Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


ÇÜRÜMÜŞLÜK -2- (BİR ÖNCEKİ YAZIMIZIN DEVAMIDIR)

Bir ay sonra Sağlık Müdürlüğü Personel Şubesi Disiplin Şefi ki Dr. Z. H. ’nun en yakın adamıydı, Serpil Hemşire’yi “Hakkında yürütülen bir soruşturma sebebiyle ifade vermeye,” davet eder.


İddiaya göre, “Görevlerini aksatmaktadır. Ayrıca sık sık görev yerini terk ettiğinden kendisini uyaran personel işlerinden sorumlu İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Z. H.’na iftira atmıştır.”  Savunması istenir.

İfadesini verir. Olanları anlatır, Sağlık Ocağı çalışanlarını tanık gösterir.

İfade verdikten birkaç hafta sonra Sağlık Müdür Yardımcısı bir daha çağırır. Hem de resmi yazı ile çağrılmıştır. “Soruşturma konusunun görüşüleceği,” bildirilmiştir çağrı yazısında. İstemeye istemeye gider İl Sağlık Müdürlüğüne.

Dr. Zülküf der ki: “Bak Serpil Hemşire, bu önümdeki dosya seninle ilgili soruşturma dosyası. Biz senin durumunu Valiliğe bildirdik. Senin hakkında valilik soruşturma açtı. Şimdi bu dosyayı sen istersen kapatabiliriz. Kapatması benim bir çift sözüme bakar. Hiç zor değil yani. Kapansın dersem kapanır. Değilse Lice’nin ya da Kulp’un en uzaktaki Sağlık Ocağına sürgün edileceksin. Ne yapacağını biliyorsun. Bu gece geliyorum ve beni kabul ediyorsun. İstersen rakı, çerez de getiririm. Ölüyorum senin için, anla sana be!”

“İstediğinizi yapın, sizin gibi bir zorbaya teslim olacağımı sanıyorsanız aldanırsınız. Siz pislik herifin tekisiniz!” deyip, odadan çıkmak istediğinde kapıda önünü keserek, “Seni bu defa uzağa göndermeyeceğim. Yakında olur pişmanlık da duyarsan, her akşam gelirim yanına. Bismil’e, Tepe Sağlık Ocağına gideceksin. İki ay içerisinde pişman olur, yola gelirsen seni merkezde bir Sağlık Ocağına ya da Hastaneye alırım. Merkezde sana bir lojman da ayarlarım. Değilse iki ay sonra Kulp’a gitmeyi göze alacaksın!” diyerek yol verir Serpil Hemşire’ye.

Bana bunları anlattığında Bismil İlçesi Tepe Beldesi Saplık Ocağında çalışmaktaydı ve çocuğunun tedavisi için iki haftadan beri akşamları hekimevinde kalıyor, gündüzleri Üniversite Hastanesi’nde tedavi ile uğraşıyordu.

Elbette anlatılanlar inanılacak gibi değildi.

“Galiba psikolojik sorunları var,” diye geçirdim içimden.

Bir yandan da kimlik ve işyeri bilgilerini aldım, “Söylenenlerin doğruluğunu araştıra- cağım,” dedim.

Ertesi gün kimlik ve görev bilgilerini Valilik İdare Kurulu Müdürü’ne vererek, “Bu hemşire ile ilgili idari bir soruşturma açılıp açılmadığını, müdürlük kayıtlarında araştırmasını,” istedim.

Birkaç saat sonra İl İdare Kurulu Müdürü soruşturma dosyasını getirip masama bıraktı. İnceledim. Serpil hemşirenin anlattıklarını doğruluyordu dosya bilgileri. İl Sağlık Müdürünün teklifi üzerine Vali Yardımcısı onayı ile idari soruşturma başlatılmış, sonuçta da, “Sicilinin temiz olduğu, ilk defa soruşturma geçirdiği anlaşıldığından” herhangi bir ceza teklif edilmediği; ancak görev yeri değişikliği önerildiği; Disiplin Soruşturma Raporu doğrultusunda da İl Sağlık Müdür Yardımcısı’nın teklifi, İl Sağlık Müdürü’nün uygun görüşü üzerine Vali onayıyla görev yerinin değiştirildiği, anlaşılıyordu.

İlginç olan, ifadesinde mevcut “çürümüşlüğe” tanık gösterilen Çölgüzeli Sağlık Ocağı çalışanlarının ağız birliği etmişçesine, “Dr. Z. H.’nun gece vakti Sağlık Ocağına geldiği ve Serpil Hemşire’yi taciz ettiği konusunda bilgileri olmadığını,” söylemiş olmalarıydı.

Anlaşılan çalışanlar üzerinde büyük bir baskı vardı. Kimse İl Müdür Yardımcısı’nı karşısına alıp, rahatını bozmak istemiyor, terörün azdığı uzak ilçelere sürülmekten korkuyor-lardı.

