Cumali KARATAŞ


Bir Gezginin Güncesi- İSTANBUL´DAN YALOVA´YA HAZİRAN GEZİSİ NOTLARI


/resimler/2018-6/8/1153469913901.jpgMESAM toplantısında Ozan Şah Turna ve Şiar´ın ardından; Adana müziği ve Adana İl Radyosu için önemli ve radyonun en başlardaki bir ismi olarak, TRT İstanbul Radyosu sanatçılarından da olup, ?Altın Saz? ödüllü Besteci Mustafa Canan´la görüşmek üzere Yalova´ya yönelirken; Yasssıada´ya komşu, hüzünlü bir Hayırsızada öyküsüyle karşılaşıyoruz.

*BİR MESAM PARANTEZİ

Yine İstanbul, yine MESAM?

Orhan Gencebay-Arif Sağ güçbirliğinden güçsüzlüğe, kırgınlıklara dönüşülse de, fotoğrafta olduğu gibi, biz onları her zaman dost olarak görmek istiyoruz.

Genel kurula dönecek olursak?

/resimler/2018-6/8/1154213820863.jpg

MESAM´ın iki yılda bir yapılan genel kurulu bu yıl 18 Mart´ta yapılması gerekirken, kayyum atanması nedeniyle iptal edilip, daha sonra da, geçici yönetim kurulu kararıyla 31 Mayıs tarihine ertelenmişti. Bu gün ise MESAM 9. Olağanüstü Genel Kurulu ile 15. Olağan Genel Kurulu Cevahir Otel´de gerçekleştirildi.

Aslında başlangıçta her şey güzeldi? Daha önce yönetim için farklı kulvarlarda yarışan Orhan Gencebay ile Arif Sağ anlaştıklarından dolayı güçlü bir biçimde yönetime gelmişlerdi. Böyle olunca da, müziği ve sanatçıları iyi günler bekliyor umudu doğmuştu. Yunanistan kadar telif hakkı alınamayan ülkemizde belki daha iyi koşullar sağlanabilecekti. Arif Sağ ile Orhan Gencebay merkezinde birleşen MESAM´lılar bundan oldukça umutlanmışlardı. Orhan Gencebey´ın da, henüz öğrenme şansımız olmayan projeleri vardı. Kültür Bakanlığı kanalıyla yapılan girişimlerle telif hakkı yasası gerçekleşecek, özellikle son yıllarda zor durumda olan,  müzik emekçilerimizin telif hakları evrensel bir düzeye çekilebilecek, daha iyi yaşam koşulları sağlanabilecekti.

Sonrası zaten Türkiye gündemine düştü? Güle oynaya gelinen MESAM yönetiminde yaşanan olumsuz gelişmeler gündeme gelmiş, kayyum atanmış ve yeniden genel kurula gelinmişti.

MESAM´a sanırım 1991 yılında girdim. Tanınmış Bestekâr-Müzikolog Turhan Taşan ustanın bir Adana ziyaretindeki görüşmemiz sonucu olsa gerek, MESAM´a ilgi duymuş, telif haklarının Türkiye´de de örgütlü bir sisteme kavuşması için çorbada tuzu bulunanlar arasında olmak istemiştim. TRT´de 20-25 kadar eser sahibi olmanın kişisel olarak bir şey getireceğini düşünmüyordum. Ancak popüler olan, dile düşen eser sahibi olmanın telif hakları yönünden getiri sağlayabileceğini düşünüyordum. Yan kurullar için ufak tefek adaylık konusu olsa da, belki de fena sayılmayacak bir 65 oya ulaşılsa da, bunun gerçekleşmesinin de zor olduğunu biliyordum. MESAM´dan kişisel bir beklentim yoktu yani? İki yılda bir sanat dostlarıyla bir arada bulunup görüşmekti bizimkisi. MESAM konusunda ise kurumsallık önemliydi. İnsanlar gelip geçer, seçilir, seçilmez ama Nevzat Sümer´lerden, Yıldırım Gürses´lerden bu yana birçok sanatçının emek verdiği hizmette bulunduğu MESAM´ı bu günlere getirmek kolay olmamıştı. O nedenle kurumsal bir zarara yer vermemek gerekirdi.

