Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


İNTİHAR


Bir bahar sabahı, okula erken gelmişti. Pencerenin kenarına doğru yürüdü. Çantasından ?En Güzel Aşk Mektupları? kitabını çıkardı.  Sayfalarını karıştırdı, mektup örneklerinden okumaya başladı. Yaklaşık on beş dakika kadar okudu. Sonra cebinden kalemini, çantasından defterini çıkardı. Defterin tam ortasına kitaptan seçtiği mektubu yazmaya başladı. Bir kitaba bakıyor, bir deftere yazıyordu. Arada sırada etrafına bakınıyor, gelen olursa;

 ?Ders çalışıyorum.?  görüntüsü vermeye çalışıyordu.

Her sabah aynı olay tekrar tekrar devam ederdi. Okulda ona;

 ?Yakışıklı? derlerdi. Her dersten sonra tuvalete koşar, saçlarını saatlerce tarardı. Kısa saçları ovalamaktan kıvırcık gibi görünürdü. Neşeli birisiydi. Kızları güldürmek için ?İnek Şaban.? rolü yapar, sınıfı kahkahaya boğardı. Sınıfta en çok yaramazlık yapan da oydu. Türkçeci Temine Hoca sınıf öğretmeniydi. İçeri girdiğinde tahtada yaramazlık yapanların listesinde mutlaka onun ismini görürdü.

 Bir gün;

?Ben senden bıktım.? dedi. ?Sen hiç utanmaz mısın??

?Ben bir şey yapmadım Hocam.?dedi.

?Tahtadaki numara kimin peki??

?Başkan yazıyor Hocam, eli alışmış.?

?Neden yazıyor??

?Başka numara bilmiyor da ondan.?

Bütün sınıf gülmeye başladı.

?Ne yapalım öyleyse??

?Beni başkan yaparsanız bir daha olmaz.?

?En yaramazı başkan seçersek, sınıfın vay haline.?

?Millet bir başkan görsün ama Hocam.?

Hoca sınıfa döndü;

?Ne dersiniz çocuklar??

Hep bir ağızdan;

?Olur Hocam.?

?Oylama yapalım mı??

?Olur Hocam.?

?Başka aday var mı??

Eski başkan elini kaldırdı;

?Ben varım Hocam.?

?Tamam.?

?Başka var mı??

Hiç ses çıkmadı sınıftan.

?İkiniz de dışarı çıkın, oylama yapacağız.?

İkisi de dışarı çıktılar. Yaklaşık yirmi dakika geçti. Kapı açılınca; önce eski başkan arkadan, Okan girdi. Okan´ın sınıfa girmesiyle bir alkış koptu.

?Tebrik ederiz sayın geveze başkan.? dedi Hoca. ?Başkan siz oldunuz. Bundan sonra sınıfın vay haline.?

O sırada zil çalmıştı. Hoca dışarı çıkarken Okan´a;

?Teneffüste yanıma gel.?dedi.

?Tamam, Hocam? dedi Okan.

Hoca dışarı çıkar çıkmaz arkadaşları tebrik ettiler. Çok sevinçliydi. Artık sınıfın yeni başkanı olmuştu. Büyük bir yük vardı üstünde. Bundan sonra gevezelik yapamayacaktı. Sınıfın sorumluluğu üstündeydi. Aynur´la göz göze geldiler ve karşılıklı gülüştüler. Sanki bütün sınıf kendilerine bakıyordu. Eski başkan yanına yaklaşarak;

?Bundan sonra görürsün.?dedi.

?Neyi görürüm??dedi. Okan.

?Aynur´a sevdanı.?

Utandı Okan. Kıpkırmızı oldu. Dili tutulur gibi yaptı. Aynur´a sevdalıydı. Hem de delicesine sevdalı. Her sabah erken geliyor, ona mektup yazmak için bütün gününü harcıyordu. Bir gün olsun aşkını söylememişti. Herkesten saklıyordu ismini. Bir eski başkan biliyordu sevdasını. Oda kıskandığı için tahtaya hep kendi adını yazıyordu. Öğretmenlerden ceza yedikçe ?Oh oldu ya.? diyordu gizlice.

Mektubu tamamlamak üzereydi. Tamamlayınca Aynur´a verecekti. Sınıfta konuşamıyor, derdini mektupla anlatmak istiyordu. Onun için mektup çok güzel olmalıydı. Sayfalar dolusu kitabı onun için okuyordu. Bu arada şiir de yazıyordu. Yazdığı her şiiri sınıf gazetesine veriyor, bütün sınıf okuyordu. Aynur okurken onu dışardan seyrediyor, ne düşündüğünü gizlice öğrenmeye çalışıyordu. Onun söylediği her söz hayatına yön verecek kadar önemliydi. Bir de şiir defteri vardı. Onu evde kimseye göstermezdi.

