Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


EMPERYALİST DEVLETLERİN KENDİ MENFAATLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK MAKSADIYLA YARATTIKLARI ?SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI? KUMPASI


 /resimler/2016-6/14/1140477284602.jpg

Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıldan beri hızla gerileyerek sonunda bir yarı sömürge olmuş, süslü bir operet imparatorluğuna dönmüştür. Savaştan iyice tükenmiş olarak çıkar. Süsü de dökülmüştür. Pantürkizm Hazar kıyılarında, Panislamizm Arabistan çöllerinde ölmüş, elde yalnız bitkin ve yoksul Anadolu kalmıştır. 

1. Dünya harbi öncesinde emperyalist devletler arasında Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması, 6 gizli anlaşma ile karara bağlanır.

         1. Dünya harbi sonunda 30 Ekim 1918´de Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri arasında Mondros Mütarekesi, daha sonra 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Anlaşması imzalanır. Bu her iki anlaşma Emperyalist Devletlerin kendi menfaatleri doğrultusunda uygulanmaya başlanır ve bu anlaşmaların içerisinde bir ermeni devletinin kurulması öngörülmektedir.

         1915 yılında Türkler ve Ermeniler arasında doğu Anadolu´da yaşanan üzücü olaylar için 2 Haziran 2016 tarihinde toplanan Alman Parlamentosunda ?1915 olayları bir soykırımdır? kararını aldılar. 2. Dünya Harbinde Yahudileri fırınlarda eritip sabun yapan Almanların soykırım yaptıkları uluslar arası mahkemelerce tespit ve tasdik edilmiştir. ?Tencere kara, benim ki senden kara? diyebileceğimiz Alman Parlamento´sunun bu saçma ve iftira kararını objektif olarak değerlendirebilmemiz için ?Sözde Ermeni Soykırımı? denilen tarihi olayla ilgili olarak olayın başından bu güne kadar neler yaşandığını ve buna Emperyalist Devletlerin hangi emelleri etki etmiştir bunları gözden geçirmemiz gerekmektedir.

ERMENİ ÇETELERİN KATLİAMI

Türk Köylerini yakmış ve halkı öldürmüş Ermeni çeteleri, Şubat 1915 tarihinde ise sistemli bir şekilde, Türk yerleşim yerlerini işgal etmeye ve katliamlara başlamışlardı. 1915 yılının Nisan ve Mayıs aylarında ise Ermeni çeteleri Rusların öncülüğü ile Van ve çevresini işgal ederek geçici bir Ermeni hükümeti kurmuşlardı.

Sivas bölgesinde ise yaklaşık 30 bin Ermeni, Ruslarla savaşmakta olan Türk Ordusunu arkadan vurmak üzere hazırlık yapma başlamıştı. 15 bin gönüllü Ermeni Rus ordusuna katılmıştı. O miktarda Ermeni de Anadolu´da çetecilik faaliyetine başlamıştı. Ruslar ise Osmanlı Devletinden koparacakları toprakları, Ermenilere vereceklerini vaat ediyordu. Bu olaylar üzerine, Osmanlı devleti ise tedbir almak durumunda kalmıştı. Rusya ile işbirliğinde olan Ermenilerin Osmanlı devletine karşı faaliyetleri, Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına girmeden önce başlamıştı zaten.

/resimler/2016-6/14/1141271191680.jpg

Hatta Ağustos ayında, Kafkasya´daki Ermeniler ve özellikle komiteciler. Kendilerine ayak bağı olacağı kaygısı ile aile bireylerini Erivan´a göndermeleri dikkat çekicidir. Yine bu dönemde bile Ermenilerin her türlü taşkınlıklarına karşın Türk Makamlarının serinkanlı ve sabırlı davrandıkları görülmektedir. Ermenilerin terör olaylarını durdurmaları için Osmanlı Hükümeti´nin isteklerini reddetmeleri, üzerine, bu dernekle kapatılmış ve 2345 yönetici tutuklanmıştır.

Ermeniler, kendilerine yapılan uyarılara rağmen Van, Bitlis vilayetlerı ile Şarkikarahisar ve Amasya şehirlerinde isyana devam etmişti. Bu ayaklanma aynı zamanda Türk ve Müslüman halkın katline yönelikti.