Şimdi o gün de aynı şeyi düşündüm, bugün de düşünüyorum? Şu örgütlülük, kurumsallık meselesi? O günlerde, bazı bestekâr ve güfte yazarlarıyla yaptığım, G.Ekspres´te yayımlanan röportaj dizimde, 2002 yılında kaybettiğimiz,

/resimler/2018-6/8/1156212920798.jpg

Napoli mağazasının da sahibi olan, ?Uykuda mısın Sevgili Yârim?? ve ?Feryat? gibi besteleri, aralarında Zeki Müren´in de olduğu 33 kişi tarafından plaklara alınan rahmetli Kazım Sanrı gibi önemli bestecilere, değil telif hakkı vermek,  Unkapanı´nda bir bardak çay dahi ikram etme insanlığında bulunmayan yapımcılar karşısında tek yol örgütlenmekti, müziğin evrensel ilişkisine dahil olabilmekti. Aradan geçen 27 yıl zarfında bunlar yavaş yavaş ülkemizde gerçekleşmeye hatta edebiyat, bilim gibi alanlarda da oluşumlarını tamamlamaya başladılar. Fakat gelin görün ki, müzikle telif hakları arasındaki paradoks ivme nedeniyle telif hakları konusundaki gelişmeler yaşandıkça, bu kez müzik gündemden düşmeye, yön değişmeye de başladı. Yani eskiden plak, kaset, çay bahçesi ve gazino benzeri yerlerde sahnesini bulan ve milyonları aşan satışa ulaşan müzik iki binli yıllarda satış ve ilgi yönünden gerilemeye başladıkça, telif hakları güç kazanmaya, meslek birlikleri çoğalmaya başladı. Bu durumda en çok, bir sosyal güvencesi dahi olmayan, eve ekmek götürmek zorunda olan gariban sanatçılarımızı oldukça zorlamaya başladılar. İşte bu nedenle ki; başta Orhan Gencebay, Arif Sağ gibi müzik temsilcilerinin güç birliğine ihtiyaç duyuldu.

Böyle bir güçle gelen yönetimde, Orhan Gencebay´ın suçlamalar sonrasında MESAM´dan ayrılmasıyla gündeme gelen genel kurulun 31 Mayıs´ta geçici yönetim tarafından yapılan açıklamalarda kriterlere uymayan üyelerin kaydının yapıldığı belirtilerek bazı ihraçlar oldu. Son olarak da genel kurula bir gün kala Arif Sağ MESAM´dan ihraç edildi. Özellikle bu bir gün kala meselesinin üyelere yansıması olumsuz anlamda oldu. Sonuçta, Orhan Gencebay´ın katılmadığı, bir bölüm MESAM´lının genel kurulu terk ettiği ortamda yapılan genel kurulda Arif Sağ ve ekibi ile MESAM´dan ihraç edilenlerin geri alınırken; genel kurul sonuçlarına göre de, yönetim kuruluna Abdullah Cahit Berkay, Arif Sağ, Ali Haydar Timisi, Elif Nun İçelli, Metin Karataş, AliRıza Binboğa, Celal Ulusu, AliYavuz, Ali Rıza Erdoğan, Ahmet Can Akyol, Faruk Demir; haysiyet kuruluna Hüseyin Aslan, İbrahim Dizlek, Aynur Haşhaş, KadirTapucu, İsmail Hazar;  denetleme kuruluna AliEkber Eren, Adem Aslandoğan, Ali Çağan, Mehmet Özcan, Engin Aydın ve  teknik bilim kuruluna ise Erdal Erzincan, Atilla Meriç, Kadir Şeker, Zafer Gündoğdu ile Kenan Çallı seçildiler.

