Cumali KARATAŞ


ALİM VE HAYVAN DÜŞMANI ÇOCUKLAR


Ali sokakta arkadaşlarıyla oynarken türlü türlü yaramazlıklar da öğreniyordu. Şimdiye kadar yaptığı yaramazlıkların da dozunu aşan şeylerdi bunlar. Ali´nin yaptığı bu yaramazlıklar kuşkusuz ki hoş olmayan şeylerdi. Arkadaşlarını ve çevresini kırdığı gibi bazı olumsuz sonuçlar olabiliyordu.

Bunlar neydi diye soracak olursanız eğer birçok örnekleri sıralanabilirdi...  

Sokaklarından geçen insanlarla eğlenip, onlara gülebilmek için türlü türlü oyunlar, plânlar hazırlıyorlardı.

Para tuzağı kuruyorlardı örneğin?

Yoldan gelip geçen çocukları, insanları aldatıp, gülmek için ipin ucuna kâğıt para bağlıyorlardı.  Sonra da ucuna ip bağladıkları kâğıt parayı beş altı metre kadar ilerideki kaldırımın yanına bırakıyorlardı. Daha sonra da, oradan geçen çocuklar parayı görüp de eğilip almak istediklerinde kahkahalar atarak ipi hemen çekmeye başlıyorlardı. Tongaya düşen çocuklar da kendilerine kızarak sinirlenip gidiyorlardı.

Öyle ki?

Bu ipe para bağlama tuzağına bazen başkaları da düşüyorlardı

Yoldan geçen erkek ya da kadınlar parayı gördüklerinde almak için hemen eğiliyorlardı. Hata bazen kimselere görmeden bu işi yapmak istiyorlardı. Bir gören var mı diye sağına, soluna bakıp eğildiklerinde de, kendileriyle dalga geçerek eğlenen bir grup yumurcağın kahkahalar atan alaylı bakışlarıyla karşılaşmıyorlar mıydı. 

Bu hiç hoş olmuyordu elbette. Babaları anneleri de duymuş olsa kendilerine yapmadıklarını bırakmazlardı. Ama hep arkadaşlarına kanıyorlardı?

Bu kötü şaka da,  sokaklarına yeni taşınan bir arkadaşlarının icadıydı. Nedense ona kanmışlardı.

            Kurdukları para tuzağına yoldan gelip geçen yalnız çocuklar değil büyükler de düşüyorlardı.  Çünkü parayı bağladıkları dikiş ipi ince ve fark edilmeyecek bir açık gri renkteydi. Çok dikkatli bakmayınca fark edilmiyordu.  

Ali ve arkadaşlarının para tuzağına düşenler fazlalaştıkça tatsızlıklar da artmaya başlamıştı?

Öyle ki?

Birkaç gün sonra yakınma ve şikâyetlerin artık ardı arkası artık kesilmemeye başlamıştı. 

Hatta?

Geçen gün çocukların bu yolla tongaya düşürdükleri bir adam çocukları eve kadar kovalamıştı. Bir kadın da kızarak bağırıp çağırmıştı çocuklara; çocukların ailelerini suçlamıştı. En nihayetinde? Bir çocuk kendileriyle kavga etmişti de Bakkal Ramazan efendi zor ayırmıştı.

Bakkal Ramazan Efendi çocukları karşısına alıp:

-Bakın çocuklar şimdi bir şey demiyorum ama bir daha böyle bir çirkin şaka yaparsanız akşam babanıza söylerim haberiniz olsun diyerek kızmıştı. 

            Böylece bu para tuzağı şakası son buldu. Sonraki günlerde böyle bir çirkin şakayı çocuklar bir daha yapmadı. Bakkal Ramazan Efendi arada bir gözlemlediği kadarıyla çocukların artık bu yaramazlıklar yapmadığına inanmaya başlamıştı.

Çocuklar para tuzağına son vermişti ama kimsenin aklına gelmeyen daha çirkin oyunlar bulmuşlardı? 

Bu kez diğer sokaktan gelen Kemal´ın sözüne uymuşlardı?

Kemal, hepsini toplayıp ne yapacaklarını anlatmıştı. Hem bu sefer yakalanmayacaklardı. Sokağın öbür köşesine yakın bir evi kullanacaklardı çünkü bu iş için

Hemen işe koyuldular. 

Yoldan geçen satıcıları çağırarak:

-Amca annem seni çağırıyor bir şey satın alacak diyorlardı.

Bunu yaparken de kendi evlerinin değil de, arkadan çıkışı olan ilerdeki komşu evini kullandıklarından kimsenin haberi olmuyordu.

Gelen seyyar satıcılar uzun süre beklerken birkaç defa sokak kapısını vurup, içeriye sesleniyorlardı. İçeriden ses gelmesini bekliyorlardı.

Çağrılan seyyar satıcılar kapı önüne gelip, dakikalarca beklemeye başlıyorlardı. Bu bekleme bazen beş, on dakikayı buluyordu. Ama ne çare ki gelen giden olmuyordu. Seyyar satıcılar sonunda hiddetlenerek kızıp gidiyorlardı. Çocuklar da içeri girdikleri evin arka sokağına açılan diğer kapısından kaçıp gidiyorlardı.

