PROF. DR. FİKRİ AKDENİZ - BİLİM DÜNYASI


BATI UYGARLIĞININ MEDENİYETİNİN) DOĞUDAN GELEN KÖKLERİ (3)

Sorumuz şudur:  500-1800 yılları arasında dünyadaki ekonomik güç nasıl ve neden doğudan batıya geçmiştir?


Batı kültürünün teknolojik üstünlüğü modern dünyaya has bir özellik değildir. Bu durum ortaçağda belirmeye başlamış ve ortaçağın sonlarına doğru netlik kazanmıştır. Dönemin önemli teknolojileri:  üzengi, koşum takımı, su değirmeni, rüzgar değirmeni, demir, at nalı, demir pulluk, doğudan gelerek Avrupa’nın ortaçağdaki ekonomik ve politik devrimlerine olanak sağlamıştır. Avrupa’daki gelişimin 1000 yılından sonraki evresinde İtalyanların öncülük ettiği ”ilk kapitalist devrimle” ticaret, üretim, finans, denizcilik birikimleri de doğudan gelmiştir. Ortaklık ve anlaşmalar, çekler, kambiyo senedi, bankacılık, takas, ticaret ve yatırım faizleri, anlaşma hukuku, rasyonel muhasebe özellikle Orta Asya’da çıkmış ve hapsi de İtalyanlar tarafından asimile edilmişti. Ortaçağdaki denizcilik devrimini destekleyen tüm teknolojiler- pusula, haritalar,  kıç bodoslama ( dümen v.d.), kare gövde, çoklu direk sistemi Çin ya da Müslüman Orta doğudan çıkmış orada geliştirilmiştir. Hint, Çin, belki Afrika ve özellikle İslam bilimindeki (astronomi ve matematikteki) ilerlemeler sözde Avrupa keşif gezilerini mümkün kılmak için dünyaya yayılan denizcilik tekniklerinin ilerleyişine neden olmuştur. Orta çağ Avrupa’sındaki tekstil imalatı, kağıt yapımı, şeker ve demir üretimi  tamamıyla Doğudan gelen teknolojiler sayesinde gerçekleşebilmiştir. Haçlı seferlerinin de Doğulu kaynakların Avrupa’ya geçişinde önemli bir kanal olduğu unutulmamalıdır.
Doğu’ya ait belli başlı buluşlar ve düşünceler tüm dünyaya yayılarak 15. yüzyıldan sonra Batı Rönesans’ının ve bilimsel devrimin başlamasında çok önemli izler taşımaktadır. Barut, tüfek ve top ile ilgili teknolojiler 850-1290 arasında Çin askeri devrimi süresince öncülük etmişti. Bu teknolojiler 1560-1660 Avrupa askeri devriminin de temelini oluşturmuştur.

Matbaa ilk olarak uzak doğuda kullanılmaya başlanmıştır ve M.S 593 yılında Çin’de ilk matbaa makinesi icat edilmiştir Ayrı harflerle matbaa baskısı tekniğini ilk bulan kişi 990–1051 yılları arasında yaşayan Bi Sheng isimli Çinlidir. Harfleri hareketli ilk matbaa Uygurlar tarafından geliştirilmiştir Hareketli metal matbaanın Gutenberg’den yıllar evvel 1403’de Kore’de de kullanıldığı biliniyor. Yani matbaa makinesi 1450 de Gutenberg’in buluşu değildir. Ancak Gutenberg’in bulduğu matbaa tekniği modern matbaacılığın başlangıcı sayılır.

İngiliz sanayi devrimindeki aydınlanma düşüncesinin özellikle Çin’den ödünç alındığını görüyoruz. Bunlar arasında tohum eken ve atla çekilen çapalar, demir sabanlar, dönen harman makinesi, kömürlü fırınlar, demir ve çelik üretim yöntemleri, pamuk imalat teknolojileri, kanallar ve savaklar, buhar makinesi v.d.   sayılabilir.

Bununla birlikte, kapitalist moderniteye geçişi gerçekleştiren doğu değil Avrupa’dır. MÖ. 500 den sonra uzun soluklu bir tarihi küresel süreç içinde Dünya ekonomisini yarattığı için değil, çok uzun bir süre Avrupalılara önderlik ettiği için doğu, batının şimdiki gücü karşısında bir kurban olarak görülmemelidir. Asırlar öncesinde Avrupa ve Asya’nın tek bir Dünya ekonomisinin parçası olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bilinmesi gereken dünyada gerçekten nelerin yaşanmış olduğudur. Doğu’nun çalınmış mirasını göz önüne alarak, Avrupa merkezcilikten uzaklaşılırsa daha kapsamlı ve empatik (Doğuyu görmezden gelen ve dışlayan bir anlayışı aşarak) bir dünya tarihi üretilebiliriz. Kısaca Filistin (Kudüs) doğumlu ABD vatandaşı Edebiyat Profesörü Edward W. Said (1935-2003) in 1978 yılında yayınlanan "Orientalisme (Doğu bilimleri)" adlı kitabındaki ifade ile " Uygarlığın üretilmiş görkeminden çok, birlikte yaşayan, birbirinden etkilenen kültürlerin ortak çalışmaları üzerine yoğunlaşmalıyız". Edward W. Said bu kitabında batılıların  Doğu’yu nasıl çarpıtarak ele aldıklarını ve bunu hangi yöntemlerle gerçekleştirdiklerini ve böyle bir davranışa hangi amaç ile başvurduklarını gözler önüne sermeye çalışırken, büyük bir duyarlılıkla şu tümceleri tekrarlamaktadır: “İnsan gerçeğine böylesine uzak ve böylesine gözleri kapalı bir bilimin varlığını fark etmeseydim bu kitabı yazmazdım ”  düşüncesindedir.

 Goethe (1749-1832) nin deyişiyle " Kendini ve ötekini bilen kişi, Doğu ve Batı'nın ayrılamayacağının da farkındadır".

Sonuç olarak unutulmaması gereken nokta şudur: (Doğan Kuban (1926--)’ın deyimiyle “Teknolojiyi satın alan, kullanan, fakat üretemeyen Dünya, sömürülen Dünyadır. Üretemeyen Dünya, eğitimini çağdaşlaştıramayan Dünyadır”.

Üç yazımızın sonunda aşağıdaki soruyu sorabiliriz: Günümüzde, düşünce ve bilgi üretimini, ben ve öteki ilişkisi dışında, gelişmişliğin değişkenlerini düşünerek dönemin paradigmalarını ( belli bir bakış açısıyla oluşan değer, fikir, inanç ve tekniklerin bir dizisi)  olduğu gibi varsayıp yeni bir dünya tarihi yazmak kaçınılmaz olabilir mi?
Dostça kalın…………….

Veysel Kubat
28.04.2020 11:32:03
Okudum bilgi sahibi oldum, batıyı ve uygarlığı yeni açıdan değerlendirmem gerekiyor.

Veysel Kubat
28.04.2020 11:32:04
Okudum bilgi sahibi oldum, batıyı ve uygarlığı yeni açıdan değerlendirmem gerekiyor.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92