Ulusumuzun önemli bir katmanının doğanın yağlanması, talanı konusunda belli bir bilgi birikimi sağladığı yönündedir. Bu da, bilinçlenmeyi doğurdu. Hastalığın nedenini kavrayan insanlarımız, iktidarın sorun yaratan tutumunu öğrendiğinden çözüm için hukuksal çerçevede demokratik hakkı olan tepkisini dile getirmeye başladı. Örnek mi? İstanbul Gezi Parkı’nın sökülmesi, Artvin Cerattepe, Kaz Dağları, Salda Gölü vb.
Erk sahipleri, her yerde, ulusun bilgilenip bilinçlenmesini hiç sevmez! Önlemek için her türlü yasal/yasal olmayan yöntemleri umursamadan hayata geçirir. Çözüm önerileri de, bu bütünde dile gelir.
Altın masalı için biraz ayrıntı bilgi sunma isteğime ne dersiniz? Bir gram altın için, bin kilogram toprak, 3 ton su harcanmaktadır. 1 gram altın şu günlerde, 250 lira. Yitip giden en verimli 1 milimetre toprağın oluşumu ancak bin yılda gerçekleşir. Orman altı toprak, tarımsal üretim için çok verimlidir! Ama erozyonla bu toprak yıkanıp bin yılın ötesine gider.
Uzmanlar, bu kesilen 200 bin dolayındaki ağacın yeniden ağaç olması için 500 yıla gerek var, diyor. Bunun garantisi de yok. Olmayabilir de. İklim değişikliğinin etkilerini somut olarak yaşamıyor muyuz?
Bu veriyi altın arayan şirket ve Sayın Tarım ve Orman Bakanlığı bilmiyor mu dersiniz? Kuşkusuz biliyorlar. Bunu, yerellik ve millilikle açıklayabilirler mi?
Basına yansıyan açıklamalarında hükümet sözcüsü değerli hemşerimiz Sayın Ömer Çelik, Kaz Dağındaki çalışmalarda siyanür kullanmayacağını dillendirdi. Kanadalı alamos şirketinin başyetkilisi (ceo) siyanürün son aşamada kullanılacağını, reuters’e yaptığı açıklamayla Sayın hükümet sözcüsünü yalanladı. Kime inanalım? Elin kanadalı gavuruna mı, yoksa çok Sayın hemşerimize mi?
Bakınız, o alamos şirketi başyetkilisi başka ne dedi? Yeniden ağaçlandırma için, iktidara 5 milyon dolar ödemişler.
Bu olgu, Türkiye’de siyaset ahlakının nasıl işlediğine somut bir örnek olabilir mi? Etik, bize hiç konuk olmamış mı? Doğrusu, Türkiye açısından çok üzücü değil mi?
Kaz Dağlarında 20 milyon kilo siyanür kullanılacak. Şimdiye dek, ne kadar kullanıldığı hakkında bilgi verilmiyor. Her altın aramada oluşan asit gölleri, kayalardaki kurşun, cıva, bakır, arsenik gibi bitkilere, ormanda yaşayan canlılara zararlı ağır madenleri açığa çıkarıyor. İnsanlara olan zararlı etkisini, hiç söylemeyelim…
Altın madeni arama için ayrılan alan ne kadardır dersiniz? 35 bin dönüm. Bu alanın yüzde 98,7’si el değmemiş ormanla kaplıydı. 32’sinin doğum yeri (endemik) Kaz Dağları olan 283 bitki türünün kökü, teröristmiş gibi kazanıyor. İşte size birkaç bitki: Yabani sarımsak, taşkıran otu, yoğurt otu, sarı sakız çayı.
Toplam 41 kuş türü tehlikede: Kaya kartalı, gökdoğan, karabaşlı çinte, yarasa türleri… 117 böcek türü, 18 memeli hayvan, 10 sürüngen türü bitmekle karşı karşıya…
Bitki, hayvan ve insanın doğal bağlılığında doldurulması büyük gedikler açılıyor. Bilinçsiz bir eylem de değil bu! Bir yanda, küresel ısınma ile iklim koşulları değiştiriliyor. Öte yanda, yeryüzünün sıcaklığını her gün arttıran Kuzey Kutbundaki binlerce kilometrelik buzdağlarının, buzulların erimesine; devletler, paradan gözü dönmüş tekeller sevinerek bakıyorlar. Neden mi?
Buzulların altında binlerce yıl yetecek petrol var. Dahası avrupa’dan çin’e deniz yoluyla gitme olanağı doğuyor. Yol, çok kısalıyor. Ne devletler, ne de bu tekeller, yeryüzünün, insanlığın geleceğini düşünmeye gerek duyuyor.
Mars’a milyonerler için seyahat organizasyonuna başlandığı basına yansıdı. Okudunuz mu? Kısaca, onlar Mars’a yerleşmenin yollarını şimdiden oluşturdular. Özcesi, yeryüzü bu saydığım tehditler yüzünden mahvolursa, kendileri Mars’a kaçacaklar. Bu bir abartmadan öte gerçeğin ta kendisidir!!!
Belki bu gerçek, devletlerin, iri tekellerin dünyadaki yaşamın bitmesini tetikleyen olgulara göz yummasını açıklar.
Gelecek hafta, kanadalı alamos şirketi bağlamında, Türkiye’mizde altın arayan şirketlerin, nerede altın aradığını, kaç kuruşçuk kazanç sağladıklarını, bu köşede hem üzülerek, hem de zevkle okuyabileceğiniz bildirmek isterim.
Geçmiş bayramınız kutlu olsun! Sevgiyle Atatürk ile kalınız.
