ALİ TAŞ ADN.


GÜHERİ VE ?YANARGÜN?


ÇINAR

Sustun bir mevsim boyu boşluğu dinleyerek

Sert rüzgârlar kırarken incecik dallarını.

Penceremden görürdüm, ağlardın inleyerek

Bağrına basmak için düşen yapraklarını.

Çıplak, yorgun gövdenle baş eğmedin ayaza.

Donuk bir heykel gibi beklerken sen yarını.

Kalbinin atışını duyurmak için yaza

Bedeninden fırlatıp attın kabuklarını.

Gönlümün acısıdır senin küskün bakışın.

Kırılan her dalında benim yüreğim kanar.

Az kaldı baharına bitecek senin kışın.

Oysa benim baharım çoktan tükendi çınar. (1984-s.28) 

            Güheri´nin yayınladığı ?Yanargün? adlı şiir kitabı salt halk şiirinin değil, yöresel anlamda, Çukurova ve şiir konusunda seçkin bir şiir kitabı olduğu söylenilir. Güheri´nin yaşamı ve Çukurova ile özdeşen ?Yanargün? özgün bir şiir işçiliğinin rahat anlatımıyla, halk şirinin ciddi ve nitelikli örneklerini içinde barındırırken; yarım yüzyılı aşkın bir zaman sürecinde sesiz sedasız şiirlerini karalayan Güheri´yi de, Çukurova ozanları sıralamasında ilk sıralara taşımaktadır.

Garibim, sırrımı geceler saklar.

Gurbetin nişanı: Başımda aklar.

Buruşmuş ellere değsin dudaklar

Sarmaş dolaş olan kollar görünsün. (GününAkşam Olmadan-Adana 2001-s.24)

            Saimbeyli İlçesinin Karakuyu köyündeki, Güherler´den olan İsmet Güher, namı diğer mahlasıyla Güheri özüne bağlı kalıp, Güheri mahlasını kullanan sazı olmayan ama ?hak ettiği yerde de olmayan´, kalemi güçlü bir ozan. Onu hemen ve tereddütsüz Karacaoğlan´dan bu yana gelen Çukurova ozanlar sırasının başlarına koyarken, Âşık Veysel, Hasan Turan gibi ozanların hemen ardına eklemek gerekir.

?Horasan´dan gelip bin seksen üçte

Toros dağlarını el eylemişiz.

Bizans´ın kabusu olmuşuz düşte

Türk´ün bayrağını al eylemişiz.

Farsaklar içinde ?Güherler? soyu

Yurt bilmiş Hacın´da Karakuyu´yu.

Akdeniz´e kadar Anadolu´yu

Osmanlı mülküne mal eylemişiz.

Bin dokuz yüz kırk ikide seferi

Geldi bu dünyaya Farsak neferi.

Bizim ?Halil Oğlu İsmet Güher?i

?Güheri? mahlaslı kul eylemişiz. (Şecere-S.14)

            Güherler İran´ın Horasan bölgesinden gelmişler. 18. Yüzyılın başlarında ise Tufanbeyli, Feke, Kadirli´nin Yeşilyayla köyüne  (Mezi yöresine) yerleşmişler. Yeşilyayla´dan, Alibeyli köyü üzerinden Kadirli´nin, eski adı Şıhmehmetli olan Aydınlar köyüne geçip, burada büyükdedesinin adına ithafen Ahmetfakılar (Ahmetfakılı) mahallesini kurmuşlar. Güheri işte bu koldan?                   

            Ne bir ağaç yeşermiş, ne bir çiçek boy atmış.

                Pınarları akmayan kupkuru dağlar bende.

                Baharın yollarını fırtınalar kapatmış

                Meyvesini vermeden kupkuru dağlar bende. 

                                               Yüreğim bir yanardağ, bağrım bir lav yığını,

                                               Mecnun bile tatmadı gönlümün tattığını..

                                               Geçemedim ömrümün çorak bataklığını

                                               Bahtımın yollarına serilmiş ağlar bende.

