Prof. Dr. Özer OZANKAYA


DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN! AİLEYİ DE, ULUSU DA YAPAN, KADINDIR!

Prof. Dr. Özer Ozankaya, Toplumbilimci ADD Kurucu Üyesi, 4. Gnl. Bşk.


Ünlü Türk dilbilimcisi Şemseddin SAMİ, tam 141 yıl önce yayınladığı KADIN adlı kitabında, Osmanlı ve İslam dünyasında “kadın”ların toplum içindeki acıklı yerini şu satırlarla anlatıyordu:

“..İnsan toplumu, biri erkeklerden, öbürü kardınlardan oluşan iki eşit bölümden kurulu olduğu halde, bu iki bölümden birisi bilgisiz, tembel, eğitimsiz, bulundukça insan toplumunun ilerleyip uygarlaşmasına olanak bulunamaz.”

“Müslüman toplumlarda kadınların örtünmesine ilişkin âdetlerin hemen tümü eski çağlardan kalma olup, İslam yasalarına da  aykırıdır; bu âdetlerden vazgeçip kadınları özgür kılmak, okullarda eğitim alıp bilim öğrenmelerini sağlamak gerekir.”

Bir başka Osmanlı dönemi yazarı Celal Nuri de, 1914’te yayınlanan MUKADDERAT-I TARİHİYE adlı kitabında :

“İnsanlığım her iki yarısı aynı eşitlik koşullarında çalışacak, bunun sonucu olarak aile yaşamı değişecek, şimdiki cinsel ilişkiler daha akla uygun bir durum alacak . Avrupa yüz
yıllardan beri bu amaca doğru ilerliyor; oysa bizde kadınlar başka, erkekler  başka bir dünya oluşturuyor; biri öbürünü tanımıyor. .. Bu büyük çelişki Osmanlı’nın yıkılışının en önemli etkenidir. .. Eğer bunda diretecek olursak, toplumumuz hemen hemen kangren olur.”

“ Şunu da söylemeliyim ki, bu ne asıl İslam kurallarına, ne de Türk âdetlerine uygun değildir.”..”Türk kalınları insanlığın kısıtlı üyeleri durumundadırlar. Kdsnın katkısı ve katılımı olmadan bir toplum ilerleyemez.”

Aynı tarihlerde ünlü Osmanlı özgürlükçü ozanı Tevfik Fikret de:

“Elbet sefil olursa kadın, alçalır insan!”

diye boş yere haykırmıyordu.

İşte Osmanlı yıkılırken Türk toplumunu bu düzeye düşürmüş bulunuyordu.

Atatürk de  Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Türk kadınlarına eşit insanlık hak ve özgürlüklerini tanıyan aile kurumu devrimsel düzenlemelerine önderlik ederken şu saptamadan yola çıkıyordu:

“Bugünün anaları için gerekli niteliklerde çocuk yetiştirmek, çocuklarını bugünkü yaşam için etkin bir öge durumuna koymak, pek çok yüksek niteliği taşımaya bağlıdır. Bundan dolayı kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok donanmış, daha çok bilgili olmak zorundadırlar. Eğer gerçekten ulusun anası olmak  istiyorlarsa, böyle olmalıdırlar. ..

“… Olanak var mıdır ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, öbür bölümü göklere yükselebilsin? .. Kuşkusuz ilerleme adamları iki cins tarafından birlikte, arkadaşça atılmalı, ilerleme ve yenilik alanında aşamalara birlikte varılmalıdır.”

Cumhuriyetimiz, 1924 Yılı’nda Eğitim ve Öğretim Birliği Yasasıyla kız ve erkek çocuklarının ayrı okullara gitme zorunluluğuna son vererek, Türk insanını daha çocuk yaştan kendi cinsine ve karşı cinse yabancılaştıran, kız çocuğu olmanın eksik, yetersiz bir varlık olma gibi algılanmasına yol açan sakatlığa son vermiştir.

8 Nisan 1924 tarihli yargı birliğini kurmak üzere dinsel (şer’i) mahkemeler kaldırılarak, aile düzenine ilişkin düzenlemelerin toplumun özgürce yapıp özgürce değiştirebileceği düzenlemeler olması sağlandı.

İlk Türk kadın yargıçları 1924’te görev aldılar!

1930’da Belediye yönetimlerine ve 1934’te milletvekilliğine seçme ve seçilme haklarına kavuşan Türk kadınları, dünyanın pek çok ülkesinden daha önce eşit yurttaşlık haklarına, eşit insanlık haklarına kavuştular.

Türk kadınlarının, dolayısıyla tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının insanlık haklarına kavuşmasının önderliğini yapan ve

“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”

diyen Atatürk’ün tarihe altın harflerle yazılan düşünceleriyle “Dünya Kadınlar Günü kutlu oksun!” diyoruz:

“Dünyada her şey kadının eseridir!”

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00