Askere çağrılan Ermenilerin birçoğu göreve gitmemiş, diğerleri de askere gittikten sonra silahlarıyla birlikte firar ederek köylerine dönmüşler ve savunmasız halka saldırmıştı.

O dönemde 3. Ordu komutanı Mahmut Kamil Paşa, olayları önleyebilmek için Ermenilerin tehcir edilmesini teklif etmişti.

ERMENİ MESELESİNİN ASLI NEDİR?

Ermeni meselesinin altında emperyalist sömürü odaklarının olduğu bugün açık biçimde ortaya çıkmıştır. Atatürk, 27 Aralık 1920, 1 Aralık 1920, 1 Mart 1922, tarihli Meclis konuşmasında, "Ermeni meselesi, Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenen sorundur. Ermeniler Van ve Bitlis´i ele geçirince, Irak´taki İngilizlerle birleşeceklerinden dolayı bütün Yakındoğu´da İngilizlerin yeri çok sağlamlık kazanacaktır. Ermenistan´ı Mezopotamya´da yerleşmiş İngilizlere yaklaştıracak surette uzatmak, Moskova ve Ankara hükümetlerine pek çok nahoş sürprizler yaratmak demek olur. " Diyerek meselenin esas kaynağına işaret etmiştir.

6 Ekim 1920´deki Meclis konuşmasında da aynı konuya değinerek bu fitnenin arkasında kimlerin olduğunu açıklamıştır:

"Taşnakların, İtilaf devletlerinin entrikalarına alet olmaktan vazgeçmeyip. Sevr´de İstanbul hükümetine imza ettirilen anlaşma hükümlerine dayanarak Doğu vilayetlerimizi işgal için fırsat kollamaları, bu suretle Basra Körfezi´nden Karadeniz´e kadar Doğu ile Türkiye arasında itilaf devletleri nüfuz ve himayesi altında büyük bir kütle husule getirip Yunanistan´ın Rumeli ve Batı Anadolu´da oynadığı rolü Kafkasya, Doğu Anadolu ve İran´da oynamaya azmetmiş olmaları...?

"Musul (Vilayeti-bugünkü Kuzey Irak) bizim için çok kıymetlidir... Birincisi, civarında sonsuz servet teşkil eden petrol kaynakları vardır. İkincisi bunun kadar önemli olan Kürtlük meselesidir. İngilizler orada bir Kürt hükümeti teşkil etmek istiyorlar. Bunu yaptıkları takdirde bu fikir bizim hududumuz dâhilindeki Kürtlere de sirayet edebilir. "

Atatürk´ün bu açıklamaları, Sevr haritasını ve 1918 yılından sonra ortaya çıkan bilgiler ile birlikte değerlendirildiğinde Emperyalist devletlerin çıkarlarının ne olduğu ortaya çıkmaktadır.

İngiltere, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı topraklarında bulunan petrol yataklarını, Mondros Ateşkes Anlaşması ile ele geçirmişti. Osmanlının 1918 yılında ele geçirdiği Bakü petrol bölgesini, Osmanlı Devleti´nden almıştı.

İngilizler tarafından ele geçirilmiş olan Hazar ve Ortadoğu petrol bölgelerini kontrolünde tutmak için, iki bölge arasına 1918 yılında kendileri tarafından kurulmuş olan Ermenistan devletinin sınırlarını, Karadeniz kıyılarından Van Gölü´ne kadar uzatmak amacındaydı. Van Gölü güneyi ile Irak arasındaki boşluk için de bir Kürdistan kurma amacını güdüyorlardı. Sevr haritasının ortaya çıkmasının amacı da buydu.

Atatürk, bu planın farkında olduğu için, Rusları uyarmış ve bu sayede, Ankara ve Moskova arasında o yıllarda işbirliği başlamıştı. Bölgede bir Kürt devletinin kurulmasını önlemek için de, Musul vilayeti "Misak-ı Milli? sınırları içine alınmıştı. Musul kaybedilmiştir ama Sevr ile Kurulmak istenen Kürt devleti entrikası bu şekilde bozulmuştur.

