Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


13 EYLÜL 1921 SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ ZAFERİ YÜCE TÜRK MİLLETİNİN DİRİLİŞİ VE YENİDEN VAROLUŞUNUN ADIDIR


/resimler/2015-9/11/1037105169048.jpg

BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL PAŞA´NIN SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ SAVUNMA KONSEPTİ:

"HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATHI MÜDAFAA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR. VATANIN HER KARIŞ TOPRAĞI VATANDAŞIN KANIYLA ISLANMADIKÇA TERK OLUNAMAZ. "

                                                           MUSTAFA KEMAL PAŞA

         Türklüğü yok etmek ve tarihten silmek isteyen haçlı zihniyetine sahip Avrupalı Emperyalist devletler karşısında, Türk Ordusunun 1683 yılında yaptığı ikinci Viyana Kuşatması yenilgisinden beri süregelen geri çekilme harekâtını red eden ve bundan 94 yıl önce bugün Başkomutan Mustafa Kemal Paşa yönetiminde gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi zaferi, düşmana son darbeyi indirecek olan 26-30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi için, Türk Ordusunun moral motivasyonunu ve kendine güven duygusunu aşılamıştır.
 /resimler/2015-9/11/1041035791035.jpg

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ(22AĞUSTOS- 13 EYLÜL 1921) DESTANIN GERÇEK ÖYKÜSÜ

         25 Temmuz 1921´den sonraki günlerde, T.B.M.M´i içinde ve dışında kurtuluş savaşının kaybedilmesi ile ilgili birçok tartışmalar yapılmış, sorumlular aranmıştır. Sonunda olağanüstü önlemler alınması kararlaştırılmıştır. Çünkü bundan sonraki yapılacak muharebeler, Türk ulusu için bir ölüm kalım uğraşısı olacaktı. Dolayısıyla, ülkenin tüm gücü ile hazırlanması, kesin bir zorunluluktu. Alınacak önlemlerin, tek elden yönetilmesi amacı daha uygun düşecekti. Bu durumda, herkesin birleştiği tek kişi vardı: Mustafa Kemal Paşa. O´na inananlar, bu ağır sorumluluğun altından Mustafa Kemal Paşa´nın kalkabileceğini biliyorlardı. Ancak O´nun gibi bir askeri deha, bu koşullar altında düşmanı yenebilirdi. Mecliste, Büyük Önder´e karşı olanlar ise, bu yolla O´nun otoritesinin kırılacağını umuyorlardı. Bu kötü görüş sahipleri çoğunlukta değillerdi. Fakat ortamı bozuyorlardı.

         Mustafa Kemal Paşa, bu görüşleri bildiği halde, sorumluluğu üzerine almakta gecikmedi. T.B.M.M. O´nu "Başkomutan" seçecekti. Ulu Önder, savaşın kazanılması için bu Başkomutanlığın, Meclisin yetkilerine sahip kılınmasını da istedi. Büyük tartışmalara yol açan bu öneri, sonunda kabul edildi. 5 Ağustos 1921´de İsmet ve Fevzi Paşa´nın önergeleri ile T.B.M.M´de kabul edildi 144 sayılı yasa ile Mustafa Kemal Paşa Başkomutan atandı. Meclisin bütün yetkilerine sahip kılındı. Artık vereceği kararlar, kanun gücünde olacaktı. Ancak o, verdiği bir önerge ile ulusal egemenlik ilkelerine herkesten fazla bağlı olduğunu belirterek bu yetkinin, üç aylık bir süreyle sınırlı olmasını istedi.

         Başkomutan, ilk iş olarak 7-8 Ağustos 1921 de Sakarya´nın doğusunda bulunan orduyu güçlendirmek amacıyla, tüm ulusu özveriye çağıran "Ulusal Yükümlülük Emirleri" (Tekâlif-i Maliye Emirleri) ni çıkardı.

         Eskişehir - Kütahya Muharebesinden sonra Yunanlılar, Türk Ordusunun yenilemeyeceğini anlamış, kazançlarının sadece birkaç şehirle, biraz topraktan oluştuğunu görmüştür. Türk Ordusunu, bir meydan savaşında yenip, dağıtmadıkça amaçlarının gerçekleşemeyeceğini de çok iyi biliyorlardı.

