Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,


Küçük Hatice ile Kardeşliğim


 iortas@cu.edu.tr

Doğum gününü tam hatırlamıyorum ancak Mart ayı gibi bir dönemde, doğumun sonrası dünya tatlısı bir bacımın dünyaya geldiğini ortaokul yıllarında öğrenmiştim. O dönemde koyunlarımız vardı, hayal meyal hatırladığım bacımın doğduğunda kuzularımız vardı. Köye geldiğimizde akşamları koyunların kuzulara karıştığı ve kuzuların tek tek annelerini aradığı ve annelerinin memelerini emdikleri bir dönemde aneminde emzirdiği bir kız çocuğu olduğunu hatırlıyorum. Anamın altıncı çocuğu olan küçük Hatice ismini babaannesinde almıştı. Babaannesi gibi dünya güzeli kızın beşikteki kundağı köyün kadınların tarafından sevilmek üzere annemden çalındığı söylenir. Ailemizin en küçüğü olarak güzel ve nazlı bacımın evde ayrı bir yeri vardı. Şirin mi şirin güzel Hatice, köy yerindeki eski topraklı evimizi neşelendiriyordu.

Çok zorlu bir ortaöğretim yaşamı geçirdik. Köyden indim şehre gibi bizlerde kasabada okula ilk gittiğimiz yıllarda yaşadığım zorlukları halen unutamıyorum. Bir tarafta yoksulluk diğer taraftan ulaşım kısıtlılığı nedeniyle birkaç haftada bir köye gelirdik. Açıkçası farkındalığımız da düşüktü. Lisede ve daha sonrada üniversitede okuldan köydeki eve geldiğimde benim evdeki en yakın arkadaşım küçük Hatice idi. Sürekli yanımdan ayrılmayan, peşimde dolaşan küçük Hatice´yi tarlaya giderken dahi omuzumda taşıdığım. Köyün bakkalından kendisine aldığım şekeri yerken kulağına mırıldadığım Nazım Hikmetin Hiroşima şiirini yorumlayan Zülfü Livaneli´nin " Kız Çocuğu da şeker yiyebilsin" türküsünü çok benimsemişti. Hemen her yerde abi ?küçük kızda şeker de yiyebilsin? şarkısını söyler misin? diye ısrar ederdi. Bende onu kırmaz ona türkü-şarklı söylerdim. Köy yerinde topraklı evimizde altı kardeş hep beraber yere serilen yan yana yün yataklarda uyurduk. Kışları köye geldiğimizde sisli çıranın ışığında kitap okurdum kardeşlerime. Yazları toprak evlerin üstlerinde yine yan yana uyur ve geç vakitlere kadar da hikâyeler anlatırdık. Bazen muziplik yapılır, fıkralar anlatılırdı. Ne güzel günlermiş. Köyümü ce o güzelim saf çıkarsız, beklentisiz, yürek dolusu sevginin katığı günlerimi kardeşlerimi özledim. Yaşadığımız o güzel ve zorlu gecelerde küçük Hatice yine hep yanı başımda uyurdu. Abisine sarılır güzel güzel uyurdu. Hiçbirimiz ona kıyıp yatağından rahatsız etmezdik. Hatice bacım köy yerinde ilkokulu başarı ile bitirince benim ile Adana´ya gelerek 5 Ocak Ortaokulunda sonrada Baraj Lisesinde, Liseyi bizler ile birlikte okudu.  Üniversite yıllarımızda genlikle erkeklerin kaldığı evlerde bizler ile birlikte büyüdü. O dönemde çok zordu. Şimdi olsaydı belki ayak bağı olur diye getirmeyebilirdim. Ancak getirmek zorundaydım. Köyden en yakın kasabaya veya ile gitse kimlerin yanında kalırdı. Zaten babamın ilk göz ağrısı olan nazlı kızı Fatma´sını okutamadığı için halen söylenir durur. Evin büyüğü olarak yetki babamda olmasına karşın sorumluluğu çoğunlukla bana yükler. Fatma´nın ilkokuldan sonra okutulamamasını bizleri okula gönderdiği için maddi gücünün daha fazlasına yetmediğini belirtir. Hatice´nin de okula gitmemesi durumu olamazdı. İyi kendimle getirmişim. Önce biz Hatice´ye baktık sonrada o bizlere baktı. Ortaokuldayken ben onun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordum. Lisede küçük Hatice çamaşırlarımızı yıkadı, yemeklerimizi yaptı. Hatice´nin onlarca abisi vardı. Hemen o dönemin bütün üniversiteli arkadaşlarımın sevilen kardeşiydi. Sevilen sayılan Hatice benim İngiltere´ye doktoraya gitmemle birlikte Adana´da kaldı. Lise sonrası Hatay´da öğretmen okulunda okudu, sonra Gaziantep Araban ilköğretim okuluna tayin edildi ve hayatın zorlu alanına ilk adım atmış oldu. İngiltere´den bir ara askere gitmek için geldiğimde biraz hüzünlü görmüştüm. Uzun uzun hasret giderdikten sonra annemin ve babamım evladına anlatması gerekenleri kendisine anlatmıştım. Üniversite hayatı ve kendisinden beklenenleri kendisine anlatmıştım. Her ne kadar Adana´dan ayrılmış olsa da biz yine aynı evin kardeş öğrencileri gibiydik. Eski evimizin anahtarlarının bir kopyası Hatice de bulunurdu. Hatta evli olduğum yıllarda bile eve anahtarı vardı kendisinde. Eşim Zeliha ile de iyi birer abla-kardeş ve arkadaş olmaları da beni ayrıca mutlu etmişti. Babım Hatice´nin bütün sorumluluğunu çok erken dönemde bana bıraktığı için evliliğinde benim karar vermemi istemişti. Hatice gönlünün ağası ve yiğitti biricik eniştem İsa Yıldırım ile Gaziantep´te tanışmışlar ve evliliğe karar vermişlerdi. Sonra arzuladığı evliliği ve bugün ki mutlu yaşamına kavuştu.

