Cumali KARATAŞ


Çocuk öyküleri


*** YARAMAZ SERÇELER ***

                                                                                                                       Cumali Karataş

            Bahar gelmişti. Ağaçlar yeşermiş, çiçekler açmıştı. Güneşin turuncu ışıkları pırıl pırıl aydınlatıyordu. Ağaçlardan cıvıl cıvıl kuş sesleri geliyordu. Kuru çöpleri ağaçlara taşıyan serçelerin yuvalarında şimdi yavruları vardı.

            Yuvalardan birinde acıkan yavru serçeler annelerini beklerken cik cik ötüyorlardı. Cıvıl cıvıl sesleri her tarafa yayılıyordu. Uçmaya heveslenseler de uçamıyorlardı. Çünkü anneleri daha onlara uçmayı öğretmemişti.

Anne serçe sık sık yuvasına geliyordu. Tabii boş gelmiyordu. Gagasındaki yiyecekleri yavrularının ağzına bırakıyordu. Giderken de yavrularını uyarıyordu:

-Sakın yuvadan çıkmayın! Uçmayı bilmediğiniz için düşebilirsiniz.

            Ama yavrular anneleri gider gitmez yaramazlığa başlıyorlardı. Yuvaya yakın dallar arasında pıt pıt geziniyorlardı. İşte o zaman komşu serçe onları uyarıyordu:

            -Çabuk yuvaya girin bakalım!                                                                             

Komşu serçe, yavruların aşağı düşmesinden korkuyordu. Ancak anne serçe geldiğinde rahatlıyordu.

Ama ne yazık ki o gün korktuğu başına geldi. Afacan serçelerden biri aşağıya düştü. Tam o sırada yuvasına doğru yaklaşan anne serçe de olayı görmüştü? Hemen yavrusunun üstüne doğru uçtu.  Kaygıyla onları izleyen komşu serçe de onlara doğru uçtu. Yavrular ciyak ciyak bağırmaya başladılar.  

            En kötüsü de az ileride uyuklayan kedinin sesleri duyması oldu. Kulaklarını dikti, patilerini hazırladı. Yavru serçe şimdi birkaç metre ilerisindeydi. Anne serçe ve komşu serçenin yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Çırpınıp durmaları sonuçsuz kalıyordu. Diğer yavrular olanları korkuyla seyrediyorlardı.

            Tam bu sırada beklenmedik bir şey oldu?                                                        

Top oynayan çocuklar durumun farkına vardılar ve kediyi kovalamaya başladılar. Böylece yavru serçe kurtulmuştu.            

Daha sonra çocuklardan biri yavruyu eline aldı. Ağaca tırmandı. Güvenli bulduğu bir dala serçeyi bıraktı. Havada daireler çizerek dönüp duran anne serçe ile komşu serçe rahat bir nefes aldılar. 

            Komşu serçe ertesi gün geçmiş olsun ziyaretine gitti. Yavru serçeleri toplayarak: 

            -Çocuklar çok dikkatli olun diye uyardı. Geçen yıl benim yavrum da böyle bir yaramazlık yaptı. Ağaçtan düşünce çok korktum, hain kedi nerdeyse onu yakalayacaktı dedi.                                                                        

Sonra da ekledi: 

            -Artık böyle yaramazlıklar yapmayacağınıza söz vereceksiniz.  

Yavru serçeler hep bir ağızdan:

            -Söz serçe teyze söz. Hepimiz uslu serçeler olacağız dediler.  

            Anne serçe ise buna çok memnun oldu.

 

                                   ***ÇAM AĞACININ ÜZÜNTÜSÜ ***

            Koray derslerini yapmış, boş alanda arkadaşlarıyla top oynuyordu. Bir ara, arkadaşlarından birinin vurduğu top yan taraftaki evin bahçesine gitti. Koray koşa koşa topu getirmeye gitti.                                                                    

Koray tam eğilip topu alacağı sırada derinden derine ağlamaklı bir ses duydu. Ses, yanındaki çam ağacından geliyordu. Hıçkırıklar içinde ağlıyordu çam ağacı.                                                                                                            

Çok şaşıran ve merak eden Koray sordu:

            -Niçin ağlıyorsun çam ağacı bir derdin mi var?

            -Elbette bir derdim var dedi çam ağacı; ben ağlamayayım da kimler ağlasın?..

            Koray:

-Neymiş peki derdin söyle de bilelim dedi.

            O sırada, arkadaşları sabırsızlıkla Koray´ı bekliyorlardı. Koray´ın topu çabuk getirmesi için seslenmeye başladılar?                                                 

Koray, topu arkadaşlarına doğru atarak çam ağacıyla konuşmasını sürdürdü. 

            Çam ağacı:

            -Beni yakında kesecekler dedi?

            Koray:                                                                                                                                 -

Nasıl kesecekler yani? deyince de anlatmaya başladı çam ağacı? 

-Dün, ev sahibi ile birlikte birkaç kişi geldi. Buraları ölçüp biçtiler. Sonra da beni kesmeleri gerektiğini söylediler.