*OZAN ŞAH TURNA-OZAN ŞİAR

MESAM bağlantılı değinmek istediğimiz diğer bir konu  Ozan Şah Turna´dır  (1950, Sivas Gürün).Eşi Şiar beyle birlikte üçlü görüşmemiz oluyor. MESAM GenelKurulu´nda söz alıp, dileklerini dile getiren Ozan Şah Turna ile görüşüyoruz. 10 yaşında iken gözünün tedavisini değil de babasından saz isteyen Ozan Şah Turna 15 yaşında iken çıkardığı plakla tanınıyor. 700 kadar eserinin olduğu bilinen Ozan Şah Durna´nın çıkardığı kaset ve albümler de  bulunmaktadır. Hayatı yurt içinden ve yurt dışından tez hâline getirilen Ozan Şah Turna´nın 50´yi aşkın plak ve uzunçalar ile 30 kaset, 6 CD ve 5 longpley yapmış, ?Şakıyan Turna? ve ?Güneşi Kucaklayanlar? adlı  şiir, öykü kitapları bulunmakla birlikte birçok ödüller de almış. Ozan Şah Turna´nın yaşamı, hemşerisi Hasan Hüseyin Korkmazgil´in ??memleketin Gürün/Sürün Allah´ım sürün? dizeli şiirinden hiç de geri kalmamış? Yıllarca hapis yatan, Türk vatandaşlığından çıkarılıp, alınan  bir 68 kuşağı ozanı olan Şah Turna anımsanacağı üzere Kenan Evren´e bir liralık dava açmıştı. İnsancıl ve toplumsal konulardaki duyarlılığıyla tanınan Ozan Şah Turna, çocuk vizesini protesto etmek için Berlin´deki Bellevue Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde açlık grevi de yapmıştı. Berlin´de kendi adına açılan bir kültür merkezi de bulunan Ozan Şah Turna´nın kendisi gibi ozan olan eşi Ozan Şiar Can´ın ise ?İnadına Sevdamız?, ?Şafakta Şirin Gül? adlı kitapları bulunmakta.

İNSANI BAŞA TAÇ YAPTIM

 (TACI-TAHTI YIKTIM CANLAR! )

 Ne eğildim, ne de saptım.

Acılardan ilaç yaptım.

İnsanı; başa taç yaptım.

Tacı-tahtı yıktım CANLAR!

Özümü çektim darlara.

Güneşim vurur karlara.

Uyuyan bakan körlere,

Acı acı baktım CANLAR!

İnsanlık için yürüdüm.

Bedenim korla bürüdüm.

Mum oldum yandım, eridim.

Meşaleler yaktım CANLAR!

Şah Turna, yar yarasından.

Güneş doğar arasından.

Nesimi´nin derisinden,

Boynuma ip taktım CANLAR!

Söz ve müzik: Ozan Şahturna

Düzenleme : Şiar Can

  *YALOVA VE MUSTAFA CANAN    

  Genel Kurul sonrası dörtte uyuyup altıda uyandığımda Cevahir´den ayrılıyorum. Yalova´ya gidebilmek için Yenikapı´dan feribotu ya da deniz otobüsüne bir an önce yetişmem lazım ki, kısıtlı zamanı ucu ucuna ekleyebilmeliyim. ?Otelin karşısından geçiyor?? diyorlar tarif ederken. Öyle olmadığını görüyorum. ?Şurası?? diye gösterilen yerlerde epey yürüdükten sonra metroya bir bat çık yapıyoruz diğer metroya bir süre yürüdükten sonra gidebilmek için. Tabii bir de Yenikapı´yı Yeniköy´le karıştırmamız var, yürümemize sebep. Neyse, metrodan Yenikapı´ya gittiğimizde ?Feribot şimdi gitti?? sözüyle karşılaşıyoruz iki saat kadar beklememize yol açıyor bu.  Daha sonra da, fotoğraf da alabileceğim, feribotun terası diyebileceğim yerin sağ köşesine oturuyorum. 

Yalova dedim, Mustafa Canan dedim? ?Yarım kalmış işin mi var?..? diyene yok diyemem? Mustafa Canan´la, bir kitaba yok demeyen nehir bir söyleşi gerçekleştiriyoruz. Bugün ki bu görüşme bu nedenle gerçekleşiyor.

/resimler/2018-6/8/1155216594325.jpg

Mustafa Canan TRT´ye bağlı olarak Adana İl Radyosu kurulduğunda en başlarda olan bir ses sanatçısı, besteci. Birkaç yıl kaldıktan sonra ise İstanbul Radyosu´na ses sanatçısı olarak girerek, çalışmalarını orda sürdürmüş. Yani kısacası; Mustafa Canan demek Adana Radyosu ve dolayısıyla da Adana müzik tarihi için önemli bir isim. Diğer önemli sanatçılarımızla, bestecilerimizle örtüştüğünde ortaya güçlü, farklı, eşsiz bir ekip çıkmakta. Bunun çatısı da, başlarda ?Çukurova´dan Sesler.? 