         13 Ağustos 1921 de yeniden harekete geçen Yunanlılar, 14 Ağustosta Sivrihisar´ı işgal ettiler. 15 Ağustosta da Yunan Kralı, askerlerine, Ankara´yı hedef olarak gösteren emrini verdi. İngiliz İrtibat Subaylarını, Ankara´da vereceği ziyafete çağırdı. Bundan sonra 10 piyade ve bir süvari tümeni ile Yunanlılar Porsuk Çayı´nın kuzeyinden ve güneyinden, doğuya doğru yürümüş ve hiçbir engelle karşılaşmadan, 17 Ağustos 1921´de Sakarya´nın batısındaki Türk Kuvvetleri ile karşılaşmışlardı. Buradaki Türk Kuvvetlerinin görevi, Yunan ileri hareketini durdurmak ve mümkün olduğu kadar geciktirmekti. Onun için bu birlikler yavaş yavaş oyalama muharebeleri yaparak geri çekiliyorlardı.

         13 Ağustos´tan 22 Ağustos 1921´e kadar önemli bir harekette bulunmayan düşman ordusu yeniden tertiplendi. 22 Ağustos 1921 sabahı bütün gücüyle Türk ileri mevzilerine taarruz ettiler. Daha o gün askerlik bakımından önemli olan bazı yerleri, bu arada Mangal dağını ele geçirdiler. 24-25 Ağustos muharebeleri her iki taraf içinde personel kaybına sebep oldu ve çok kanlı oldu. 27-28ve 29 Ağustosta ise Türk Kuvvetleri çok sıkışık bir duruma düşmüştü. Gerçekten 100 Km. lik bir hat üzerinde yapılan bu muharebelerde, sol kanattaki Türk Kuvvetleri, Ankara´ya 50 Km. ye kadar çekildi batıya doğru kurulmuş olan Türk Cephesi, biraz daha gerideki bir hatta alındı. Bundan umutlanan Yunanlılar, 30 ve 31 Ağustosta yeniden taarruza geçtiler. Fakat bu günden sonra Yunanlılar, Türk sol kanadına giriştikleri taarruzdan vazgeçerek, 1 Eylül 1921 de Türk Kuvvetlerinin sağ kanadı ile merkezine taarruz ettiler. 2 Eylülde aynı hareketi tekrarlayan Yunan ordusu, hareketsiz kaldı. Gerçi 4-5 Eylül de yeniden taarruzlarını sürdürdüler. Fakat taarruz güçleri kırılmıştı. Bu durumda Türk Ordusu, onların savunmadaki direnme derecelerini yoklamak için 6 Eylülde bir karşı taarruz düzenlemiş ve bu hareketini 8 Eylülde tekrarlamıştı.

         Her iki hareket başarı ile sonuçlandığı için Türk Komuta Heyeti, 10 Eylül 1921 de genel taarruz kararı aldı. Yapılan bu karşı taarruzda başarı çok büyük olmuş ve düşman geri çekilmeye başlamıştı. 12 Eylülde sürdürülen ileri yürüyüş karşısında ise yunan kuvvetleri, düzensiz bir şekilde, kaçmak zorunda bırakılmışlardı.

         Böylece Sakarya kıyılarında 13 Eylül 1921 tarihinde Türk ordusu tarafından çok büyük bir meydan muharebesi kazanılmıştı. Zaferin kazanılmasında, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´nın: "Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün yurttur. Yurdun her karış toprağı yurttaşın kanıyla ıslanmadıkça, düşmana bırakılmaz. " İlkesinin uygulanması, en önemli rolü oynamıştır. Ayrıca Fevzi Paşa´nın (ÇAKMAK), savaş alanının hemen her noktasında gece ve gündüz hazır bulunması, İsmet paşanın yorulmaz bir gücü, imanı ve etkinlikleriyle orduyu üstün bir biçimde yönetmesinin savaşın kazanılmasındaki payı büyüktür. Bunun yanısıra cesur ve yetenekli kolordu ve tümen komutanları ile ölümü hiçe sayan, gözü pek subaylar ve ordunun asıl kitlesini oluşturan Mehmetçiğin gösterdiği kahramanlıklar ve özveriler, Türk Tarihinin altın sayfalarından birini oluşturur.

         Sakarya Meydan Muharebesinden sonra siyasal alanda büyük bir etkinlikler başladı. Yunanlılar uğradıkları bu yenilgiden ötürü, büyük bir moral çöküntüsüne düştüler. Batılı müttefiklerinden, özellikle İngilizlerden, tekrar yardım istediler. Ancak kimseden yardım alamadılar.