ATATÜRK EMPERYALİSTLERİN OYUNLARINI GÖRÜYOR

Atatürk, Ermenilerin, emperyalist ülkeler tarafından bir maşa olarak kullanıldıklarını görmüştü. Buna karşılık, Ermeniler de açıklamalar yaparak; kullanılma nedenlerinin bir siyasi hedefin sağlanması için olduğunu söylerlerdi. Ermenilerin siyasi hedeflerinin ne olduğunu Atatürk şu sözleri ile ortaya koymuştur:

"Rum ve Ermeni, Batı emperyalistlerinin hizmetçisi olan uluslardır). Ermenistan, Doğu´da büyük bir inkılâp gayesi için çalışan mazlum milletler arasında, bozguncu bir unsur vazifesi yapıyordu. Doğu milletlerinin temasına engel oluyordu. Doğu´da İngiliz emperyalistleri için bir dayanak noktası hizmeti görüyordu. Ermenistan, Doğu ihtilal makinesinin iyi işlemesine mani olmak için, bu ihtilaldan etkilenecek olacaklar tarafından makinenin çarkları arasına sıkıştırılmış ecnebi bir cisimden başka bir şey değildir... "

         Sevr Anlaşması´nı hazırladıkları konferanslarda İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, 16 Şubat 1920 tarihinde Ermenistan ile ilgili şunları söylemiştir:

         "Müttefiklerin uğrunda savaştıkları, amaçları arasında bağımsız bir Ermenistan devletinin kurulması da vardır. Bu amacın gerçekleşmesine tüm müttefikler aynı derecede ant içmiş durumdadır.?

         Curzon, Ermeni devletinin kurulma amacını da, 22 Nisan 1920 tarihinde şu sözleri ile açıklamıştı:

?Büyük bir Pan-islâm ya da Pan-Turan hareketi ortaya çıkabilir ve böyle bir halde, Londra Konferansı, genellikle dünya barışı bakımından, Türkiye Müslümanları ile daha doğudakiler arasına sokulmak üzere bir Hıristiyan toplumunun sıkıştırılmasının yerinde bir girişim ve bunun da yeni bir Ermeni devleti olabileceğini düşünmüştü.?

/resimler/2016-6/14/1142014629906.jpg

NUTUKTA ERMENİ MESELESİ

Ermeni Soykırımı Asla Olmamıştır,

Atatürk´ün en mühim eseri şüphesiz Nutuk´tur. Nutuk´ta Ermeni meselesi değişik zamanlarda söz konusu olmuş ve Atatürk bu mesele ile ilgili görüşlerini açıklamıştır. Nutuk incelendiğinde bir kez daha görülecektir ki, batılı emperyalist devletlerin iddia ettiği gibi bir Ermeni soykırımı asla olmamış, aksine batılıların kışkırtması ile Ermenilerin büyük katliamlar yaptığı açığa çıkmaktadır.

Atatürk´ün Nutuk adlı eserinin değişik sayfalarında Ermeni meselesi şöyle dile getirilmektedir:

?Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Hey´eti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor.?

?Vilayet-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti´nin kuruluş amacı da (tüzüklerinin 2. maddesi), Doğu illerinde oturan bütün halkın dini ve siyasi haklarının serbestçe kullanılmasını sağlayacak meşru yollara başvurmak, bu illerdeki Müslüman halkın tarihi ve milli haklarını gerektiğinde medeniyet dünyası karşısında savunmak, Doğu illerinde yapılan zulüm ve cinayetlerin sebepleri ile bunları işleyenler ve sebep olanlar hakkında tarafsız soruşturma yapılarak suçluların süratle cezalandırılmalarını istemek. Yerli halk ile azınlıklar arasındaki anlaşmazlığın giderilmesine ve eskiden olduğu gibi iyi ilişkilerin sağlamlaştırılmasına gayret etmek, savaş durumunun Doğu illerinde yarattığı yıkım ve yoksulluğa, hükümet nezdinde teşebbüslerde bulunarak elden geldiğince çare aramaktan ibaretti.?

ZORUNLU GÖÇ, TEHCİR

/resimler/2016-6/14/1142336818024.jpg

27 Mayıs 1915´te, Osmanlı Hükümeti iç güvenliğin sağlanması için geçici "Sevk ve iskân Kanunu" (TEHCİR) çıkartılmıştı. Çanakkale savaşlarının yapıldığı bu dönemde Ordu, Kolordu, Tümen ve diğer komutanlara şu yetkiler verilmişti:

"Yurt savunması, asayişin sağlanması için; Hükümet emirlerine direnme ya da silahlı tecavüzde bulunan ve ayaklananlara karşı silah kullanılacaktır. Silahla karşı koyanlar imha edilecektir. Savaş sırasında, Casusluk ve ihanetler içinde bulunan köy ve kasaba sakinleri ayrı ya da toplu halde başka yerlere gönderilebilecektir.