Diyarbakırlı olan sanatçı, Ş.Urfa´da da yaşamış. Oralardan taşıdığı halk müziği birikimini Çukurova´da özlü bir yapıya kavuşturmuş. türkü, uzun hava, hoyrat gibi örnekler vermiş.

/resimler/2018-6/8/1204312691127.jpg

Askerlik sonrası 1961 yılında Adana Radyosu açıldığında oraya girmiş. Yüz kadar öğrenci yetiştiren Mustafa Canan, ?Çukurova´dan Sesler? gurubunu kurduklarını belirtiyor. Adana´da Halk Ozanları Cemiyeti´ni kuran, orda da, aralarında Müslüm Gürses´in de olduğu 25 kadar öğrenci yetiştirmiş.  Adana Radyosu´ndan ayrıldıktan sonra TRT İstanbul Radyosu´nun sınavlarını kazanarak  1976´ya kadar yaklaşık 10 yıl da orda ses sanatçılığını sürdüren Mustafa Canan Akşam gazetesinin 1975 yılında  Türkiye çapında düzenlediği ses yarışmasında beş yüz kişi arasından 1. olarak  sembolik bir altın saz armağanı kazanmış.  O tarihten sonra yurt içi ve yurt dışında birçok yerde sahne alıp, İstanbul Erenköy´de açtığı dershanesinde öğrenci yetiştirmeyi sürdürmüş. Ud, cümbüş, tambur, bağlama, piyano ve kaval çalan  Mustafa Canan halen beste yapıyor, şiir yazıyor, yağlıboya tablolar yapıyor.. MESAM´da 100´ün üzerinde eseri bulunan halk müziği sanatçısı Mustafa Canan´ın ?Arayu Arayu Görsem Yüzünü?, ?Aşkın Ne Derin?, ?Bir Kız Gördüm Bedende?, ?Kale Kaleden Yüce?, ?Nere Gidim? gibi eserlerinin yanı sıra önce kendisinin, sonra İbrahim Tatlıses´in okuduğu ?Âşık mısın Arkadaş? ile Kemal Sunal´ın oynadığı ?Salako? adlı filminde filminde yer verilen ?Eminem? adlı türküsü tanınmış eserleri arasında.  

Yalova´ya bir saat kadar bir zaman var?

Derken, adaları aşıp kıyıya ulaşıyoruz. Yalova, Çınarcık sahilleri karşımıza diziliyor.

Yalova´ya indiğimizde, ilk iş olarak dönüşü netleştirmeye çalışıyorum. Bayram ağzı olduğundan otobüslerde yer bulmak olası değil. Terminalde görüştüğümüz birkaç yazıhaneden sonuç alamıyorum. Ertesi güne kalmak da istemiyorum. Derken işimiz işe yarıyor. Mustafa Canan´a da bir hemşeri buluyorum. Bir saat mesafedeki Kocaeli üzerinden Adana´ya dönüşü kesinleştirdikten sonra, Mustafa beyin Çınarcık doğasının kucağındaki tepelerden birindeki evinde onunla  3-5 saat görüşmemiz oluyor. O sırada, Mustafa Cana´ın öğrencisi Semra Erdoğan da yanımızda bulunuyor.  

*HAYIRSIZ ADA   

Döndük başa? Yalova iskelesindeyiz?

Rotamız hayırsız olan bir ada?

Hayırsızada da gerçekten hayırsız bir ada?

Yalova iskelesinden  ayrılırken güzel bir gün ve çarşaf gibi bir deniz vardı? Bir süredir beri gözüken kargaların yerini, martılar balıkçıllar almış. Özellikle feribotu çapraz yönde önden kesen küçük guruplar hâlinde suya yakın mesafede uçan karabataklar dikkati çekiyorlardı. 