                Kurumuş bir ağacı yeşertirdi sevginiz,

                Neler vermezdim size eğer isteseydiniz.

                Kalbimi görmek için göğsümü delerdiniz

                Bilseniz yaşanmamış asırlar, çağlar bende. (İsteseydiniz-S.35

            Yedi yaşlarında anasını kaybeder Güheri, babası tekrar evlenir. Azaplı köyü İlkokulu´nu bitirdikten, (1952) dört yıl sonra kendi imkânlarıyla devam ettiği Kadirli Ortaokulu´nu (1956) ve ardından, Kadirli eşrafından olan manevi babası Remzi Özdemir´in katkılarıyla Adana Erkek Lisesi´ndeki öğrenimini tamamlar (1962). Aynı yıl üç hafta Çapa Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü´ne devam ettikten sonra karar kıldığı ve bir yıl gecikmeli olarak mezun olduğu, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi´ndeki yüksek öğrenimini ise bir yandan kredi kullanıp, diğer yandan da, Tufanbeyli´den Tarih Öğretmeni Mustafa Yılmaz´ın koleji adına burs alarak tamamlar (1967)   Fakültenin üç kürsüsünden gelen asistanlık tekliflerini geri çevirerek Isparta Şifa Eczanesi´ni devir alarak hayata atılır.

ISPARTA AKŞAMLARI

                Isparta akşamları sessiz

                Isparta akşamları kederli.

                Bir kırık plak gibi dönüyor burada zaman

                Ve yetim şarkılar söylüyor karanlıklar

                Yokluğun:Isparta akşamlarından belli. (Isparta-1967/s.21)

            Daha sonra, İzmir ve Ağrı´da Asteğmen ve Teğmen olarak Yedek subay eczacılık yaparak askerliğini tamamlar (1969). Vatani görev sonrası Elazığ´a gelerek, burada askerde iken nişanlandığı fakülteden sınıf arkadaşı olan Elazığ´ın tanınmış ailelerinden olan Merhum Hacı Serçe´nin torunu Eczacı Güngör Celayir ile evlenir (1970). Niyeti Elazığ´a yerleşmek iken, olmayınca Adana´ya taşınarak (1970) Abidinpaşa Caddesi´nde Güher Eczanesi´ni açarak mesleğini yürütür. Doktor ve makine mühendisi olan iki oğlu olur. Kenan Evren Caddesi´ne taşıdığı işyerini 2002 yılın da kapatarak kendini emekli eder.

Varıp günahımla yattım toprağa

Avuçladım suyu attım toprağa

Varımı yoğumu kattım toprağa

Aradım rızkımı saman içinde (Zaman İçinde-S.37)

***ŞİİR VE GÜHERİ***

*?YANARGÜN?:

KÖLE

                Akşamın karanlığı solarken Sülemiş´te.

                Istırap dolu ömrüm bir kere daha yandı.

                Ben öyle sevdim onu, böyle yanarım işte.

                Ona efendim dedim, o beni köle sandı. (Kadirli-1963/s.20)

            ?Yanargün? başlıklı kitabındaki  ?Şiir ve Ben? başlığı altında, önsöz niyetine yaptığı girişte kendini ?görücüye çıkmış gibi ürkek ve çekingen hisseden? Güheri, ilk şiirini Kadirli Ortaokulu 1. sınıfında okurken dedesinin adını taşıyan köyü-mahallesi için yazarken, halk şiiri içinde kendi özgünlüğüne yer açacak sağlam dizelerle yazmış.            

Köyümüzün adı:Ahmetfakılı      

Süğenleri sağlam sağlam çakılı.   

                Ele verir nasihati, akılı.

                Ben köyümün delisini özledim. (1957)

            Çocuk yaşta yazdığı bu şiirden sonra şiire olan ilgi ve merakı yoğunlaşan Güheri bir taraftan şiirler yazarken, diğer taraftan da Yahya Kemal Beyatlı, Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel gibi döneminin tanınmış şairlerin şiirlerini okur. Şimdi emekli öğretmen olan, kendisi gibi şiir yazan Mehmet Özkale adlı arkadaşıyla yazdıkları şiirler üzerinden birbirlerini eleştirerek şiirlerinin yollarını açmaya uğraşırlar.

