Işıklar içinde olsun, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun ekli video'da dile getirdiği "insanlık suçu" niteliğindeki korkutucu saldırı biçimlerini, asıl biz toplumbilimciler yıllardanberi dile getirmeğe çalışıyoruz. Örneğin değerli Prof. Sinanoğlu'nun çok yerinde olarak bütün bu insanlığa-karşı suçların kökeninde yattığını söylediği "KÜLTÜR EMPERYALİZMİ" asıl olarak toplumbilimle çözümlenebilecek bir konudur ve benim de TOPLUMBİLİM (CEM Yay.) kitabımın Kültür, Ekonomi ve Toplumsal Değişim bölümlerinde dizgesel biçimde irdelenmiştir. Ayrıca insanlığa karşı bir suç niteliğiyle kültür emperyalizminin, ancak Atatürk'ün "Uygarlık Tasarımı" değerindeki bir anlayışla önlenebileceği de burada belirtilmiştir.
Bu bağlamda, CORONA SALGINI (SALDIRISI?)nın, BİLİMSEL DÜŞÜNCE'NİN anlam ve önemiyle kitlesel ölçekte anlaşılmasına yarayacağını umarken, bunun için bilimi "en doğru kılavuz" yapan ASIL ögesinin izlediği YÖNTEM olduğunu vurgulamak zorunludur.
Bilimin öz cevheri, asıl kalıcı ögesi, izlediği yöntemdir. Hiçbir bilimsel bulgu, onu elde etmeği olanaklı kılan bilim yönteminden daha değerli değildir. "Bilimi, ahlakın da, vicdanın da en yüksek biçimi" yapan temel ögesi, izlediği yöntemidir ve bilimin "insanlık suçları" işlemekte kullanılmasını önlemde de elimizdeki tek dayanak, yine onu en güvenilir kılavuz kılan yönteminin ilkeleridir.
Bu yöntem ilkeleri anlaşıldığında, bilimsel geçerlilik ölçütlerinin aynı zamanda demokratik düzenin (ulusal egemenlik düzeninin) meşruluk ölçütleri de olduğu anlaşılacaktır. Yani bilimsel geçerlilik hangi ölçütlere uymayı gerektiriyorsa, demokratik meşruluk da aynı ölçütleri gerektirmektedir. Bu ölçütler şunlardır: nesnellik, somutluk, bağımsız-uzman-denetimi, kavramların açıklıkla tanımlanması, birim ve bütünlük düzlemlerinin birliği, tarihsel ve eş-zamanlı çözümlemelerin birlikteliği.
Bu ölçütler anlaşıldığındadır ki, Atatürk’ün "YAŞAMDA EN DOĞRU KILAVUZ BİLİMDİR" ilkesi, gerçek boyutları ile anlaşılabilecektir.
(Bknz.: Özer Ozankaya, Toplumbilim, CEM Yay.).
Oktay Sinanoğlu - Ölüm Tohumları, sahte salgınlar, biyolojik soykırım, kültürel soykırım!....