Tehcir yerleri olarak, Urfa, Musul, Deyrizor tesbit edilmiştir. (Suriye ve Irak) Gönderilecek Ermenilerin, mal ve canlarını koruma görevi ile iaşe ve ikmallerini sağlamak sorumluluğu valilere verilmiştir. Beraberlerinde götüremedikleri mallar satılıp, bedeli kendilerine ödenecektir."

Göç edilen yeni yerde Ermenilere maddi durumları ile dengeli bir şekilde yeni yerleşme bölgelerinde, emlak ve arazi verilmesi, çiftçi olanlara ise tohum, zanaatkârlara da alet ve edevat verilmesi kararlaştırılmıştır. 703 bin Ermeni yerlerinden alınmış ve çeşitli yerlerde iskân edilmişlerdir.

Bu zorunlu güç döneminde, askeri ve ekonomik yetersizlikler ile zor ilkim ve ulaşım şartları ve salgın hastalıklar nedeniyle çok sayıda insan ölmüştü. Tehcir sırasında alınan tüm tedbirlere rağmen Ermenilere kötü davrananların olması da muhtemeldir.

Savaşın başından sonuna kadar Ermenilerin kaybı 200 bin kişi olarak hesaplanmaktadır. Osmanlı hükümeti aynı nedenlerden dolayı, önlem alamadığı için sadece Sarıkamış´ta 80 bin askerini kaybetmiş ve salgın hastalıkları da önleyememişti. Ermeniler ölü sayılarını 1.500.000 olarak bildirmektedir. Oysa Osmanlıdaki toplam Ermeni nüfusu, 1.300.000 olarak kabul edilmektedir.

Osmanlı Hükümeti göç sırasında, Ermenilere kütü davrandığı için 1400 kişiyi çeşitli cezalara da çarptırılmıştı. Mütareke döneminde bütün Osmanlı belgeleri, Batılı Devletlerin elinde olduğu halde bir ermeni katliamı kanıtlanamamıştır.

?Ermeni Soykırımı? iddiası ile yargılanmış olan Ziya Gökalp Divanı Harpte verdiği ifadesinde. Milletimize iftira etmeyiniz. Ortada bir ermeni katliamı değil, bir Türk-Ermeni vuruşması vardır. Bizi arkadan vurdular, biz de vurduk.? demiştir.

ALMANYA VE ERMENİ SOYKIRIM YALANI

Almanya uzun zamandır, aşırı ırkçı Hitler ve Nazi psikopatlarıyla birlikte işlediği dünyanın en iğrenç suçu soykırıma karşı kendisine bir suç ortağı aramaktadır ve bu amaçla uzun yıllardır da Ermeni diasporasının faaliyetlerini desteklemektedir ancak AKP´nin bu kadar zayıf olduğu bir anı uygun bir fırsat olarak değerlendirmiş ve bugün bu hamleyi yapabilmiştir. Burada akıllı bir insanın soracağı soru, neden daha önce değil de şimdi, olmalıdır. Çünkü şimdi, şu anda, AKP Türkiye´si, GEZİ´yi, çok ağır hukuk, demokrasi ve insan hakları ihlallerini, PKK terör örgütüyle iş birlikteliklerini, inanılmaz ölçülerdeki yolsuzluk ve rüşvetleri bırakın, Suriye´de savaşan terör örgütleriyle petrol ticareti gibi küresel ölçekte savaş suçu olan suçlarından dolayı artık hareket edemez haldedir. Bu dönem, Türkleri, AKP hükümeti üzerinden vurmak için en uygun dönemdir. Çünkü hükümetten hiç kimse çıkıp da, kendi arka bahçesi baştan sona suçla, yolsuzlukla, rüşvetle, terör örgütleriyle işbirliğiyle doluyken bütün gücüyle savunma yapamaz, sadece iç kamuoyunu rahatlatacak şekilde büyükelçimizi geri çağırdık, onların büyükelçilerine hesap sorduk palavraları sıkar ama ötesine geçemez?
Almanya, belki de on yıllardır beklediği fırsatı, AKP hükümetinin suçları, yolsuzlukları ve terör örgütleriyle iş birliktelikleri sayesinde yakalamıştır. Bu sürecin başka bir açıklaması yoktur.

