Cumali KARATAŞ


BİR GURBET ÖYKÜSÜ


 /resimler/2016-5/3/1239090423073.jpgCumali Karataş

*Gurbet?

Gurbet denince aklıma ?Gurbet o kadar acı ki, ne varsa içinde?? dizesi aklıma gelir. Sonra, ?Gurbet yolu gariplerin yoludur? ezgisi gelip göğüs kafesime oturur. dizesinin ?Hikmet Çetinkaya´nın gurbetçileri konu alan bir kitabında okumuştuk birkaç yıl sonra yurda dönme planıyla giden işçilerin kanayan özgürlük yarasını?. ?Hasretliğin gardaşı?? olan ?Gurbet?i böyle anımsarken Gurbetçi ne durumda acaba diye göz attığımızda, ?kara gecelerden? giyotin sabahında taşınan umutlarla, özlemin yüksek rakımlı tepelerinde? gezinen duyguların samimi itirafı gelir aklımıza.  Kendi gurbetimi anımsarım önce?    

GURBETÇİ

Gurbet kara gecelerden de kara

Bir giyotin sabahında sanki umutların

Sözlerin ateş dağından koparılmış

Birer kor parçası dudaklarında gizlenen

Gözlerin...

Hırçın bir tutkunun

Son avuntusunu yitirmiş

Yüksek rakımlı tepelerde.

Ve yüreğin paramparça sözlerinde.

                                                     Cumali Karataş

/resimler/2016-5/3/1239573080195.jpg           *Almanya 1973:

            Bir süreden beri kıvrandıran, çok yazmak istediğim halde bir türlü yazamadığım bir şeyler var. Birkaç bin kilometre de öteden de gözleyen dostlar üstelik. Ve hatta böyle birkaç aydır beri de yazamadığım için doğan bir yazılmayacak mı kaygısı?.

            Her bilgisayarın başına oturduğumda aklımdan şöyle bir geçip gidiyor? Tam suyun ağzını yakalayamıyorum ama bir türlü. Beni önüne katıp götürecek bir yazın akıntısını yakalamak olası değil. 

            Aslında, önceleri ?zaman var´ olayı ve sonra o yağmur gibi yağan çalışmaları bir sona vardırma istenci? Daha sonraları da sıkışma, yayın doluluğunda, haziran gelmeden bir giriş yapma düşüncesi. İşte; aralık-haziran sürecindeki yayın gel-gitinin kararsız dalgalanışı.

            Tabii ki türsel bir vurgu da ve sonra, onu da söylemeliyim? Önceleri haber vurgusu, daha da sonra, haber değeri taşıyan bir içerikte olmayışı, sanatsal içerik taşımaması; sonraları, yorumun daha uygun olabileceği, ama ne yazılabileceğini bilememek, sayfa yoğunluğu ve gündemin etkisiyle de ertelemelerin süreklilik kazanması. Fakat şunun şurasında da hazirana bir şey kalmadı ki?

            Sonra o bazen, suyun başında duruyor muyum acaba hazırsızlığı; istediğiniz kıvamdaki başlığı, girişi bir türlü yakalayamayışınız, incir çekirdeğini dolduramıyor diye düşünülen o olası yanılsamanın yadsıma yanıtı taşıyan önemli şeyleri.

/resimler/2016-5/3/1240293549596.jpg            Ama bu gün, dergiler bağlamındaki şu lise kitapçığından sonra tam da zamanı dediğim bir andı? ?Reutlingen 1973?, ?Liseli Gurbetçiler?, ?Gurbetçi Buluşması?, ?Adana Stutgart Hattı?  vb. başlıklar bir yerde el etmeye başlamıştı bile!

            Almanya bizim için bir düş ya da umut kapısı olmaktan öte bir rüya ülkesiydi de? Yenidünyaydı; yeni umuttu, çoğu insanlar için her şey demekti? Başarması gerektiğine inananlar ve 1973´ün sosyo/ekonomik ve reel kazanç ölçütleri anımsandığında da asla küçümsenemezdi ve sonra bulunduğunuz yaşam standardı da bu vurgulamada önemli bir etkendi? Adana´nın sosyal güvence tatmamış (çoğunluk olarak) varoşlarının tartıya çıktığı, bire beş veren Alman markının çizdiği ufkun cazibesini de bu tasarlayışta önemle hesaba katmak gerekirdi. Her neyse? Bunlar uzun hikâye; öyle ki romanlaşan bir öykü olacak belki de. Onun da bir sırası, zamanı var elbette. Şimdi, bir süre daha geçmişi geçmişte bırakarak, dönelim olayın hikâye tarafına?