İşleri tamamladı, sınıf defterini aldı, Hocanın yanına gitti. Hoca aslında kendisini severdi. Ama sınıfın yaramazı olduğu için kendisine kızar gibi davranıyordu. Getirdiği defteri imzaladı ve

?Bak geveze başkan.? dedi. ?Sınıfta gürültü istemiyorum. Kim yaramazlık yaparsa bana gizlice bildireceksin. Bir de unutma; bu pazar veliler toplantısı var. Onu da sınıfa söyle. Ben söylemeyi unuttum, çok önemli.?

?Tamam, Hocam.? dedi Okan.

Sınıfa geldi. Tahtaya büyük harflerle veliler toplantısının olduğunu yazdı. ?Herkesin velisi mutlaka gelecek.? diye de tembihledi.

Elbette kendisi de söyleyecekti ağabeyine. Ama ağabeyine nasıl söyleyebilirdi veliler toplantısını. Hocalardan biri, ? Okan´ın durumu kötü? dese, hali haraptı. Çok kızardı ağabeyi. Artık delikanlı olmuştu. Ağabeyinden kötü laf duymak zoruna gidiyordu. Hele bir de sevdasını duysa, kim bilir neler derdi.

O gün okuldan çıkınca doğru eve gitti. Ağabeyi işten yeni gelmiş, elektrik sobasının karşısında oturuyordu. İçeri girdi, kitaplarını masanın üzerine koydu. Mutfaktan biraz peynir, ekmek aldı. Yiyerek ağabeyinin yanına geldi. Ağabeyi hiç istifini bozmadan;

?Dersler nasıl Okan??dedi.

?İyi.?dedi Okan.

?Zayıflardan ne haber??

Sustu, konuşmadı Okan.

?Başkan oldum? diyecekti. Utandı. Söylemekten vazgeçti.

?Pazar günü seni çağırıyorlar.?dedi.

?Para isteyecekler yine.?dedi A Ağabeyi.

?Yok, para istemeyecekler.?dedi Okan.

?Para isteyecekler para, ben bilirim onları. Yoksa derslerin çok mu zayıf??

?İyi.?dedi Okan.?Bir iki zayıf var ama kurtarırım onları. Biraz İngilizce zayıf. O da önemli değil. Ben sınıf başkanı oldum.?

?Ne yapacaksın başkanlığı??

?Onlar yaptılar beni. Hem kötü mü başkan olmak??

Hiç umursamamıştı başkanlığını ağabeyi.

?Keşke söylemeseydim? dedi içinden. Sonra odasına gitti. Bir süre ders çalıştı.

Pazar günü Ağabeyinin yanına geldi. Ağabeyi yine elektrik sobasının başında oturuyordu.

?Okula gitmiyor musun??dedi Okan.

?Kaçta gideceğiz okula??

?Saat birde orada olacaksın.?

?Tamam, gideriz, daha erken.?

O gün Ağabeyi okula gitti. Okan yine defterini çıkartıp Aynur´a, mektup yazmaya başladı. Okudu, yazdı. Okudu yazdı. İstediği gibi bir mektup bir türlü olmuyordu. Bazen kelimeler yetersiz kalıyor, bazen de yazdığı yazıyı beğenmiyordu. Aynur´a yazacağı mektup çok güzel olmalıydı. Sevgisini tam anlatmalı, yazısı da güzel olmalıydı. Mektup için kenarı süslü kâğıt bile almıştı.

Aradan saatler geçmişti ki, zamanın geçtiğinin farkında bile değildi. Kapı çalındı. Masası dağınık halde kapıya koştu. Gelen Ağabeyiydi. Canı sıkkın olduğu belliydi. İçeri girdi, ayakkabısını çıkardı, ders çalıştığı masaya doğru yürüdü. Bu arada masanın üstündeki mektubu gördü. Eline aldı, okumaya başladı. O okudukça, Okan´ın yüzü kıpkırmızı oluyordu. Okan mutfağa gitti. Su içme numarası yapmaya çalışıyordu. Aradan birkaç dakika geçti, geçmedi Ağabeyi sert bir ifadeyle;

?Okaaan.? dedi. ?Çabuk buraya gel.?

?Buyur Ağabey.? Dedi Okan.

