Cumali KARATAŞ


GEZİ NOTU


Gül hırsızlığı var sabahın seherinde, daha öncekiler ne işe yaradıysa!...Bir sokak gülünün dalından kopardığım kırmızı gülü sabahın seherinde arkadaşlara veriyorum. Sevgili Remzi, Ramazan ve Riyad gülümsüyorlar böyle bir jest karşısında.

            Toplandık işte gidiyoruz? Yakın bir yer, Konya; Dörtler olarak bir Konya seyahati bu. Hem ziyaret hem ticaret gibi bir şey. Sabahın erken saatinde kalkıp yola düşüyoruz. 

            Güzel köyler yolumuzun üstünde.. Tepeden ovaya kuşbakışı bakanından ovanın kucağında bereketine ortak olan köylere kadar sayısız köyler. Hani diyoruz ya; Ahmet Kutsi Tecer´in diliyle:?Orda bir köy var uzakta/O köy bizim köyümüdür.? diye. Uzaklı yakınlı sayısız köyler? Bazıları oldukça albenili. Gözüktüğü gibi tam bir köylü çocuğu olmasam da tepeden göz kırpan köylere kayıtsız kalamıyorum? Sessiz, sakin, doğayla baş başa olan böyle bir yaşamda düşündüğüm tarzdaki bir yaşam için neler vermeye hazır olduğum aklıma geliyor laf aramızda!..

            Toroslar´ın nazlı nazlı duruşundan esintiler getirmeye başlıyor rakımlara tırmandıkça.

            Ora bura derken Pozantı´dayız? Yukarı tepelere doğru göz gezdirirken, köşker dedemin mezarı kim bilir hangi yükseltinin toprağında yitikliğini sürdürüyor diye düşünmüyor da değilim.

            Özgür gökyüzünün bazı yenilgileri tatmaya başlamasının kaçınılmazlığına da tanık oluyor insan? Pozantı´nın gökyüzü de parsellenmeye başlamış? Gökyüzünü işgal eden çok katlı yapılar adeta, daha gerilerdeki başı dumanlı dağlara kafa tutar gibi. 

Yeni yol harıl harıl çalışıyor? Son yıllarda İstanbul´a uçakla gidip gelmeler nedeniyle yeni yolun bitmiş halini daha yeni görüyoruz. Yazlık tünel girişleriyle başlayan tünel geçişleri..

            Şeker pınarının tadı damağımızda kalan suyuna kurulan Hayatsu; Çiftehan kaplıcası?    Havası ve kaplıcasıyla tanınan 5.800 nüfuslu Ulukışla´dayız. Yaz aylarında, birçok yayla yöresinde olduğu gibi kuşkusuz ki burda da nüfus artıyor. Ulukışla´nın rakımı yaklaşık 1.400? Aracı kullanan Ramazan beyin babası, eski sendikacılardan Sinan bey Ulukışla´nın oralarda aldığı birkaç dönüm yerde yaşamını sürdürüyor? Sebze, meyve ekiyor; Toroslar2ın eteğinde doğa tutkunu bir yaşamı var. Oraya vardığımızda o seçkin doğa ortamında bol kirazlı bir sabah kahvaltısı yapıyoruz. Koyu bir sohbet başlıyor.  Ulukışla´nın havasının şeker hastalığına iyi geldiğini öğreniyoruz. Hatta buraya yabancıların hastane yapma teklifiyle geldikleri de söyleniyor.

            Adana-Ankara yolundan Konya yoluna girdiğimizde şoför yıldıran uzun bir yola koyuluyoruz. Sanırız 175 km. kadar bir karayolu gidişinden sonra Konya´ya varılıyor. Konya ovasının bir yarıçapı özelliğinde bu yol. Konya sonrasında da Akşehir, Beyşehir yönünde devam eden bu yol Konya ovasının çapı niteliğinde olmakla birlikte, Konya ovasının da büyüklüğü hakkında düşünsel bir sonuca vardırıyor insanı?

