Cumali KARATAŞ


ALİM VE ÇOCUK KAÇIRANLAR


Ali arsız, huysuz bir çocuk değildi. Sevimli, neşeli, aksine akıllıydı. Afacan mı afacandı ama... Çok hareketli bir çocuktu? Bir o yandan bir bu yana koşar dururdu. Arkadaşlarıyla sürekli oynar, koşar; bir an yerinde duramazdı.  Bu yönüyle Ali´nin yaramaz olduğu söylenebilirdi.

Ali kendisini tanıyanlarla güzel bir ilişki içerisindeydi. Onu sevmeden geçen yoktu. Kim görse, hemen onunla ilgilenir, daha sonra da yanağına bir öpücük kondururdu. Herkesin sevgisini kazanan bir yumurcaktı doğrusu Ali. Bunu nasıl başardığına da, onu görüp, tanıdıktan sonra şaşmamak lazımdı.

Mahallenin en sempatik ve güzel çocuklarından biriydi o. Ama? Her türlü yaramazlığına karşın yine de çok sevilen bir çocuktu. Arada, o yaramazlığından kaynaklanan bazı hatalar yapsa da fazla kızan olmuyordu sonuçta Aliye. . Kızan olsa da, onun şirin halini gördükten sonra hemen affediyorlardı.

İşte böyle bir yaramaz çocuktu Ali?

Bazen arkadaşlarının oyuncağını kırardı. Ondan sonra da, arkadaşlarıyla bir güzel tartışırdı. Hatta bu tartışma bazen kavgaya dönerdi. O zaman da çocuklar hemen Ali´nin annesine haber ederlerdi.

Ali, son zamanlarda arkadaşlarına karşı kırıcı olmaya başlamıştı. Annesi, onun arkadaşlarıyla böyle kavga etmesinin nedenini çözmeye çalışıyordu. Bir türlü de anlam veremiyordu.

Bir defasında, elindeki makasla oyun arkadaşı Funda´nın saçlarını kesmeye kalkmıştı. Bu yüzden de tartışmışlardı. Funda da ağlaya ağlaya Ali´nin annesine gidip yaşlı gözlerle onu şikâyet ederken:

-Fatma Teyze Ali saçlarımı kesiyor demişti ağlayarak.

Ali´nin annesi hışımla kalkıp gitmişti yanına. Nerden buldun bunu diye kızarak, makası önce Ali´nin elinden almış, sonra da kolundan tutarak eve getirmişti. Sonra da, kimseye bir şey yapmaması için ona epeyi nasihat etmişti.

         Bu kez farklı bir şey yapmıştı yaramaz Ali?

Geçenlerde de annesini ziyaret eden kadının terliklerini saklamıştı?

Misafir gideceği zaman, annesi döne döne dakikalarca terlikleri aramıştı. Hatta hiç ihtimal vermemesine rağmen Ali´ye de sormuştu:

-Ali, oğlum Ayşe teyzenin terliklerini gördün mü?

-Yok demişti Ali, görmedim.

Ayşe teyze terliklerini aramaya devam etmişti. Misafir kadının terliklerini bulmak için bakmadık yer bırakmamışlardı. Her tarafı alt üst etmelerine rağmen terlikleri bulamamışlardı. En sonunda, nasıl olduysa terlikleri odunlukta bulunmuştu. Buna bir anlam verememişlerdi.

Aradan birkaç gün geçtikten sonra komşu çocuğu Ahmet, Ali´nin terlikleri sakladığını gördüğünü söyleyince annesi Ali´ye çok kızdı. Sonra da Ali´yi karşısına alıp yaptığı şakanın hiç de hoş olmadığını ve söylediği yalanı hatırlattı. Böyle bir şakanın özellikle büyüklere yapılmasının saygısızlık olduğunu söyledi?

