Boksörün biri ringde rakibinden fena halde dayak yiyormuş; birkaç raunt sonra ayakta duracak hali yok, çalıştırıcısı sözde motive ediyor; ?iyi gidiyorsun işini bitirmek üzeresin bak ayakta duracak hali kalmadı? demiş. Bir iki raunt yine böyle devam edince boksör, kapanmış iki gözünden birini zar zor açmış, yarım açılan gözüyle çalıştırıcısına bakmış, adamın elindeki kovaya bir ağız dolusu kan tükürmüş, sonra ?peki hocam? demiş ?beni kim dövüyor??
Kameraların karşısında, olay sanki başka ülkede olmuş gibi sırıt sırıt üç bakan! Bunlar devlet adamı ya; sözde metin görünüyorlar: Devlet, dimdik ayakta görüntüsü verecekler.
Gazeteciler soruyor ?bir güvenlik zafiyeti var mı?? yanıt ?Hiç olur mu? Alanın etrafını taa nereden beri bariyerlerle çevirdik?. Soruya devam: istihbarat zafiyeti var mı? Yanıt ?hiç olur mu; biz teröristlerin nefes alışlarını bile dinliyoruz?. ?Peki, istifa etmeyi düşünüyor musunuz?? Yanıt uçtaki devlet adamından oldukça pişkin bir sırıtma olarak geliyor. Gazeteciyi küçümsüyor, soruyu önemsemiyor; sen nereden geldin? Buralarda yenisin galiba der gibi?
Üç bakanı izleyip duruma baktığınızda olay sanki çok uzak bir ülkede olmuş gibi. Uzaktan uzağa bilgi ancak bu kadar yüzeysel olur. Bunların bu ülkeyle ilgileri yok, halka saygıları da kalmamış. Ülke, fıkradaki boksör gibi kan kusuyor.
Başbakan ise olaya çok daha hâkim görünüyor! İnlerine giriyor bitiriyor yok ediyor kökünü kazıyor devletimiz güçlüdür diyecek sözde. Masal anlatıyor. Güya her türlü etkinliği ertelemişler; bu ne biçim iş onlarca tv kanalı geğirseler haber yapıyor. Hani yastaydılar?
Ne derlerse nasıl derlerse desinler olay ortada. Ortada da değil Ankara Gar meydanında. Parçalanmış insan bedenleri ve kanlar içinde insanlar. Fotoğraf karesinin arka planında bir toma! Oysa, hiç olmazsa bir ambulans olsaydı.
Tayyip Bey sanıyorum evindeler etrafı etten surlarla çevrili, giriş çıkışı yasaklanmış evinde? Duruma en üst düzeyde hâkim. Tıpkı Ortadoğu´da ABD?de Fransa´da olan bu türden olaylarda gösterdiği dirayet gibi. Ne biçim ülke ulan burası hiç istihbarat kuruluşu filan yok mu bunların diye söylenmiştir kesinlikle.
Geçenlerde ABD nin önceki dışişleri bakanı, Hillary Clinton, anılarını anlatmış bir grup gazeteci ve entelektüele. Görevi sırasında en sıkıldığı şeylerden biri bizim şimdiki başbakanmış, yani Ahmet Bey!
O günlerde Ahmet Bey, Hillary Hanım´la mevkidaş ya. Bol miktar da Osmanlının gücünden uygarlığından söz ediyormuş ve Ortadoğuda yeniden Osmanlı güneşi doğacaktır bağlamında engin Tarih ve coğrafya bilgisini gösteriyormuş. Oysa söz ettiği Osmanlının çoktan yok olduğunu, bakanı olduğu Cumhuriyetin de yok edilmek üzere olduğunu Hillary hanım çok iyi biliyormuş. Göreviniz boyunca ilerde anımsamak istemeyeceğiniz bir anınız varmı? Diye sorulunca da: ?Türk Dışişleri Bakanı Mr. Davutoğlu´nun o katlanılmaz tarih derslerini hiç özlemeyeceğim.´
ABD eski dış işleri bakanı bu konuşmayı Uluslar Arası bir strateji kuruluşunun hazırladığı toplantıda yapmış. Ahmet bey´le ilgili bölümde salonda kahkahalar kopmuş.
Hillary Hanımın şimdilerde böyle konuştuğuna bakmayın. Prof. Davutoğlu´ndan öyle bir bilim adamı yaratıp bize kakaladılar ki şimdi Başbakan! Hillary Hanım görevi bitince kurtuldu. Biz o sıkıntıyı yaşamaya devam ediyoruz.
Bu günler de sonu güzel olacak bir masala gereksinmemiz o kadar çok ki?
Aman, Ahmet Bey, ya da, Tayyip Bey anlatmasın.
Meraklısına bir küçük not: Hillary Clinton´la ilgili bu haber daha ayrıntılı biçimde 03.10.2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinde.
