Prof. Dr. Özer OZANKAYA


İKİ 26 AĞUSTOS VAR!

MALAZGİRT’İ KUTLAYIP DUMLUPINAR’I UNUTTURMAK,MALAZGİRT SEVGİSİNİN DE ALDATMACA OLDUĞUNUN KANITIDIR!


 

 

 Türk yurdunu parçalamak niyetini resmi haritalarıyla sergileyen BOP’un eşbaşkanlığını yapmış AKP yönetimi, bin yıl önce Anadolu’nun Türkleşmesini tamamlayan 26 Ağustos’u kutlayıp, yüz yıl önce Anadolu’da Türk varlığına son vermek isteyen sömürgeciliği tepeleyerek yurdumuzu ve bağımsız ulusal varlığımızı kurtaran 30 Ağustos’u unutturmaya çalışmakla, gerçekte Malazgirt kutlamasının da aldatıcı bir gösteriş olduğunu; asıl niyetinin 30 Ağustos’u unutturmak olduğunu kendisi kanıtlamış oluyor. Bunun birçok örneğinden en tazesi, bir valinin ‘30 Ağustos genellikle halkımızı ilgilendirmiyor’ demesi, AKP yöneticilerinin de tepkisiz, hatta sessiz kalarak bu anlayışı onayladığını belli etmesidir.

Tıpkı 29 Mayıslarda İstanbul’un fethini kutlayıp, İstanbul’u ve tümüyle Anadolu’yu önce 1915’te Çanakkale’de, sonra da 30 Ağustos’ta İKİ KEZ kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’ü anmamakla, gerçekte İstanbul’un fethini, yani Türk yurdu oluşunu kutlamalarının da halkımızı aldatmaya yönelik bir gösteriş olduğunu yine kendi tutarsızlıklarıyla kanıtlayışlarında olduğu gibi!

Çünkü Atatürk ilkelerine karşıtlık üzerine dayalı olan AKP yönetim kadrosunun düşünce yapısı, Atatürk’ün 30 Ağustos’un anlamı ve değeri konusunda belirtmiş olduğu hemen bütün düşüncelere karşıtlık üzerine kuruludur.

Atatürk’ün 30 Ağustos’un anlam ve önemini, simgelediği siyasal, hukuksal, kültürel değerleri sergileyen 30 Ağustos 1924 günlü konuşması, 30 Ağustos’ları, 19 Mayısları, 23 Nisanları, 29 Ekimleri önemsiz sayan AKP yönetiminin, nelere karşıt olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi değer ve ilkelerini baltalayageldiğini göstermesi bakımından da çok öğreticidir.

Atatürk, askeri zafer de içinde olmak üzere GERÇEK KURTULUŞU Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli yönetim kurumu olduğu ulusal egemenlik düzeninin sağladığını söylerken, 30 Ağustos’u önemsizleştirmek isteyen AKP düşünüşü, ulusal egemenlik düzeni yerine kişisel yönetim biçimine dönüştürdüğü başkanlık düzenini koymaktadır!

30 AĞUSTOS’U VE ULUSAL EGEMENLİK DÜZENİNİN ULUS VE YURDUN VARLIK TEMELİ OLDUĞUNU ATATÜRK’TEN ÖĞRENELİM:

· "Efendiler, 'Türk yurdunu ele geçirmek düşüncesini, Türk'ü tutsak etmek düşünü, genel, yaygın bir düşünceye dönüştürmeye çalışanların... layık oldukları sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük."

· "Türk ulusunun burada elde ettiği yengi kadar kesin sonuç veren ve ... yalnız bizim tarihimize değil, tüm dünya tarihine yeni bir akış vermekte kesin etkide bulunan bir meydan savaşı anımsamıyorum".

· "Hiç kuşku duyulmamalıdır ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada güçlendirildi. Sonsuzluğa değin sürecek olan yaşamı burada taçlandı..."

· "Efendiler, bu pek büyük yenginin türlü etkenlerinin üstünde en önemlisi ve yücesi, Türk ulusunun bağılsız ve koşulsuz olarak egemenliğini eline almış olmasıdır. Bu olayın tarihimizde ve bütün cihanda ne büyük, ne verimli bir devrim olduğunu açıklamağa gerek görmem.

