ALİ TAŞ ADN.


“ÇUKUROVA MİLLİ MÜCADELE ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ”


Ahmet Karataş, M. Fatih Sansar, Sedat Memili ve Hüseyin Batar’ın birlikte hazırladıkları, kapak tasarımını Hüseyin Azar, yayın sorumluluğunu Ekrem Arslan’ın üstlendiği “Çukurova Milli Mücadele Şiirleri Antolojisi” adlı kitap Çukurova Fuarcılık A.Ş. ile Adana Kent Konseyi’nin desteğiyle yayın hayatına kazandırılmış. “Adana Yerel Basınında 5 Ocak Kutlamaları Kataloğu” adlı kitapla birlikte, Adana’nın 95. kurtuluş yılı olan 5 Ocak Bayramı anısına çıkan “Çukurova Milli Mücadele Şiirleri Antolojisi”nin girişinde, “Vatan için canını vermiş tüm şehitlerimizin aziz ruhuna” notu bulunmakta. Adana’nın kurtuluşunun önemli emektarlarından olan ve “Yeni Adana” gazetesinin kurucusu merhum Ahmet Remzi Bey ile birlikte kurucusu arasında bulunduğu Ferit Celal Güven Bey’in fotoğrafı, karşılayan topluluğun ön sırasında yer almaktadır. Bununla birlikte, Ahmet Remzi Bey ile ilgili yazı ve fotoğraflarla, Yeni Adana gazetesinin Kurtuluş Savaşı yıllarına ait gazete nüshaları da kitaptaki ilgili bölümde bulunmaktadır.

Kitabın ilerleyen sayfalarında Adana Valisi Sayın Mahmut Demirtaş’ın, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Hüseyin Sözlü ve kitabı hazırlayan araştırma ekibi yazarlarının yazıları yer almaktadır… “Takdim” başlıklı yazısında, Adana’nın sosyal, coğrafi ve ekonomik konumundan söz etmenin yanı sıra; Adana’nın aynı zamanda tarih sahnesinde kazandığı kahramanlıklarla da öne çıktığını ve özellikle Kurtuluş Savaşı’nda verdiği etkin mücadelenin Atatürk’ün dikkatini çektiğini, dolayısıyla da övgüsüyle karşılandığını işaret etmenin ardından; Atatürk, Adana’nın, Türkiye’nin kurtuluşunda esin kaynağı olduğu vurgusunu dile getirmekten geri kalmayıp, hatta bunun nişanesi olarak 9 kez Adana’ya geldiğinin altını çizen Adana Valisi Demirtaş. duygu ve düşüncelerini; “…Can ve mal güvenliğinin tamamen yok olduğu Adana’da, asayişin yeniden temin edilmesi ve yurdun Fransız işgalinden kurtarılması, çetin mücadeleler gerektirmiştir. Yıllarca savaşmış ve bütün enerjisini tüketmiş bir halkın, işgal ve esaret altında yaşamaktansa, ölmeyi tercih edeceği, bunu da destansı bir kükreyiş ve mukaddes bir isyanla gerçekleştireceği aşikardı…” vurgusuyla ifade etmiştir. Yurdu, halkı ve Adana’yı, Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadele’ye hazırlayan/gerektiren koşullara değinerek, özgürlüğün anlam, önem ve değerine gönderme yapan Demirtaş; “…altın yurdun yiğit ve şerefli çocuklarının, istikbali için verdiği mücadeleyi…” 95 yıl sonra adeta bir Destansı Bir Kükreyiş başlığıyla özetlemiştir.(s.7) şeklinde vurgulamıştır.

Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Sözlü’nün “Takdim” başlıklı yazısında ekonomik ve kentleşme ve sosyo/kültürel değinmelerle, söylenegelen o “Altın Yurt”, “Altın Ova” tanımlarının yakıştırıldığı bir ifadeyle Kurtuluş Savaşı öncesi baskı, zulüm ve tutsaklık günlerinden söz edilip; Toros Dağlarının yamaçlarına sırtını dayayarak teşkilatlanan milli kuvvetlerin amansız bir mücadeleyle dövüşmeye başladığı anımsatılmıştır. “…Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın zaferlerine, Adana ve Çukurovalılar ‘Mübarek bir kükreyiş, mukaddes bir isyan…’ ile omuz verdiler…” ifadesiyle belirten Sayın Hüseyin Sözlü; “…Ankara Antlaşması sonrasında 20 Aralık 1920’de ilk Türk askeri şehre girerek üç yıllık esareti sona erdirdi. 4 Ocak 1922’de son Fransız birliği şehrimizi terk ettiğinde, Adana’nın milli bayramı başlamış oldu…” (s.9) diyerek sözlerini sürdürmüştür.

“Adana Yerel Basınında 5 Ocak Kutlamaları Kataloğu” adlı araştırma kitabını da hazırlayan Ahmet Karataş, M. Fatih Sansar, Sedat Memili ve İbrahim Yılmaz’ın ortak yazısı olan “Önsöz”de, yazarlığın tarihsel seyri ile yerel basının önemi ifade edilerek, Adana gibi Milli Mücadele’yi yaşayan bir kentteki tarihsel tanıklığı gibi bir önemine değinilip; Yeni Adana, Seyhan Vilayet, Türk Sözü, Berdan, Bugün, Akşam Postası, Çukurova, Dirlik ve Vatandaş gazetelerine değinilip, basın tarihi ile ilgili tüm kaynak yetersizliklere rağmen Adana’nın 150 yıllık geçmişiyle ilgili günceyi tamamlamaya çalıştıklarından söz edilmiştir.

