Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


21. YÜZYILDA EĞİTİM SİSTEMİMİZ NASIL OLMALIDIR?(3)

Öğretmen yetiştirme yaklaşımında ikinci grubun görüşleri şöyle özetlenebilir:


Öğretmen yetiştirme yaklaşımında ikinci grubun görüşleri şöyle özetlenebilir:

Öğretmen adaylarına dal öğreniminin, bazı istisnalar dışında eski Yüksek Öğretmen Okullarında olduğu gibi Fen – Edebiyat Fakülteleri ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde verilmesi, öğretmenlik meslek derslerinin, staj ve uygulamalarının eğitim fakültelerince yürütülmesi. Öğretmenlik staj ve uygulamalarının MEB ve YÖK’çe (eğitim fakültelerince) birlikte hazırlanacak program, yönetmelik ve yönergelere göre MEB’ce görevlendirilecek rehber öğretmen, başöğretmen ya da müfettişlerce yaptırılması.

Üniversitelerde öğrenim gören öğretmen adaylarının eski Yüksek Öğretmen Okulu örneğinde olduğu gibi, MEB’ce açılacak kampüs içindeki tam donanımlı yurtlarda bakılıp barındırılması ve mesleğe hazırlanması. Bu yurtların MEB’inin görevlendireceği deneyimli rehber yönetici ve öğretmenlerce ( ya da başöğretmenlerce) yönetilmesi, yönlendirilmesi; burada onların psikolojik ve sosyal sorunlarının çözümünde yardımcı olunması. Öğrencilerin ders zamanlarının dışında yapacakları etüt çalışmaları için yurt içinde salonların yapılması ve etüt sırasında, üniversitelere bağlı öğretmen yetiştiren kurumlarca görevlendirilecek, en az doktora yapmış ya da buna denk sanatta yeterlik kazanmış elemanlarca rehber ve yardımcı olunması.

Öğretmen adaylarının eğitim masraflarını devlet karşılamalıdır. Kişisel ihtiyaçları için bir miktar burs vermelidir. Devletin yapacağı her tür yardım ve katkılar karşılığında öğretmen adaylarının  “zorunlu” hizmetle yükümlü tutulması gerekir.

Öğrenci Kaynağı ve Aday Seçimi

 Önce de değinildiği gibi, eskiden Türkiye’de başarılı öğretmen yetiştirmenin temelinde, “adayların yoksul yetenekliler” arasından seçilmesi vardır. Üniversite özerkliğine dokunulmadan o yöntemlerden bugün de yararlanılabilir. Örneğin 1959 modeli Yüksek Öğretmen Okullarında olduğu gibi, hem nitelikli öğretmen ve öğretim elemanı, bilim adamı, sanatçı, sporcu vb. yetiştirmek hem de toplumun yoksul kesimlerine yükseköğrenim olanağı sağlayarak buralardan geleceğin yüksek kademe yöneticisi, devlet ve siyaset adamı vb. yetiştirme yolu açılacaktır. Neler yapılabilir?

Yetiştirme yurtları, yatılı bölge okulları ve yoksul semlerdeki ilk ve ortaöğretim okulları kaynak olabilir. Bu okulların, öğretmen kurullarının önerecekleri “ en başarılı yoksul öğrencilerden”, belirlenecek kontenjana göre çağrılanlar, yarışma sınavıyla yeniden çok sayıda açılacak öğretmen liseleri ya da hazırlık liselerinde yatılı okutulabilir. Bunlardan, öğretmen yetiştiren üniversite birimlerinin sınavını kazananlardan, bitirdikleri liselerin öğretmen kurullarınca olumlu karar verilenler öğretmen adayı olabilirler.

Bu yolla yeterli aday bulunamazsa, diğer fakülte, yüksekokul, konservatuvar vb. yükseköğretim kurumlarında okuyan, ekonomik olanakları yetersiz başarılı, öğretmen adayı niteliği ve devlet bursuyla okuma koşullarını taşıyanlardan, okudukları üniversite birimlerince öğretmen adayı olarak gösterilenler, sınavla eğitim fakültelerinin kontenjanlarına dâhil edilebilirler.

Özel girişimlerce açılan okulöncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim kurumları, devlet üniversitelerinde kendi öğretmenlerinin yetiştirilmesine burs vb. yollarla katılabilirler.