Ulusumuzun uzun yüzyılardanberi hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların baskı ve ezinci altında ne denli ezildiğini, onların açgözlülüklerini doyurma yolunda ne denli büyük yıkımlara ve yitiklere uğradığını düşünürsek, ulusumuzun egemenliğini eline almış olması olayının tüm ululuk ve önemi gözlerimizin önünde belirir.. ."

· "Efendiler, ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her yerde yıkılmağa yazgılıdırlar..."

· “Saraylarının içinde Türk'ten başka ögelere dayanarak, düşmanlarla birleşerek Anadolu'nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamların (=padişah ve halifenin, Ö.O.) Türk yurdundan kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir devinimdir. Türk ulusunun (yurdunda) tam anlamıyla efendi olarak yaşaması, ancak o gereksiz ve anlamsız olduktan başka, varlıkları yalnızca zarar ve yıkım getiren o makamların ortadan kaldırımasıyla olanaklı olabilirdi."

· "Efendiler, kendilerine bir ulusun geleceği (talihi) güvenilip bırakılan adamlar, ulusun güç ve yeteneğini yalnız ve ancak yine ulusun gerçek ve elde-edilebilir yararları yolunda

kullanmakla yükümlü olduklarını bir an düşüncelerinden çıkarmamalıdırlar." (Ulus ve devletimizi Suriye bataklığına sokan Atatürk karşıtı yönetim anlayışını düşünelim! Ö.O.)

· ".. .Efendiler, artık yurt bayındırlık istiyor, zenginlik ve gönenç istiyor. Bilim ve beceri, yüksek uygarlık, özgür düşünce ve özgür düşünüş istiyor." (AKP rektörleri bile ’En iyisi halkın hiç okul yüzü görmemesidir’ yolunda düşünceler sergiliyorlar! Ö.O.)

· "Efendiler, ulusumuzun ereği, ulusumuzun ülküsü, bütün cihanda tam anlamıyla uygar bir toplumsal kurul olmaktır. Bilirsiniz ki dünyada her ulusun varlığı, değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı uygar yapıtlarla orantılıdır. Uygar yapıt ortaya koyma yeteneğinden yoksun olan topluluklar, özgürlük ve bağımsızlıklarından yoksun kılınmağa yazgılıdırlar... Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak yaşamanın koşuludur.. Efendiler, uygarlık yolunda başarı yenileşmeğe bağlıdır. Toplumsal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve uygulayım alanında başarılı olmak için tam gelişme ve ilerleme yolu budur. Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zorunludur... (30 Ağustosları unutturmak isteyen AKP yönetim anlayışı, tüm okullarımızı İmam-Hatip’leştirmeğe çalışıyor, Ö.O.)

· "Efendiler, ulusumuz burada saptadığımız yengiden daha önemli bir görevin arkasındadır. O yenginin sonuçlarının tam olarak kazanılması ulusumuzun ekonomi alanındaki başarılarıyla olanaklı olacaktır. .. Hiç bir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından önce ekonomisini düşünmüş olmasın". (Ulusal kurtuluş günlerini unutturmaya çalışan AKP yönetimi, sanayileşmeyi unutturmuş, tank fabrikasını bile yabancıya satmaktadır! Ö.O.)

. “Uygarlığın temeli, ilerlemenin ve güçlü olmanın dayanağı, aile yaşamındadır... Aileyi oluşturan kadın ve erkeğin doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini yürütmeğe yeterli bulunmaları zorunludur." (30 Ağustos’u önemsemeyen AKP yönetiminde, kadını erkekle eşit yurttaşlık haklarına sahip insan saymama anlayışı, kadına şiddet olaylarının tavan yapmasına eşlik ediyor, Ö.O.)

· "...Çağın savaşımlarında ulusumuzu başarılı kılacak bir ekonomik yaşam sağlanmasını amaçlayan genel eğitim ve öğretim düzenlerimiz, her gün daha çok temellenecek ve kuşkusuz başarılı olacaktır.