Seyyar satıcılar sokak kapısından seslense de, avlunun köşesindeki kulübede yalnız başına yaşayan yaşlı teyzeye seslerini duyuramıyorlardı. Çünkü yaşlı teyzenin kulakları iyi işitmiyordu.  

Satıcılar, kimi çocukların bu oyununa aldırış etmiyor, bazıları da kızarak kendi kendilerine söyleniyorlardı. 

Ama yavaş yavaşta çocukların çirkin yaramazlıkları ortaya çıkmaya başlıyordu?

Bir gün seyyar satıcılardan biri sokağın köşe başındaki Ramazan efendinin bakkalından alışveriş yaparken,

-Yahu bu sokağın çocukları ne kadar yaramaz, illallah bunların elinden demişti.  

Ramazan efendi de:

-Hayırdır hemşerim bir şey mi oldu? dediğinde çocukların oyununu anlatmıştı seyyar satıcı. Ramazan efendi de diğer sokağın çocukları diye üzerinde fazla durmamıştı. Yine bizim çocukların bir oyunu olduğunu tahmin etmemişti.

Fakat artık iş tamamen rayından çıkmaya başlamıştı. 

Sonun da bu işin de foyası bir gün meydana çıktı? 

                        Köşedeki komşu evin avlu kapısı önünde bekleyen seyyar satıcı, evde oturan yaşlı teyzeyle karşılaşmıştı. Avludan dışarı çıkan yaşlı teyze burun buruna geldiğinde seyyar satıcı: 

-Sen mi çağırdın teyzeciğim ne alacaksın? Diye sormuştu?

Kulakları iyice duymadığından, satıcı bir kez daha tekrar etmek zorunda kalmıştı.

-Yokk demişti yaşlı teyze ben çağırmadım. Bu evde benden başka kimse oturmuyor, çocuk mocuk da yok.

            Birkaç gün sonra tesadüfen aynı satıcı yine o sokağa geldi. Çocuklar yaklaştığında da en öndeki Kerem´in bileğinden hemen yakaladı. Daha sonra da bakkalın köşeye kadar kızgınlıkla sürükleyerek yok mu bu çocuğun annesi, babası? demeye başladı yüksek sesle ve kızgınlıkla.

Bakkal Ramazan efendi o an işyerinin önündeydi. Sesin geldiği tarafa dönüp gördü adamı. Tanıdı adamın kızgınlıkla elinden tuttuğu çocuğu. Hemen adamın yanına gitti hızla. Ne olduğunu sorunca anlatmaya başladı adam. Daha sonra adamı ikna edip, yatıştırarak, Kerem´i elinden aldı. Akşama babaları geldiğinde onlarla konuşacağına dair söz de verdi seyyar satıcıya. Böylece adam gitti ama çocukları da bir korkudur aldı. Çünkü babaları bu işe pek iyi demeyeceklerdi. 

            Akşam, çocukların babaları geldiğinde de çoğuyla görüştü Ramazan Efendi. Onlar da evde çocuklarına iyice bir kızdılar. Bu yaramazlıktan Ali de payına düşeni aldı. Bir daha da bu satıcı kandırmacası olmadı artık o sokakta.

            Fakat başka şeyler olmuyor değildi?

            Daracık sokakta çocuklar uçurtma uçurmaya başlamışlardı bu sefer?

Bu kez de, birkaç metre yükselen uçurtma elektrik direğiyle, elektrik tellerine takılıyordu. Tele takılan bu uçurtmalar elektrik arızalarına neden olmuştu. Hatta bir gün, tele takılan bir uçurtma nedeniyle arkadaşlarından biri elektrik direğine tırmanmaya başlamıştı.

Onu da yine Ramazan efendi görmüştü?

Ramazan efendi çocuğa kızarak elektrik direğinden aşağıya indirmişti. Birkaç uçurtmanın tele takılıp tehlike yarattığını gören çocuklar, yine sıkı bir biçimde uyarılınca bundan da sonunda vazgeçmek zorunda kalmışlardı. 

            Ali ve arkadaşlarının hoşlandığı şeylerden biri de sokaktaki kedi ve köpekleri taşlamaktı. Ne zaman sokakta bir köpek ya da kedi görseler kovalamaca başlıyordu. Taşa tutuyorlardı hayvanları. Bu durum hiç de hoş değildi tabii.

Çocuklar taşladıkları zaman zavallı hayvanlar ne yapacaklarını şaşırıyorlardı?

Kedi ve köpekler önce sağa, sola bakıp, sonra da gideceği yöne doğru hızla uzaklaşıyorlardı. Bazen, önüne gelen avlu duvarlarına atlayıp, oradan da daha uygun alanlara doğru kaçıyorlardı.  Onların bu telaşlı kaçışları karşısında çocuklar ise katıla katıla gülüyorlardı.