            *Liseli Gurbetçiler:

Biz böyle 90-100 kişilik bir grup gitmiştik Almanya´ya? Yapı Meslek Mezunu olanlar iki ay gibi kısa bir sürede Atölye Almancasının pratiğini görerek, detaylı bir sağlık kontrolüyle düşmüştük yollara, Heybeliada´ya tatile gidiyormuşcasına bir Hababam Sınıfı havasındaydıka adeta. Okul mezuniyetinden sonraki süreçte Mehmet Nuri Sabuncu´nun Mersin yolundan içerdeki fabrikasında başlayan karnaval çalışmamızın ikinci devresini oynarcasına güle oynaya yollara düşmüştük. Bu yolculuk, zamanlamayı iyi değerlendiren için hayata güzel bir başlangıç olurken, bazıları için de salt bir yaşam deneyi olmaktan öte bir şey değildi. Koşullar da egemendi bu sonuçta kuşkusuz? /resimler/2016-5/3/1241189331916.jpgGeleceğe adımlarınızı hızlandıran bir çağ değildi bizim çağımız? Radyodan, kasetçalara (teyb),  siyah-beyaz televizyona yeni terfi eden bir toplum olmamızla birlikte, yönlendiren bir yakın/uzak, kurumsal bir nokta da yoktu yolumuzu aydınlatan. Çok sonradan öğrendiğimde, matematiksiz girdiğim üniversite sınavındaki puan düşmeleri sonucu çıkan şansı da yitirmiştim boş yere bu erişilmeyen mesafeler yüzünden. Böylece mühendislik olayını unutmak kalmıştı artık. Hem nasıl unutulmasın ki?.. Bir mektubun nerdeyse bir, bir buçuk ayda gidip geldiği Almanya´dan zaman olarak dönme şansımız yoktu bir kere. Diyelim o oldu, ya nasıl karar verilecekti, nasıl görüş birliğine varılacaktı; borç-harç geldiğimiz bu elin gurbetinden neye dayanıp da dönecektik, nasıl okuyacaktık. Bütün bunları bana hemen bildirmemeleri, askerlikten çok sonra duyurmaları çok iyi olmuştu. İki arada bir derede kalıp duracaktım gurbet elinde. Sonuçta, bizim Zekeriya Turan Bayburt gibi yurt dışında sınava girip de Türkiye´de gelip okuma, başarma şansını elde edenler de varmış ama onu da kim biliyordu ki. Orda da her şey bir kapalı kutuydu. Böyle bir Almancılık hikâyesiydi bizimkisi?

/resimler/2016-5/4/0932597831699.jpgBu öykünün biraz Adanalıca hasret, Adanalıca gurbet tarafı da var? Bildik bir duygu olarak insana maziyi anımsatıyor? ?Soğan ekmek yiyelim gel Zeynebim?li günlere gönderme yapan nostaljik bir duygu olarak, güneyden gurbetçiliğe açılan gerçekçi bir hayat penceresi sonuçta.  

GURBET(*)

Ah!..Özgürlüğümün kanayan yarası.

Yedi başlı dev.

Sende başlar tekmil pınarların susuzluğu

Sende başlar açlık,

Sen de sefalet.

Neyinle övüneyim senin neyinle;

Nerenden tutsam tutulmazsın gurbet.

***

Öpsem öpülmez,

Sevsem sevilmezsin.

Taş duvarlara vursam kırılmazsın.

Nerenden tutayım seni nerenden;

Ey gidi hasretliğin gardaşı.

Cumali Karataş

*Turgay ve Diğerleri:  

/resimler/2016-5/3/1241562145069.jpgBen ikinci kez askerlik tecili alamadığım için zorunlu olarak askerlik yapmak üzere gelip, gelen istek mektupları üzerine, askerlik sonrası için yeniden dönmeyi düşünsem de, Karayollarında sürveyan olarak işe girince defteri kapamış ve gitmemiştim. Oysa orda amatör kümede oynayan bir firma takımımız vardı ve o yöre liginde 10 kadar golle en çok gol atan bir amatör forvet oyuncusuydum. Hiç unutmam? Babasıyla maça gelen bir Alman kız çocuğu:?Vater wer ist Kumali?.? Dediğinde ititrsaf etmeliyim ki çok gururlanmıştım. Nasıl gururlanmayacaksın ki, kız çocuğu babasına benim kim olduğumu soruyordu. Bunun da ayrı bir öyküsü var tabii. Dedim ya, sırası geldikçe? Şimdi birikim aşamasındayız. Sonuçta, ikinci kez askerlik tecili alamayınca dönmek zorunda kalmıştım Türkiye´ye. Şansa bak ki, bir süre sonra da 29 yaş tecili çıkmıştı. Her şey kısmet meselesiymiş demek. Benim gibi dönenler de vardı. Dönmeyenlere gelince onlar da orda Turgay ve diğer arkadaşlar gibi kendi dünyalarını kurmuşlardı. Zaten sevgili Turgay ile Ute´nin aşk hikâyelerini birkaç yıl önce Yeni Adana´da yine yazmıştım. Bunun sonucunda da 40 yıl aradan sonra birbirimizin izini bulmuştuk.

