Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


 “İMECE”NİN GÜCÜ 

Eşimle birlikte, naklen atanmıştık Tırtar İlkokulu öğretmenliğine.Okul 3 derslikli, eski bir taş bina idi. 6 öğretmenli okulda, 1. Sınıf normal, diğer sınıflar yarımşar gün eğitim görebiliyorlardı. Bir o kadara yakın çocuk da okuldan yoksundu.


Eşimle birlikte, naklen atanmıştık Tırtar İlkokulu öğretmenliğine.Okul 3 derslikli, eski bir taş bina idi. 6 öğretmenli okulda, 1. Sınıf normal, diğer sınıflar yarımşar gün eğitim görebiliyorlardı. Bir o kadara yakın çocuk da okuldan yoksundu.
Okul yapacak yer olmadığı gibi; okul yapımı için bir başvuru da yapılmamıştı.Erdemli / Tırtar Köyü, Toros kırsalının denize en çok sokulduğu noktadaydı. O yüzden, yoksul bir kıyı köyüdür. Geçimleri turfanda sebze üretimidir. Bir karış boş yer bulmak olanaksız gibidir.Köyü tanıdığın andan başlayarak, beynime bir çivi çakılmıştı: Bu çocuklar, normal bir okula nasıl kavuşabilirlerdi?Köyde yer olmadığına göre, eski binanın üstüne tuğla bir kat çıkılabilir miydi?
***
İnsan yaşamında rastlantıların önemli bir yeri olduğuna inanırım ben.Öğretmen bir kızım Bartın’da evlendi, orada yerleşti.Bartın’a gidişlerimde, oradaki Tuğla Fabrikasının Müdürü ile de dost olmuştuk. Çünkü güzel rakı içen bir arkadaştı.O günlerin birinde, konuyu açtım Müdüre. Amacım tuğla piyasasını öğrenmekti.“ Boyutları biliyor musun?” dedi, Müdür.Boyutları epeyce biliyordum. Alırgözle çok bakmıştım. Planı çizdim. Müdür bir görevli çağırdı: “ Şu yapıya ne kadar tuğla gerekli, hesapla, getir?” dedi.Biz yemeğimizi bitirmeden geldi sonuç.Müdür baktı “ Hocam, 500 de benden. Senden para istemem. Ama Mersin’e ben gönderemem, götürmesi senden” dedi. Dostça kucaklaşmamızı, rakı kıskanıyor gibiydi
.
***
Geri dönülmez bir noktaya gelmiştim. Tuğlayı getirmek baş sorun olmuştu. Henüz kimseye söylememiştim. Köy bütçesi tamtakırdı. Ama bir umudum; Kuzey Anadolu illerine sebze- meyve götüren kamyoncular vardı. Onların arasında kadeh arkadaşım da az değildi.
Sağlamlığına ve kalıcılığına inanılacak üç tür arkadaşlık bilirim ben: “ Asker arkadaşlığı”, “ Cezaevi arkadaşlığı” ve “ Kadeh arkadaşlığı”.
Yanıltmadı beni kadeh arkadaşlığı.Bir Kamyoncu arkadaşımın, Zonguldak’a sebze götüreceğini öğrendim.Buluştuk. Amacım, Bartın’daki tuğlayı getirtmek için, pazarlık yapmaktı. Gücümüzün yetip yetmeyeceğini henüz bilemiyorum. Doldurduk kadehlerimizi. Kıvamına gelince lafı açtım:“ Dostum, hayırlısıyla Zonguldak’a gidiyorsun. Bartın oraya çok uzak değil. Orda benim tuğlam var. Getirebilir misin?” dedim. Beklemediğim bir yanıt geldi:
“ Hocam, dönüşte yük bulamazsam tuğlanı getiririm; ama bir rakını da içerim ha.”
***
Kamyoncu arkadaşım yola çıktı, ben duaya başladım. Hayatımda hiç beddua etmemiş, kimsenin kötülüğünü istememiştim. Ama bu kez, “ Kamyoncu arkadaşım dönüşte yük bulamasın” diye dua ediyordum. Neyse ki, yararlı bir iş için olduğunu düşünerek, tesellibuluyordum.
Dualarım etki etmiş olmalı ki, arkadaşım “ Yük bulamadım. Gerekli talimatı ver, tuğla yüklensin” diye, telefon açtı.Ve tuğlalarımızı getirdi.Oturup rakımızı da içtik.
Kucaklaşmak için, illa müdür olmak şart değildi ki.Köylüyü şaşırtmıştı tuğla.Artık bir bir anlattım. Devamını imece ile sonuca götürmek zorunda olduğumuzu ve işin önemini sayıp döktüm.Yapacağımız imecenin en güçlü ayağı, öğretmen arkadaşlarımda olan dostluk, dayanışma ve görev aşkı idi.Okul tatil olur olmaz, hemen başlamalıydık ki, yeni öğretim yılına yetiştirebilelim.Yörede tuğla duvar ustası yoktu. Erdemli’ de bir Laz Usta varmış, o da işim çok diye kabul etmemişti.İş başa düşmüştü.Köy Enstitüsünde en ağır derslerimizden biriydi Duvarcılık.Her aileden bir kişi olmak üzere, “ İmece Listesi” hazırladık. Günlük iki yardımcı ile birlikte duvarları örmek, bana düşüyordu. İyi ki, köyde beton ustaları vardı. Onlar beton dökümlerini yapıyorlardı.Önlem olarak, eski okula takviye kolon ve direkler attık. Yetkili mühendislerden, “ Üste çıkılabilir Raporu” almayı da unutmadık.Çünkü “ Öğretmen Örgütlenmesi” ile ilgilendiğim için, yöneticilerle suyum barışık değildi.
***
Güzün okulun açılışına yetiştirdik.Yer kaplamaması için, merdiveni dışarıdan çıkardık.
Artık ikinci kat, bir salon çevresinde 3 dershane, 1 araç- gereç odası ve Müdür Odası olmak üzere kullanıma açılmıştı.Ancak, dershanelerin sıvasına ve badanasına öncelik verildiği için, salonun sıvası henüz kurumamıştı. O yüzden “ Osmanlı padişahları” asılmamış, bir masanın üstünde, örtülü duruyorlardı.Yetkililerden bir teşekkür beklemiyordum ama, onları asmamış olduğum için, beni sürgün ettiler!...23. 09. 2020.


 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04