Adana’nın 1926 yılı kurtuluş kutlamasına ait fotoğrafta askeri erkân yer alırken; Milli Mensucat Fabrikası’nda yapılan 1961 yılına ait diğer kurtuluş fotoğrafında ise dönemin valisi Mukadder Öztekin ile Kuvayi Milliye mensubu Gani Girici’nin kalabalık önünde yer aldığı (s.13) fotoğraftan sonra “Adana’nın Anavatana Katılması ve Ocak 1922 İlk Kurtuluş Bayramı” başlıklı fotoğraflarla desteklenen yazıda Mondros Ateşkesi sonrasındaki işgal havası karşısında Mustafa Kemal Paşa’nın halkı uyarması; İngilizler’in Osmanlı hükümetine, Adana ve havalisi civarında bulunan orduların Ulukışla’ya kadar çekilmesi yolunda verdiği nota; 7. Ordu’nun lağvedilmesi, Mustafa Kemal Paşa’nın grup komutanlığının kaldırılması ile İngiltere ile Fransa’nın daha önce yaptıkları Skyes-Picot Antlaşması ve Ermenilerin ihanetinin de yer aldığı İskenderun ve Mersin’den başlayan İngiltere ve Fransa tarafından Çukurova’nın işgalinden söz ederek “İşgal ve Esaret Günleri” ara başlıklı konuya giriş yapılmakta. Bu işgal karşısında Dörtyol Özerli köyünden Kara Mehmet’in ilk kurşunu atması ile Tarsus ve Adana’nın işgali, ne değinilmektedir. Daha sonra, İngiliz birliklerinin Musul’a kaydırılması ile Askeri yetkiye bakan İngilizler, Fransızların sivil yetkisini de aldığından, Çukurova Genel Valisi olarak Fransız Albay Bremond bu görevi üstlenmesiyle birlikte Türk bayrağını yasaklaması ve demografik beklentiler sonucunda, yarısının “Ermeni İntikam Alayı” olduğu 120 bin Ermeni’nin Çukurova yöresine yerleştirildiği belirtilir. Üç yıl kadar süren 1918 Aralık ayındaki işgalin acı günlerini “Yeni Adana” gazetesinden Mehmet Naci, 5 Ocak 1924 tarihli yazısında anlatır. Kurulan cemiyetler, örgütlenmeler, Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi ve “Yeni Adana” gazetesinin ilk sayısını çıkarmaya başlaması, Kuva-i Milliye’nin Andırın, Haruniye, Kadirli, Osmaniye, Kozan, Feke, Saimbeyli, Pozantı, Karaisalı ve Gülek gibi Toros dağlarının kıyılarındaki oluşumlar, TBMM kurulması, Sakarya, İnönü zaferleri, Doğu illerinin kurtarılması,ardından Urfa, Maraş, Kozan, Kadirli ve Pozantı’nın kurtuluşu, Özgürlük umutlarını güçlendirir. M. Nuri imzalı “Yeni Adana”daki yazı ise zulmün çehresini göstermeye çalışır. Ve sonunda hedefe ulaşılır. Franklin Buyyon ile Yusus Kemali Bey (Tengirşek) arasında 20 Ekim 1921’de Ankara İtilafnamesi imzalanır. Böylece Hatay ve İskenderun Fransızlar’da kalmış, Adana, Mersin, Osmaniye, Tarsus, Dörtyol ve Antep kurtarılmıştı. Bunun ardından Güney Anadolu’daki askeri birlikleri yeniden düzenleyen Mustafa Kemal “Adana Havalisi Komutanlığı”nı kurarak; Urfa-Mersin arasındaki bütün birlikleri bu komutanlığa bağlamış, Adana Mıntıkası Komutanlığına Muhittin Paşa, Mersin Bölge Komutanlığına Şükrü Naili Paşa ve Osmaniye Bölge Komutanlığı’na Albay Sıtkı Bey getirilir. Başkanlığına Şükrü Naili Paşa’nın getirildiği, Albay Sıtkı, Yarbay Salim Cevat ve Müsteşar Hilmi Bey’den oluşan Karma Komisyon çalışmalarına başlar. Vali Vekili Hamit Bey ve beraberindeki mülkî idarecilerle birlikte, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti adına, Belediye Başkanı Dıblanzâde Mehmet Fuat Bey, Ahmet Remzi Bey, Suphi Paşa, İbrahim Bey ve Halil Bey’den oluşan heyet Pozantı’dan Adana’ya gelerek (1 Aralık 1921) yapılan törende Hükümet Konağı’ndaki (Seyhan Kaymakamlığı binası) Fransız bayrağı indirilerek, Türk bayrağı göndere çekilir. Törene katılan bir manga Türk askerini, Karboğazı’ndaki Menil Taburunu esir alan Karabomba Müfrezesi Komutanı Hasan Akıncı komuta eder. Sonrası gün, Yeni İstasyon tarafından giren Türk birlikleri sevinç gösterileri içinde kurban kesilerek karşılanır. Muhittin Paşa askerlere karşı bir konuşma yapar. Adanalıların teşekkür telgrafına Mustafa Kemal Paşa şöyle bir yanıt gönderir: “Telgrafınızı aldım teşekkür ederim. İnas ve sadaniye ile anavatana kavuşan sevgili Adana’mıza ve Adanalılara selamlarımı takdim ve ilk fırsatta arzu8-ı âlileri vechile bizzat müşerref olmak üzere geleceğimi arz ederim. 9-12-37-Büyük Millet Meclisi Risi ve Başkumandan Mustafa Kemal” Adana’nın Türk idaresine geçişi iki ay kadar sürer… 5 Ocak’ta tamamen Türk idaresine geçildiğinden kutlama da o gün yapılır… Bütün camiler kandillerle aydınlatılır. Sokaklar süslenir; evler, işyerleri bayraklarla donatılır. Birbirine uzaklığı yaklaşık 300 metre olan Saat Kulesi ile Ulu Camii arasına ise Türkiye’nin en büyük bayrağı çekilir. Yeni Adana gazetesi kurucusu Ahmet Remzi Yüregir, 5 Ocak 1922 tarihinde ilk kez kutlanan Adana’nın kurtuluşunda asılan, 140 arşın (1 arşın: 68 cm.) kumaştan yapılan, yalnız hilalin içinde dört dikişçinin çalıştığı, Milli Eğitim Müdürü Refet Bey’in büyük katkısı olan, Terzi Nuri Efendi’nin imali olan bu bayrağın öyküsünü 7 Ocak 1922 tarihinde Yeni Adana gazetesinde anlatır. 5 Ocak günü saat 13:00 gibi Kumluk Meydanı’nda başlayan kutlamalarda Yeni Adana gazetesi başyazarı Ferid Celal Bey, hazırlanan kürsüde bir konuşma yapar. Daha sonra, Numune Okulu öğrencileri Mehmet Emin Yurdakul’un “Türk’ün Duası” adlı şiirini okur. O akşam da Hükümet Konağı ile Taşköprü arasındaki caddede fener alayı düzenlenir. Mızıka ve fener alayı Muhittin Paşa ile Vali Hamit Bey’in konağının önüne geldiğinde, Muhitin Paşa aşağıya inerek kısa bir konuşma yapar; Vali Hamit Bey de pencereden iltifatta bulunur. Daha sonra mızıka ve fener alayı Şafak Gazinosu önüne geldiğinde, gazinoyu işleten Said Ağa, o günkü hâsılatını Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne bağışlayacağını duyurduğundan, Debbağ Mızıkası bir süre gazino önünde çalarak bu yardıma destek olmaya çalışır. O günkü hasılat olan 12.750 kuruş bir heyet tarafından ilgilere teslim edilir.

