Cumali KARATAŞ


Çocuk Öyküleri


 

                                                 

***HAYLAZ BULUT***
Cumali Karataş

            Yavru bulut annesinin sözünü dinlemiyordu artık. Hafif bir rüzgâr esse, onun peşine takılıp gidiyordu. Onun bu haylazlığı anne bulutun canını sıkmaya başlamıştı. 

            Anne bulut birkaç gün sabretti. Belki yavru bulut düzelir diye düşünüyordu. Fakat yavru bulutun bir türlü düzeleceği yoktu. Aksine, günden güne daha da sorumsuz davranıyordu.                                                    Sonunda, bir gün anne bulut yavru bulutla konuşmaya karar verdi.

            Anne bulut:

            -Yavrum yanıma gelir misin? diyerek onu çağırdı.

            Yavru bulut hiç aldırış etmedi.                                                                
  Daha sonra da oyalanarak geldi:     

            -Geldim... Bir şey mi diyeceksin?..

            Yavru bulutun şımarık ve saygısız tavrı anne bulutu üzdü. 

            Anne bulut:

-Neden geç geldin?.. Hem, efendim anneciğim demen gerekmez miydi? dedi.

            Başını yere eğdi yavru bulut.                                                                               
Herhangi bir yanıt vermedi.

            Anne bulut konuşmasını sürdürdü:

            -Yavrum, seni üzen bir şey mi var?..                                                      
Söyle bakayım, sorunun nedir?

            Yavru bulut hâlâ başını yerden kaldırmıyordu. Anne bulut ondan yine bir yanıt alamadı. 

            Anne bulut ısrar edince de, tereddüt ederek konuşmaya başladı:   

            -Anne? Herkesin evi var, neden bizim bir evimiz yok?dedi.

            Annesi eliyle işaret ederek: 

            -Bak bu gördüğün koskoca gökyüzü bizim evimizdir yavrucuğum. Ufkun sonsuzluğuna kadar büyük bir evimiz var. Gündüzleri güneş, geceleri de yıldızlar aydınlatır evimizi. Bu masmavi gökyüzü hep bizim, dedi.

            Yavru bulut konuşmasını sürdürdü: 

            - Peki neden bizim bir bahçemiz yok? 

            Anne bulut:

            -Tüm ormanlar bizim bahçemiz yavru bulutum. İstediğimiz yerde gezeriz.

            Yavru bulut bu kez:

            -Peki anneciğim, neden meyve ağaçlarımız yok dedi? 

            Anne bulut:

            -Yeryüzünün tüm sebzeleri, meyveleri bizimdir yavru bulutum. Yağan her yağmurla toprağa iner, ağaçlardan, bitkilerden çeşit çeşit gıdalar alarak gökyüzüne döneriz dedi.

            Sakinleşip, annesinden özür dileyen yavru bulut çok mutlu olmuştu. Artık hep yüzü gülüyordu.

                        ***AZGIN BOĞA İLE SÜRMELİ İNEK***

            Köyün birinde bir Azgın boğa vardı. Yakın arkadaşı olan ineklerle iyi geçinirdi. Sevmediği ineklere de her türlü kötülüğü yapardı.   

            Sürmeli inek de Azgın boğanın kötülük yaptığı ineklerden biriydi. Ona yapmadığını bırakmıyordu. Üstelik Sürmeli ineğin birkaç ay sonra da bir yavrusu olacaktı.

            Sürmeli ineğin yavrusu olacağı için, her zamankinden daha çok beslenmeliydi. Fakat aksine hiç beslenemiyordu. Boğanın korkusundan ağılda ve çayırda yeterince yem yiyemiyordu.

            Bir gün ağılda, azgın boğa yere bir sınır çizgisi çizerek öfkeyle bağırdı:

            -Bir daha buradan öteye kesinlikle geçmeyeceksin!

            Sürmeli inek:

            -Yavrum olacak benim, iyi beslenmem gerekir dedi.

            Azgın boğa:

            -Yavru mavru anlamam ben? Geçmeyeceksin dedim o kadar! diyerek üzerine yürüdü.                                                                                     
Sürmeli inek korkudan sesini çıkaramadı.  

            Aslında, Sürmeli ineğin hiç bir suçu yoktu. Bütün sorunlara diğer inekler neden olmuşlardı?                                                                                     
Sürmeli ineği sevmedikleri için onunla kavga etmişlerdi. Ağılda ve çayırda Sürmeli ineğe her türlü kötülüğü yapmışlardı. Diğer inekleri Sürmeli ineğe düşman etmişlerdi. 

            Üstelik iftira da atmışlardı?                                                                                            
Sürmeli ineğin çok yem yediğini söylemişlerdi. Sürmeli ineğin çayırda ot bırakmadığını Azgın boğaya şikâyet etmişlerdi. Söylenenlere inanan boğa da, sürmeli ineği cezalandırmıştı.  