ALMAN PROFESÖRDEN VEKİLLERE HUKUK DERSİ

/resimler/2016-6/14/1143116974986.jpg

Alman devlet radyosu DLF´e (Deutsclandfunk) konuşan ceza ve uluslar arası Ceza Hukuk uzmanı, Göttingen Eyalet Mahkemesi Hâkimi, Georg August Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kai Ambos, Alman Meclisi´nin ?soykırım? kararını eleştirerek ?cakalı laflar ederek tarihin eleştirel biçimde ele alınmasını sağlayamazsınız yapılan küstahlıktır? dedi.

Prof. Ambos ?Soykırım olgusunun kanıtlanması için adalet mercilerine çok sıkı şartlar getirilmiştir. Mesela başka şeylerin yanı sıra, ´ yok etme niyeti? açıkça kanıtlanmalıdır. Çünkü soykırım ?suçların suçu? bir tür ?en büyük suç? niteliğindedir ve bu da bir devlete, bu durumda Osmanlı İmparatorluğu´nun mirasçısı Türk devletine yönelik çok ağır bir suçlama.? ifadesini kullandı.

Uluslar arası ceza hukukunda çok sayıda kitabında bulunan Ambos, ?Ben siyaset kurumlarının-organlarının kendi değerlendirmelerinden yola çıkarak başka devletlerin işlerine karışmalarını sorunlu buluyorum. Yani bir ülkenin siyaset kurumunun başka bir devletin tarihini değerlendirmeye kalkışması, sonra da böyle çok sert bir yargıya varması, soykırım demesi, bu bir bakıma küstahlıktır? dedi.

HATAY´IN SAMANDAĞ İLÇESİNE BAĞLI BİR ERMENİ KÖYÜ OLAN VAKIFLARIN MUHTARI BERÇ KARTUN´A 1915´TE YAŞANANLAR SOYKIRIM MIYDI? SORUSUNA VERDİĞİ CEVAP

Bakın ben tarihçi değilim. Ama öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Benim önceliğim budur. Bu temelde düşünürüm. Bu mesele yıllardır tartışılır ve sonuç alınmaz. Neden bizi yönetenler bu işi çözmezler? Geçmişten bu yana bu meselede hükümetler pasif davrandılar.Başka devletlerin bu işe karışmasına seyirci kaldılar. Böylece üçüncü devletler bu meseleye parmağını soktu. Bizim sıkıntımız Ermeni ve Türk sorunu değil, mesele başka devletlerin bu işi gündeme taşımaları ve kendi çıkarları için kullanmalarıdır. Ermeni devleti ve Türk devleti oturup birlikte çözüm üretselerdi, başka ülkelerin bu işe karışmaları önlenmiş olurdu. Baksanıza 29 ülke bu tasarıları kabul etmiş. Bu noktaya nasıl geldik, biraz düşünmek gerekir. Ben 54 yaşındayım, bakın halen bu meseleyi tartışıyoruz.

Aynı soruları Vakıflar Koya Ermeni Cemaati Başkanı Cem çapar da Şöyle cevapladı: "Bu mesele Alman-Türk me­selesi değil ki, Almanya bu ise neden karışmaktadır. Bu olayın bu şekilde gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum. Bu şekilde bir malzeme yapılması da yanlıştır. Madem bu mesele Türkler ye Ermeniler arasında oldu, o zaman bu mesele, Türkler ye Ermeniler arasında çözüme kavuşturulmalıdır. Olay bu topraklarda oldu ise çözüm olarak bu topraklarda aranmalıdır. Bizim unuttuğumuz değerler, yani dostlular vardır. Halen Almanlar bu yüksek değerlere ulaşamamıştır. Anadolu insanının yarattığı değerler yüksektir. İki halkın düşman olacağını kimse düşünmesin. Özet olarak ben iki halkın birlikte çözüm üreteceğine inanıyorum. Bu olay tarihsel olmaktan çıkmış ve siyasi bir malzeme olarak kullanılmaktadır."