5 Ocak kutlamalarıyla ilgili, Yeni Dünya gazetesinin Adana muhabiri Mustafa Nuri Bey’in Yeni Adana gazetesinde 7 Ocak 1922 tarihinde yayınlanan “Bayramlar Bayramı 5 Ocak” adlı yazısı da okunması önerilerden yazılardan biri… “Bilmem mazinino kindar hakaretlerine dünkü bayraklar, gölgeledar kafile şevk ve şadibeden daha ruhlu bir misal gösterilebilir mi? Akın akın dün geçit vermeyen sokakların genişliklerini doldurarak bir aşk ü heyecan geçiyorlar, geçiyorlar…” girişiyle yazıya giren Mustafa Nuri: ...”On binlerce bayrak, ak sakallı dervişler, masum, melek suret mektep talebeleri fakir, zengin, esnaf, hamal hatta üstleri kıymettar halılarla örtülü develer ve bunların mini mini rakkabları bu sevimli zafer bayrağını bu gün başlar üstünde cennet derecesinde bir neşe ile gezdiriyorlar…” ifadesiyle sürdürür.(s.34-35-36) “Geçmişten Günümüze 5 Ocak Kurtuluş Bayramı Kutlamaları” adlı yazıda 5 Ocak 1922’den günümüze uzanan 70 yıllık süreçte kurtuluş bayramlarının nasıl kutlandığı konusunda bir fikir verirken; “Adana Yerel Basınında 5 Ocak Kutlamaları Kataloğu” adlı bölümde ise Yeni Adana, Türksözü, Bugün, Seyhan, Toros, Akşam Postası, Çukurova ve Dirlik gibi gazetelerin 1. sayfasında yer alan 5 Ocak kutlamaları görülür.

“GİRİŞ”

Mondros Antlaşması’nın 7. Maddesi gereği General Nihat Anılmış komutasındaki 12. Kolordu Birlikleri’nin gözyaşları ve çaresizlik içerisinde Adana’yı terk etmesinden söz edilmesiyle başlayan “giriş” bölümünden sonra Adana ve Çukurova’nın nasıl işgal edildiği yer alır. Türklüğün ve Müslümanlığa ait değerlerin çiğnenmesi, bina ve pencereler üzerindeki Ayyıldızın kırılıp atılması ve Türkçe levhaların parçalanması ile başta Yeşiloba ve Kahyaoğlu katliamlarının başı çektiği Ermeni zulmünün başlaması sonucu Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kilikya Kuvay-i gibi örgütlenmeler gerçekleşir. Bunun sonucunda, Pozantı ve Toroslar merkezli bir mücadelenin başlamasının ardından, Kavaklıhan, Karboğaz’ı ve Menil’e karşı elde edilen zaferlerin kurtuluşa uzanan yolun ufkunu aydınlattığı yer alır. Sonuç olarak, Ankara Antlaşması’nın (1921) ardından Adana’nın 5 Ocak 1922’de kurtuluşuyla, Adana’da 3 yıl (1918-1921) Fransız işgali sona erer. İşte bu kurtuluş mücadelesi konusunda duyarsız kalamayan insanlar işaret edilir. Âşıklar, halk şairleri ve çağdaş yazarların 5 Ocak Adana’nın Kurtuluş’una dair şiirlerinin oldukça fazla ve üzerinde bir çalışma yapılmamış olduğunun belirtildiği yazının devamında şöyle bir vurgulama yer alır: “Başta Çukurovalı yazarlar, düşün adamları, âşıklar ve halk şairleri olmak üzere, ulusal düzeyde edebiyat emekçileri de, Kurtuluş’a ve etrafındaki konulara aracılık eden şiirlere ilgi göstermişlerdir vurgusundan sonra antolojide şiirleri bulunanların bir bölümünün ismini sıralayıp, Lütfi Oğuzcan, Necmettin Necip Esin, Cemal Oğuz Öcal, Bayram Uğur, Sadık Çavuş ve Sait Toraman’ın şiirlerinden bazı örnekler verilir.

