Prof. Dr. Özer OZANKAYA


96. YILDÖNÜMÜNDE, 3 MART LAİKLİK YASALARI ÇİĞNENDİĞİ İÇİN SURİYE, LİBYA BATAKLIKLARINDAYIZ!

Laiklik yasalarının 96. yıldönümünde insanlığın baştacı ettiği, Türk ulusunun da kendisini ve yurdunu yok olmaktan kurtardığı için bağrına bastığı yüce insan Atatürk'ü saygı, sevgi, gönülborucu duygularıyla anıyor, yolundan sapmama andımızı yineliyoruz.


 

3 Mart 1924 günlü üç yasa, cumhuriyet, yani demokrasi düzeninin laik olması zorunlu siyasal, kültürel ve eğitsel temellerini atıp pekiştirmek üzere dinsel baskıcılık kurumları olan halifeliğe son vermiş, din işleri (şeirat) bakanlığını kaldırmış ve dinsel değil, özgür, bilimsel eğitim için eğitim birliği ilkesini kurmuştu.

Aslında laik devlet ve toplum düzeninin en temel ilkesi olan ulusal egemenlik ilkesi, tam 100 yıl önce, 23 Nisan 1920'de anlına "Egemenlik Ulusundur!" yazılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türk ulusunun yaşamına yön vermeğe başlamıştı.

Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sona ermesi üzerine, TBMM'nde Halifeliğe ve onunla birlikte giden Şeriat Bakanlığına bir yönetici konum verdirmek, medrese anlayışına dayalı eğitim düzenini sürdürmek isteyenlere, Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu kurumların ulus egemenliği, insan hak ve özgürlükleri ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalı bir devlet ve toplum düzeninde meşru yerleri olamayacağını açıkça söylediler.

İsmet Paşa, "Bizi Büyük Savaş oldu-bittisine bir halife fetvasının attığını hiçbir vakit unutmayacağız. Ulus ayağa kalkmak istediği zaman bir halife fetvasının ona düşmanlardan daha aşağılık bir biçimde saldırdığını unutmayacağız." diyordu. "Herhangi bir halife, gelenek, düşünce ve biçim yoluyla, belli bir yöntemle, örtülü ya da açık olarak, Türkiye'nin geleceğiyle ilgiliymiş gibi bir durum almak isterse ... bunları ülkenin yaşam ve varlığına tümden aykırı sayacağız; davranışlarını yurt hainliği sayacağız." diyordu.

Mustafa Kemal de ulusu aydınlatmaktaydı:

"Efendiler, yabancılar halifeliğe saldırmıyorlardı. Ama Türk ulusu saldırıdan kurtulamıyordu. Türk ulusuna daha kolay saldırabilmek için halifeliğin devam etmesini yeğliyorlardı." diyordu. (BOP patronu ABD'nin Türkiye için tek adam anayasası gerekliliğini önermiş olması boşuna değildi!)

"Halife ve bütün cihan kesin olarak bilmelidir ki, halife makamının gerçekte ne dince, ne de siyasetçe hiçbir anlamı ve varlık hikmeti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti boş laflar yüzünden varlık ve bağımsızlığını tehlikeye atamaz. .. İstanbul'da ulusun boğazından kesilmiş paralarla yapılan birçok saraylar ve bu sarayların içindeki birçok değerli eşya ve gereçler, hükümetin durumu saptamamış olması yüzünden yok olup gidiyor. .. Fransızlar kıral ve hanedan üyelerini Fransaya sokmakta, bağımsızlık ve egemenlikleri için yüzyıl sonra bugün bile sakınca görüp duruyorken, hergün ufuktan saltanat güneşinin doğmasına duacı bir hanedan ve üyeleri hakkındaki işlemimizde, Türkiye Cumhuriyetini nezaket ve boş sözlere kurban edemeyiz..." diyordu.