/resimler/2016-6/14/1144078069833.jpg

ALMAN PARLEMENTOSUNDA SÖZDE ERMENİ SOYKIRIM GÖRÜŞMELERİNDE 11 TÜRK MİLLETVEKİLİNİN TUTUM VE DAVRANIŞI

Alman Yeşiller Milletvekili Cem Özdemir öncülüğünde yasalaşan sözde Ermeni soykırımı tasarısına Türk kökenli vekiller geçit verdi. Türkler´den ?Meclis´te haklarınızın savunucusu olacağız? diyerek oy isteyen 11 Türk milletvekili tasarıya ´hayır?demedi. Tasarının oylamasında tek ret oy Hristiyan CDU Milletvekili bettina Kudla´dan tek çekimser oy da yine CDU milletvekili Oliver Wittke´den geldi,

14 YILLIK AKP İKTİDARI DÖNEMİNDE SÖZDE ERMENİ SOYKIRIM YALANINI HANGİ ÜLKELER DESTEKLEDİ?

14 Yıllık AKP iktidarı döneminde sözde Ermeni soykırım yalanını 23 ülke desteklemiştir. Bu ülkeler şunlardır.

Uruguay: 1965, 2004, 2005´te Ermeni soykırımı idealarını iki kez kabul etti.  Fransa: 2001ve 2006´da tasarıyı 2´nci kez kabul etti. İsviçre: 2003, Slovakya: 2004, Hollanda: 2004, Polonya: 2005, Venezuella: 2005, Litvanya: 2005, Kanada:2004, Şili:2007, Avusturya: 2015, Bulgaristan: 2015, Arjantin: ilk olarak 1993´te daha sonra 2003, 2004, 2005, 2006, 2007´de tam 5 kez tasarıyı gündeme getirdi ve 5´inde de kabul etti. Rusya: 1995´te ve 2005´te ikinci kez, Bolivya: 2014, Brezilya: 2015, Lüksemburg: 2015, Paraguay: 2015, Suriye: 2015, Kıbrıs Rum Kesimi: 2005, İsveç: 2015, Çek Cumhuriyeti: 20015, Almanya: 2016.

AKP´DEN ÖNCE TANIYANLAR;

Yunanistan:1996, Lübnan:1997 ve 2000, Belçika:1998, İtalya: 2000, Vatikan: 2000, Ermenistan başından beri soykırımı kabul ediyor.

SOYKIRIM YALANI HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLAMAK VE BU UĞURDA MÜCADELE ETMEK İÇİN TAVSİYE EDİLEN YAZARLAR VE ESERLERİ

Kamuran Gürün, Ermeni dosyası. Uluç Gürkan, Ermeni Katliamı Suçlaması Yargılama ve Karar. Profesör Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler. İsmet Görgülü, Atatürk´ten Ermeni Konusu. Bolhovitinov, 11 Aralık 1915 Tarihli Resmi Ermeni Raporu. Profesör Salahi Sonyel, Osmanlı Ermenileri. İlker Başbuğ, Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler. Profesör Türkkaya Ataöv, Ermeni Belge Düzmeciliği. Ovanes Kaçaznuni, Taşnak Partisi´nin Yapacağı Bir Şey Yok. Mehmet Perinçek, Rus Devlet Arşivlerinden 150 Belgede Ermeni Meselesi. Profesör Aysel Ekşi, Belgeler ve Tanıklarla Türk-Ermeni İlişkilerinde Tarihi Gerçekler. Profesör Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri. Profesör Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün. Profesör Taha Niyazi Karaca, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey Olayı. Samiha Ayverdi, Türkiye´nin Ermeni Meselesi. Profesör Ümit Özdağ/Özcan Yeniçeri, Ermeni Psikolojik Savaşı,

SONUÇ OLARAK:

ATATÜRK´ÜN ANLATIMIYLA ERMENİ MESELESİ

Tehcir bir zorunluluktu.