”Cemal Oğuz Öcal, Arif Nihat Asya, Celal Şahin Muter, Ziya İlhan, Yahya Nüzhet, Sait Toraman, Behçet Kemal Çağlar, Hamit Salih Asyalı, Kamuran Kadri Bozkır, Şükrü Enis Regü, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Niğdeli Muallim Hakkı, Âşık Halil Karabulut, Lütfi Oğuzcan, Ümit Yaşar Oğuzcan, Rıza Polat, Hüseyin Kalaba, Âşık Feymani, Necmettin Necip Esin, Zihni, Halk Şairi Hasan Efendi, Talat Muter, Taha Toros ve daha nice yazarlar”ın yer aldıklarına değinilmekte. (s.49)

Hece sapması yapan dörtlüğüyle (s.49) Lütfi Oğuzcan’ı geçip, Aziz Eryılmaz’ı geride bıraktıktan sonra; kurtuluşu destanlaştıran Ümit Yaşar Oğuzcan’ın babası Lûtfi Oğuzbaş’ın “Periler çiçeklemiş yolunu dalga dalga,/Yıldızlamış afagı ışıklardan bir halka.” (s.133) örneği beyitlerinin geçtiği Nevzad’ın “Kurtuluş günü” adlı şiirinde bir mola veriyoruz.

Kapalı emekçi gizemine gizil gönderme yapan; neden/sonuç ilişkili ova/dağ çelişkisine rağmen; konum noktaları adına Çukurova’yı kucaklayan ve “kahraman” Adanalıya “Karlı dağlar kartalı” diye seslenme yanında; Kurttepe gülleriyle, Toros çiçeklerini esintilere bırakan Necmettin Necip Esin’in “Kahraman Adanalı adlı şiirinin bir dörtlüğüne gözümüz takıldı:

Öpüyor ak alnını her yurttaş yana yana,

Beş ikinci kânunda kurtuldu şen Adana.

Eller nasırlaşarak alkış tutuyor sana,

Karlı dağlar kartalı kahraman Adanalı. (s.50)

Daha sonra yine, Lûtfi Oğuzcan’ın her dörtlük sonunda aynı ikiliklerin tekrarlandığı şiirinin ilk dörtlüğünde (s,51) hece dengesizliğinden kaynaklanan bir ritm bozukluğu görülse de;

Şimşek olduk gürledik, yıldırımlar misali,/Kırdık geçtik şerefle öldük dönmedik geri,/Çukurovalı adı titretti gökle yeri,/Ünler saldık cihana kükrek aslanlar gibi.”(s.115) örneği şiiri görüldüğünde, farklı yere sürüklenirken; Türk edebiyatında yer bulan Ümit Yaşar Oğuzcan, “Bir Bayrak İçin” adlı şiirinde “Sığar mı haşmeti mermere, tunca?/Bayraklar konuşur ruhlar susunca…”(s.156) der.

Geçmiş yayınlar göz önüne alındığında, Türkçü şair olarak anılan Cemal Oğuz Öcal’ın “5 Kanunusani” (5 Ocak) adlı şiirinden alınan dörtlüğü ekleyelim:

Bu işte bize ünlü Mustafa Kemal baştı,

Yattığımız yer toprak yastığımız sert taştı.