 Feribotun solunda dizilen Adalar? Heybeliada, Büyükada ve Kınalıada. Bunların da en büyüğü de, Prens Adaları olarak da bilinen, adından belli. Büyükada, 5.4 kilometrekare ve yaz aylarında 7.320 olan nüfusunun 50 bine çıktığı bir ada olarak adaların en büyüğü? Heybeliada  2,35 kilometrekarelik ikinci en büyük ada; 5.500 olan nüfusu ise yazın 30 bin kadar oluyor. 1,5 kilometrelik yüzölçümü ile 3. durumda olan olan Burgazada´nın 1.500 kadar olan nüfusu da yaz aylarında 15 bine çıkıyor. 1,36 kilometrekare alanla dört adanın en küçüğü olan Kınalıada´nın ise 300 kişilik nüfusu yaz aylarında 15 bine çıkıyormuş. Ada takım adalarına Sefaadası, Sivriada, Kaşıkadası ve Tavşanadası da eklendiğinde adalar konusu bütünlüğe kavuşuyor.

Feribotun sağında kalan iki ada ise Yassıada ve Hayırsızada. Yassıada´nın Türk siyasi yaşamında yerini bilmeyen yok. Onun hemen iki kilometre kadar kuzeybatısında yer alan Hayırsızada´nın ismi geçmeyince, Sivriada´nın Hayırsızada olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Yaptığım araştırmada da yanılmadığımı anladım. Onu sizlerle paylaşmak isterim?

Sivriada isminin Hayırsızada olarak da geçtiği doğru. Hatta benim görüştüğüm bir arkadaşla olan konuşmamda olduğu gibi, Hayırsızada olarak geçmekte. Bunun da tarihi kökeni 100 yıl kadar ötesine dayanan vahşet mi vahşet köpek öykülerinde gizli?

Hayırsızada olayı, 7 Haziran 1910 tarihinde İstanbul´daki köpeklerin Sivriada´da toplanmasıyla başlayan korkunç bir köpek katliamı?

Akıllara durgunluk veren bu 80 bin köpeğin sürgün edilircesine başlayan ama sonuç olarak da gerçekleştiği görülen bu sürgün vahşetine halkın da kayıtsız kalmadığı görülmekte. Hatta belki de, halkın insancıl yönünden, bir hayvan hareketi duyarlığından doğan ilk halk harekâtının olduğu da belki söylenebilir?

3 Haziran 1910 yılında İstanbul´da başlayan ve halkın büyük bir tepkisine yol açan köpek toplama eylemi sonucunda Sivriada´ya gönderilen 80 bin kadar köpek Avrupa´nın parfüm/kimya sanayinde kullanılmak içindir? Çünkü??Avrupa´da parfüm/kimya sanayi için katliamlar çoktan başlamış, sokaklarda artık tek köpek kalmamıştır??

Fransa´nın, İstanbul´un sokak köpeklerini toplayıp bize satın.? yolunda getirilen bir öneri sonucunda Fransa ile bir köpek satım anlaşması imzalanır. Fakat köpekleri kendi sokaklarının bir sakini gibi gören İstanbul halkı köpeklerini vermek istemez, direnir. Halktan umduğunu bulamayan dönemin yönetimi bu işleri paraya gereksinimi olanlarla, serserilere yaptırır:?Toplama sürerken halk isyan etti, gemiyle Fransa´ya gönderilmek üzere Tophane´de bekletilen binlerce köpeği bir baskın yaparak kurtardı.? İstanbulluların hayvanlar için besledikleri duyguları eyleme dönüştüren böyle bir duyarlılık karşısında yönetim, anlaşmayı iptal etmek gibi bir akılcılık yerine, daha kapsamlı ve organize olan bir süreç başlatır? Tophane´de bekletilen köpeklerin başına asker dikilir. Fransa´dan beklenen o yükleme talimatı ise bir türlü gelmez, köpeklerin bakımı ve bekletilmesi sorun olur. Yönetim tarafından köpeklerin fiyatı indirilir, hatta bedava verilmesine bile razı olunsa da Fransızlardan çıt çıkmaz.  Süreç uzayınca da, İstanbul´dan uzak bir yerin seçilmesi sonucunda 80 bin kadar köpek Sivriada´ya gönderilir. Burda da köpeklere bir süre bakılır. Daha sonra Fransa´nın anlaşmayı feshettiğini açıklamasıyla köpeklerin bakımından vazgeçilerek, kendi hallerine terk edilir. Sivriada´ya bir süre yiyecek taşıyan halkın bunu sürdürmesi zamanla imkânsız hâle gelir ki, bu da kış koşulları, ulaşımın olanaksızları olsa gerek. Bu durum karşısında köpekler açlık ve susuzluktan can verirler. Anadolu sahillerinden acı çığlıkları duyulur. Bunun yüzünden, çoğu insan sahildeki evlerini kapatırken, böyle bir köpek katliamının büyük bir lanete yol açacağını da düşünmeye başlar. 1912 yılında yörede yaşanan deprem de buna bağlanır. Halk arasında Sivriada´nın adı Hayırsızada olarak geçmeye başlar.

