Cumali KARATAŞ


ALİM SİMİT SATIYOR


Ali okula gitmeye başladığında ailesini de bir düşüncedir almıştı. Düşündükçe meraklanıyorlardı. Kaygıları artıyordu anne ve babasının. Bu çocuk okula nasıl gidip gelecekti. Önü kıştı çünkü. Yağmur çamur olmaya başlayacaktı. Göz gözü görmeyen karanlıkta uyanacaktı sonra. Nasıl yapacaktı bu çocuk.

Arada sırada olabilirdi belki ama sürekli olarak Ali´yi okula getirip götürmekte olası değildi. Evden birinin bu görevi üstlenmesi de birçok yönden zordu. Evin tek çocuğu Ali´ydi çünkü.

Hepsinden önemlisi de Ali bunları yalnız başına yapmalıydı. Yapmalıydı ki, kendine olan güvenini kazanabilsin. Annesi de aynı düşüncedeydi. Hayatta başarmak için kendine güven çok önemliydi. Ali de kendine olan güvenini kazanmalıydı. İlk günler götürülüp getirilmeliydi elbet ama sonraki günlerde okul arkadaşlarıyla birlikte gidip gelebilirdi. Zaten kendilerine yakın olan aynı okuldan bir arkadaşı da vardı Ali´nin. Onlarla birlikte gidip geldiğinde Ali okula daha kısa zamanda alışabilirdi.

Bazen annesi de bırakabilirdi okula; ama sonsuza kadar olacak bir şey değildi elbette? 

Sonuçta öyle de oldu?

İlk günlerde bazen annesi onu okula kadar bırakıyor, bazen de babası okul çıkışı Ali´yi alıyordu. Sonraki günlerde okula yalnız gidip gelmeye başladı. Daha sonra bir kaçırılma girişimi gibi bir olay yaşadıktan sonra da, okula birlikte gittikleri  yolda rastladığı arkadaşlarına katılarak okula gidiyordu. 

Böylece Ali okula ve okul arkadaşlarına alışmıştı. Her gün de isteyip, severek okula gidip geliyordu. Öğretmenleri de Ali´yi sevmeye başlamışlardı. Sınıfın sevimli ve çalışkan bir öğrencisiydi Ali.

Ali artık tam bir okullu olmuştu.

Söz dinleyen, çalışkan ve duyarlı bir öğrencisiydi Ali okulun.

Ali okula gidiyordu gitmesine ama annesi onun çalışıp para kazanmayı benimsemesini de istiyordu. Böylece para kazanmanın zorluğunu bilecekti. Çalışkanlığına sorumluluğunu da ekleyecekti. Hem ticareti, alışverişi öğrenecekti, hem okuyacaktı. Hayat koşullarının içerisinde yoğrula yoğrula deneyim kazanacaktı.

Çalışıp para kazanmanın kolay olmadığını yaşayarak öğrenen Ali, hayatın zor koşullarında kendine bir yol çizebilecekti. Böyle olunca, hayatını daha iyi değerlendirebileceğini, geleceğini daha iyi kurabileceğini düşünüyordu annesi onun.

Ali´nin annesinin diğer bir düşündüğü şey de ondaki sorumluluk duygusunun gelişmesiydi. Dürüst, onurlu, sorumlu ve çalışkan bir çocuk olmasını istiyordu Ali´nin.  Ve hayatta inançla, yılmadan çalışmalıydı Ali.  Çünkü başarıya giden yol ancak bu erdemleri taşımaktan geçmekteydi. Ve Ali de mutlakla başarmalıydı. Mutlaka gelecekteki hedefine ulaşmalıydı. Zaten başarmadan da başka da bir seçenek yoktu önünde. Böylece Ali hayatta daha başarılı olacak, daha büyük işler başaracaktı.

                        Yaşadıkları hayatın gerçek olan bir yanı da vardı?

Yoksul bir ailenin çocuğuydu Ali?

Babasının düzenli bir işi yoktu. Gündelik ne kazandıysa onunla geçindiriyordu evini. Hayat sigortası, sağlık güvencesi, işi, maaşı yoktu.  Tek gücünün yettiği sağlığı ve emeğiydi. Onlar da kendine olduğu sürece zorsunmadan çalışıp didinirdi. 