Eğitim Ortamının Önemi

Nitelikli öğretmen yetiştirmede sadece derslerin ve uygulamaların iyi yapılması da yetmez. Adayların kişiliklerini geliştirebilecekleri demokratik insan ilişkilerinin yoğun olduğu sıcak bir ortamda kazanmaları gerekir. Bu konuda hem eğitim fakültelerinin hem de adayların barınıp olgunlaşacağı kampüs yurdu sorumludur. Buralarda adaylar, köy enstitülerinde ve eski ilköğretmen okullarında başarıyla uygulanan öğrenci yönetimlerini kurup yaşatabilmeli ve öğrenim gördükleri kurumlarının yönetimine etkin bir biçimde katılabilmelidir. Bunun gereği olarak, öğretim elemanlarının rehberliğinde adaylar tarafından tartışmalı toplantılar, sosyal, kültürel ve sanatsal etkinlikler, eğlentiler, meslekle ilgili anma ve kutlama günleri düzenlenmelidir. Öğretmen adaylarının üniversitenin spor tesisleri, kütüphane, atölye vb. olanaklarından geceleri ve hafta tatillerinde yararlandırılması sağlanmalıdır.

Öğretmen adaylarının, yönetime katılmaları gösteri düzeyinde kalmamalı, kurumun günlük işleyişinde sorumluluk üstlenmelerini de kapsamalıdır. Adaylar, örneğin kurumdaki park ve bahçenin bakımı, yemekhanelerin ve yatakhanelerin temizlenmesi, hastaların bakımı, ziyaret ve karşılamalar vb. konularda rol üstlenerek, gelecekte görev yapacakları kurumları yönetmeyi öğrenmelidirler.

Lisansüstü Eğitimin Önemi

Bugün, başta öğretmenlik olmak üzere, eğitim hizmetlerinin çoğu uzmanlık, dolayısıyla lisansüstü eğitim gerektirmektedir. Bu, MEB ile üniversiteler arasında yapılacak protokollerle kolayca sağlanabilir. Bunun için MEB, kendi mevzuatında özendirici düzenlemeleri yapmalı, eğitim fakülteleri, fen edebiyat fakülteleri ve Dil Tarih Coğrafya Fakültelerinde eğitim personelinin yüksek lisans ve doktora yapma olanakları sağlanmalıdır. Bu konuda yaz tatilleri iyi bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Öğretmenler belli üniversiteler de açılacak yaz okullarında yüksek lisan derslerini alabilirler. Üniversite yurtları da önemli ölçüde boş kalacağından öğretmenler buralarda kalabilirler. İyi bir planlama ile bu olanaklar değerlendirilirse beş-on yıl içinde bütün öğretmenler ve diğer eğitim elemanlarının tamamı tezsiz lisansüstü öğrenim görebilecektir.

MEB, yüksek kademe yöneticisi, müfettiş ve eğitim uzmanı adaylarını; dil öğrenimi, yüksek lisans ve doktora için birer öğretim yılı aylıklı izinli sayarak, üniversitelerde lisansüstü öğretimden geçirebilir. Her yıl 5-10 bin öğretmeni aylıklı izinli saymak, ülkeye hiçbir şey kaybettirmeyeceği gibi eğitimde niteliği artırma açısından çok önemli yararlar sağlayacaktır.

MEB ile Eğitim fakülteleri arasında sağlanacak diyalog, hizmet içi eğitimi de etkinleştirip kurumsallaştıracak, bu alanda gerekli olan basılı kaynakları üretmede de etkili olacaktır.

Bilgi toplumunun öğrenci yetiştirmek amacıyla öğretmenlerimizi en yetkin şekilde yetiştirmenin bir gereklilik olduğuna dikkati çekmek istiyoruz. Yakın bir gelecekte eğitim alanında gündeme gelecek olan dijital devrimi gerçekleştirebilecek öğretmenlerin, dijital dünyada doğacak öğrencilerine yardımcı olabilmesi için sürekli hizmet içi eğitimler yoluyla kendilerini ve kişisel yetişmişlik düzeylerini güncelleştirmelidirler. Aksi takdirde dijital dünyada yaşayan öğrencilerine verecek pek fazla bir şeyleri olmayacaktır. Bu nedenle eğitim fakülteleri “mükemmeliyet merkezlerine dönüştürülmeli” savunu ortaya atan meslektaşım Prof. Dr. Özcan Demirel’i yürekten destekliyorum. Hizmet öncesi ve hizmet içi çalışmalarla öğretmen adaylarının günün koşullarına uyum sağlayacak şekilde eğitilmeleri çok büyük bir önem arz etmektedir.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92