Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


AKP DÖNEMİNDE UYGULANAN ANTİ-ATATÜRKÇÜ EĞİTİM POLİTAKASINA BİR BAKIŞ (1)


             3 Kasım 2002 genel seçimlerinden bu yana ülkeyi 18 yıldır tek başına yöneten AKP izlediği politikalarla laik Cumhuriyeti ve eğitim sistemimizi kendi dünya görüşü doğrultusunda değiştirmenin gayreti içinde oldu ve bunu inatla adım adım sürdürmektedir.

            AKP koltuğa oturur oturmaz, gözünü eğitimdeki Cumhuriyetçi kadrolara dikti. İlginçtir, yıllardır sağ iktidarların elindeki eğitimde yeterince tutucu, Türk-İslam sentezine uygun bir dönüşüm yaşanmıştı ama hala küçümsenmeyecek sayıda Cumhuriyetçi eğitim yöneticisi varmış!  Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilen Erkan Mumcu hemen, aralarında il, ilçe milli eğitim müdürlerinin de bulunduğu 1041 eğitim yöneticisinin vekâletle yürüttükleri görevlerine son vermek oldu. 11 Ocak 2003’te eğitim yöneticilerinin atanmalarını belirleyen yönetmeliği bir yıl askıya aldı. Askıya alınan aslında nitelikli kadrolardı. Artık, eğitim yönetici olabilmek için yönetmeliğin aradığı koşullara gerek kalmamıştı. Mumcu, yılını doldurmadan koltuğunu Doç. Dr. Hüseyin Çelik’e bıraktı. Çelik, Mumcu’nun askıya aldığı atama yönetmenliğini tümden kaldırdı; kadrolaşmayı kolaylaştıran bir yönetmelik yaptı.

            Hüseyin Çelik 6 yılı aşkın bakanlığı süresince, Türkiye eğitim tarihinde görülmemiş bir kadrolaşma gerçekleştirdi. Bakanlık merkez örgütündeki yöneticilerden, en uzaktaki okul müdürüne kadar, düzmece soruşturmalarla üst düzey yöneticilerin neredeyse tamamı değiştirildi. Hüseyin Çelik, Bakanlığı Nimet Çubukçu ’ya devrederken “Milli Eğitim Bakanlığı’nda her şey otomatiğe bağlandı” diyerek kadrolaşmanın ve yapılan değişikliklerin boyutunu da bir bakıma belirtmiş oldu.

            AKP döneminde, kadrolaşmanın tam olarak yapılabilmesi için birçok yönetmelik değiştirildi. Hatta AKP bu uğurda, kendi döneminde değiştirdiği yönetmelikleri iptal etti; yeniden yönetmelik hazırladı. Kısacası mevzuat yap-boza çevrildi. Ayrıca bakana yetki veren 76. Madde keyfi kullanılarak, geçici görevlendirme yoluyla Bakanlığa başka kuruluşlardan personel aktarıldı; ücretli ve vekil öğretmenlere birçok “yandaş” atama yapıldı.

            Bakanlık merkez örgütünde bütün yöneticiler değiştirildikten sonra, sıra bakanlığın önemli birimlerine geldi. İlk büyük tırpanı eğitim sistemine yön veren, ders kitaplarının incelendiği, eğitim politikalarının saptandığı bakanlığın beyni durumundaki Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) yedi. 15 kişilik TTK yönetiminin 14’ü değiştirildi. 3’ü mahkeme kararıyla yeniden döndü. TTK’de görevli 167 uzman ve çalışan toplu kıyıma uğradı. Bunların yerine yandaş yeni uzmanlar getirildi. 1 Mart 2014 tarihinde çıkan kamuoyunda “ Dershane Yasası” diye bilinen 6528 numaralı yasayla TTK işlevi tümden değiştirildi. Tarihi kurul, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir danışma kurulu durumuna sokuldu.

            Eş zamanlı operasyonlar Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünde de sahnelendi. Bu genel müdürlük çok önemliydi; çünkü üniversite giriş ve uzmanlık sınavları dışında birçok sınavı hazırlıyordu. Burada da birçok kritik koltuk değişti; onlarca deneyimli eğitimci başka yerlere sürüldü. Hüseyin Çelik’in yakın arkadaşı Doç. Dr. Nizami Aktürk müdür olarak atandı.

Çelik döneminde, MEB merkez örgütünde, temel birimlerinde ve birçok ilde kadın yöneticiler görevden uzaklaştırıldı. Dışarda binlerce öğretmen adayı atanmayı beklerken MEB, bu öğretmenleri atamayıp Diyanet İşleri Başkanlığından bakanlığa eleman aktarmayı yeğledi.

            AKP döneminde asıl eğitim alanındaki köklü dinselleştirmeler, 12 Haziran 2011 Genel seçimlerinden sonra bakanlığa getirilen Ömer Dinçer döneminde yaşandı.

Bakan, ilk icraat olarak, 14 Eylül 2011 tarihinde KHK ile MEB Teşkilat Yasası’nı baştan sona değiştirdi. Bu değişiklikle; Milli Eğitim Bakanlığı’nın amaçları arasında olan “ Atatürk ilke ve devrimlerini yeni kuşaklara aşılamak” yasadan çıkarıldı. Üst düzey yöneticilerin iş güvencesi kaldırıldı. Bakanlık araştıran, hizmet üreten bir anlayış yerine hizmet satın alan bir konuma sokuldu.

            AKP hükümeti, 17 Eylül 2011 tarihinde yine KHK ile eğitimi- öğretim birliğini doğrudan ilgilendiren yaz aylarında açılan Kuran kurslarına gitme yaşı sınırını kaldırdı. Eskiden ilköğretimin 5. Sınıfını bitirenler yasal olarak bu kursa gidebilirken yapılan değişiklikle bu sınır bütünüyle kaldırıldı. Böylece MEB, Ömer Dinçer döneminde yaz aylarında kimi dinsel vakıf ve kuruluşlarla iş birliği yaparak yaz kursları ve okulları açtı. Böylece Anaokuluna bile başlayamayan küçücük çocuklar artık kuran kurslarına gidebilecekti. İktidar, konuya eğitim, çocukların gelişimi bakımından değil, hep din ve Kuran açısından baktı. Birçok konuda yaptığı gibi bu konuda da sanki daha önceden konmuş bir yasağı kaldırıyor, bir özgürlüğü getiriyormuş gibi davrandı. Oysa tartışılan din, Kuran değil, okullarda uygulanacak bilimsel eğitim ve çocukların kişiliklerine uygun sağlıklı gelişimdir. Tabii bu uygulama,  “Öğretim Birliği Yasasına ve Çocuk Hakları Sözleşmesine de aykırıdır.

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00