Bu yüzden geçen gün oldukça düşünceliydi?

Çünkü okul masraflarını bile karşılayacak parası yoktu. Bulup buluşturup öyle çıkmıştı kırtasiye alışverişine. Okul masraflarını binbir güçlükle tamamlayabilmişti. Ama bunları asla Ali´ye sezdirmemişlerdi. Bu nedenle Ali´nin de şimdiden aile bütçesine katkı sağlaması doğrusu fena da olmayacaktı. 

Babası da Ali´nin okuyup adam olmasından başka bir şey düşünmüyordu. Durum böyle olunca geleceği hakkında Ali´ye çok iş düşüyordu. Bunları da çalışarak başarabilirdi.    

Ali´nin babası rençber bir adamdı. Gündelik işlerde çalışmıştı. Ne iş bulsa onu yapıyordu. Şimdiye kadar amelelik, ırgatlık, toprak işçiliği, sebze satıcılığı, sürücülük, arabacılık, faytonculuk gibi sayısız işlerdi bunlar.  Düzenli bir işi ve mesleği olmasa da çalışkan bir adamdı?

Köydeyken yaz aylarında pamuk, buğday zamanı sabahlara kadar harmanda çalışırdı. Yaptığı işler güç ve emeğe dayalı işlerdi. Bu nedenle Ali de hayatın zorluklarına hazır olmalıydı. Ve bu hayatın zorlukları karşısında da mutlaka başarmalıydı. Bu düşünceler ışığında Ali´nin daha henüz ilkokul birinci sınıfa giderken ne yapabileceğini düşünmeye başlamıştı.

Çocuk sahibi olmak kolaydı ama onu iyi yetiştirmek, okuyup adam etmek hiç de kolay bir şey değildi bu zamanlar. Çalışıp, okuyup başarmalıydı ama nasıl. Ali´nin annesi uzun uzun böylesi düşüncelere daldığında burkuluyordu da içi?

Öyle ya sokaklarda her türlü olumsuzluklarla birlikte kötü insanlar kol gezmekteydi. Sonuçta bir olumsuz olay da yaşamışlardı. Her taraf tehlike doluydu. Çok istemesine rağmen, sabahın köründe nasıl Ali´yi bırakabilirdi sokaklara. Bir türlü karar veremiyordu.

Hem Ali sabahçıydı. Sabahın o erken saatinde okula gitmek için onu uyandırmaya da kıyamıyordu. Şimdi ise daha erken bir saatte onu uyandırmak zorunda kalacaktı. Daha sabahçı olan arkadaşları bile mışıl mışıl uyurken Ali´sini uyandırmaya nasıl kıyacaktı annesi.  

Fakat Ali çalışkan ve başarılı bir çocuktu. Annesinin konuyu kendisiyle paylaştığında tereddüt ettiğini gören Ali ısrar etmeye başladı. Çünkü kendisi de ticareti, alışverişi seviyordu. Bir şeyler alıp satmak, para kazanmak geliyordu içinden. Annesinin tereddüt etiğini gören Ali aynı sokakta bulunan çalışan komşu çocuklarını da örnek verdi.

Araya giren akraba ve komşuların oluruyla Ali´nin anne ve babası ikna olmuşlardı. Durum böyle olunca Ali´ye çalışma izni çıkmıştı. 

Ali ile annesi bunu uzun süre konuştular. Ali´nin ne satabileceğini yani. Eskimodan, dondurmaya, şalgama, darı ve nohuta kadar bir sürü şeyler geçti gözlerinin önünden. En sonunda da simit satmakta karar kıldılar. Kışın, yağmurlu günlerinde, hem de sabahın o saatinde simitten başka bir şey de satılmazdı.

                        Ali sevinçle uykuya daldı?

                        Ertesi sabah annesi Ali´yi uyandırdığında henüz ortalık aydınlanmamıştı.  Şafak daha henüz sökmeye başlamıştı. Uykunun o tatlı saatine rağmen Ali uyanmakta zorlanmamıştı. Elini, yüzünü yıkayıp, giysilerini giydiğinde hazırdı Ali. Bütün sermayesi annesin verdiği bir liraydı. 