         Batılılar, Türk ve Yunan Devletlerine, barış önerdilerse de, T.B.M.M. tarafından kabul edilmedi. Büyük bir saygınlık kazanan yeni Türk Devleti, Rusya´nın aracılığıyla Güney Kafkasya Cumhuriyetleri ile Kars (13 Ekim 1921), Fransa ile de Ankara Antlaşmasını (20 Ekim 1921) imzaladı. Böylece Türk Kurtuluş Savaşı, dünya kamuoyunda destek görmeye başladı.

         Bu muharebede 16 Ağustos 1921 günü Mustafa Kemal attan düşerek yaralanmış ve kısa bir baygınlıktan uyanarak, hiçbir şey olmamış gibi işine devam ediyordu. Bir taşa rastlayıp kırılan kaburgaları acı vermesine rağmen bu yaralı haliyle günlerce muharebeyi sedye ile sevk ve idare etmiştir. Bir gece gizlice Ankara´ya getirilmiş ve röntgen çekilmiş ve tedavisine başlanmıştır. Ancak başta özel doktoru M. Kemal ÖKE ve diğerlerinin ısrarla istirahat etmesini önermelerine rağmen o büyük komutan bu tavsiyeleri dikkate almayarak 21 Ağustos günü komuta yeri Polatlı´daki karargâhı Alagöz´e dönmüştür.

         Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa´nın zaferin kazanılmasına müteakip 13 Eylül´de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´ya gönderdiği telgraf şu cümlelerle bitiyordu:

         Başkomutanlığa, "23 Ağustos´tan bu yana süren Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu´nun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Üç gündür süren genel karşı taarruzun etkisiyle bugün öğleden sonra düşman ordusu yenik olarak ve tümüyle Sakarya ırmağı batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız izliyoruz". 13.9.1921.( Batı Cephesi Komutanı İsmet)

         12 Eylül 1921´de Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa´nın (ÇAKMAK) Basri Tepe´den Türkiye Büyük Millet Meclisi´ne gönderdiği tarihi telgraf. Bu telgraf şu cümlelerle bitiyordu:

"Anadolu´nun Yunan ordusu için bir mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin tahakkuk eylemekte olduğunu arz ederim. "

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ MUSTAFA KEMAL PAŞA´YA MAREŞAL RÜTBESİ VE GAZİLİK ÜNVANINI VERİYOR

 /resimler/2015-9/11/1039139382531.jpg

         Büyük Türk ulusu, tüm komutanlık niteliklerini kişiliğinde toplayan Başkomutan´ına, bu büyük evladına, hak ettiği armağanı vermekte gecikmedi. T.B.M.M. Sakarya Meydan Muharebesi´ni kazanan Mustafa Kemal Paşa´ya "Gazi" ünvanı ile "Mareşallık" rütbesinin verilmesi için İsmet ve Fevzi Paşa!ların Büyük Millet Meclisine 16 Eylül 1921 tarihinde önerge verdiler. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk tarihinde bir dönemeç niteliği kazanan bu büyük Meydan Muharebesi ve görkemli zaferden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´ya 19 Eylül 1921´de 153 sayılı kanunla ?Mareşallık? rütbesi ve ?Gazilik? ünvanı verdi. Bundan sonraki aşama Türk ordusu emperyalizmin desteklediği son düşmanı olan Yunan ordusunu denize dökmekti. Bunun için 26 Ağustos 1922´ye kadar bir hazırlık dönemi için beklemek gerekecekti.

ATATÜRK´ÜN ANNESİ ZÜBEYDE HANIM´IN SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ ZAFERİNDEN SONRA OĞLUNA GÖNDERDİĞİ TELGRAFI

 /resimler/2015-9/11/1043003968656.jpg

MÜŞİR (MAREŞAL) VE GAZİ OĞLUM MUSTAFA KEMAL PAŞA´YA:

27 Eylül 1921

?Milletin hakkınızdaki mareşallık ve gazilik ünvanı ile bu sevgi ve itimadı, benim kadar kimseyi duygulandıramaz. Kız Kardeşinle beraber anlından öperek ve bağrımıza basarak, seni tebrik ederiz. Muhafaza-i din ve istikrarı vatan uğruna çalışan mücahitlerle beraber seni cenabı hakkın birliğine emanet eder ve hakkınızda gece gündüz sıhhatler ve muratlar temenni ederim sevgili oğlum.? Valideniz Zübeyde.

Mustafa Kemal´in Annesine Cevabı:

Validem Zübeyde Hanım´a

29 Eylül 1921

?Benim için dünyevi mükâfatların en yücesi olan tebrikatınızla mesut oldum.?