Kedi ve köpeklerin taşlayarak oyun oynamalarına bir, iki kez tanık olan büyükler çocuklara kızmışlardı. Onlara, yaptıklarının doğru bir şey olmadığını anlatmaya çalışmışlardı. Çocuklar da, bir daha yapmayacağına ne kadar söz verseler, bu söz bir daha ki taşlamaya kadardı. Kedi ve köpekleri görünce çocukların yine yaramazlıkları tutuyordu. Çocuklar söz verseler de verdikleri sözü tutmuyorlardı.      

Kedi ve köpekleri böyle rastgele taşlamanın getirdiği bazı zararlar da vardı. Çocukların onlara attıkları taşlar bazen yönünü şaşırıp, başka zararlara neden olabiliyordu?

Yoldan geçen insanlara, satıcılara değebiliyordu bu taşlar. Ya da isabet etiği evlerde pencere camlarını kırabiliyordu. Çocuklar o zaman da anne ve babalarından iyi bir azar işitiyorlardı. Hatta hoş bir şey olmasa da  dayak yiyen çocuklar da oluyordu.

Hatta bir defasında, bir kediyi taşlayan Hasan´ın attığı taş okuldan dönen bir çocuğa isabet etmişti. Başı kırılan çocuk dakikalarca kıvranarak ağlayıp durmuştu. Çocuğun anne ve babası gelmişlerdi hemen. Babası taşı atan Hasan´a iyi bir çıkıştığı gibi, Hasan´ın anne ve babasına söylemedik laf bırakmamışlardı.  Araya girenler olmasa nerdeyse kavga edeceklerdi.

Ama bütün bunlara rağmen çocuklar pek eğlenceli bulduğu bu kedi, köpek taşlamasından vazgeçmiyorlardı. Anneleri, babaları, büyükleri ne kadar kızarsa kızsın sonuç değişmiyordu. Kedi ve köpeklerin taşlanması yolundaki uyarılara uymuş gibi görünseler de bir kedi veya köpek gördüklerinde yeniden taşa sarılıyorlardı. Çocukların hayvanlara karşı olan bu düşmanca davranışlarının bir türlü önü alınacağa benzemiyordu.

En son köpeği taşladıklarında Mehmet´in babası gelip yapmamaları için çocukları uyarırken, taşlanan köpeklerin kendilerini ısırabileceğini söylemişti. Fakat çocuklar Mehmet´in babası Ahmet amcanın bu uyarısını da hiç dikkate almamışlardı.

Bir gün çocuklar okul dönüşünde, evlerinin bulunduğu sokağın köşe başında birbirlerine saldıran kedi ile köpek görünce yine taşa sarılmışlardı. Attıkları taş ile kedi kaçmış ama köpek kaçmamıştı. Canı yanan köpek çocuklara dişini gösterince çocuklar hemen dönerek evlerine kaçmaya başlamışlardı. Ali ise hâlâ köpeğe taş atmayı sürdürüyordu. Son attığı taş köpeğe isabet ettiğinde kaçacağına saldırmaya başladı bu kez. Hızla ileri doğru atılan köpek koşarak kaçan Ali´nin ayağını ısırınca avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı: 

-Anneee köpek ayağımı ısırdı. Anne!..

Köpek kovalamayı sürdürüyordu?

Sonunda yoldan geçen bir satıcı amca araya girerek köpeği başka bir yöne kovaladı. Böylece Ali köpeğin elinden kurtulmuş oldu. Kurtulmuştu kurtulmasına ama şimdi ne yapacaktı.  Köpeğin ısırdığı yer kanıyordu. Ali ise durmadan ?anneee, anneciğim? diye çığlıklar atmaktaydı.  

Bu kez Ali´nin annesi ile birlikte komşu kadınları da bir telaştır almıştı. Kimi şöyle yapalım, kimi böyle yapalım diyordu. Her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı.

Annesi ise Ali´yi telaşla kucağına aldı. Hiç zaman kaybetmek istemiyordu. Duraktan çağırdıkları bir taksiye binerek, doğruca hastaneye gittiler.

Ali´nin annesinin telaşlanma nedeni ısıran köpeğin kuduz olabileceğiydi?

Hastaneye gittiklerinde acil servisteki doktor ve hemşireler hemen ilk müdahaleyi yaptılar. Daha sonra da Ali´ye kuduz aşısı için iğne vurdular. Vurulan koca koca iğneler günlerce devam etti. Ateşler içinde kaldığı zamanlar oldu Ali´nin. Bir süre sonra Ali ve arkadaşları iyileştiğinde artık sokak hayvanlarına karşı daha insancıl davranmaya başlamışlardı.

 

Ali ve arkadaşları kedi ve köpekleri kesinlikle taşlamıyorlardı artık. Hatta onları sevip yiyecek bile veriyorlardı. Mahallenin tüm çocukları sokaklarda dolaşan bu hayvanlara karşı daha duyarlı ve yardımsever olmaya başlamışlardı. Artık onların aç kalmalarına bile gönülleri razı olmuyordu.  Aralarında para toplayarak, onlara süt bile aldıkları oluyordu. Kedi ve köpekler de onlara alışmışlardı, kendilerinden hiç kaçmıyorlardı artık.  
Cumali Karataş

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00