            Olan bitenler böyle sürerken, bir gün beklenmedik bir şey oldu?

            Çayırda otlayan ineklere birkaç kurt aniden saldırdılar. Sürüde bulunan çoban köpekleri de kurtlara karşı koymaya başlamışlardı.                   
Bu ara, iki kurt da azgın boğaya saldırmıştı. Bu saldırı karşısında diğer inekler korkup, köye doğru kaçmışlardı. Sürmeli inek ise var gücüyle saldırgan kurtlara karşı koydu?                                                                                  
Sürmeli inek, Azgın boğaya saldıran kurdun birini başıyla vurarak yaraladı. Diğer kurtları da çoban köpekleri engelledi. Bozguna uğrayan kurtlar dağa doğru kaçmaya başladılar.

            Bu olaydan sonra Azgın boğa Sürmeli ineğe karşı çok mahcup olmuştu?                                                                                                                      
Kurtların saldırısı sırasında diğer inekler korkup, kaçmışlardı. Fakat kötülük yaptığı Sürmeli inek, doğacak olan yavrusunu kaybetme pahasına kendisinin hayatını kurtarmıştı.

            Azgın boğa, tüm bu olanlardan sonra uzun uzun düşünmeye başladı?                                      

Yaşadığı bu olayla kimin gerçek dost olduğu ortaya çıkmıştı. Yaptıklarından da çok pişmanlık duyuyordu. Artık diğer ineklere kötülük yapmayacaktı. Sonunda, utana sıkıla Sürmeli inekten özür diledi.

            O günden sonra da, Azgın boğa, Sürmeli ineğe karşı çok iyi davranmaya başladı. Diğer inekler artık sürmeli ineği rahatsız edemiyorlardı.

    ***KAYBOLAN GELİNCİK***                                                                                          

            Ormana artık sonbahar gelmişti. Sıcak yaz günleri bitmişti. Rüzgârlar esiyor, sararan yapraklar yavaş yavaş dökülüyordu.

Gelincik çiçeği ailesi de ormandaki yaşlı bir ağacın altında kümelenmişti. Rüzgârın her esişinde savrulup duruyorlardı? İçlerinden birinin kaybolup gitmesinden kaygılanıyorlardı.   

             Bir süre sonra, esen sert bir rüzgâr, gelinciklerden birini kopartıp, savurdu. Gelincik ailesi acı içinde onun kayboluşunu izledi. Yapacakları bir şey yoktu.

            Akşama kadar, kaybolan gelinciği aradılar gözleriyle?                                   Kaygılı ve meraklı bakışlarla sürekli çevrelerini kontrol ettiler. Ama ne yazık ki bulamadılar. Küçük gelincik kim bilir nereye gitmişti? 

            Gelincik ailesi, sonraki günlerde de kaybolan küçük gelinciği aramalarını sürdürdü?

Her sabah ilk işleri küçük gelinciği aramak oluyordu?                                    Ormandaki yağmur, çamur deryasına karışıp gitmişti küçük gelincik. Günler sonra, artık ümitlerini kestiler.

            Fakat anne ve babasının laf anlatamadığı en küçük gelincikti. En küçük gelincik her sabah aynı soruları sorup duruyordu:

            -Anneciğim, gelincik ablam nerde?

            Onu ikna etmek kolay değildi?

            Anne gelincik:

            -Uzaklara gitti yavrucuğum, dönecek bir gün diyordu. 

            -Anneciğim, gerçekten ablam gelecek mi?

            -Elbette gelecek yavrum elbette. 

            Bu kez:

            -Anneciğim ablam ne zaman gelecek? diye sormaya başlıyordu.  

            Anne gelincik, dolan gözlerini gizleyerek:  

            -Baharda gelecek yavrum diyordu.   

            Yağmurlar dinip, soğuklar bitmeye başlamıştı?                                  
Baharın gelmesiyle birlikte ağaçlar yavaş yavaş çiçek açmaya başlamışlardı. En küçük gelincik de artık ümitlenmeye başlamıştı. Her sabah gözleri yine yollardaydı. 

En küçük gelincik, bir sabah yine uyanır uyanmaz gelincik ablasını aramaya başladı. Sürekli olarak ağaçların, otların arasına bakıyordu.

            Çok geçmeden, heyecanla bağıran en küçük gelinciğin sesi duyulmaya başladı:     

            -Anneciğim gelincik ablam gelmiş, gelincik ablam gelmiş! diye sevincinden zıp zıp zıplıyordu. 

             Gelincik ailesi, en küçük gelinciğin gösterdiği yere heyecanla bakmaya başladı?                                                                                                                     
Bir de ne görsünler?                                                                                           
Kaybolan küçük gelincikleri değil mi bu?..                                                        
Gelincik ailesi hep birlikte sevinmeye başladı?                                   
Küçük gelincikleri birkaç metre ilerideki çınar ağacının altındaydı.

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00