Gazi Mustafa Kemal

Orgeneral Asım GÜNDÜZ´ün yıllar sonra yayımladığı anılarından alınan aşağıdaki bölüm Türk Askerinin İstiklal Savaşını hangi koşullar içinde başardığını çok güzel anlatmaktadır:?Mustafa Kemal Paşa´nın emriyle Batı Cephesi Kurmay Başkanlığı´na getirildim. Karargâhımızın Alagöz köyünde idi. Karargâhımızın camı çerçevesi bulunmayan iki küçük çiftlik binası idi. Bunların birinde Mustafa Kemal Paşa, diğerinde de İsmet Paşa ile Kurmay Başkanı olarak ben kalıyorduk. Karargâhımız rahmetli Tevfik BIYIKLIOĞLU dâhil dört kişiden ibaretti. Öteki arkadaşları çevredeki çadırlara yerleştirdik. Orduyu nasıl besleyecektik?... Büyük problemlerin başında bu vardı. Mevsim yazdı. Birliklere bulundukları yerlerdeki ekinleri biçmelerini, harman yaparak saçlarda kavurmalarını, değirmen olan yerlerde öğüterek un haline getirmelerini, köy fırınlarından yararlanarak ekmek yapmalarını, çevreden tedarik edilerek kesilmiş hayvanlarla et ihtiyacını karşılamalarını emrettik. Biz bu tedbirleri dünyadaki son Türk Devleti´nin varlığı için alıyorduk. Aksi halde son Türk Devleti yıkılıyordu. Erlerimizin kılık kıyafetleri de içler acısı idi.?

ALAGÖZ KARARGÂHI

         Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonunda Türk Ordusu Sakarya hattına çekilirken Başkomutan Mustafa Kemal´in Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı 1921 yılı Ağustosunda Alagöz´deki çiftlik binasına yerleşmişti, Başkomutan Mustafa Kemal ATATÜRK´ün Büyük Nutuk´unda?12 Ağustos 1921 günü Erkan-ı Harbiye Umumi Reisi Fevzi ÇAKMAK Paşa hazretleriyle beraber Polatlı´da cephe karargâhına gittim? diye yazdığı yer Alagöz Karargâhı´dır. Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Muharebeleri´ne ait buhranlı ve sevinçli bilgileri bu karargâhta almıştır. ATATÜRK 22 Ağustos´tan 13 Eylül 1921 tarihine kadar 22 gün, 22 gece aralıksız devam eden savaşı bu binadan idare etmiş, bütün planlarını burada hazırlamış, tarihi kararlarını burada vermiştir.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ´NİN KADERİNİ DEĞİŞTİREN KRİTİK ARAZİ ARIZALARI

 /resimler/2015-9/11/1045215795919.jpg

         Sakarya Meydan Muharebesi´nde Türk Ordusunun karşı taarruzu esnasında 10 Eylül 1921´de ilk defa ele geçen Dua Tepe-Polatlı batısı. Bu tarihten itibaren Mustafa Kemal Paşa muharebeyi buradan sevk ve idare etmiştir./resimler/2015-9/11/1045560485621.jpg

Bu muharebede yedi defa el değiştiren Kara Tepe-Polatlı güney batısı

BU MUHAREBEDE TÜRK VE YUNAN ORDUSUNUN ZAYİATI

         Sakarya Meydan Muharebesi dünyanın en uzun ve en yüksek zayiatın verildiği bir muharebedir.

Sakarya Meydan Muharebesi sonunda, Türk Ordusunun zayiatı; 5.713 şehit 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.258 kayıp olmak üzere toplam 49.289´dur. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3.758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.067´dir. Türk Ordusundaki subay zayiatı % 80 olmuştur. Bu nedenle ATATÜRK Sakarya Muharebesi için "Subay Harbi" demiştir.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNDE ŞEHİT DÜŞEN KAHRAMALLARIMIZIN TÜRK GENÇLERİNDEN İSTEK VE BEKLENTİLERİ

/resimler/2015-9/11/1047196735933.jpg

ATATÜRK´ün Türkiye Büyük Millet Meclisinde 20 Ekim 1927 tarihinde okuduğu nutkun son bölümünde Türkiye Cumhuriyetini Türk Gençlerine teslim etmiştir. Bu zafere ulaşmak için aziz ve kutsal vatan uğruna canlarını veren ve şehadet mertebesine ulaşan kahraman ve vatansever şehitlerimizin gençlerimizden istek ve beklentileri:

Biz burada YUNAN´a mezar kazdık 
Can verdik TÜRKİYE yaşasın diye. 
Al kanla SAKARYA tarihi yazdık 
Millete bir vatan ettik hediye. 