Atatürk´ün Ermeni meselesiyle ilgili iddialarının gündeme getirildiği dönem için (1915) yapmış olduğu tespitler ve analizler oldukça gerçekçidir. Bir zorunluluk hali olarak uygulanan tehcirde Ermenilere yönelik bir katliam yapılmamıştır. Atatürk, tehcirin gerekliliği ve doğruluğunu, gerçekleştirdikleri katliamlar nedeniyle Ermenilere yönelmiş olan kinin etkisiz hale getirilmiş olduğunu şu sözlerle anlatmıştır:

"Tehcir bir zorunluluktu. Tehcir´de Ermenilere katliam yapılmamıştır. Tehcir edilenler hayattadır. Tehcir, Ermeni çetelerinin Türklere yaptığı katliamlardan doğan kin ve düşmanlıktan dolayı, bir yönüyle Ermenilerin hayatını kurtarmıştı´: Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı sırasında katliama uğrayan, asıl soykırım girişimine tabi tutulan Türklerdir. Türkleri ve Ermenileri, birbirlerini kırmaları için Doğu´da önce Ruslar, sonra İngilizler, Güney´de Fransızlar kışkırtmışlardır. Ermeni kırımı yalandır, uydurmadır, iftiradır, İngiliz propagandasıdır. Ermenilere kırım yaptınız, konulu saldırılar, tarihi gerçeklere değil, siyasi emellere dayanmaktadır. Siyasi emel topraktır, Türkiye´nin Doğusunda ´Kafkas Seddi´ oluşturmaktır.?

DOĞU PERİNÇEK´İN ERMENİ SOYKIRIMI HAKKINDAKİ MÜCADELESİ VE BU KONUDA AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN VERDİĞİ KARAR

AİHM Büyük Daire, Aralık 2013´te 2. Daire´nin verdiği hükme uydu ve "soykırım"ı inkârın cezalandırılmasının ifade özgürlüğü ihlali olduğunu teyit etti. Mahkeme, Perinçek´in 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları hakkındaki açıklamaları nedeniyle İsviçre´de ceza alması konusunda verilen ihlal kararıyla ilgili bu ülkenin yaptığı itiraz başvurusunu 7´ye karşı 10 oyla reddetti. AİHM Büyük Dairesi´nin açıkladığı karar, Avrupa´daki ifade özgürlüğü açısından içtihat oluşturacak. Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi´nin Perinçek-İsviçre´ davasında, Perinçek lehine karar vermesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, ´Kararı, ´soykırım´ iddiasını tek ve mutlak gerçek olarak kabul ettirme gayretlerine, bu iddianın sorgulanmasını dahi yasaklayan girişim ve uygulamalara karşı demokrasi ve hukuk ilkelerine dayanan çok güçlü bir uyarı olarak görmekteyiz´ denildi. 

Osmanlı İmparatorluğu´nun 1915 tehcirini, Ermeni Soykırımı olarak tanıması hukuken kabul edilemeyeceği gibi ahlaken de Almanya için utanç verici bir karardır. Almanya bu kararı alırken de, AKP iktidarının 14 yıldır komşu ve diğer dış devletlerle uyguladığı yanlış dış siyaset uygulamaları ile doğu ve güneydoğu devam eden terör olaylarının Türkiye´de yarattığı olumsuz gelişmeleri dikkate almıştır.

GERÇEK SOYKIRIMCI ONLAR

/resimler/2016-6/14/1144350882836.jpg

Onca yalanı belgelerle ortaya koyan Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, bugüne kadar 29 ülke tarafından kabul edilen ?Ermeni soykırımı iddiaları? için şunları söylüyor:
?Kesin soykırım örneği Almanya´nın Yahudilere, Romenlere, demokratlara, sosyalistlere, komünistlere ve özürlülere yaptığı kıyımdır. Kendini küçük bir suçlu gibi gösterip azılı büyük suçlunun Türkler olduğunu söylemeye çalışıyor. Bunların ardında yatan sinsi plan ise tazminat ve toprak talepleridir. Halkımızın geçmişinde bütün dünyaya örnek ve önder olan muzaffer bir ulusal Kurtuluş Savaşı vardır. Türkiye Cumhuriyeti de bu temel üzerine kurulmuştur.?
Dünyayı sahte belgelerle ve ?mağdur edebiyatıyla? kandıranlara karşı ?ciddi manada sonuçlar doğurur? demekten başka yetkililerimiz ne yapıyor acaba?