Annesi,  Ali´ye artık okula gitmeye başladığını, böyle yanlış şeyler yapmamasını öğütledi. Bir daha yaparsa eğer kendisini cezalandıracağını da söylemeyi ihmal etmedi. Sonra, okula gittiğinde böyle bir şey yaparsa eğer öğretmeninin ve arkadaşlarının kendisini sevmeyeceğini söylemişti. Ali´nin annesi kızarak, son olsun bu artık Ali demişti.

Annesinin üzülerek böyle kızdığını gören Ali arık daha akılı, uslu bir çocuk olmaya karar verdi. Hem böyle yaramazlıklar yapmaya devam ederse, okulda öğretmeni ve arkadaşlarının kendisini hiç sevmeyeceklerini de biliyordu. Bu yüzden kendisini cezalandırabilirlerdi. Belki de artık okula bile hiç kabul etmezlerdi. O zaman mutlaka daha akıllı bir çocuk olmalıydı.

Bir süre sonra, Ali´nin o verdiği sözün etkisi olmuş görünüyordu. Ali daha farklıydı artık. Daha akıllı, daha uslu bir çocuk olmuştu. Arkadaşlarıyla o tartışmaları, kavgaları,  yaramazlıkları yoktu. Afacan Ali okulda ve evde daha sakin ve akıllı bir çocuk olmuştu artık.

Herhalde okuldaki sevgi dolu, güzel ortamın da Ali´deki olumlu gelişme üzerinde etkisi olmalıydı? Okuldaki sıcak ve sevgi dolu havanın diğer çocuklar gibi Ali´de de yansıması olumlu yöndeydi. Daha mutlu ve kendiyle barışık bir çocuk olmuştu Ali

Ayrıca?

Okula gitmenin getirdiği bir sorumluluk havası da vardı kuşkusuz. Verilen ödevlerin, görevlerin yerine getirilmesi gerektiği de biliniyordu artık. Çocuklar gibi Ali de bir sorumluk bilinci kazanmıştı.

Okullu olmak, öğretmeni olmak çocuklar için bambaşka bir şeydi?

Ne zaman okul lafı geçse Ali´nin havasından geçilmez oluyordu üstelik. Okula gidiyorum diyor başka bir şey demiyordu. Okumayı çok seven Ali, öğrenci olduğu için çok seviniyordu. Ali, okula ve okumaya susayan tam bir okuma heveslisi bir çocuktu artık.

Okula başlayalı birkaç ay olmuştu. Ne kadar da çabuk geçiyordu zaman. Okula kayıt olduğu daha dün gibiydi. Okula kayıt olduğu, okul ihtiyaçlarını aldıkları bayram günü gibi olan gün hiç gözünün önünden gitmiyordu?

         Kırtasiye dükkânından sonra giyecek şeyler satan bir yere gitmişlerdi babasıyla Ali. Kışlık bir pantolonla ceket almışlardı. Böylece okul alışverişi tamamlanmıştı o gün.

         Sonra o okula gitme günü gelip çattığında?

         Ali´nin eviyle okulu arasındaki mesafe çok yakın sayılmazdı. Yaya olarak gidip geliyordu her gün.  Bu nedenle,  ilk günlerde birkaç kez annesi okula götürmüştü. O okuldayken, annesi de okula yakın olan akrabalarına da uğramıştı.  Okulun dağılma saatine yakın ise okulun önüne gelerek Ali´yi beklemişti.

Ali, okulun karşı köşesinde bekleyen annesinin kendisine el ederek seslendiğini gördü. Arkadaşlarından ayrılarak annesine doğru koşmaya başladı. Yanına geldiğinde annesi sarılarak kucakladı Ali´yi. Annesiyle birlikte el ele vererek eve geldiler.

Kendi gibi olan çok çocuk vardı. Annesi, babası ya da ağabeyleri okula kadar getirip götürüyorlardı. Tabi bu oldukça zor ve zaman gerektiren bir işti. Sürekli olarak çocuklar okula getirilip götürülmesi de mümkün değildi. Günün birinde, çocuklar yalnız başına okula gidip geleceklerdi. Sonuçta öyle de oldu. Ama yine de diğer çocuklardan şanslı sayılırdı Ali? Bazı günler, okula yaya gitmekten kurtuluyordu?