                        Annesi alüminyum bir tepsi getirdi. Tepsinin içine de, simitlerin soğumadan sarılabilmesi için temiz bir bez parçası koydu. Böylece her şey tamamlanmış oldu. Geriye, evlerinin birkaç yüz metre kadar ilerisindeki simitçi fırınına gitmek kalmıştı.

Ali fırının yerini biliyordu?

Daha önce okula giderken fırını görmüştü.  Sıcak sıcak simit çıkarılıyordu fırından. Ama hiç öyle sabahın bu kör karanlığında fırında neler olup bittiğini görmemişti.  

Simitçi fırınına geldiğinde yalnız değildi. Kendisi gibi simit alacak olan çocuklar simitlerin çıkarıldığı beton tezgâhın kenarına dizilmişlerdi. Ali de onların yanına oturup beklemeye başladı.  

            Simit fırınının sahibi olduğu anlaşılan Nuri amca uzun boylu, iri yarı, sevimli bir insandı. Bir süre sonra simit alacak olanların paraları toplanarak deftere yazıldığında Ali de elindeki metal bir liraya uzattı Nuri Amca´ya. Nuri Amca isminin karşısına verdiği parayı ve alacağı simit sayısını yazdı. Ali, verdiği bir lira karşılığında on tane simit alacaktı. 

Ali´nin sırası geldiğinde on tane sıcak simidi tepsiye bıraktı Nuri Amca. Ali de simitleri soğumaması için örtüyle iyice sardı. Daha sonra da Ali, mahallenin tenha sokaklarında simit satmak üzere ilerlemeye başladı.  Bez parçası içerisindeki simitlerin bulunduğu yuvarlak alüminyum tepsiyi başında taşıyordu Ali. Yürürken sağ eliyle başındaki tepsinin kenarını da iyice tutuyordu düşmemesi için.

-Simiiitt? Simitçiiii? diye bağırarak satmaya başlamıştı simitlerini.

                        -Yeeni çıktıı fırındaannn, sıcak simiiit diye uzatıyordu arada seslenişini.

                        Çok geçmeden sağ tarafındaki yukarı bir pencere açıldı:

-Simitçi, gel evlâdım gel, bir simit ver dedi bir kadın.

Kadının iple sarkıttığı sepetin içindeki yirmi beş kuruşu alarak bir simit koydu sepetin içine. Ardından kadın sepeti yukarıya doğru çekmeye başladı.

Dikkatli bakışlarla sağı solu gözleyerek ilerliyordu. Gözü pencerelerin titreyen perdelerindeydi. Pencerelerden her an biri çıkıp seslenebilirdi.

Elli altmış metre ilerledikten sonra sesini duyan bir çocuk bu kez zemin kat bir evin kapısını açarak:

-Simitçi, simitçi bir simit verir misin? dedi.

Ali, çocuğun elindeki parayı alarak, ona da bir simit verdi.  Sonra, yolda karşılaştığı iki abi simit aldı kendinden.

                        Ali, simiiit, simitçiii? diyerek sokaktan sokağa girip çıkmaya başladı. Okula gecikmeden simitlerini satmak zorundaydı. 

Bir süre sonra Ali´den başka simitler de alan çocuklar ve adamlar oldu. Çok geçmeden de simitlerini bitirdi. Böylece tanesi yirmi beş kuruşa sattığı on simitten tam yüz elli kuruş kâr etmişti. Bu harçlığının kat kat fazlası bir paraydı. Gözlerinin içi gülmeye başlamıştı. Birkaç yüz metre ilerideki evine koşar adımlarla gitmeye başladı.

Eve döndüğünde annesi çayını demlemişti. Cebindeki paraları çıkarıp sevinçle annesine verdi. Annesi de çok sevindi buna.  Ali´nin gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Başarmanın pırıltısıydı bu?  Başarmanın insanda yarattığı mutluluğun pırıltısıydı.

Kahvaltısını yapan Ali daha daha sonra çantasını kontrol ederek okul yoluna koyuldu. 

      Çalışmaya devam eden Ali daha sonra bu simitçilik işini iyi benimsedi. Çok kısa zamanda çok iyi işler başarmıştı Ali? Hem okula alışmış, arkadaşlarıyla uyumlu sevgi dolu bir birliktelik yaratmış, hem de öğretmeninin sevdiği bir öğrenci olmayı başarmıştı.

