 ve sonrasında) başlıklı yazısında bilim adamlarının ve üniversitelerin gerçekleri savunmalarının önemini vurgular. Der ki: ’’Üniversiteler dünü saptayan, bugünü gören ve geleceği yaratan bilginin üretildiği yerlerdir’’. Üniversitelerin geleceği yaratma gibi bir işlevi olduğu görüşü, büyük ölçüde öğretime ağırlık veren bugünün üniversiteleri açısından da güncelliğini korumaktadır. Üniversitelerimizin yapması beklenilen birkaç görevi bulunduğunu belirten Yücel, bunlardan birincisinin, Türk toplumunun çeşitli yaşam alanlarında çalışacak bilgili işgücünü yetiştirmek, ikincisinin bilimsel araştırmalar yapmak, üçüncüsünün araştırma sonuçlarını yayınlamak olduğunu açıklamaktadır. Bilim insanı yetiştirme politikasını belirtirken ‘’az ve özlü profesör, çok asistan ve çok doçent’’ gerektiğini vurgular.

Yücel’in Pazartesi Konuşmalarında yer alan ‘’İlim, Münevver ve Halk’’(s. 203-207)  başlıklı yazısının bir yerinde bilimi şöyle tanımlıyor: ’’Düşünmenin dizgeli, disiplinli ve yöntemli biçimi olup insan zekâsının hareket ve işleri de doğuran kaynağıdır. ’’Yücel yazısını şöyle sürdürüyor: ’’Son yüzyıl içinde ne ülkenin ne de insanlığın büyük bir sorununu çözen ya da başlıca dertlerinden birine çözüm bulan uluslararası değerde bilginimiz yetişmiş değildir. Niçin? Kültür bilimlerinden çok fizik, kimya vb. doğa bilimlerinde yetişmemiş olması üzerinde durmalıyız. ’’Yücel’in bu saptamaları bugün için de geçerliliğini aynen korumaktadır.

Yücel, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nin ilk açılış töreninde yaptığı konuşmasında da pozitif bilimlerin önemini şöyle vurgular: ’’Her ilerleme, hiç kimse tereddüt etmemelidir ki, pozitif bilimlerin ışıkları altında olmaktadır. Tarih içinde Avrupa Rönesans’ından sonraki asırlarda ilerleyen milletlere ayak uydurmadan zaman kaybetmiş bir millet olarak biz, aradaki açığı hızla kapatmaya mecburuz. Pozitif bilim günlük hayata girmedikçe, cemiyetin işleri, o işleri bilenlerin toplu fikirlerine dayanmadıkça, hayat, fakir realiteler halinde kalmaya mahkûmdur. Devlet ve siyaset adamlarının bilginlere ve bilgiye bu bakımdan dayanması örneğini, geniş ölçüde ancak Cumhuriyet devri bize gösterdi. Her şey gibi bilim de yaşamak içindir. Bilmeliyiz ki, her türlü hurafeleri silip süpürecek olan bereketli yağmurlar, pozitif bilimlerin yaşatıcı ve besleyici bulutları içerisindedir. Skolastik ve bizim tarihimizdeki adıyla medresecilik zihniyeti, ancak pozitif bilimlerin prensiplerine ve deneyimlerine inanmakla ortadan kalkabilir. Onun için insan zekâsına en geniş uçma ve yükselme imkânı veren pozitif bilim, memleketimizin hayat desteklerinden biri olacaktır.’’

Hasan Ali Yücel’de Atatürk’ü ve devrimlerini çok iyi anlamış ve özümsemiş bir kültür adamı olduğu için, O’nun da en önemli dayanağı müspet bilimler olmuştur. O’nun Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönem, bir kültür devriminin adım adım ortaya konduğu Altın Bir Dönem olduğunu görüyoruz. Atatürk’ün kafasında doğan ve O’nun icraatı ile eylem haline gelen Türk Aydınlanması, H. A. Yücel’in elinde adeta Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanlığındaki iz düşümü gibi işlerlik kazanmıştır.

YAZARLAR

  • Salı 31.1 ° / 13.6 ° Güneşli
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00