         Ali´nin babasının çalıştırdığı bir fayton arabası vardı. Babası bazı sabahlar onu faytona bindirerek okula bırakıyordu. Hatta yolda rastladığı sınıf arkadaşlarını da faytona alıyordu. Bazen de, okul dönüşü babası geliyordu. O zaman da, gidecekleri yöndeki arkadaşlarını fayton arabasına çağırıyordu Ali. Onlarla birlikte güle oynaya gidiyorlardı.   

         Tıpkı filmlerdeki gibi bir fayton arabasıydı bu?

         Pırıl pırıl renkleri vardı. Dışı siyah ve parlak deridendi. Tekerlekleri ve içi ise göz alıcı bir kırmızı renkteydi. Faytonun fenerleri sarı bir madenle kaplıydı. Babası zaman zaman bu fenerleri yağlayarak daha parlatıyordu. İşe çıktığı geceler ise fenerleri yakardı.

         Atların siyah deriden yapılan eğerleriyle başlıklarının üzerinde yine parlayan sarı maden parçaları vardı. Faytonun dizginleri ise sağlam siyah deridendi. Uzun ve hassas nar çubuğundan yapılan bir kırbacı da vardı. Her sallandığında eğilip bükülüyordu ama kırılmıyordu.

         Okulun ilk günleri tüm öğrenciler için ilginç ve hevesli bir biçimde geçmişti.

Okullar açıldıktan bir süre sonra babası Ali´yi karşısına aldı:

         -Gel Ali´m seninle biraz konuşalım dediğinde,

          -Peki babacığım konuşalım dedi Ali.

         -Bal Ali´m dedi babası, büyüdün, okula gidiyorsun, senin de bazı şeyleri artık bilmen gerekir.

         Babası Ali´ye çocukları bekleyen tehlikelerden söz etmek istiyordu. Onu sıkmadan, kaygılandırmadan, korkutmadan yavaş yavaş anlatmak istiyordu üstelik.

-Bak Ali´m arkadaşlarınla iyi geçin, öğretmenini sev?

-Seviyorum babacığım, arkadaşlarımla anlaşıyoruz.

-Güzel?

-Okula gitmek istemeyen, okuldan kaçan kötü arkadaşlarına kanma.

Kimsenin elinden bir şey alıp yememesi,  kimseye inanmaması konusunda da babası Ali´ye sıkı sıkı tembih etti.

Konuşmalarının sonunda:

-Bak Ali´m dedi, Oğlum? Çocukları kandırıp, kaçırmak isteyen kötü niyetli insanlar da var. Bu kötü insanlar bir gün seni de kandırmak isteyebilirler? Bunun için, sakın bu kötü insanlara kanma, inanma tamam mı oğlum?

-Peki babacığım dedi Ali.

-Bak oğlum bir gün biri sana gelip eğer şayet derse ki ben senin babanın arkadaşıyım, baban hasta, kaza geçirdi, baban seni çağırıyor, seni babana götüreceğiz derlerse onlara sakın inanma oğlum tamam mı? Bu kötü niyetli insanlar çocukları kaçırıyorlar. Çocukların başına her türlü felaketi getiriyorlar oğlum tamam mı?

Ali´nin babası anlatmayı sürdürüyordu:

-Çocukları kandırıp kaçırıyorlar bu kötü insanlar. Bir gün, bu kötü insanlarla karşılaştığında ne söylerlerse söylesinler inanma ve hemen ordan hızla uzaklaş tamam mı oğlum dedi. .

Ali babasının sözlerini dinledikten sonra;

-Tamam babacığım dedi, sen hiç merak etme, n´olursa olsun ben hiç kimseye inanmam, hiç kimseyle gitmem dedi.

