Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


SESSİZLERİN SESİ ORHAN KEMAL

Tarihlerin 15-Eylül-1914’ü gösterdiği o gün, Ceyhan’da, Mehmet Raşit isimli bir bebek doğar.


Sanki onun elli altı yıllık sıkıntılarla dolu ama boyun eğmeyen ve onurlu yaşamını öngörür dedesi, doğumunu Çanakkale’de topçu teğmeni olan babasına, telgrafla

“Ben de dehr’in sitemin çekmeye geldim dehr’e!” Mehmet Raşit, yani “Ben de dünyanın sıkıntısını çekmeye geldim dünyaya” diyerek müjdeler.

Biz onu zorluklarla geçen hayatının yanı sıra direnmeyi, çabalamayı ve umut etmeyi işlediği Baba Evi, Avare Yıllar, Ekmek Kavgası, El Kızı, Cemile, Murtaza, Hanımın Çiftliği, Bereketli Topraklar Üzerinde, 72. Koğuş gibi eserleriyle tanıdık.

Öte Yakayı anlattığı bereketli topraklarda, teneke mahallesinde, göreve bağlılığını kutsallaştıracak kadar idealize ettiği Bekçi Murtaza’da, sefaletin kol gezdiği 72.Koğuş’taki naif Ahmet Kaptan’da, sıkışıp kalmış hayatların arasındaki umut arayışının sembolü Filiz’de, kaynanası tarafından oğluna layık görülmeyen elkızı Nazan’da yaşar.

Yaşadıklarından, üzerine bastığı toprağın gücünden, bereketinden, insanından beslenir.

Çukurovalıdır. Uzun yıllar Çukurova’da yaşar. Fabrikalarda çalışır, kâtiplik yapar, ırgatların hayatını iyi tanır, onların büyük şehre atılışlarını izler, ağalarla olan ilişkilerini iyi bilir.

“Nadir’in (Nadir Bulunmaz Çay Evi) ufacık kahvesinde bir demli çay içerken görmüştüm onları. Orozdibak ( Orosdi-Back, Adana’nın ilk çok katlı mağazası) Meydanı’nda. Sırtında yorganları, kamyonlara, traktörlere, arkası açık arabalara saldıran, onlara toslayan, geri kaçan, tekrar hamle yapan yığın yığın bir kalabalıktı. Nadir’in pırıl pırıl camından meydanın kalabalığını seyrederken aklıma geldi. Çukurova’nın baharı harika. Masmavi gök, kırmızı toprak, yeşil tarlalar…Bu harika baharı yazmalı. Bir de şu yorganı sırtlarında Çukurova’ya inen, kamyonlara, arabalara toslayan ırgatları. Onların dramını. Onlar gibi yaşayarak, onlar gibi yakan güneşin altında söylenen bir türkü gibi…Taa Anadolu içlerinden alıp, trene bindirip ovaya indirmeli. Fabrikaya işçi, tarlaya ırgat girmeli. Bu Çukurova’nın destanı, insanın destanı olur.”

Bütün bu anlattıklarıyla bizi bir destanın tanığı kılar.

Bereketli Topraklar’ı yazıp bitirdikten sonra bir gece Nadir’in kahvesine toplar hepsini. İsmail Usta’yı, Selahattin Usta’yı, Ali Şahin’i, Yunus Usta’yı, Osman Zenginler’i, Beethoven’i. Çaylar, kahveler ondan, sabaha kadar romandan bölümler okur. Okuması bittikten sonra, hepsi de eline sağlık, iyi yazmışsın, söylediklerinin tamamı doğrudur, hatta her bir şeyi söylememişsin bile, Çukurova’da öyle şeyler olur ki insanın nefesi kesilir. Oturup sana hepsini anlatsak, bir değil beş roman yazarsın, derler.

Sessizlerin sesidir, bizlerden biridir adeta Orhan Kemal, nefesimizi keser.

Bitki göğünden yeşerir misali, köklerimizi onun yazdıklarıyla tanıdık biraz da ve yeşerdik.

Vaktiyle bir gazeteci, İkbaliniz hakkında bir şey bilmek isteseniz, bu ne olurdu, diye sormuş da siz de, Hiç olmazsa birkaç kitabımın kalıcı, değerli, ünlü, okunur olduğunu görmek isterim, demişsiniz ya,

Üstadım, doğumunuzun 105. yılında saygıyla anılıyorsunuz. Önce gönlünüze, sonra satırlarınıza kaydettiğiniz bu topraklarda sevgiyle yaşatılıyorsunuz. Eserleriniz Çukurova’nın her yakasında, ülkemizde ve dünyada güncelliğini koruyor.

Dilerdik ki siz hayattayken de bu mutluluğu, gururu size ve diğer tüm kıymetlilerimize yaşatabilelim. Ama eğer bir yerlerde bizi görüyor, hissediyorsanız size ve tüm onurlu geçmişimize bir kez daha söz veriyoruz yaşatacağımıza, sahip çıkacağımıza, gelecek nesillere aktaracağımıza.

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00