Prof. Dr. Özer OZANKAYA


AKP´NİN ÇÖZÜLMESİ, BAŞLANGICIN SONUNDA DEĞİL, SONUN BAŞLANGICINDADIR!


AKP´nin, ANAP gibi çözülüp dağılmasını kaçınılmaz kılan etkenler olarak gösterilen İstanbul ve öteki büyük kentlerde azınlığa düşmesi ve ?tek adam yönetimi? niteliğindeki sözde ?Başkanlık yönetimi?, gerçekte çözülmenin ileri aşama belirişleridir, nedenleri değildir, kanısındayım.

AKP´nin dağılmasını kaçınılmaz kılan, bu partinin yönetici kadrosunun, ?ulusal egemenlik düzeni?ni ?küfür? saymayı sürdüren düşünce yapısıdır. ?Biz değiştik, o gömleği çıkardık? diyerek demokrasiden yararlanıp yönetime geldiklerinden başlayarak, Atatürk Cumhuriyeti´nin hepsi de ulusal egemenlik ilkesine dayalı olan ?ulus?, ?yurt?, ?hukuk?, ?aile?, ?eğitim?, ?ekonomi? ve ?felsefe-ahlak-sanatta anlatımını bulan üstün-değerler? tanımlarına taban tabana aykırı bir düşünce ve eylem programıyla biçimlenmiş olmalarıdır. Gerçek düşünce-yapılarının, demokrasiyi ?uygun gördükleri zaman inecekleri bir tramvay? saymayı sürdürmekte olmasıdır.

AKP yönetici kadrosu ve dayandıkları tarikat türü çağdışı kurumlar, bu kurumları destekleyen BOP sömürgeciliği, ?Egemenlik kısıtsız, koşulsuz ulusundur!? diyen ATATÜRK CUMHURİYETİ´nin, Türk halkınca anlaşılmadığı, benimsenmediği kanısında olageldiler.

Atatürk Cumhuriyeti´ne BOP saldırısı yıllarında, kimisi NOBEL ödülü, BM görevleri, vb. beklentisiyle, kimisi SOROS vb. yabancı devlet ya da uluslararası para dünyası ödenekleriyle ATATÜRK´e (gerçekte Atatürk Cumhuriyeti´nin ilke ve kurumlarına) saldıran, yaptıkları filmlerle O´na "veda" ettirme, ?Mustafa? deme küçüklüğüne dek inen İKİNCİ CUMHURİYETÇİ sapkınlıkları da, bu düşünce yapısındaki AKP´nin demokrasiyi yıkıcı uygulamalarını kolaylaştırdı ve gözüpekliğini arttırdı.

Oysa Atatürk, ?Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır!? derken gerçekçiydi, gönlündeki özlemi dile getiren bir düşlemci değildi.

?Ulusal egemenlik? ilkesini, Türk ulusunun kültüründe sağlam dayanağı olduğu güveniyle, daha 22 Mayıs 1919´da AMASYA GENELGESİ´yle ilân etmiş ve Türk Kurtuluş Savaşı´nın bayrağı yapmıştı. BOP, AKP ve İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER bu olgunun önemini anlamadılar ya da anlamak istemediler. "Hâşâ, Allahın egemenliği!" demagojisiyle ulusal egemenliği İslam dinine aykırılık diye göstermeğe kalkıştılar.

Türk Kurtuluş Savaşı´nın yazgısının belirleneceği Sakarya Savaşından önce yapılan 1921 Anayasası´nda ?Halife Sultan´ın devlet başkanı olarak belirtilmesi?ni isteyen Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri azınlıkta kalmış, Mustafa Kemal ve arkadaşları, daha o zaman Halife Sultan Vahdettin´in ?hainliğini? Meclis´e onaylatmış ve Görüşme Kayıtlarında belgeletmişti.

Atatürk, Cumhuriyet Devrimlerinin hepsinin hem ulusal egemenlik düzeninin gerekleri olduğunu, hem de İslam dininin gerçek özüne ve ereğine uygunluğunu, durmadan, yorulmadan ulusumuza açıklayarak bu düzenin ulusal kültürümüzde ve toplumsal yapımızda kök salmasını çok önemli boyutlarda başarmıştı.

BOP destekli AKP yönetici kadrosu ise, Türk ulusunun kültüründe ulusal egemenlik, yani Cumhuriyet ilkesinin kök salmamış olduğu yanılgısıyla, Atatürk Cumhuriyeti´nin ?meşruluk ölçüleri ve otorite tanımları?na açık ve gözüpek saldırılarda bulundular ve bu saldırılarını, hukuka aykırı bir referandum uygulamasıyla Anayasayı ?tek adam yönetimi, parti yönetimi anayasasına? dönüştürme ölçüsüne vardırdılar.

İşte bu nedenledir ki, Atatürk´ün deyişiyle ?karşısında tac ve tahtların batıp yok olduğu ulusal egemenlik ilkesi?ni çok ağır ölçülerde çiğnemiş olan AKP yönetici kadrosu, artık ne anayasada kimi "düzeltmeler" yaparak, ne ulusal egemenlik, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı söylemlerini gemleyerek çözülüp dağılma yazgısından kurtulamaz, kanısındayım.

Demokrasiyi, yani ulus egemenliği düzenini, yani Atatürk Cumhuriyeti´nin ilke ve kurumlarını bunca çiğnedikten sonra, bir kez daha ?gömlek değiştirdik; bu kez yemin billah demokrasiye saygılı olacağız? deseler de, Türk ulusunu inandıramazlar.

AKP´nin bugünkü yönetiminden yollarını ayırmış görünen eski yöneticileri de, bugünküler gibi, ABD ve Batı desteğindeki  demokrasi düşmanı Fethullah Gülen´le ?paralel olma? nitelikleriyle, yeni bir parti kursalar da, artık başarılı olamazlar, kanısındayım.

AKP´nin ve AKP siyasetinin kaçınılmaz çözülmesi, Türk ulusunun, Türk yurdunun ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin, bunca baltalamalara uğratılan, kuruluş ilkelerine dönmesi eşliğinde olmalıdır ve ancak öyle olabilir.

Bu ise, kanımca ?MİLLET İTTİFAKI?nın sürdürülmesine bağlıdır. Bu, özellikle CHP ve İYİ Parti´nin, Almanya´daki gibi bir BÜYÜK KOALİSYON (Ecevit ile Demirel başarabilselerdi son yarım yüzyılımızı kurtarabilecek olan Büyük Koalisyon) kurup onu uzun sürede yaşatmaları biçiminde olmalıdır. Bunun için, kuşkusuz başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin de kendi iç düzenlerindeki demokrasi, yani ulusal egemenlik düzeni ilkelerine uymayan öge ve özelliklerden an yitirmeden arınmaları zorunludur.

Nitekim İstanbul Belediye Başkanlığına seçilen Sayın Ekrem İmamoğlu´nun Türk siyasetine getirdiği temel söylem de, Atatürk Cumhuriyeti´nin  ?kuruluş söylemi? olan "Büyük İttifak" söylemidir.

                                                                                                                                       Büyük Koalisyon ancak bu söylem üzerine dayalı olabilir, kanısındayım.

 ------------------------------------------------------

(Türk Devriminin belirttiğim niteliklerini açıklayan çalışmam: CUMHURİYET ÇINARI: ATATÜRK´ÜN UYGARLIK TASARIMI, Cem Yay.

 

...

 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9698,89%0,56
  • DOLAR

    32,55% 0,03
  • EURO

    34,84% -0,06
  • GRAM ALTIN

    2431,37% 0,07
  • Ç. ALTIN

    4017,93% 0,00