· "Efendiler, artık bugün yaşam ve insanlık gerekleri bütün gerçeğiyle belirmiştir. Bunlara aykırı söylentiler ahlak ve inanca temel olamaz... Uydurmalar, boş inançlar kafalardan çıkmalıdır. Her türlü yükselme ve yetkinleşmeğe yetenekli olan ulusumuzun toplumsal ve düşünsel devrim atılımlarını kısaltmak isteyen engeller kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır". (30 Ağustosları önemsizleştirmek isteyen AKP yönetimi ortaçağcıl, baskıcı tarikatları, tekkeleri, şeyhleri, müritleri ulusun kaynaklarıyla palazlandırageliyor. ‘Paralel’i olduğunu ve her istediğini verdiğini itiraf ettiği bir tarikat, en kanlı hükümet darbesine kalkıştı. Ama AKP yönetimi, bundan kendisine hiç sorumluluk düşmediği anlayışında. Ö.O.)

· "Efendiler, son sözlerimi yalnızca ülkemizin gençliğine yöneltmek istiyorum. Gençler! Yürekliliğimizi arttıran ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık niteliğinin, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizsiniz".

30 AĞUSTOSLARI, 29 EKİMLERİ SONSUZA DEK YAŞATACAK OLAN TÜRK ULUSUDUR!

Evrensel düzeyde geçerli bir büyük düşünce olan Atatürk’ün bugün de iç ve dış sömürgeciliği yeneceğine, tüm namuslu ve uygar insanlığın gönlündeki ve kafasındaki saygın yerini korumayı sürdüreceğine inanıyorum.

Çünkü Cumhuriyetin sağladığı özgürlük ortamından yararlanıp iktidar olan AKP, özgürlük karşıtlığı, hukuk-dışı yönetimiyle, kendisine oyveren iyi niyetli yurttaş çoğunluğunun oylarını yitirmekten, yani Atatürk Cumhuriyetine ve başta ulusal egemenlik ilkesi olmak üzere onun ilke ve kurumlarına yenik düşmekten kurtulamamıştır.

Çünkü Türk ulusu Atatürk Cumhuriyetini, SONSUZA DEK YAŞATACAK ölçüde özümsemiş ve benimsemiştir. Çorumlu halk ozanı Âşık Hüseyin Çırakman’ın Cumhuriyetimizin 50. Yıldönümünü kutlamak üzere yazdığı destan, Türk ulusunun bu yüksek siyasal kültürünün de kaıtıdır:

"BARIŞIMIZ VAR!

 

Bu bir hakikattır, herkes bilmeli

Tarihten kahraman gelişimiz var

Hayın padişahı tahttan indirip

Düşmanı bu yurttan sürüşümüz var.

 

Girmesin yabancı yurdun bağrına

Tâ o günden adım attık yarına

İnsan hakkı, özgürlügün uğruna

Layik Cumhuriyet kuruşumuz var.

 

Bugün bile takke, fesi giyen var

Padişahın gidişine uyan var

Şeriatı kuracağız diyen var

Kubilay'ı kurban verişimiz var.

 

Şehit kanı toprağımın taşında

Bir özlem var bülbülünde, kuşunda

Açık oturumda, masa başında

Çağdaş uygarlığa varışımız var.

 

Fakiri yaşattık ancak düşünde

Yabancı devlette, elin işinde

Dünya âlimleri keşif penide

Boş yere kafayı yoruşumuz var.

 

Atatürk'ün ilkesine uyarak

Tâ gelmeden geleceği duyarak

"Yurdumda sulh, cihanda sulh” diyerek

Bütün dünya ile barışımız var.

 

İnsan haklarıyla tam hürriyetin

Arzusu bu iken bütün milletin

Ellinci yılına Cumhuriyet'in

İnançlı, bilinçli girişimiz var.

 

İkrar verdik, feyiz aldık uludan

Aşkı bulduk içtiğimiz doludan

Öz Türkçemiz Hacı Bektaş Veli'den

Her şeyi insanda buluşumuz var.

 

Sefil Çırakman'ım gerçektir sözüm

İnsan sevgisiyle yanıyor özüm

Çağın ozanıyım, kör değil gözüm

Halk için gerçeği görüşümüz var.”

Halk Ozanı

Hüseyin ÇIRAKMAN

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92