Şeriat ve Vakıflar Bakanlığını kaldıran yasa da, yine ulusal egemenlik, yani özgürlük ve hukuka bağlı devlet düzeninin özü olan şu ilkeye dayanıyordu:

"Türkiye Cumhuriyetinde insan ilişkileriyle ilgili hükümlerin yasalaştırılması ve uygulanması Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun kurduğı hükümete aittir." "İyiyle kötüyü ayırdedici islam dininin BUNDAN BAŞKA inançları ve tapınmaları için Cumhuriyet'in başkentinde bir Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur."

Eğitim konusunda da, "Türkiye içindeki bütün bilim ve öğretim kurumları Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır."

Her biri demokrasi devrimi niteliğindeki bu üç laiklik yasasının ruhunu da, gerekçelerini de yine Atatürk'ten öğrenelim:

"Bugünkü devletimizin biçimi, yüzyıllardan beri gelen eski biçimleri bir yana atan en gelişkin biçim olmuştur:

"Ulusun varlığını sürdürmek için bireyleri arasında düşündüğü ortak bağ, dinsel ve mezhepsel bağlantı yerine Türk ulusluğu bağıyla bireylerini toplamıştır.

"Ulus, uluslararası genel mücadele alanında yaşama nedeni ve güç etkeni olacak ortam ve araçların ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini, kanıtlanmış bir gerçek olarak ilke edinmiştir."

"En önemli, en temel nokta eğitim sorunudur. Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum durumunda yaşatır; ya da bir ulusu tutsaklık ve düşkünlüğe bırakır."

"Ulusal kültürümüz uygar ilkelerle ve özgür düşüncelerle beslenip güçlendirilmelidir... Korkutma temeline dayalı ahlâk bir erdem olmadığı gibi güvenilir bir ahlâk da değildir.

"Okul, genç kafalara insanlığa saygıyı, ulusa ve ülkeye sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Ülkesini ve ulusunu kurtarmak isteyenler, aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmalıdırlar. Bunu sağlayan okuldur."

Bugün ise, önce partilerin içinde demokratik işleyiş engellenerek ulusal egemenlik ilkesi etkin işleyişten alıkonmuş olduğu için; bu partilerden bir tanesi de, zaten "ulusun egemenliği değil, Allah'ın egemenliği!" aldatmacasıyla yola çıkanlarca kurulduğu için, başkanını "Tanrının bütün niteliklerine sahip", "dokunulması bile kurtuluş sağlayacak kutsal vücut sahibi" diye sunmaya koyularak "Tek Adam Yönetimi Anayasası" niyetini uygulamaya geçirebilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ulusal yaşama yön verme konumundan uzaklaştırmış olduğu için; eğitim hem demokratik, hem bilimsel içerikten yoksun kılındığı, kültürümüzde de bilim ve teknolojiden yoksun medrese, tarikat karanlıklarında ulusal yaşamımızı kötürüm kılıcı yollara sapıldığı için ... Suriye, Libya bataklıklarındayız.

İktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasal partiler iç kuruluş ve işleyişlerini ulusal egemenlik ilkesinin doğru anlamına oturtmadıkça, ne tek-adam anayasasından kurtulunabilir, ne eğitim yeniden çağdaş ve demokratik bir toplumun eğitimine dönüşebilir, ne bağımsız ve gelişkin bir ulusal ekonomik yapımız olabilir, ne de ulusal kültürümüz din sömürüsü bataklığından çıkıp yeniden uygar ve özgür ilkelerle beslenip güçlenme yoluna girebilir. Türk ulusunu yeniden yok olmanın tam eşiğine getiren yıkımların da önü alınamaz.

Laiklik yasalarının 96. yıldönümünde insanlığın baştacı ettiği, Türk ulusunun da kendisini ve yurdunu yok olmaktan kurtardığı için bağrına bastığı yüce insan Atatürk'ü saygı, sevgi, gönülborucu duygularıyla anıyor, yolundan sapmama andımızı yineliyoruz.

Lutfen bknz.: Özer Ozankaya, Atatürk ve Laiklik; Cumhuriyet Çınarı; Toplumbilim (CEM Yayınevi yayınları)

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04