            Bazı Avrupa ülkeleri Konya kadar? Konya, 15 kadar Avrupa ülkesinin yüzölçümünden büyük. Bunların içinde Lüksemburg, Karadağ, Slovenya, Makedonya, Arnavutluk, Ermenistan, Moldova ve Belçika´da var.  Hollanda´nın yüz ölçümü 41.526 km.2, Konya´nın yüz ölçümü 38 bin km. kare. Hollanda´nın 2016´daki tarımsal ihracatı 85 milyar euro, artmayı da sürdürüyor. Yüzölçümü bakımından daha aşağılara geldiğimizde; 2.586 km.2 olan Lüksemburg´un 2016 yılı ihracatı 17 milyar dolar, 32.545 km.2´lik Belçika´nın ihracatı 259 milyar dolar, 41.290 km.2´lik İsviçre´nin 211 milyar dolar.  Aynı dönemde Konya´nın ihracatı ise yaklaşık 1,5 milyar dolar. Sonuçta kırkta,altmışta biri ve bizim Konya ihracatımız konusunda çok mesafe almamız gerektiğinin somut bir işareti. Güneş ve doğanın cömert davrandığı ülkemizde, rakamlarını gördüğümüz diğer ülkelerle olan bu aşırı mesafeyi ekonomi ve dış satım adına kapatabildiğimizde bunun istihdam, üretim ve GYSMH´a sağlayacağı katkılardan kuşku yoktur. Öyleyse, nehir mi getirilecek, hayvancılık mı yapılacak, neler yapılacaksa bir an önce yapılmalıdır. 

            Konya ovasının önemli bir bölümü yeşil alan değil sonra. Bu, susuz ve çıplak yerlerin suya gereksinimi olduğu görülüyor olmanın yanı sıra yıllardan beri yazılıp, çizilen şeyler.. Hatta  Göksu ya da Karasu´nun Konya ovasına akıtılması gibi öteden beri sözü edilen tarım projeleri de var.

            Dönüyoruz türkülere? Türkülerle aramız iyi ya, Konya yoluna koyulduğumuzda o güzelim Konya türküsünü düğünlerde tanık olduğumuz hâliyle tutturuyoruz. Tabii bu ?Konyalım?ın da değişik bazı güfteleri var?

 /resimler/2018-7/10/0943100972249.jpg

            Hani benim elli gram prasam.

                Bir mum yaksam Konyalımı arasam

Konyalım yürü yürü yavrum yürü fistanını sürü.

                Şimdi de burdan geçti hovardanın biri.

                                               ***

                Hani benim elli gram yoğurdum

                Konyalıdan ben bir oğlan doğurdum.

Konyalım yürü yürü yavrum yürü fistanını sürü.

                Şimdi de burdan geçti hovardanın biri.

                                               ***

                Haniya da benim elli gram bulgurum.

                Konyalının kaşlarına vurgunum.

Konyalım yürü yürü yavrum yürü fistanını sürü.

                Şimdi de burdan geçti hovardanın biri.

 

                                                                               Fethiye Korkmaz

 

            Bu türküler müthiş yapıtlardır tabii ki? Bedri Rahmi´yi şairliğinden utandırması boşuna değildir diye düşünürken arabadan zayıf bir tonda gelen türkü mırıldanmasını koro hâline dönüştürüyoruz?

 

            Makaram sarı bağlar lo, kız söyler gelin ağlar.

                Niye ben ölmüşmüyem lo, Asya´m karalar bağlar.

Liberde liberde, yeni düştüm bu derde.

                Devriyeliler sardı da bizi, meğer kaderim böyle.

                                                               ***

Makarada ipliğim lo, Asya benim kekliğim.

                Hiç aklımdan çıkmıyor lo tenhalarda öptüğüm.

Liberde liberde, yeni düştüm bu derde.

                Devriyeliler sardı da bizi, meğer kaderim böyle.