Ak nineler gelinler kızlar hepsi savaştı,

Ana yurt bu imanla kurtuluşa ulaştı.(s.52)

***

Öğrendik İngiliz’i, Fransız’ı, Cermen’i;

Lakin hepsinden soysuz çıktı hain Ermeni;

Süngümüzün önünde daima secde kılan,

Koynumuzda büyüyen o sinsi, nankör yılan. (s.52)

*KURTULUŞ ŞİİRLERİ

BAYRAK

Ey! Mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü..

Işık ışık, dalga dalga bayrağım…

Senin destanını okudum,

Senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…

Gölgen de bana da, bana da yer ver!

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!

Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün kızıllığında ısındık,

Dağlardan çöllere düşürdüğü gün gölgene sığındık.

Ey! Şimdi süzgün rüzgârda dalgalı…

Barışın güvercini, savaşın kartalı…

Yüksek yerlerde açan çiçeğim;

Senin altında doğdum,

Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;

Yeryüzünde yer beğen…

Nereye dikilmek istersen

Seni oraya dikeceğim. (s.82)

Arif Nihat Asya

 

Böyle bir kurtuluş şiirlerine Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiiriyle başlamak yerinde olacaktır… Şükrü Enis Regü’nün didaktik yakınlığını bir tarafa bırakıp; “Bayrağım” şiirini de geçip; “Ey Türk oğlu, unutma, acı, kara günleri/Atiden emin olmaz, unutanlar dünleri!” (s.57) ikiliğiyle başlayıp (s.57); “Esir oldu on Türk’e zorlu Menil taburu/Karboğazı’nda böyle kırılmıştı gururu.”(s.61) dizeleriyle devam eden uyak disiplinli özgün hece şiiri; bayrak şairi Arif Nihat Asya’nın “5 Ocak”la sona ererken benzetme/çağrışım ve imgenin kaleme özgü güzellikleri yansımanın yanı sıra; mevsim/insan yakınlığıyla coğrafi konumda bereketli topraklarını tanımlayan bir şair bakışının izi görülen dizeler bulunur.

Sen de dinleyerek uyu şehidim

Ovalardan gelen çıngırakları…

Öyle ovalar ki şafaklarıdır

Eski gelinlerin al duvakları… (5 Ocak Marşı-s.66)

***

Ova bucak bucak, bölme bölmedir;

Koza öbek öbek, tahıl silmedir…

Bir kumral şehir ki “Adana” derler;

Altından dökülmüş bir kelimedir. (Adana-s.72-73)

“Çukurova Milli Mücadele Şiirleri Antolojisi”nin”Kurtuluş Şiirleri” bölümüne Türkçü şair Cemal Oğuz Öcal’ın şiirleri ile giriyoruz ki bu şiirler de; “Giriş”, “Zulüm ve İşkence”, “Kükreyiş”, Çetelerin Savaşı”, “Zafer” ve “Kurtuluş” adlı bölümleri olan, 14 heceli beyit ve yer yer 3 ve dört dizelik şiirlerden oluşmaktadır. “Adana’mızın Kurtuluşu” (s.81) adlı şiirinde ise “Çiğnedi öz vatanı yüz binlerce kadana,/Geçti kâfir eline:”Antep, Maraş, Adana”!../Soran yok hesabını dökülen mâsum kanın,//Durulur mu önünde hiç şahlanan Seyhan’ın?..” (s.81) Bunun yanı sıra “5 Kânunusani” (5 Ocak) adlı bir şiiri de vardır.