Öğrencilik yıllarımızda zaman zaman abi olarak kızmam, öğütler vermeme karşın sevgisi hep ilk hayata gözlerini açtığı gibi oldu ve hiç eksilmedi. Bugünde aynı sevgi ve saygı devam etmektedir. Bir iş kolik olarak hiçbir zaman işime zorunlu olmadıkça gitmemezlik yapmadım. Çok ağır bir grip sonrası işe gitmediğim bir günde beni aradığında hasta olduğumu belirtim. Benim işe gitmeyecek kadar ağır hasta olduğumu düşünerek o gün beni iki kez aradı. O günden sonra Hatice´yi ve bir kız kardeş sahibi olmanın ne demek olmak olduğunu o zaman anlamıştım. Halen bacımın o arayışının önemini beynimde ve yüreğimde taze olarak hissediyorum. Bugün halen bir birimizden ayrımız-gayrımız yok ve bir aile gibiyiz. Hayatın paylaşarak daha mutlu olduğuna inana ve bundan büyük haz almamadan dolayı geçmişteki duyguları halen yüreğimde korumaktayım. Bugün 59 yıllık yaşamımda geriye doğru baktığımda elimde en gerçek mutluluk kaynaklarımdan bir tanesi hakikaten ailem ve dostlarımla yaşadığım on karşılıksız sevgi günlerimdir. Bu yaşamın ayrı bir mutluluğu bulunmaktadır.

Bugün halen benim için küçük olan Hatice bacımın doğum günü. Her şey dün ki gibi. İyi ki doğdun bacım. Nice yaş yıları dilerim. Hep içindeki çocukluğunu ve saflığını koru ve mutlu kal bacım.

 

 

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00