Babası Ali´nin yanaklarından öptü:

-Aferin oğlum, dikkatli ol; arkadaşlarına da söyle bu kötü niyetli insanları. Onlar da bu insanlara karşı dikkatli olsunlar dedi.

Ali´nin babasını sanki Allah söyletmişti..

Birkaç hafta sonra bir gün Ali eve koşarak geldi. Beti benzi kaçmıştı Ali´nin. O gün okuldan eve gelirken yolda yaşadığı kötü bir olayı heyecanla annesine anlatıyordu.

Sokaklarının başında duran bir otomobilin içindeki adamlardan biri kendisine seslenerek:

-Gel seni baban çağırıyor, biz babanın arkadaşıyız, seni babana götüreceğiz dediğinde, Ali´nin aklına hemen babasının uyardığı kötü niyetli adamlar gelmişti. Bir an durmaksızın dönüp eve doğru koşmaya başladı. Arkasına bile bakmadan hızla koşuyordu.

Çok kaygılanan Ali´nin annesi:

-Vayy evlâdım, yavvrummm? diyerek oğluna sarılıp; biryandan da dizine vurarak beddualar ediyordu.  Böyle bir olayın gerçekleşmesini düşünmek bile istemiyordu. Oğlu felaketin eşiğinden dönmüştü. İyi ki de babası onu daha önce uyarmıştı.

Ali´nin annesinin sesini duyan komşular geldiğinde,  olayın nasıl olduğunu hâlâ derin merakla soruyordu:

         -Ne dediler oğlum, ne dediler?..

         -Köşenin başında durup, bindikleri otomobile beni çağırdılar. Babanın arkadaşıyız dediler anne, beni okuldan almaları için babam göndermiş güya.

         Annesi korkudan elini ağzına götürdü:

         -Allah cezalarını versin, kimmiş bunlar?..  Sen ne yaptın?

         -Ben babamın dediğini yaptım anneciğim. Onları dinlemeden hemen kaçtım.

         -Çok iyi etmişsin oğlum dedi Ali´nin annesi çok iyi etmişsin.

         Akşam babası geldiğinde ona da anlattı olayı. Babası da hem şaşırıp, hem korktu. Daha dikkatli olmaları gerektiğini söyledi babası. Ertesi gün de, Ali ile babası, polis karakoluna giderek durumu anlattılar. Karakoldaki görevli polisler onlara yer göstererek şikâyetlerini dinlediler.

Ali´nin babasıyla Ali´yi dinleyip, sorular soran polisler ifadelerini alarak durumu araştıracaklarını söylediler. Daha sonra ise, birkaç gün okulun önünde sivil polis memuru görevlendirildi.  Ders saatinde kimsenin haberi olmadan okulun önünde bulunan sivil polis,  okul paydos olduğunda da, gizlice uzaktan Ali´yi takip ediyordu.

Birkaç gün böyle devam etse de sonuçta bir ipucu bulamadılar. Sonraki günlerde babası da Ali´yi okula gidiş ve dönüşlerinde uzun süre gizlice uzaktan uzağa takip etti. Herhangi bir olumsuzluk artık yoktu. Bu konuda yapılacak bir şey de yoktu. Tek yapacakları daha dikkatli olmaktı. Konuyu sık sık gündeme getirerek Ali´yi olumsuz yönde de etkilemek istemiyorlardı. Anne ve babası Ali´ye, korkmamasını, sadece dikkatli olmasını söylediler.

Sonraki günlerde yine Ali´nin anne ve babası akşamları okul dağıldığında zaman zaman Ali´yi okuldan aldılar. Bunu yaparken de tesadüf olmuş gibi davrandılar. Daha sonra da, evleri birbirine yakın olan mahalleli çocuklar bir grup oluşturarak okula gidip gelmeye başladılar. İkinci dönemde sabahçı olduğunda ise artık akşam karanlığına kalmıyordu okuldan çıkan çocuklar.

 Cumali Karataş

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92