Gelelim halk şiirinden bazı örneklere…

Bayram Uğur; “Hasta adam dedin her yönden geldin/İçime fesatlar, fitneler saldın/Gülek Deresi’nde nasıl ders aldın./Oyarım gözünü kör ederim ha!” (s.69) dizeleriyle uyarısını sürdürüp; Halk Şairi Sadık Çavuş; “Beş Ocak Kurtuluş Bayramı gününde,/Kahraman şehitler coşmuş geliyor./Kozanlı Sayım Bey alay önünde,/Dumanlı dağları aşmış geliyor.”(s.75) dizeleriyle sevincini ortaya koyarken; hısım olduğumuz Halk Şairi Üzeyir Sökün; Yurdum yurdum gül yurdum/İçinde bülbül yurdum/…”(s.112) dizeleriyle anılır. “İstiklâl Harbinde biz bu vatanı,/Kara günler göre göre kurtardık./Etten kale olduk her cihetinde,/ Göksümüzü gere gere kurtardık”(s.113) dizeleriyle başladığı “Kurtuluş” adlı şiirinde; “Gürleyince Atatürk’ün zavuru,/Sarsıldı düşmanın hali tavırı/Ankara’yı hedef tutan gavuru,/Akdeniz’e süre süre kurtardık.”(s.114) derken Âşık Halil Karabulut; Âşık Feymani, “Kadirlimiz” adlı şiirinde “Uygarlıkla dolu yanı yöresi,/Tarihi iz taşır her bir karesi/Görecek yer oldu boklu deresi,/Viraneler asalete kavuştu” (s.119) dizeleriyle seslenir.

Yeni Adana gazetesi yazarı olarak da adı geçen Yahya Nüzhet, “Adana İşgali Münasebetiyle” duyarlılığını:”Çok şükür tanrıya bu günü gördük/Tarihe pek şanlı çelenkler ördük,/Zaferler bağrından laleler derdik,/Türklüğün sönmeyen yıldızı vardı.”(s. 74) dizeleriyle ortaya koyarken; Z. Şahin Öcer’in “Vehbi Evinç’e” ithaf ettiği “Adana” şiirinde soyuttan somuta imgeselleştirdiği dizelerle duygularını anlamlaştırır:

Sende füsunun neden binbir muamması var?

Görenler bel bağlar da görmeyenin yası var.

Lacivert bir kurdela harelenmiş saçında,

Toroslar büklüm büklüm secde eder başında.(s.76)

Toroslar’ı kurtuluş savaşının ilahi heykeli yapan Sait Toraman “yeryüzü cenneti”, “aslanlar yatağı”, ”kartallar yuvası” benzetmelerle yüceleştirdiği Adana ve Adanalıyı onure ederek; “Dört yıl binbir düşmanla aslan gibi savaştın,”/Şan verdin, gazi oldun; her ülküne ulaştın/…” (s.77) derken; “Al kanınla Seyhan’ı sele verdiğin günler,/Daha unutulmadı, kahraman Adanalı “Kahraman Adanalı!/Ardından elbet gelir; kurtuluşlar düğünler…/Nasıl geceden sonra söker tan, Adanalı!”(s.121) dizeleriyle başlayan “Kahraman Adanalı” adlı şiirinde akrostiş yapar.

Kamuran Kadri Bozkır’ın “Nevzat Güven”e” gönderme yaptığı “Adana’m Ah Adana’m” adlı şiirde “Bayram yapıyoruz/Doldurup gözlerimize doludizgin o günleri” dizeleriyle görselleştirirek sanatlaştırdığı dizelerinde severek yaşadığı ağrılarıyla bir Atatürk çocuğu olarak; Yağmur çiseledi biraz/Kırkıkindi değil daha/Susazmasından değil/Nadasa durmuş tarlaların” (s.96) dizeleriyle Kemalizm yolundan kurtuluşa gittiğini vurgularken: “Hürriyet Ah Hürriyet:-Türklerin öz çocuğu!/Biliriz değerinin ne ağır olduğunu/…” dizeleriyle “Gülmek Gerek Adana!” (s.108-109) dizeleriyle a/a/a/a/a/b dizimindeki altılıklarla özgün şiirini bütün olarak lirikleştirir…

Seyhan bir Nil’den üstün, Adana bir Mısır’dan,

Hey ova Çukurova, hey bir altın buhurdan.

Sana göz koyan düşman, bir ‘yarım sütun’ kalır,

Türkü saymayan dünya, sarsılır, parçalanır.

