Güzelliğin on par´etmez
Bu bendeki aşk olmasa
---
Güle kıymet verilmezdi
Aşık ve maşuk olmasa
Adana´da iki şubesi ile, söyleşiler, imza günleri düzenleyen, kitaplar yayınlayan, çok değerli kültür hizmetleri sunan Karahan Kitapevi´nde kitapseverlere ve sahipleri olan Seyfi, İsmet ve İsmail beylere sordum: En çok hangi tür kitaplar satılıyor? ?Aşk kitapları? yanıtını aldım. Yerli yabancı aşk kitaplarında ?aşk? dışında ?fantazi?, ?erotizm?, ?heyecan ve korku? dolu konular çokca yazılmıştır.
Konuya dair bir iki cümle söylemek üzereyken orada bir kısa sohbet ortamı doğdu. Kitapevi´nde bulunan öğrenciler konuşmamıza katıldı . Bir öğrenci, ?Aşk, şalgam suyu. İçtikce içesin gelir.?
Söze karışan başka bir öğrenci, ?Aşk, Pınar olup çağlamak, Melek olup gökyüzüne uçmaktır.? Dedi.
?Aşkı, insanın kendi içinde çırpınması? olarak tarif etti İsmail bey.
Düzeysiz kitapların çok satıldığı da öğrenciler tarafından söylendi.
Aşkın güzellikten doğduğu ileri sürülür. Bir yere kadar da doğrudur bu. Gelgelelim, her güzelliğin aşkı doğurduğu doğru değildir. Belki, sevdiklerimizi çok güzel buluruz, ama her güzel bulduğumuzu sevmeyiz, sevemeyiz. Ayrıca, her sevdiğimizin güzel olduğunu da söyleyemeyiz.
Aşk, seveni bir ölçü de ayırır gerçekten. Düşler, umutlar, tasarılar evrenine götürür. Seven bu yüzden sevgilisinin özelliklerini abartır, ya da ona üstün özellikler verir. Değiştirir onu, süsler, yüceltir, idealeştirir. Hatta, onu değil, onunla ilgili şeyleri de(örneğin, eşyayı da, doğayı da, insanları da) değiştirir, güzelleştirir.
1990 yılında Refik Durbaş´ın kendisiyle yaptığı uzun söyleşide Ahmed Arif edebiyatçıların mektuplarının yayımlanmasıyla ilgili olarak şunları söylemiş:?[...] Belki halk için, okuyucu için gerekli değil ama, edebiyat tarihçileri için, eleştirmenler için gerekli olabilir Türkiye´de henüz bu gelenek yok. Ama bir gün o da olur. Mesela Victor Hugo´nun sevgilisine yazdığı, Baudelaire´in hizmetçisine yazdığı mektuplar Fransa´da çok değerli belgeler olarak sunuluyor. Elbet bir milletin kültürü onlar da.? (Leylim Ley, Ahmed Arif´in, Leylâ Erbil´e yazdığı mektupları.)
Aşk, iradeye bağlı bilinçli bir tercih değildir. Kişi isteyerek aşık olamaz, isteyerek gerçekleştiremez.
Aşk, sevgi değildir. Yaşanması için çaba gerektirmez. Aşk, insan davranışlarında disiplin veya bilinçli bir çabaya ihtiyaç duymaz. Aşk, insanı güdüsel, tuhaf, akıl ve mantık dışı tuhaf şeyler yapmaya iter.
Aşık olunan kişi, nesne çok mükemmeldir. Tek istek ve umut mükemmelliğin korunmasıdır.
Asıl soru: Aşık olunan kişiyi gerçektentanısaydınız yine aşık olur muydunuz?
Sanatçı Zihni Göktay,
?Aşk nerde imkansız var gider onu sever işte..ayrılırken nasıl baktıysa o kadar sevmiştir seni.
Öyle haindir ki aşk nerde imkansız varsa onu sever .Nerde imkansız varsa Onu sevmektir Aşk.
Hayat tek kişilik aslında, İki olmak için sever. Üç olmak için sevişir?Aşkı, yağmura benzetmek lazım. Hani gögüne bir türlü dönmeyi düşünemeyen yağmura?
Aşk, kovalamaktan çok kaçmaya, dokunmaktan çok düşlemeyi sever. Öyle haindirki, bu aşk!...
Nerde bir imkansız varsa gider onu sever. Aşk üzerine herşey söylemişler ama herkes tarafından, şairler, yazarlar takımından da söylenmiştir. Onlar aşkı anlatmak için bu kelimelerden hep medet ummuşlardır.
Yanlış, ters, sözlerden çok gözlerdedir aşk?
Aşkı anlamaya çalışmak en büyük hiyarlıktır!.. Kim anlamış ki sen anlayacaksın. Sen aşıkken odegil ki?
Aşk var ya bu namussuz aşk, şairler, yazarlar söylemiştir, gülün dikeni var diye üzülmekten ziyade bir çiçek açmış diye sevinmeye benzer. İlk bakışta değil son bakıştır aşk. Yani ayrılırken nasıl bakıyorsa o kadar sevmiştir.?(Sanatçı Zihni Göktay)
Yüzyıllar boyu filmlere, romanlara masallara şarkılara konu olan aşk: günümüzde içi boşalmış Aşk, insan türünü sürdürmek için bireye kurulmuş tuzaktan başka bir şey değildir.dudak arasında üç harfe sığdırılmış duygudan uzaklaştırılmış bir terim haline gelmiş, getirilmiş..
Birçok filozof veya edebiyatçı aşka tanımlar aramışlardır. Platona göre aşk delilik hali iken , Montaigne Aşk dediğimiz şey,arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildir, der.
Mevlana, asıl olanın Tanrı"ya olan aşk olduğunu, surete olan aşkın ise gelip geçici olduğunu belirtmektir.
Aşk kendinden geçerek öteki olmak,ötekinde kalmak, onu kendinde çoğaltmak, zengin-leştirmek, ötekinde kendini bulmak, kendini genelleştirmek ve tutku varlığına ulaşmak, onu özlemek, o varlıkta kalmak, bağlanılan olmak, yani bütün olmaya yönelmek biçimlerinde görünüme gelir.
İnsan doğa olaylarına nasıl engel olamazsa, Aşka da engel olamamaktadır. Damla Damla sağanak yağan yağmur nasıl insanı sırılsıklam ıslatıyorsa, aşk da insanı ruhsal dünyasını sırılsıklam sarmalamaktadır.
?Asktan yana söz duyunca Ben hep seni düsünürüm? . Aşkla kalalım. Aşıklara, maşuklara mutlu ve sağlıklı bir yaşam dilerim.
Neşet Ertaş aşıklar için söylemiş:
?Beni eller kimi görme
Sen benimsin ben seninim
Gel seni benden ayirma
Sen benimsin ben seninim
Senin galbin benim galbim
Sana malumdur benim halim
Kaçma benden nazli gülüm
Sen benimsin ben seninim
Kalpten kalbe bir yol vardir
Gözünen görünmez sirdir
İkimizin kalbi birdir
Sen benimsin ben seninim ?