"Ey Türk Çocuğu!

Bizlere olan minnet ve şükran duygularını unutma. Nurdan örülmüş şehadet gömleğine sarılmış meleklerin diktiği kaftana bürünmüş, Tanrı´nın huzurunda yatıyoruz. Meleklerin;"Tanrı uludur, yurdunu seven yine uludur, ulusu uğrunda can verenler, Tanrı katında daha uludur." Yüceltme söylemleriyle uyuyoruz. Bize kabul ve izzet kapılarını açan Tanrıya yalvarıyoruz.

Türk çocuğu, Türk Ulusu´nu sev, onun yükselme alanındaki çalışmalarına yardım et, kudretli yurdunu feyizli kıl.

İstiklal sancağını ve şerefini yüksek tut! Tanrı´nın rahmeti bize, selameti size olsun!"

SONUÇ OLARAK:

         Milli mücadeleyi başlatan ve en büyük rolü oynayan Mustafa Kemal´e olan güvenini ve inancını ifade etmek için Eşref Edip, Mehmet Akif ile ilgili şu şu hatırayı naklediyor: ?Sakarya Muharebesi sırasında, düşmanın Ankara´yı tehdit etmeye başlaması üzerine Ankara´dan göç etme tartışmaları başlar, Mehmet Akif bu sırada şöyle der:

-Telaşa mahal görmüyorum. Evvel Allah, ana (Mustafa Kemal´e), onun askerliğine güvenilir. Ordumuz inşallah galip gelecek, buna imanım var.?

         Ünlü tarihçi Toynbee diyor ki: ?Bu savaş 20. yüzyılın en büyük savaşlarından biridir.?

Gazeteci Claire Price da şöyle diyor: ?Batı 200 yıldan beri ihtiyar Osmanlı Devleti´ni parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya´da Türk´ün kendisiyle karşılaşmış ve ona dokunduğu anda da tarihin yönü değişmiştir. Tarih bu olayı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir.?

ÂŞIK VEYSEL´İN HAYATI BOYUNCA DUYDUĞU EN BÜYÜK ÜZÜNTÜ NEYDİ ACABA?

/resimler/2015-9/11/1049105175470.jpgSakarya Muharebesi ilginç anılar ve sahnelerle doluydu.

Türk milletinin düşen gururu, Mustafa Kemal ile tekrar canlanmıştı. Başlar eğik, omuzlar yıkık değildi artık. Herkes Mustafa Kemal etrafında bütünleşti. Onun emri ile cepheye koştu. Savaşa katılanlar sevindi, katılamayanlar ağladı.

Örneğin Âşık Veysel.

Kurtuluş Savaşı ile ilgili olarak diğer bir gerçek ise Âşık Veysel gerçeğiydi. Âşık Veysel aslında Homeros gibi bir Anadolu ozanıydı. İkisinin de gözleri görmüyordu. Âşık Veysel´e sordu bir gün bir bayan gazeteci:

?Âşık, gözlerinin görmeyişine en çok ne zaman üzüldün??

Veysel, görmeyen gözleriyle düşünceye daldı. Hüznünde sisli bulutlar vardı. Ve acıyla cevap verdi Homeros gibi:

?Kızım Seferibirlik (Kurtuluş Savaşı) zamanıydı. Köyümüz güzeldi. Bi sürü arkadaşlarım vardı. 16-17 yaşındaydık. Oynardık hep birlikte. Bir sabah kalktım, köye bir sessizlik çökmüş. Nerde bu çocuklar dedim, Yunan harbine cepheye gitti dediler. Hepsi de benim akranlarımdı. Harbe gittiler. Köye bir matem çöktü. Ölü gibi sessizleşti birden. Günlerce ağladım, kör olan gözlerim az da olsa göreydi de ben de gideydim dedim. Beni niye buraya goydular dedim. Gözlerimin görmeyişine işte o zaman çok üzüldüm.?

Aşık Veysel´in arkadaşlarının çoğu gelmedi cepheden. Şehit oldular. Yüzyılımızın Anadolu Homeros´u gözlerinin görmeyişine değil, arkadaşlarıyla birlikte savaşa gidemediğine ve şehit olamadığına üzülüyordu.

İşte Kurtuluş Savaşı´nı yazan destan, bu destandı.

Mondros basınının anlayamadığı gerçek, işte bu gerçekti.

