Ahmet DUMAN


Ne Kadar Yalnızdı...


                                                                                                                   Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti,
                                                                                                                   Bu milleti temiz ellerin.
                                                                                                                   Sana borçluyuz ta derinden
                                                                                                                   En büyüğü Mustafa Kemallerin!
O kasım sabahında dalıp dalıp gitmeleri arasında ta uzaklardan sesler duyuyor ve bazıları silik ve solgun resimler görüyordu. Seslerden bazılarını seçebiliyordu. Ta Balkanlardan, Rumeli´den; Belki bir hicaz belki de nihavent ayırt edemedi?

Yüzünde bir tebessüm dolaştı belli belirsiz? Dokuma fabrikalarının, demir çelik fabrikalarının, traktörlerin toprağı işlerken inler gibi çalışmalarının seslerini duyumsadı. Bu sesler için, bu sesleri duyabilmek için, ne kadar uğraşmışlardı. Ya şeker fabrikaları? Hepsi bir ses bir melodi gibi kulaklarından gelip geçiyordu? Gülümsedi yine; Nazilli Dokuma Fabrikasının açılışı sırasında yüzlerce makinenin birden bire çalıştırılmasıyla ortaya çıkan büyük gürültüye önce şaşırmış sonra dinlemiş ve ?İşte musiki? demişti?

Konservatuarın keman bölümünde öğrenciler ne çalıyorlar acaba? Belki bir vals?O kadar uzaktan ancak bu kadar işitilebiliyor?

Başucunda, ayakucunda, doktorlar telaşlı; yattığı odada artık ölümün dolaştığını görebiliyorlar ancak çaresiz ve şaşkın onun bu, arada bir kasılıp sertleşen sonra yumuşayıp tebessüm eden yüz hatlarını izleyerek umut ve umutsuzluk arasında çırpınıyorlardı?

Ne kadar yalnızdı?

Kalabalıkları severdi Halkı ile birlikte olmayı severdi. Amasya Tamimi günlerinde Amasya Pazarına gelen zayıf, hasta, paçavralar içinde Halkına şöyle bir bakıp yanındaki gazeteciye  ?Sen bunların bu paçavralar içinde zayıf yorgun göründüğüne bakma cephede düşmana karşı nasıl savaştıklarını gör. Bunlarla her şey yapılır? dediği Halkıyla cepheden cepheye koşarken, köhnemiş darmadağın olmuş bir enkazdan pırıl pırıl bir Cumhuriyet yaparken ne kadar kalabalıktılar.

Saray devletindi, yattığı yatak devletindi, başındaki doktorlar devletin görevlisiydi, yaverleri sekreterleri hepsi devlet memuruydular. Kendine özel hiçbir şeyi yoktu. Eşi, çocukları, kapısının önünde üzgün gözleri yaşlı akrabaları yoktu. Yumuşacık elini olasılıkla ateşler içinde yanan alnına koyup başını okşayacak, son anında yanaklarına koyacağı hafif bir öpücükle veda edecek bir sevgilisi yoktu?

Ordusu vardı, Ulusu vardı?

Yapayalnızdı ancak mutluydu. Neredeyse çocukluk yıllarından düşlediği birçok şeyi gerçekleştirmişti.

Bu mutluluk O´na yetmişti.

Sonra sessizce gitti.

Yaverinin, kahrından, kalbine sıktığı tabancanın gürültüsü sanki bir nokta gibi çınladı Sarayın duvarları arasında?

Gittikçe artan bir yalnızlık içindeyiz?

Bir küçük not: Yazının başına Cahit Külebinin o unutulmaz şiirinden küçük bir bölüm koydum. Siz de bulursanız tümünü okuyun iyi geliyor.

  

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00