İçeri girer girmez Ağabeyi, ani bir hareketle burnunun üstüne bir yumruk indirdi. Okan yere düştü. Ağabeyi hem bağırıyor, hem de tekmeliyordu.

?Sen.? diyordu. ?Okula mı gidiyordun, kızların peşinde mi koşuyorsun? Bir karış boyunla kendini ne sanıyorsun? Ben üniversitede bile böyle yapmadım.?

Okan kendini mutfağa zor atmıştı. Her tarafı kan içindeydi. Neye uğradığını şaşırmıştı. Ağabeyinden dayak yemek zoruna gidiyordu. Burnu kanadıkça daha da sinirleniyordu. Hırsından duvarlara vurmaya başladı. Vurdu, vurdu. Vurdu. Vurdukça burnunun kanaması devam ediyordu. Bu defa burnuna vurmaya başladı. Vücudunun her yerine vuruyordu. Bıçak aradı. Karnına sokacaktı, bulamadı. Kaşıkların birini aldı, karnına, karnına soktu. Hiçbir şey olmamıştı. Bu arada Ağabeyi homurdanarak dışarı çıktı. Okan´sa duvarın dibine oturdu, ağladı, ağladı, ağladı.

Okan´ın Annesi yoktu. Ağabeyi ile beraber kalıyordu. Ağabeyinin her davranışında dövmeye kalkması zoruna gidiyordu.

?Ben hep böyle dayak mı yiyeceğim?? dedi içinden.

?Kurtulmalıyım? dedi. ?Böyle bir Ağabeyden kurtulmalıyım.?

Saatlerce soğuk yerde ağladı. Okulu düşündü. Arkadaşlarını düşündü. Aynur´u düşündü, Ağabeyini ve elektrik sobasının başındaki halini düşündü. Sonra elektrik sobası aklına geldi. Kıpkırmızı kor hali gözünde canlandı.

?Tamam.? dedi.

Odaya girdi. Burnunun kanaması durmuştu. Sobanın fişini taktı. Teller kızarmaya başladı.

 ?Şimdi.? dedi. ?Bu tellerde nasıl olsa elektrik var. Ben bunlara kalemle dokunursam çarpar. Ben de dayak yemekten kurtulurum.?

Yeni bir buluş gibi olayı kafasında canlandırdı. Masadan kalemini aldı.

 ?Tam zamanı? dedi.

Bildiği bütün duaları okudu.

 ?Allah´ım? dedi. ?İntihar etmek çık günah biliyorum. Beni affet. Günahlarımı bağışla. Aynur´u çok seviyorum. Onun da günahlarını bağışla.?

Gözlerini yumdu. Kalemi saboya uzattı. Dokundu. Bekledi. Hiçbir şey olmadı.

?Allah kahretsin.? dedi. ?Burada elektrik yokmuş.?

Sonra aklına hap içmek geldi. Etrafa baktı hap aradı. Bir kutu hap bulsa hepsini içecekti. Hiçbir hap bulamadı. Dışarı çıktı. Az ileride borç aldıkları bakkal vardı. Doğruca ona gitti. Bitkindi. Bakkaldan bir kutu aspirin istedi. Bakkal Okan´ın niyetini anlamış gibi;

?Bir kutu yok.? dedi. ?Tek istersen vereyim.?

?Tek istemiyorum? dedi Okan.

Başka yerden alacaktı, parası yoktu. Geri döndü. Eve doğru yürüdü. Arkadan biri seslendi. Döndü, baktı. Okulda en yakın arkadaşı olan Karaca´ydı. Ders çalışmak için yanına gelmişti. Tokalaştılar, eve girdiler. Olanları Karaca´ya anlatamadı. Oturdular, saatlerce ders çalıştılar. Şiirlerini okudu Karaca´ya. Mektuplarını okudu. Bir süre sonra her şeyi unutmuştu Okan. Ağabeyi geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Ağabeyi Okan´a güler yüzle bakıyordu.

Aynı gün Karaca olanları Aynur´a anlattı.

Sabah okula gittiğinde Aynur okulun kapısında Okan´ı bekliyordu. Sarı saçları, mavi, gözleriyle mutluluk dağıtıyordu. Doğruca mektup yazdığı pencerenin yanına kadar yürüdü. Aynur da arkasından geldi. Zil çalana kadar Okan´ın kendisi için yazdığı şiirleri okudu. Aynur´un güzel bakışları yanında yediği dayağın hiç önemi kalmamıştı.

 Ve intihar etmediğine çok sevinmişti.

 

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04