Ahmet´ler, Mehmet´ler, Veysel´lerdi?

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ ZAFERİNİ YENİ ADANA GAZETESİ YÜCE TÜRK MİLLETİNE VE ADANALI HEMŞERİLERİNE NASIL BİR MESAJLA BİLDİRMİŞTİ

Mustafa Kemal 10 Eylül günü ordularına taarruz emri verdi. Mustafa Kemal´in askerleri hep birlikte saat 07.30´da karşı taarruza geçtiler. Mustafa Kemal´in emri üzerine Sakarya nehrinin geçitlerini tutan Türkler, bir gün sonra Sakarya nehrinin batısına geçmeye ve kaçmaya çalışan Yunanlıları bu geçitlerde kıstırdılar. Fırtınadan çaldıkları kılıçlarıyla her tarafı yakıp yıktılar ve bir rüzgâr gibi biçtiler. Neye uğradığını şaşıran Yunanlılar kaçmaya çalıştı. Ama birçoğu Mustafa Kemal´in askerlerinin elinde, birçoğu da Sakarya nehrinde boğuldu. Bu kuşatmada Tam 15.000 kayıp verdiler. Kalanlar, Mustafa Kemal´in askerlerinin gümüş renkli kılıçlarının altından sel gibi akarak çekildiler.

Yunan ordusu dağıldı.

Sakarya nehri kan aktı. Ve sonunda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´nın yönettiği Türk ordusu tarafından Sakarya Meydan muharebesi zaferi kazanıldı.

Sakarya nehri, dökülen kanların tüm kızıllığıyla akarken, ayın gümüş renkli rengi, şafağa bırakıyordu yerini. Yurdun her yanında bayramlar yapılıyor, insanlar sevinçten çılgınca ağlıyordu. Türkler, bu zaferden sonra sabahlara kadar eğlendiler.

?Ordumuz, kesin zaferi kazandı!?

Bu sözler Toroslar´ın eteğinde bir gazeteci tarafından diziliyordu manşete. Ama gazetecinin gözyaşları inci gibi dökülüyordu harf kutularına. Harfleri dizdikten sonra ellerini gözlerine kapattı ve sevinçten, deliler gibi ağladı. Hıçkırıkları bir kelebek olup uçtu Toroslar´a.

Bu yazıyı dizen gazeteci, vagonda çıkarılan Yeni Adana gazetesinin yazarlarından Hamdi GÖNEN´di.

SAKARYA SAVAŞI

YÜREKLERDE BİTMEYEN O VATAN AŞKI,
MEHMET´İ COŞTURUYORDU DÜŞMANA KARŞI.
UNUTULUR MU? TARİHİN BU ALTIN SAYFASI,
BİR DESTANSIN ARTIK, SAKARYA SAVAŞI.

DÜŞMANA ?DUR? DEDİ, ÇEKTİ HATTI,
MUSTAFA KEMAL´İN TAKTİK ANLAYIŞI.
KANLA SULADI MEHMET, TAŞI TOPRAĞI,
BİR DESTANSIN ARTIK, SAKARYA SAVAŞI.

                                                   BİRKAN SOYLU

Bu mutlu ve gurur dolu günleri bizlere armağan eden, bizlere özgürlük ve egemenliğimizi bağışlayan, ay yıldızlı bayrağımıza kavuşturan ulu önder ATATÜRK ve silah arkadaşları ile şehit ve gazilerimizin manevi huzurunda saygı ve hürmetle eğiliyoruz. Ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA:

  1. NUTUK MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  2. TEK ADAM C.2 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  3. ANITKABİR KOMUTANLIĞININ ALAGÖZ KARARGÂH MÜZESİ BROŞÜRÜ
  4. ATATÜRK VE LİDERLİK HARİKA YAMAK
  5. SAMSUN VALİLİĞİNİN 29 EKİM 1981 TARİHLİ SAMSUN VE İLK ADIM DERGİSİ
  6. BAYRAK MÜCADELEMİZ VE İSTİKLAL MARŞI YAŞAR ÇAĞBAYIR
  7. İHANET BASINI AYDIN KELEŞOĞLU
  8. GÖLGESİNDE MUSTAFA KEMAL´İ BÜYÜTEN KADIN ZÜBEYDE HANIM FATİH BAYHAN
  9. İSMET İNÖNÜ VE YAKIN TARİH SIRLARI KAHRAMAN YUSUFOĞLU
  10. ATATÜRK´ÜN KEHANETLERİ ALİ BEKTAN 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92