ARAYIŞ

Şu yalan dünyada bir dost aradım,

Kime el verdiysem kolumdan oldum

Tutunacak bir dal idi muradım.

Yıkıldı ağacım dalımdan oldum.

***

Küçük yaşta gurbetlere atıldım,

Köle gibi elden ele satıldım.

Baharımda zemheriye tutuldum

Yeşilimden oldum, alımdan oldum.

***

Akıl ermez şu feleğin işine,

Sevenlerin dert getirir döşüne.

Varıp düştüm bir sevdanın peşine

Şaşırdım yönümü, yolumdan oldum.

***

Güheri´yim dostlar bu işe şaştım,

Gençlik deryasını çok çabuk aştım.

Arı gibi çiçek çiçek dolaştım

Petek yapamadım balımdan oldum. (Arayış-s.46)          

            Ortaokulun sonlarına doğru, içerisinde hece vezniyle yazılmış 300 kadar şiirinin bulunduğu şiir defterini (Cönkünü) gaz lambası ışığı altında okurken, yanı başında yanmakta olan ateşe atan Güheri, bunun nedenini şu an dahi tam olarak bilemediğini, ancak bu şiir defterinde ?Öksüzlüğümün gözyaşları, ana özlemimin ruhumda açtığı yaraların acıları; çocukluk ve gençlik çiçeklerimin solan döküntüleri ile yarınlara matuf kabuslu düşlerim; aile içi dışlanmışlığımın ittiği erken yaşam mücadelesine yenik düşme endişesinin ruhsal çöküntüleri; yakın çevremdeki insanların duyarsızlık ve vefasızlıklarını insani kalıplara sığdıramayışımın bitkinliği vardı.? diye vurgular Güheri.  Bugün için, yaktığı o şiirlerinden, yukarda yer alan köyü için yazdığı dörtlük ile ?Yemşen Dalı? adlı şiirimden başka hiçbirinin ne hatırında ne de kayıtlarında olduğunu ekler Güheri. (s.8)

                         YEŞİL KIZIM

                Yirmi yıllık ömrümü kollarında sakaldın,

                Sendin yalnızlığımda benimle Yeşil Kızım.

                Güldümse sen de güldün ağladımsa ağladın

                Senden ayrı kaldığım günden beri yalnızım.

                                                               ***

                O beyaz saçlarının her parçası bir güldü,

Şu gönlümün destanı gizliydi her telinde.                       

                Sana kefen sardığım ateş benden döküldü

                Sen ölmedin ki kızım, yaşıyorsun kalbimde (Kadirli-1959s.41)

O tarihten sonra, şiir dünyasına sırtını dönmemekle birlikte,  fazla şiir yazmadığını, lise ve üniversite yıllarında yazdığı şiirlerin sayısının 10´u geçmediğini belirten Güheri, ?Gerçi şiir dünyasına sırtımı dönmüş değildim. Daha çok okumakla yetiniyordum. Şiirli toplantılara, şiir okuma müsabakalarına katılmalarım da oluyordu. Ama şiir yazmak, daha doğrusu dudaklarımı hiç de terk etmemiş olan manzum tümceleri bir defterin sayfaları arasına hapsedip bir başka çılgınlığımın kurbanı etmek istemiyordum herhalde.? (s.10) diyerek vurgular.

YEMŞEN DALI

Bir hayal var içimde, o bir çiçek, o bir gül

Bir kelebek dolaşır gönlümün bahçesinde.

Takmış kanatlarına, belki yüzlerce gönül

Yüzlerce kalp çırpınır o her titremesinde.

                               ***

Taranmış o simsiyah saçlarının her teli

Dökülür ensesine mısır püskülü gibi.

Gönül ister ki onu koklamalı, öpmeli

Devşirilmiş bir buket yaban sümbülü gibi.