Tabii bu Hayırsızada konusunda başka kaynaklardaki farklı bilgiler görmek de olası?

İkinci büyük köpek toplatılıp Hayırsız Ada´ya bırakılma olayı Abdulaziz döneminde 1865´lerde gerçekleşiyor. Onda da İstanbul´da yaşanan büyük bir yangın sonrasında halkın köpeklerin toplatılması yüzünden bu olayın gerçekleştiğini, köpekler olsaydı haber vereceklerini söylemesi gibi genel bir tepki üzerine, adada toplatılan köpeklerin geri getirildiği görülüyor. Dahası, Şinasi´nin, Avrupalı görünüm nedeniyle köpeklere karşı çıktığı yer almaktadır.  II. Mahmut´un, bir İngiliz vatandaşını öldürdükleri için verilen bir iltümatum sonucunda planlanıp, halktan gelen tepkilerin yanı sıra adaya giden teknelerin karaya oturması üzerine inanç yönünden yapılan bir yanlış olarak değerlendirip,  vazgeçtiği yolunda bilgiler de var. Ayrıca, Kanuni Sultan Süleyman döneminde de İstanbul´da bin kadar köpeğe kıyıldığı; I.Ahmed döneminde İstanbul´da toplanan köpeklerin Üsküdar´a sürgün edildikleri belirtmekte.

Topu İttihat ve Terakki´nin üstüne atıp, ?1914-1918 yılları arasında Osmanlı´yı Almanya´nın güdümünde 1. Dünya Savaşı´na sürükleyerek üç milyon insanın ölümünden sorumlu tuttuğu yolundaki suçlamalar da bu konudaki olumsuz vurgulamalar arasında yer almakta. Tabii bu suçlama, vurgulanan o tarih dilimine ve yakın bir felaket olarak,   Sarıkamış´ı da ister istemez akıllara taşımıyor değil.

Bu ara, 63. Cannes Film Festivali´nde En İyi Kısa Animasyon Filmi olarak seçilerek Altın Palmiye ödülü kazanan ?Hayırsızada?nın da filme konu alan katliamı ele aldığından da söz edilmekte.

İstanbul´daki köpeklerin en rahat dönemlerinin II. Abdülhamit döneminde gerçekleşiyor. Köpeklerle uğraşmak yerine kuduzla uğraşılıyor? Fransa´daki Pastör Enstitüsü´ne 10 bin altın bağışlanarak, dünyadaki üçüncü kuduz enstitüsünün İstanbul´a kurulması sağlanıyor.  Mavroyani Paşa ise ?Sokak Köpekleri? adlı bir kitap yazıyor.

Talat Paşa´nın Dahiliye Nazırı olduğu sonraki dönemde ise, sonucu, Hayırsız ada´ya dayanan köpek katliamı görülüyor? Özel dev kerpetenlerle yakalanan köpekler Tophane üzerinden Hayırsızada´ya gönderiliyor.   O yıllarda, İstanbul´a gelen Sem isimli bir Fransız çizer, Hayırsız Ada´ya gidip köpekleri gördükten sonra çizdikleriyle birlikte yazdığı ?Köpekler Adası? başlıklı yazısı Fransa´da Le Journal adlı dergide yayınlanıyor. Servet-i Fünun´da ise ?Karabatak? mahlaslı bir yazarın kaleminden ve fotoğraflarından bu trajik olay Türk basınında da yer alıyor. Sonraki yıllardan günümüze kadar belediyelerin yaptıkları köpek öldürmeleri de ortada.

Kaynakca:

*.?(https:onedio.com/?/gozyaslariniza-hakim-olamayacağınız-gercek-bir-surgun-)

*www.sivilsayfalar.org/.../106nci-yilinda-hayirsiz-adada-olüme-terkedilen-80-binkopek)

*(Hakan Sonuk-Sadibey.com)

 

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00