EMPERYALİST DEVLETLERİN SÖZDE ERMENİ SOYKIRIM KUMPASINI ÖNLEYİCİ EN GÖVENİLİR ÖNLEM ATATÜRK´ÜN BAŞARIYLA UYGULADIĞI DIŞ POLİTİKADIR

DÜNYAYA AÇILIŞ

"İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya milletlerinin saadetine hizmet etmeye de, elinden geldiği kadar çalışmalıdır." Mart 1937 ? Atatürk

Atatürk´ün yaşadığı dönemde yetişen liderler arasında, bu dili konuşabilen bir başkası yoktu.

YURTTA BARIŞ CİHANDA BARIŞ

Şu sözler Mustafa Kemal´indir:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin sabit (değişmez), müspet (olumlu) ve maddi (elle tutulur, gözle görülür) bir siyaseti vardır. O da, Türkiye´nin belirli milli sınırları içinde, hayatını ve istikbalini sağlamaktır."

Atatürk Aralık 1921

Mustafa Kemal çağında yaşayan dünya liderleri içinde, kendi memleketinin dış siyaseti için böyle bir sözü, yalnız Mustafa Kemal söyleyebilmiştir. Çünkü bu liderlerin hemen hepsinin gözleri, kendi sınırlarının dışındaydı...

Bu politikayı uygulayacak olan devlet adamlarında aranan vasıflar şunlardır.

? Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki ne yapmak gerekeceğini ciddi olarak hissedebilsinler. ?

?Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin (Liderlerin) vazifesi hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir. ?

SONSÖZ

/resimler/2016-6/14/1145177289938.jpg

Aziz vatandaşlarım ve sevgili hemşerilerim!

         Almanya Parlamentosu´nun 2 Haziran 2016 tarihinde 1915 tehcir olayı ile aldığı haksız ve utanç verici kararı, hepimizi tarihimizi öğrenmeye, yeniden gözden geçirmemize ve bu konuda uyanık olmaya davet ediyor. ?Tarih tekerrürden ibarettir? kuralını dikkate alalım ve böylece bir daha Emperyalist Devletlerin ve Emperyalist hain göçlerin tuzağına düşmeyelim.

Ne yazık ki Ziya Gökalp´ın Türkçülüğün Esasları kitabında Türkçülüğün önderleri Ahmet Vefik Paşa ve Şıpka kahramanı Süleyman Paşa´nın dahi Türkçülüğün ne olduğunu Çin ve Fransız kaynaklarından öğrenmişlerdir. Bu üzücü olayı düşünerek tarihimizi iyi etüt edelim ve Emperyalist Devletlerin tuzağına düşmeyelim.

Bakın Ayşe Cebesoy Sarıalp bizlere tarihin önemini ne güzel ifade ediyor:?Tarihini bilmeyen bir toplum, kökü çürümüş, her an devrilmeye hazır bir ağaca benzer. Cumhuriyetimizin kıymetini anlayabilmek ve ona sahip çıkabilmek ancak tarihini doğru ve iyi bilmekle olur.?

Atamızın ?Türk çocuğu, Ecdadını ( Atalarını )tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır ? vecizesini asla unutmayalım bu vecize hepimize bir rehber olmalıdır.

Allah cennet vatanımızı ve aziz milletimizi Emperyalist Devletlerin ve onun vatan haini işbirlikçilerinin şer ve belasından hepimizi korusun!

KAYNAKÇA:

  1. NUTUK, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  2. ATATÜRK VE ERMENİ SOYKIRIM YALANI HARİKA YAMAK
  3. TEK ADAM C.3 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  4. ŞU ÇILGIN TÜRKLER TURGUT ÖZAKMAN
  5. ATATÜRK VE SİYASET AHMET YAŞAR ZENGİN
  6. ATATÜRK VE LİDERLİK HARİKA YAMAK
  7. 6 HAZİRAN 2016 SÖZCÜ GAZETESİ NASUH MAHRUKİ´NİN ALMANYA VE ERMENİ SOYKIRIM YALANI KONULU YAZISI
  8. 4 HAZİRAN 2016 SÖZCÜ GAZETESİ HABER YAZISI
  9. 3 HAZİRAN 2016 SÖZCÜ GAZETESİ YILMAZ ÖZDİL´İN SOYKIRIM YALANIYLA MÜCADELE ETMENİN TEK YOLU KONULU YAZISI
  10. 5 HAZİRAN 2016 SÖZCÜ GAZETESİ SAYGI ÖZTÜRK´ÜN BU YALANLARINA DÜNYAYI İNANDIRDILAR

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00