O güzel endamını beyazlar sarsın da bak

                               ***

Bir ilkbahar gününde ?Yemşen dalı?na benzer.

Onu:Ne kalem yazar, ne dil var anlatacak

Periler diyarında aşk masalına benzer. (Yemşen Dalı-1959-Kadirli/s.55)

            Şimdiye kadar gazete ve dergilerde çeşitli şiirleri yayınlanan, TRT Çukurova Radyosu´nun Haziran, Eylül aylarında (2000) düzenlediği yarışmalarda birincilik ödülleri alan Güheri; ?Şiirlerimi, birkaç serbest denemenin dışında hep hece vezinle yazdım. Bence hece vezinle yazılan bir şiirdeki ahenkli anlatımların müziksel titreşimleri çok daha güçlü. Buna rağmen serbest şiire karşı değilim. Şimdiye kadar birçok serbest şiiri zevkle okumuşumdur. Aslında ben şiirin her türlüsünü severim. Şiir beni duygulandırır. Şiir yazan birinin karşısında daima heyecanlanırım. Şiirlerimden de anlaşılacağı üzere belli bir konu üzerinde pek fazla yoğunlaşmış değilim. Ancak 1985 yılından sonra kara avcılığını ilgilendiren hususlara daha fazla eğilmiş durumdayım. ? der.

            ?Yanargün?, ?Garbi Yeli? ve ?Avcılara Selam Olsun? adlı üç bölümden oluşan Güheri´nin ?Yanargün?ünün, kitaba da ad olan ?Yanargün? adlı  şiirinde ?Akşam olur garbi diner/Marsık gibi bulut iner/ Geceleri kora döner/ Yanargünde yanargünde.?// ?Sivrisinek kurt kesilir/Dam üstleri yurt kesilir/Can başına dert kesilir/ Yanargünde yanargünde.?(s.13) Çukurova´nın sivrisinekli ve garbi yelli sarı sıcağından bahseden Güheri; ?Oynaşına güvenen ersiz kalır?(s.38) ve ?her tarakta bezim yok? (s.64)örneği, atasözü ve deyimsel etkili Güheri şiirinde alaf, garbi, marsak, lort, kavlar, köreken(s.18), farıdı, kürüdü (s.25)- ırgalanır, kürür (s.27) EŞKERE (S.38)çemkiriyor (S.40) gövel ördek,  efil efil(53) ve  rezil-rüsva etti (s.25) gibi yöresel ve otantik/folklorik etkili sözcükler görülürken; çevreci, yöresel özellikli dizeler yanında, pahalılık, zam, yasatanımazlık ve etik kaygılı taşlama türü eleştirelliğin de yer aldığı görülür. Az da olsa serbest ve beyit yanında 5´li dörtlüklerin yer aldığı kitapta 4+3, 4+4, 6+5, 7+7 ölçülerinde hece vezin şiirler yer alır.

                                               ***ŞİİR VE ÇUKUROVA***

*?GARBİ YELİ?

            Kitabın 2. Bölümü olan ?Garbiyeli?nde Adana´sıyla, Toroslar´ıyla, yayla ve sarı sıcağıyla şiirleşen bir Çukurova olgusunun ön plana çıktığı görülür. Özellikle şiiirn kendine özgü o albenisiyle görkemleşip, baharı kuşanan bir Çukurova´ya ise hiç mi hiç doyum olmaz. Ve anlaşılan o ki, Garbi yeli Çukurova´da eser?

            Erdi yine Çukurova bahara

                Eser ılgıt ılgıt yel sarhoş eder.

                Sarı çiçek gelir düşmüş yollara

                Kokar burcu burcu gül sarhoş eder.

                               ***

                Başı duman Toros dağları

                Vurur garbi eyli erir karları. 

                Nehirleri, dereleri, çayları 

                Akan boz bulanık sel sarhoş eder. (Şu Bizim Eller-Adana 2000-s.65)

Eee sonuçta işte böyle bir sılaya özlem duyulmaz mı, hele ki gurbetteysen? Güheri´de sılasına özlem duyar gurbetinde, Karacoğlan´dan şiir adına helalliğini alacakcasına anlata anlata bitiremez Çukurova´ya.