 /resimler/2018-7/10/0948171290821.jpg

                                                                              Selahattin Mazlumoğlu

               

 ?Yeşilim?, ?Aslan Mustafa´m?, ?Bağlar Gazeli?, ?Sabahtan Uğradım?, ?Evlerinin Önü?, ?Caminin Mazini Yok?, ?Çıbık Telden Bağlamam?, ?Caminin Mazini Yok?, ?Atımı Bağladım Nar Ağacına?, ?Ay Karanlık Bulamadım Yolumu? ve ?Bülbül ne Gezersin Çukurova´da? gibi dillere düşen türküleri de var Konya´nın.

            Zülfü Livaneli, Bedia Aktürk, Rahşan Ecevit, Tarık Buğra ve ?Aman Dağdan İndim Düze Ben? gazeliyle tanınan Rıza Konyalı gibi sanat ağırlıklı isimler ilk anda anımsanabiliyor bu toprağın çocukları olarak. Tabii ki bunların en başında da Mevlana Celaleddin Rumi...

 

         *MEVLANA

 

            Ben bende değil, sende hem sen, hem ben.

                Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim.

            Bir öyle garip hale bugün geldim ki

                Sen ben misin bilmiyorum, ben mi senim. (Ben Bende değil-Mevlana)

 

          Mevlevi tarikatının kurucusu olan Mevlana Celalettin Rumi (Belh 1207- Konya 1273) 10-12 yaşlarında ailesi ile birlikte Karaman´a gelip yerleşiyorlar. Babası, ?Sultan ül-ülema? ünvanlı Bahaettin Velet´tir. Dedesi, Alaattin Harizmşah´ın da damadı olan Hüseyin Bin Ahmet Hatibi´dir. Ayrılması için kesin bir neden olmakla gösterilmekle beraber, ?Maarif? adlı kitabında özgür düşünceleri nedeniyle Belh´te yaşamasının zor olduğu düşünülmektedir. O tarihlerde her türlü düşüncenin hoşgörüyle karşılandığı ya da tartışılabildiği yer olan Anadolu´ya gelip yerleşiyor ailesi ve çocuklarıyla birlikte. Oğlu Mevlana´yı Semerkantlı Lala Şerafettin´in kızı Gevher Hatun´la evlendiriyor. Bir süre sonra ise Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat´ın çağrısı üzerine Konya´ya gelip yerleşiyorlar. Babasının Konya´da ölmesi (1231) üzerine onun yerine geçen Mevlana,  babasının eski müritlerinden Burhanaettin Muhakkık-i Tirmizi´nin Konya´ya gelerek Mevlana´ya:?Baban hem dışla hem içle (ruhla) ilgili bilimleri biliyordu. Sen de dışla bilgileri baban kadar biliyorsun, ancak içle ilgili bilimler konusunda henüz yetişmemişsin!? demesi üzerine, Tirmizi´ye, dokuz yıl süre ile onun ölümüne kadar (1232-1242) müritlik yapar. Daha sonra, birçok romanlara da konu olan Şems´i Tebrizi ile karşılaşır (1244). Aralarında büyük bir yakınlaşma ve mistik sevgi doğar. Günlerce, haftalarca birlikte inzivaya çekilerek yaşamaya başlarlar. Bu durum oldukça tepki çeker ve Şams´e düşman kazandırır. Bunun üzerine Şems Şam´a kaçsa da, Mevlana, oğlu Sultan Velet´i Şam´a göndererek, onun yeniden Konya´ya dönmesini sağlar. Şems´in ölümünden sonra onun yerini Selahattin Zerkubi ve onun Mesnevi´yi yazmasına neden olan Hüsamettin Çelebi alır. Mevlana, 17 Aralık 1273´te Konya´da ölür.  (Büyük Laruesse)

 /resimler/2018-7/10/0947356289851.jpg

                Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.

                Gece gibi ol ayıpları örtmekte.

                Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.

                Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.

                Toprak gibi ol, tevazuda, mahviyette.

                Ya olduğun gibi ol, ya olduğun gibi görün.

