Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


CEPHE GENİŞLERKEN HEDEFLER FARKLILAŞIYOR


Ortadoğu coğrafyası, az da olsa zaman zaman, belirli bölgelerinde sakin görüntü vermeye çalışırken, esasen kazan kaynamaya devam ediyor. Bölgede bulunan güçlere ait silahlı kuvvetler, çeşitli nitelik ve çaplarıyla, neredeyse iç içe geçmiş sorumluluk alanlarıyla oluşan kaotik ortamda, kendi ülkeleri menfaatleri doğrultusunda etkin olarak görev yapmaya çalışıyor. Bu durumda da zaman zaman ortaya konulan eylemlerin, kim tarafından yapıldığı ve ne maksatla, kimin çıkarları doğrultusunda yapıldığı net olarak anlaşılamıyor ki eylemi düzenleyenin hedeflediği de bu ve eylemlerden başarı elde edildiği, önemli bir gerçek.

ABD, İran üzerinde baskısını sürdürür ve yakalayabildiği, kullanabileceği tüm fırsatları, mevcut teknolojisinin sağladığı olanaklarla manipüle ederek, tüm uluslararası destekçilerinin önüne müdahale için geçerli kabul edilebilecek nedenler koymaya çalışırken, İran da boş durmuyor. İran, özellikle Golan Tepelerine yakın yerlerden İsrail´i her fırsatta vurmaya çalışırken, Irak ve Suriye´de zirve yapan mezhep kargaşasında kendi milis kuvvetlerini hedefledikleri istikametinde etkin kullanımla devreye sokarak, bölgede kalıcılığını sağlamaya çalışıyor.

İran, aynı zamanda Rusya yakınlaşmasıyla, bir ölçüde de olsa, ABD karşısında kalkan kullanmaya çalışırken, 41 yıllık aradan sonra Japonya Başbakanını konuk ederek, Pasifik etkinliğini de kullanmayı hedefler görünüyor. Burada Japonya´nın ne hedeflediği de önem kazanırken, İran´ın, Çin ve Kuzey Kore ile ne denli irtibatta olduğu rahatlıkla görülebiliyor. Yani, gelinen durumda, Pasifik güç mücadelesi de Ortadoğu´ya doğrudan yansıyor.

Bölgeye panoramik bakışla, İran´ın, kuvvetle muhtemel olması beklenen ABD müdahalesini, kendi toprakları ötesinde karşılamakta kararlı bir görüntü verirken, Türkiye´yi de bir şekilde sıcak çatışmanın içine çekerek, cepheyi mümkün olduğunca genişletmeye çalıştığı öngörülebilir.

Halen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) İdlip bölgesinde bulunan kontrol noktalarına, Rusya kontrolünde olması gereken bölgeden ve rejim kuvvetleri tarafından yapıldığı değerlendirilen havan atışları, bölgede görev yapan TSK birliklerine zarar vermeye devam ederken, bunun, Türkiye´yi kışkırtmak için yapılan planlı bir eylem olduğunu değerlendirmek yanlış olmaz. Üstelik bölge uzmanlarının söylemlerine yansıyan tespitlerinden, TSK kontrol noktalarına havan atışı yapılan bölgede bulunan, rejime bağlı tümen-kolordu seviyesinde bir birliğin, İran´a yakın olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Türkiye, kontrol noktalarına yapılan yetmişin üzerinde havan atışının, kim tarafından yapıldığını, mevcut askeri teknolojisi ile anlayacak kapasitede. Yani atış yapan silahın, atışını yaptığı mevzii koordinatlarını, dolayısıyla istihbaratın katkısıyla, mevzii sahibini tespit edilebiliyor.

Bölge öylesine kaotik bir konuma geldi ki ABD-Rusya kapışması, Pasifikten sarkan Çin ile birlikte devreye girmeye çalışan Japonya´nın da katılımıyla, giderek daha da karışıyor. Üstelik Türkiye´nin, Suriye´nin bütünlüğü ve kendi hava savunma sistemi üzerinden kurmaya çalıştığı, kendi bekası doğrultusundaki denge, F-35 Savaş Uçağı üretim projesi üzerinden tepkisellikle, önemli bir krize dönüştü.

Bu durumda, ABD´nin kararlı baskısının, diplomasi sınırlarını zorlayan tehditkâr söyleminde, Türkiye, ABD tarafından düşman konumuna itilebilir ki zaten ABD söylemi de bu yönde. Böyle bir gelişme karşısında, Rusya´nın tavrı ne yönde olur tartışılır. Ancak, bölgesel manipülatif ortam gösteriyor ki kimse vazgeçme, taviz verme yönünde bir davranış sergilemezken, ABD, tüm bölgesel güçleri devre dışına itip, BOP´u bir an önce gerçekleştirme doğrultusunda tüm imkânlarını zorlarken, İran, cepheyi kendi toprakları dışında ve mümkün olduğunca genişleterek, varlığını ve rejimini devam ettirmeyi hedefliyor.

Tüm bu gelişmeler devam ederken, Rusya önemli kazanımlar sağlıyor ve Türkiye ile yaptığı S-400 Hava Savunma Sistemi satışı süreci de bunlardan biri. Rusya, bir yandan kötü giden ekonomisine kaynak yaratırken bir yandan da kendisine bağımlı konuma gelebilecek bölgesel önemli bir gücü yanına çekmeye çalışıyor. Ayrıca, onu, 1950 sonrası etkin olarak içinde bulunduğu güç dengesinden de koparmaya çalışıyor ki başarırsa, jeostratejik konumlarla, dengeler önemli bir değişim gösterecek.

Şimdi tüm gözler, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ABD ile ilişkilerinde gelinen noktada ortaya çıkan, S-400/F-35 krizi üzerinde yoğunlaşmış durumda. ABD ve Rusya, Türkiye üzerinden denge mücadelesini sürdürürken, İran, tüm fırsatları kazanıma döndürme derdinde ve Suriye rejimi de bu kaotik yapıda, kendini koruma ve ayakta kalma mücadelesi veriyor. Bir diğer bölgesel güç olan İsrail ise ABD desteğinde, emin adımlarla, önce uluslararası statüde olan Kudüs´ü kendi toprağı ve başkenti olarak lanse etmişken, Golan Tepelerini de sınırlarına katarak büyümeye devam ediyor. İşin trajikomik yanı, Türkiye´nin yanı başındaki Kıbrıs´ta ortaya çıkan gelişmeler ve Yunanistan´ın da desteğindeki Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin, enerji mücadelesine katılacak cesareti bularak, Türkiye´nin Doğu Akdeniz´de görev yapan sondaj gemisi personeli hakkında, tutuklama kararı çıkarmış olması. Bu gelişmeler ışığında, Türkiye halen seçim sürecinden çıkamamışken, bulunduğu coğrafyada, güç mücadelesi, farklı isimlerle ortaya çıkan senaryolar ve hedeflenen stratejik değişimlerle, hız kesmeksizin ve acımasızca devam ediyor.

 Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51