            Şu karşı ki dağları duman bürüdü,

                Acep yağan yağmur m´ola kar m´ola?

                Gurbet elde ömrüm geçti çürüdü,

                Sıla bir gün nasibimde var m´ola? (GönülKuşum-Adana 2001-s.69)

Torosların bir başka güzeli de var ki Karacoğlanın aklını başından alan o güzellerin torunu olsa gerek. Güheri´de ?Sürüklense de on beşinde toy gibi; ihtiyarlık illetine bulaşıp, dudakları bir şey dese de vay gibi, ?o hiç yerinde duramayan tay gibi? Toroslar´ın Yörük güzelinin ardından döker dizelere şiir işçiliğini:

            Toroslar´da bir kız çıktı karşıma

                Gündüz güneş gibi, gece ay gibi.

                Kahpe felek ne iş açtı başıma

                Kirpikleri kaşa değmiş yay gibi (Toy Gibi-Adana 1989-s.71)

Allı turnalara el eden Güheri, Çukurova´nın Toroslar´ın aknane, geven dikeni, gül, menekşe, papatya, püren, sarı zambak, sümbül gibi elvan çeşit çiçek ve bitki kokularını dizelerine taşır.

Yaz-bahar gelince Çukurova´ya

Torosların yaylaları yurt olur.

Aman vermez sarı sıcak ovaya.

Sivrisinek bir alıcı kurt olur. (Sarı Sıcak-Adana 2000-s.86)

            Torosların yaylalarını da adım adım dolaşır? Akçadağ, Akgedik, Aladağ, Alpu, Bürücek, Çamardı, Damlama, Demirkazık Kırı, Döşeme, Gülek Yaylası, Kabaktepe, Kamışlı,  Kandil Geçiti, Karanfil Dağı, Kandil Beli,  Kızılcık, Mazgaç, Nebi Gözü, Pozantı, Obruk, Tahtalı, Taşpınar, Tekir Tepesi, Toklubeli, Üçoluk, Vali Çeşmesi, Yeşilyayla, Yirce düzü, Kamalak, kar´ardıcın içine (s.83)

Der güheri:?İş bırakma yarına,

Sür atını Demirkazık Kırı´na

Halel gelmez namusuna, arına

Torosların insanları mert olur. (Sarı Sıcak-Adana-2000-s.86)

            Adana, Akkaya, Aladağ, Alata, Amik gölü, Aslantaş, Belen, Yarıkkaya, Çakırca, Dağılcak, Döşeme, Eğlence, Elmacık, Feke, Hatay, Horzum, Kıızldağ, Kadirli, Hökeçce, Kozan, Meydan yaylası, Obruk, Olucak gediği Bağdaş, Saimbeyli, Soğukoluk Beli, Tufanbeyli-Şar, Zorkun yaylası,  Seyhan-Ceyhan, Akdeniz, Mersiin, Tarsus, Namrun, Papaz bağı, Gözne, Fındıkpınarı, Aslanköy, Karsantı, Kızıldağ ve Armutoluğu gibi yerler başta olmak üzere ?Adım adım gezdiği? Çukurova´yı öve öve bitirtemeyen Güheri ?Şu Çukurova´ya Vuruldum Kaldım? der sonunda.Havası, suyu, yaylası, dağı, Torosları, Seyhan´ı, Ceyhan´ı boncuk gibi dizdiği sözcükleriyle TRT Çukurova Radyosu Sözün Rengi programı Şiir Yarışması´nda da 1. Olur.

 

Seyrettim Belen´den Hatay elini

Varıp gezdim Soğukoluk Beli´ni.

Gördüm kurutuılmuş Amik Gölü´nü

Oldum paramparça kırıldım kaldım.