Bu birkaç ay içindeki Ali´deki değişim anne ve babasını çok sevindiriyordu. Anımsıyordu da? Birkaç ay önce Ali nasıl okula gidecek kaygısına kapılıyorlardı. Şimdi, hem okula gidip, uyum sağlamış, hem de simit satmaya başlamıştı. Üstelik bunu, sabahın beşinde, altısında daha ortalık zifiri karanlıkken simit satıp, para kazanarak yapıyor ve sonra da okuluna gidiyordu. Bu yönden çok şanslı oldukları da söylenebilirdi.

Ayrıca?

Bu aşama onun kişisel gelişimine de önemli bir katkı sağlamıştı. Kendine olan güvenini de kazanıyordu böylece. Ali´nin ilerde yapacağı işleri de başarmasına çok yararlı olacaktı. Ve Ali tüm bunları daha yolun başındayken yapmıştı. Daha birkaç ay önce akıllarının köşesinden geçirmedikleri şeyleri başarmıştı Ali. 

            Konunun, ekonomik anlamda katkı sayılan diğer bir yönü de vardı?

Daha birinci sınıfa giden Ali şimdiden okul masraflarını çıkarmaya başlamıştı. Bu, bundan sonra da aile bütçesine yük olmadan kendi masraflarını çıkaracağının bir göstergesiydi. Ali´nin aile giderlerine bu yönde böyle bir katkı sağlaması çok olumlu bir gelişmeydi. Yoksul yaşamlarında bunun da önemli bir yararı vardı.

            Birkaç ay öncesinden anımsadığı diğer bir şey?

Düzenli bir işi olmayan Ali´nin babasının, ben bu çocuğu nasıl okutacağım kaygısına kapılmasıydı. Bunu eşine bile söyleyemiyordu. Okuyacak bir çocuğa benziyordu oğlu ama okul masrafları ne olacaktı. Bırakın diğer okulları, ilkokulu bile okutmakta çok zorlanacağını düşünüyordu.

Ali´yi nasıl okutacağım meselesini çok ciddiye alan babası her defasında düşünce deryasına gire çıka sıkıntılı bir hale geliyordu. En sonunda da, Allah kerim? Nasıl olsa bir çıkar yol bulunur diye düşünerek derin bir nefes alıyordu.  

Ama şimdi öyle miydi?..

Daha birinci sınıfta Ali kendileri için birçok yönde umut olmuştu. Okuyacak, çalışacak adam olacaktı. Kendisi gibi böyle işsiz-güçsüz, mesleksiz, sosyal güvencesiz, parasız bir adam olmayacaktı. Geleceğe güvenle bakan biri olacaktı. Çocuklarına güzel bir hayat verebilecekti. Ali´ni babası Ali için çok umut beslemeye başlamıştı artık?

Ali helâl süt emmiş bir çocuktu? İlerde yaşlandıklarında ellerinden tutan hayırlı bir evlât olacaktı.  Kötü günlerinde kendilerini darda bırakmayacaktı. Hızır gibi yetişecekti Ali oğlu.

Bundan sonra doğacak olan çocukları için de bir umut ışığı olacaktı.  Evlâtlarına önderlik yapacak, onları ders çalıştıracak; bilgi, kültür, eğitim, iyi ahlak ne varsa verecekti. Onların sisli yollarına ışıltı olacaktı. Karanlık dünyalarını aydınlatacaktı. 

Yalnız onların da değildi?

Şu dede mirası sıkıştıkları avludaki emmi, dayı, akraba çocuklarının; köy, sokak ve mahallelerindeki, şehrindeki tüm çocuklara yararlı olacaktı. Şu koca Türkiye´deki çocuklara, dünyada ki tüm çocuklara bile umut ışığı olacaktı Ali. Hiç sönmeyecekti bu ışık. Yürekten yüreğe yansıyacaktı. Güzelliklere, iyiliklere, insana, hayata dair yanacaktı sürekli. Çalışkan Ali iyinin, güzelin, doğrunun yanında bir adam olacaktı. Ali´den o kadar umutluydu babası.

Cumali Karataş

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00