            Çok şaşıran ve üzülen Koray:

-Öyle mi dedi, dünyada inanmam? Buraların sahibi olan Hasan Amca çok iyi bir insan.  Doğayı sever, ağaçlara zarar vermez? 

            Koray, arkadaşlarının yanına döndü. Arkadaşlarına olanları anlattı. Onlar da çok üzüldüler. Ve hep birlikte, sınıf arkadaşları olan Hasan Amca´nın kızı Esin´in yanına gittiler.                                                                          

Olanları duyan Esin çam ağacı için çok üzüldü.  Daha sonra, Esin´i de yanlarına alarak Hasan Amca´ya gittiler.

            Hasan Amca, çok sevdiği kızı Esin´i üzgün görünce merak edip sordu:                                                                                                                                           

-Ne oldu kızım, neden üzgünsün?  

Esin, ağlamaklı bir halde: 

            -Babacığım ne olursun çam ağacını kesme diye yalvarmaya başladı.

            Hasan Amca:                                                                                                                     

-Kızım fakat biz oraya ev yapacağız dedi.

            -Babacığım yazık ama çam ağacına. Bak biz onun gölgesinde oturuyoruz, hem bahçemizin de süsü?

            Koray ve arkadaşları hep birlikte:

-Hasan Amca, çam ağacı bize oksijen de veriyor dediler.                                

   Hasan Amca düşünmeye başladı.

Sonra da:                                                                                                    

?Üzülmeyin? Madem öyle evin planını değiştiririz.? dedi.

Çocuklar hep birlikte sevinç çığlıkları attılar. Koray koşarak çam ağacına müjde vermeye gitti. 

 

                                               *** İNEĞİN SEVİNCİ  ***          

            Köyün yaşlılarından olan Ali Amca ile eşi Zeynep Teyze´nin kimsesi yoktu. Çocuklarını yıllar önce evlendirmişlerdi. Bir yaşlı inekleri ile eşekleri vardı. Eşek işlerini görüyordu. Fakat inek artık süt vermiyordu.

            Bu yüzden, istemeye istemeye de olsa emektar ineklerini satmayı düşünüyorlardı. Hem böylece, ihtiyaçları olan kışlık erzaklarını alabileceklerdi.

            Bir gün, pencerenin önünde oturup bu konuyu konuşuyorlardı. Az ilerde bulunan eşek bunu duyunca çok şaşırdı. Arkadaşı inekten ayrılacağı için üzülmeye başladı.  Hemen soluğu yol arkadaşı ineğin yanında aldı.

Yem yemekte olan yaşlı inek, arkadaşı eşeğin telaşla yanına geldiğini görünce merak edip, sordu:

-Ne o eşek kardeş bir derdin mi var?

            Bir derdi vardı olmasına ama dert aslında eşeğin derdiydi. Fakat bunu ona nasıl söyleyecekti. Çok üzüleceğini biliyordu.

            - Şeyyy dedi eşek, bir şey duydum da?                                                              

İnek:                                                                                                            

-Hayırdır, ne duydun eşek kardeş dedi.                                                              

Eşek, önce söylemek istemese de, sonunda ineğin ısrarlarına dayanamadı:  

-Sahibimiz seni satacakmış dedi.

Çok şaşıran yaşlı inek:                                                                                                      

-Beni ha, bundan emin misin? dedi. 

-Evet inek kardeş, konuşurlarken duydum. Süt vermiyormuşsun ar-

tık sen?

İnek buna çok üzülmüştü?                                                                     

Yıllar boyu sütünden, yoğurdundan faydalanan sahiplerinden bu vefasızlığı beklemiyordu. Oysa onlar için kaç yavru doğurmuştu. Sadakatın ödülü bu olmamalıydı. Hem ne yapabilirdi ki?                                                      

O yıl kuraklık olduğundan, yeterince beslenememişti. Baş başa vererek bahçede gezerlerken, bir çare düşünmeye başladılar.

         Bahçedeki ağacın dalına konmuş olan bir kuş, olanları duyunca çok üzüldü. Hemen yağmuru bularak ineğin sıkıntısını ona anlattı. Yağmur da, olanlara üzüldü. Kuşu buluta gönderdi. Kuş, buluta da olanları anlattı. Bulut, yaşlı ineğin durumuna çok acıdı. Hemen rüzgârı yanına çağırdı. Bulutla rüzgâr baş başa verdiler? Yaşlı inek için ne yapabileceklerini konuşmaya başladılar.   

            Çok geçmeden rüzgâr hızla eserek bulutları köyün üzerine doğru getirdi. Kapkara bulutların kapladığı gökyüzünden yağmur damlaları düşmeye başladı. Birkaç gün sonra her taraf yemyeşil oldu. İnek ile eşek buna çok sevindiler. Yeşeren çayırlarda otlanmaya başladılar.

            Bir süre sonra inek artık kendine gelmişti. Eski günlerine yeniden kavuştu. Süt vermeye başlayınca da, sahibi çok sevinerek ineği satmaktan vazgeçti. 

           

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22