   ***

Adana´nın toprağında, tozunda

Türkü oldum âşıklarınsazında

Zorkun yaylasının gece yazında

Yatağa-yorgana sarıolı kaldım. (Şu Çukurova´ya Vuruldum Kaldım-s.91-92)

                                                           ***ŞİİR VE AV***

*?AVCILARA SELAM OLSUN?

Bir ordu ki: Komutansız,

Yurdu bekler komutasız?.

Künyesiz, rütbesiz, adsız ,

Avcılara selam olsun. (Avcılara Selam Olsun-s.97)

            Sekiz yaşından beri kara avcılığı yapan, avcılık konusundaki birçok faaliyetleri olan ve uzun yıllar başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği yaptığı, şimdiki adı ?Adana Avcılık ve Atıcılık İhtisas Derneği? olan ?Av-Spor Derneği? kurucuları arasında yer alan (1973) İsmet Güher; 1986 yılından beri de av ve yaban hayatı korumacısı olarak ve Fahri Av Müfettişi olarak görev yapmakla birlikte; ?Av-Yaban Hayatı Vakfı? ve ?Merkez Av Komisyonu Üyeliklerini de kara avcısı olarak yürütmektedir.

Yüce komisyonun derebeyleri

Ağlanacak halinize gülmeyin.

Kural koyup olur-olmaz şeylere

Daha fazla üstümüze gelmeyin.

***

Şu yabanı biz yalayıp yutmadık,

Avlakları ona-buna satmadık. ,

Arpalıklar kurup keyif çatmadık,

Kendinizi çok akıllı bilmeyin. (Komisyon Kralı-s..127)

            ?Avcılığın şu haline/Lanet olsun, lanet olsun./Kaldı çar çakal eline/Lanet olsun, lanet olsun.(LanetOlsun-s.125) diye savurduğu dizelerle eleştiri getiren Güheri, hızını alamayıp, bu kez, Çukurova´ya komşu Konya ovasını da eklerken Akgöl, Cihanbeyli, Ereğli gölü, Gene, Gölören, Gölyazı, Hotamış, Ilgın, Karapınar, Koçhisar, Uzunkaş ve Yüksekyayla avlakalrında dolaştırır okuru. 

En güzel şarkıdır doğanın sesi,

Açılın kırlara, atın stresi.

Deyin, sorarlarsa:?Bu neyin nesi??

Bugün avcıların bayram günüdür.(Bayram Günüdür-S.102)

            ?Et için değildir ava hevesim? diyen Güheri (s.128) av konusunda korumacı tavır takınıp, doğacı ve çevreciliği duyarlılığı elden bırakmadığı gibi; kaleminin dolaştığı Akyatan, Kapıkum ve  Karataş gibi Çukurova´nın  avlak, evsin(98)lerinde turaç, sülün, keklik, mavru, karatavuk, incirkuşu, üvayik, boz kaz, tavşan, kirik, elmabaş, yeşilbaş, çulluk, keklik, bıldırcın, üveyik, çil, turaç, cıvı, kılkuyruk ve sakarmet gibi türlü av hayvanlarıyla av ve avcı literatürünü zenginleştirir.

Nerdesiniz  komisyonun beyler?

Herkes sizi yana yana arıyor.

?Elitüfekliler? sardı her yeri

Uçan-kaçan ne var ise vuruyor? (Komisyonun Beyleri-s.115)

            Avcı ve avlaklar konusunda birçok eleştire getiren Güheri ?Kimler yedi Kapıkum´da turacı/Kime gitti Akyatan´ın haracı/Kimler hediyeci, kimler paracı/Varıp hesabını vermek isterdik.? (İsterdik-s.113) dedikten sonra söyler son sözü:

Der Güheri:Sözün özü,

Doğa söyler en son sözü?

Ankara´nın şaşı gözü ,

Görene dek yazacağım.(Yazacağım-s..111)

                 *(Yanargün/İsmet Güher/kendi yayını/Temmuz 2006/148 sayfa)

Yıldız Celayir Aksoy
4.08.2019 09:42:13
Yanargün kitabını istiyorum nasıl temin ederim ödemeli gönderebilirmisiniz.

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00