İşte o uzun, duygulu telefon görüşmemizden sonra geçtiğimiz Aralık ayında Turgay Dokuz, eşi Ute Hanım ile birlikte gelmişlerdi görüşmemize, kırk yılın ardından, bizim Almanya´daki gurbetçi taifesini temsilen. Biz de sevgili yazar dostumuz Prof. Dr. Fikri Akdeniz ile birlikte gitmiştik o buluşmaya. Turgay´ın yeğeni ve eşi Hasan-Nuriye Tekbaş çifti de ordaydılar. Okul arkadaşlarımızdan da sigortacı Mehmet Erdemli  aramızdaydı. Onun da, öküz arabasının sigorta yapılması gibi ilginç bir Hababam Sınıfı anekdotu var, onu da size anlatırım. Sonuçta 3 Haziran tarihinde buluşmak konusunda karara varmıştık. Çok fazla bir geniş çerçevede olması düşünülen bir buluşma değil istediğimiz? 1971-72 mezunları diyoruz? Hatta sadece bizim sınıfı toparlayalım diyoruz elde kalanlarla. Biz bize olsun ki, birbirini tanıyan, ortak anıları olan, tek konuda odaklanabilecek bir maksat muhabbet faslının gerçekleştiği bir sınıf buluşması olabilsin.   

/resimler/2016-5/3/1242341677055.jpgSonuçta bu 3 Haziran görüşmesinden sonra her yıl böyle bir zamanlamada buluşalım diyoruz. Aslında çok daha önceden, gelen talepler üzerine buluşma olayını başlatmıştık. İlkinde Süleyman Dündar ve aramızdan zamansız ayrılan Mehmet Pasinli birlikte buluşmuş ve bir sonraki yıl da Dilber Kafe´de on kişi kadar bir grup olmuştuk.   Fakat daha sonra, daha geniş bir çerçevede ve her yıl bir şehirde Yapı Meslekliler buluşması düzenlendiğini öğrenince, toplantımızı dağıtıp, oraya katılalım dedik. Ve bir İzmir/Seferhisar gezisine katıldık? Fakat şimdi bakın, kendi dönemizden bir tek kişi yok,  tanımadığınız dönem arkadaşlarının ve belli bir grubun çevresinde dönen muhabbet faslı sonuçta. Oralara kadar gittiğiniz halde oturup sıkıcı sıkıcı izlemekten başka bir şey yapamıyorsunuz. Gidişi, gelişi, oteli, yemeği vs. bir tutar da sonuçta bu suspusda.. Haydi yine güzellik yapalım, gezi notu yazalım tam sayfa deyip emek veriyorsunuz, sanki bir şey var da orayı ele geçirecek gibi, onure etmek istediğiniz okul arkadaşlarınızın adlarını (sadece ve sadece?) alamıyorsunuz? Türlü bahaneler, bilmem neler; hayret ki hayret yani? Sonrasında,  Turgaylar, Hamdiler ve diğer sevgili okul ve sınıf arkadaşlarımızla, anılarımızın ışığında yaşatılmak istenilen dostluklarımızın doğurduğu bir gereksinim olarak yeniden başa dönüyoruz?

/resimler/2016-5/3/1250176529840.jpgŞimdi bakın duyduk, duymadık demeyin. Duyanlar, duymayanlara, bilenler bilmeyenlere söylesin? 3 Haziran Cuma günü udumuzla, şarkımızla, türkümüzle, şiirimizle Adana´daki Kebap günündeyiz,  bizim sınıftan ne toplayabilirsek.  Yanında şalgam ve aşlama da var. Kalbine güvenen şırdan ya da mumbar da yiyebilir. Ute kardeşimiz alınmasın da, nasıl olsa her şey Alman usulü olacak? Gelirken, anılarınızı, anekdotlarınızı, fotoğraflarınızı da koyun çıkınınıza getirin dostane bir kaynak katkısı olarak... Turgaylar da gelecek Reutlingen´den. Şöyle bir 10-15 kişilik topluluk olacağız sonuçta. Hesap mı?.. Maksat muhabbet bizimkisi, merak edilecek bir şey yok? Kebabımız da var; çayımız, ayranımız da. Sonra Hamdi Şençınar´dan, Âşık Cemâli´den udlu şarkılar, türküler de var. Rezervasyonsuz da gelen geliyorum demesin boşuna hiç haberiniz olsun. Haberleşme mi?.. İletilerinizi de buraya gönderirsiniz olur biter tamam mı?  (cumali.karatas@hotmail.com) /resimler/2016-5/3/1251065749655.jpg/resimler/2016-5/3/1251371062830.jpg/resimler/2016-5/3/1251543094340.jpg

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00