(Çukurova-s.123)

“İskenderun kıyısında mavi bayrak gemiler/Toplarını çevirmiş kente/…”; “Ne diyek/Dörtyol’a da girdiler”; “Mersin’e oldu olan/yanaştı bu kez/mavi bayrak gemiler/…”; “Abooo/Ceyhan’a da girdiler ağam/Koca karıncalar gibiydiler/…”;”Tarsus’un üzeri kara bulut/iki koldan dalmışlar kente/O süslü erleri saldırganın”; “Bahçe, İslahiye, Hassa, Mamure/dördü birden/oluverdi küçücük/…” gibi dizeleriyle “Çukurova Koçaklaması”nda (s.94/102) güney coğrafyasının işgal haritasını çizen Fazıl Hüsnü Dağlarca; kendi Adana’sının Mustafa Kemal için de öneminin altını çizerken yurt savunmasının doğuş noktasını işaret eder:

Mustafa Kemal

Ta yıldırım orduları komutanıyken

Adana’da tasarlamış

Kurtuluşunu yurdun

***

Bütün Çukurovalılara yediden yetmişe dek

Yansımış ki bu ulu giz

İşte saldırgana hemen dinelmişler

Mustafa Kemal örneği

(Çukurova Koçaklaması/İlk Çam-s.101)

Bir bölüm Milli Mücadele kahramanın serpildiği Hasan Sağlam’ın “Çukurova Mücahitler Destanı” (s.103-106) adlı şiirindeki kahramanlardan Emin Ağa’nın adına bir cadde var Yenibey mahallesinde. Kara Hacı ise, ressam Ethem Çalışkan’ın dedesi ve aynı zamanda Atatürk’ün dikkatini çeken bir kahraman Kuvvayi Milliyeci… Hatta yaşanmış şöyle bir olay var… Atatürk Adana tren istasyonuna gelince kalabalık bir karşılama olmuş. Toplantı başlamış. Bir süre sonra da Kara Hacı atlı olarak gelip toplantıya dahil olduğunda, Atatürk: ”Kara Hacı senin namını duydum. Ben bak herkese ayağa kalkmam…” demiş.

Hüseyin Kalaba güçlü halk şairlerinden; ”Kalsın ebede böyle tertemiz,/Yarınlardan emin olarak;/Yurdun kalesi şehitlerimiz,/Gökleri tutan tarihi yaprak” dizeleriyle yer vediği ”Kaç Kaç” adlı şiirde (s.116) “Çiçekler toplandı dağa,/Yiğidim durduğun yeter./Başla artık vuruşmağa,/İntikam kurduğun yeter.”/(s.Kurtuluş-s.134) dizeleriyle yer alırken; L.Ç. harfleriyle imzasını simgeleştirme gereği duyup; “Ey Adana alnını kaldır göklere değsin,/Seni aldık sananlar yüzünü yere eğsin…” (s.125) dizeleriyle şiir yolunda ilerlerken; “Kurtulan Adana” adlı şiirin imzası Kurtuluşa, Toroslar’a destanlar yazan,Adana ve Çukurova için önemli çalışmalara imza atan Taha Toros, “Bu gün yurdun güneşi sundu hararetini,/Bu gün gezen bulutlar verdi son kuvvetini./Dağlar güldü, sevinçten dile geldi ırmaklar,/Her köşeye dikildi zümrütten yeşil taklar. (s.152) dizeleriyle görülür. Cengiz Turhan, “Vatan için olsak sayrı,/Hem ne çıkar ölsek gayrı,/Düşer isek yurttan ayrı,/Sarar bizi ana toprak” dizeleriyle seslenir “Vatan İçin” (s.155) adlı şiirinden

Ahmet Karataş, M. Fatih Sansar, Sedat Memili ve Hüseyin Batar’ın birlikte derledikleri, “Çukurova Milli Mücadele Şiirleri Antolojisi”ni okurken insana, diğer üç yazar arkadaşımızın da Ahmet Karataş gibi şiir yolunda olan imzalar olsa diyesi gelse de, oldukça yararlı ve tarihi bir çalışma olduklarından dolayı hazırlayanları kutlamak gerekir. Antolojide yer alan ve yaşamla hesaplaşan şiir yazan isimlerin ise niyelerden öte bir araya gelmesi oldukça anlamlı ve gerçekçi olmuştur.

(Çukurova Milli Mücadele Şiirleri Antolojisi/Şiir/Çukurova Fuarcılık A.Ş./2016/194 sayfa)

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00