 

Bazı kaynaklarda yer alan ve Mevlana hakkındaki romanlarda da işlendiği gibi, Şems´i Şam´dan getirten Mevlana´nın üvey kızı olan Kimya´yı, aradaki yaş farkına rağmen Şems´e verdiğini; Kimya´ya platonik aşk duyan Mevlana´nın oğlu Alaaddin´in Şems´e düşman kesildiğini hatta öldürenler arasında yer aldığı yolunda ifadeler var.  Ortadan kaldırılan Şems´in sonu hakkında kesin bir bilgi veren kaynak olmasa da, onun öldürüldüğü yolunda güçlü kanılar var. Ayrıca, gerçekçiolduğu söylenen yazılan bazı romanlardaolduğu üzere, Alaadin´in gizli sevgisinin kurbanı olan Kimya´nın öldürülüşüne Mevlana ve Şems´in onay vermelerinibirtürlükabul edemiyordum. Daha sonra, bu satırları yazdığım gün çarşıda karşılaşıp birer çay içerek konuştuğum, birçok felsefi kitabı, denemeleri olan sevgili Gazeteci-Yazar  A.Kadir Kaçar´la konumuz da Mevlana idi.  İlgi alanına girdiği için özellikle bir düzüne Mevlana kitabı okuyan Kaçar´la, Mevlana´ya mal edilen ?Gel?li söylem ve Şems´li söylentiler üstüne de konuştuk fikir birliği içinde.       

            ?Aşk, sandığın kadar değil yandığın kadardır.?; ?Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide; şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki.?; ?Topraktan geldik toprağa gideceğiz; mühim olan çamurlaşmamak!? sözleri doğru ve çelişkili, somut örneklerle yaşamı farklı bir felsefi noktadan sanatlıca işaret eden Mevlana tümceleridir. Mevlana, insancıl ve yaşamsalo etik değerlere olan duyarlılığını da yine o çelişkili ve gerçekçi göstergeler üzerinden verir:

 

            Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok;

                Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!

           

            ?Vakit Seher?/Zamanın rahmine sabahın nuftesi düştüaz önce/Gün doğuyor yine ve yeniden/Şimdi hatırla ki; sende birzamanlar yokluğun karanlığında yitiktin.? (Sabah Güneşi) dizelerindeki soyut imgelemle zaman işçiliğine soyunan Mevlana; piskolojik/felsefi bakış açılarıyla beninden ayrılıp, benzeştirdiği zaman ve insan senteziyle duygularına açılım sağlar? ?Sonsuz bir karanlığın içinde doğdum./Işığı gördüm, korktum./Ağladım.//Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim/Karanlığı gördüm, korktum.? örneği, biçimsel, çağrışım/akılcı donanımlı katlarıyla  karanlık merkezli o çelişik konumlarda buluşturduğu vurgulamalarıyla ansal sorgulamalara yüklediği işlevlerle, düşünsel ve felsefi özü güncel bir teknikle şiirsellik adına buluşturduğu görülür.  Aynı şekilde, içeriksel bu paradokstan damıttığı şiirsellik yaşam ve doğum kesitlerinden sergileyip, buluşturduğu benzetme görsellikleriyle insan ve topluma aydınca bir çağrışım yapmadığını da kim söyleyebilir?..

 

            Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum

                Işığı gördüm,korktum.

                Ağladım.

                ***

                Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.

                Karanlığı gördüm, korktum. 

 

            *ÂŞIK ŞEM´İ 

Konya´da Mevlana Müzesinin hemen yanında kaldırım üstündeki bir mezar dikkatimizi çekiyor. Mezar taşında da belirtildiği üzere bu mezar Konyalı Âşık Şem´i´ye (1783-1839) ait? Konyalı tanınmış âşıklardan olan Şem´i hakkındaki kısa bilgiler, torunu Abdullah Şemi´nin netteki sayfasında yer alıyor? Eğitimsiz olan, 25 yaşında okuma yazma öğrenen Âşık Şem´i,  doğaçlama olarak hece ve aruz ölçüsünde şiirler söyleyen bir âşık. Asıl adı Ahmet olan Şem´i ince düşünceli, hazır cevap ve espritüel biri olduğu için Şem´i soyadını almış. Âşıkların bulunduğu Buğday Pazarı civarındaki kahvehanelerde yetişmiş. Padişah tarafından, sanatı nedeniyle kendisine çarşı ağalığı ünvanı verilmiş.