O günlerde çocuğunun tedavi süreci bitmiş olmalı ki Serpil hemşire hekimevinden ayrılmıştı. Bir süre görmedim kendisini. Ardından ben de ayrıldım hekimevinden.

Yaklaşık kırk gün sonra Valiliğe geldi. Pasaport işlemleri tamamlanmış, istifa dilekçesini vermiş, bana veda etmek üzere uğramıştı. Hollanda yolcusu olduğu için sevinçliydi.

“Dosyayı incelediğimi, başlangıçta öyküsüne inanamadığımı ama artık doğru söylediği düşüncesinde olduğumu,” söyledim. “Şikâyetçi olursa konuyu bizzat takip edeceğimi,” bildirdim.

“Başlangıçta kendisine inanmadığımı hissettiğini, dosyayı inceleyip incelemediğimi merak ettiği için uğradığını, bundan böyle Devlet memuru olmadığı gibi Türkiye’de de olmayacağını,” söyleyerek, “Şikâyet etsem bile takip edemem. Ama sizin bu konu üzerinde duracağınıza inanmıştım. Yanılmamışım.” dedikten sonra gözlerimin içine bakarak ve bakışlarını hiç kaçırmadan şunları söyledi:

“Sayın Valim, ben o çakallara teslim olmadım. Olmam da! Benim cinselliğim konusunda üç kişiye karşı sorumluluğum var. Kendim, eşim ve çocuğum. Onun dışında kimseye hesap verecek değilim. Ve eğer birisi ile bir ilişkim olacaksa buna ben karar veririm. Özgür irademle. Ama herkes benim kadar güçlü değil. Sizi temin ederim. Yeminle söylüyorum. Bunlar Sağlık Müdürlüğü içinde bir çete oluşturmuşlar. Çetenin başı Dr. Zülküf’ün ta kendisi. Yanında çalışanlar da onun suç ortakları.

Diyarbakır Sağlık Müdürlüğü emrine atanan doktor, ebe, hemşire eğer kadınsa, güçsüz ve kimsesiz ise, biraz da saf ise, İl Sağlık Müdürlüğü’ne adımını atar atmaz bu çete ile yüz yüze geliyor. Görev yeri belirlenmeden, ‘Ücra yerlerde görevlendiririz,” şantajı ile cinsel ilişkiye zorlanıyorlar. Ve üzülerek söyleyeyim, pek çoğu da PKK terörünün kol gezdiği Kulp’a Lice’ye gitmek korkusuyla bu şantaja boyun eğiyorlar. Bunlar çalışmak zorunda olan, torpili olmayan yoksul insanların çocukları. Boyun eğmeyenler uzak ilçelere yollanıyor. Kabul edenler Diyarbakır merkezinde hayatını yaşıyor. Bazıları bu çete eliyle başka erkeklere pazarlanıyorlar. Bakın Hazro, Çüngüş, Kulp, Lice Sağlık Ocakları’nda yeterli personel yok. Hekimevi ile aynı avluda bulunan Şehitlik Sağlık Ocağı’nda ondan fazla doktor, yirmiye yakın ebe-hemşire var. Haftada iki gün çalışıyorlar. İnanmazsanız inceleyin.

Sizi daha önceleri tanımayı çok isterdim. Yarın Diyarbakır’dan ayrılıyorum. Bundan böyle meslektaşlarıma arka çıkacak birileri bulunduğunu görüyor ve huzur içinde ayrılıyorum.” dedi ve gitti.

Sağlık Bakanlığı Hizmetleri benim sorumluluğumda değildi. Durumu ilgili Vali Yardımcısı arkadaşım Osman Acar’la paylaştım. İl Sağlık Müdür Yardımcısı’nın nasıl biri olduğunu sordum. “Siverekli, Bucak aşiretinden. İktidar partisinin has adamı, çakalın teki!” dedi.

Konuyu Vali Cengiz Bulut’a iletip iletmeme konusunu tartıştık.

Osman Bey daha önce Dicle Kaymakamı olduğundan iki yıldan beri aynı Vali ile çalışmaktaydı. “İktidar yanlısı bir memurun suçu ne kadar büyük olursa olsun, Vali’nin ona sahip çıkacağı ve bir ANAP’lı hakkında işlem yapmayacağı,” hususunda kesin kanaati vardı. Üstelik 15 Haziranda yapılan kongrede ANAP genel başkanı değişmiş, Mesut Yılmaz genel başkan olmuştu. Büyük ihtimalle Vali merkeze alınıp ayrılacaktı ilden.

Ben de onun düşüncelerine uyarak, bu bilgileri “günü geldiğinde kullanılmak üzere” not ettim. “Böyle gelmiş böyle gitsin!” diyemezdim.

 

Diyarbakır’da daha ilk ayım dolmadan anladım ki, “Çürümüşlük sadece güvenlik hizmetlerinde değil, her alanda var. Terörist sadece dağdaki silahlı olanlar değil. Devlet dairelerinde de binlerce, adı terörist olmayan halk düşmanları var!”

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05