             Konya´da tarihi ve doğal güzellikler olarak başka yerler de var? Mevlana, Pir Sultan Abdal, Tavusbaba, Sultanlar, Gömeç Hatun ve Nasrettin Hoca gibi türbelere ek olarak Sahipata Külliyesi´nin yanı sıra; İnce Minareli Medrese, Karatay Medresesi ve  Sırçalı Medrese inanç odaklı tarihsel ve mimari yapılar olarak yer almaktadır. Sille Köyü ile Kilistra Antik kentinin yanı sıra ise Körükini, Yerköprü, Güvercinlik, Balatini, İnbaşı ve Tınaztepe gibi mağaralar var. Karapınar Çölü ile Beyşehir Gölü Milli Parkı, Tuz Gölü, Obruk Gölü, Akşehir Gölü ve Meke Gölü doğal zenginlik ve güzellikleriyle tanınan yerlerdir. Bu gezimiz günübirlik ve ticari sayılabilir biraz. Daha geniş bir zamanda Konya´daki diğer tarihi, antik ve doğal yerleri de göreceğiz.

 

            *DÖNERKEN

            Niğde´ye bir gönül selamı gönderiyorum? Faruk Nafiz Çamlıbel´in yazdığı ?Han Duvarları? adlı şiiri üzerine konuştuklarımız aklıma geliyor. TRT Çukurova Radyosu eski spikerlerinden olan Niğdeli arkadaşım şair Şükriye Turan´la, Faruk Nafiz Çamlıbel´in Niğde üzerinden seyahatinde doğan, ?Han Duvarları?nın geçtiği ve Faruk Nafiz´in kaldığı, Maraşlı Şeyh Oğlu Satılmış´la şiirinin tanıştığı o Niğde hanını görmek üzere sözleşmemiz aklıma geliyor. ?Han Duvarları? adlı şiirin bir bölümüne yer verirken, bu gezimiz için de belki başka bir zamana diyoruz.

 

               HAN DUVARLARI
                                                             
   Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
    Bir dakika araba yerinde durakladı.
    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,     
    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...     
    Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,     
    Ulukışla yolundan Orta Anadolu´ya.     
    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!     
    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,     
    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...     
    Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,     
    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,     
    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler... (şiirden kısa alıntı)   
                    
 /resimler/2018-7/10/0948465353863.jpg
                                                            Faruk Nafiz Çamlıbel

 

            *AHMET DEMİR´DEN ACI HABER

         Konya´da henüz dönmüşken Ahmet Demir´in acı haberini alıyoruz? Bir süredir onunla yakın temas halinde bulunan Fırat Gen, Ahmet Demir´i kaybettiğimizi bildiriyor. Bir süredir hastanede tedavi gören Ahmet Demir apansız aramızdan ayrılıyor. Evine gitsek de bulamıyoruz. Vasiyeti üzerine, memleketi olan Birecik´te toprağa veriliyor? Ahmet Demir ?Geze geze de yüreğime dert oldu? ve ?Haram oldu da bana bu Antebin? elleri adlı eserleriyle tanınıyor. Çeşitli firmalardan 53 plak ve 10 kaseti çıkan, yetmişli yılların şöhretli bir sahne sanatçısı Ahmet Demir. Şaban Abi´nin de dile getirdiği gibi, saygılı, alçak gönüllü, tatlı dilli ve hoş görülü bir müzik çınarımızdı Ahmet Demir. Adana ve Birecik´in başı sağ olsun.   

 

Aman geze geze de yüreğime dert oldu oldu anam der toldu oy

Aman ağlaya ağlaya gözlerime kan doldu anam kan doldu.

Aman ben seni alacaktım da gelin Eminem zalım baban yolumuza bend oldu  

Aman gelsene de zalım gelsene; benim halım perişan oldu da gelip görsene.

 

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8828,70%-0,62
  • DOLAR

    32,29% 0,55
  • EURO

    35,19% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2238,56% 0,53
  • Ç. ALTIN

    3895,90% 0,00