Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


ATATÜRK´ÜN ÖNDERLİĞİNDE ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANIP ÖZGÜRLÜK VE EGEMENLİĞİNE ULAŞAN KAHRAMAN TÜRK MİLLETİNİN ÇAĞDAŞ CUMHURİYET YÖNETİMİNE KAVUŞMASININ 93. YILDÖNÜMÜ KUTLAMASI


/resimler/2016-10/28/1104296911154.jpgBundan tam 93 yıl önce bugün Osmanlı Devletinin 624 yıllık insan haklarından yoksun. Çağdışı mutlakiyet yönetiminin sona erdiği ve  " Benim en büyük eserim Cumhuriyettir" diyen Mustafa Kemal Atatürk´ün 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği Onuncu Yıl Nutkunda, En büyük bayram olarak nitelediği 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Ülkemiz ve Milletimiz için kutlu ve mutlu olsun!

Osmanlı İmparatorluğu, 1683 yılında ikinci Viyana kuşatmasında Türk Ordusunun hezimete uğraması ve 1699 yılında Ruslarla yapılan Kaynarca Anlaşması ile ilk defa Rusya´ya karşı arazi kaybına uğradı.

Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılda Avrupa´da Rönesans ve Reform çağdaşlaşma hareketi sonunda her alanda büyük bir gelişme yaşandı. 17. yüzyıldan itibaren hızla gerileyerek sonunda bir yarı sömürge olmuş, süslü bir operet imparatorluğuna dönmüştür. Savaştan iyice tükenmiş olarak çıkar. Süsü de dökülmüştür. Pantürkizm Hazar kıyılarında, Panislamizm Arabistan çöllerinde ölmüş, elde yalnız bitkin ve yoksul Anadolu kalmıştır.

30 Ekim 1918´de İngiliz deniz üssü Mondros´ta mütareke anlaşması imzalanır. Birinci Dünya Harbinden önce sömürgeci ve Emperyalist devletler arasında Osmanlı İmparatorluğu´nun paylaşılması, 6 gizli anlaşma ile karara bağlanır.

/resimler/2016-10/28/1106422538733.jpg İttihat ve Terakki´nin başlıca yöneticileri, başta Enver, Talat ve Cemal Paşalar olmak üzere1 Kasım 1918´de Talat Paşa´nın başkanlığında yapıldı. Talat Paşa, o gece Enver ve Cemal paşalar gibi önde gelen cemiyet liderleriyle birlikte bir Alman torpido gemisiyle Karadeniz üzerinden Sivastopol´a geçerek oradan Berlin´e gitti.

Osmanlı Devleti´ne ve Türklere karşı, ortaçağın haçlı anlayışıyla yeniçağın ürünü emperyalizmi kaynaştıran acımasız bir politika uygulanacaktır.

Damat Ferit, Amiral Calthorpe´a şöyle diyecektir: "Padişahın ve benim yegane ümidimiz, Allah´tan sonra İngiltere´dir." Vahdettin, 30 Mart 1919´da, Damat Ferit aracılığıyla, ´kendi eli ile yazdığı bir tasarıyı´ İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe´a ulaştıracaktır. Özeti şudur: "Osmanlı İmparatorluğu´nun 15 yıl müddetle İngiliz sömürgesi olması!? Osmanlı hükümdarının kurtuluş reçetesi budur. Vahdettin İngiliz sömürgesi olabilmek ümidiyle her türlü yola baş vurur. Aklına onurlu, başı dik, bağımsız bir Türkiye gelmez. Kimseye güvenemediği için ablasının kocası Damad Ferit´i, ardarda 5 defa sadrazamlığa getirir.

1 Kasım 1922´de Saltanatın kaldırılması üzerine, 17 Kasım 1922´de Sultan Vahdettin, İngiltere himayesine sığınarak Malaya zırhlısı ile yurdu terk etmiş ve Malta´ya gitmişti.

ATATÜRK´E GÖRE. CUMHURİYET NASIL BİR YÖNETİM ŞEKLİDİR VE BU ÇAĞDAŞ YÖNETİM ŞEKLİNİ YÜCE TÜRK ULUSUNA KABUL ETTİRMEK İÇİN NASIL BİR YOL VE STRATEJİ UYGULAMIŞTIR?

Atatürk Cumhuriyetin anlamını kısa ve öz olarak şöyle tespit etmiştir: "Bugünkü hükümetimiz, Devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine. Kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır."

?Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlatlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında, akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde layık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz.? ?Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.?

Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lazım olanı yapmağa hazırız.?

Atatürk bu çağdaş devlet yönetimine ulaşmak için birçok ülkenin siyasi durumunu, milletin sosyal yapısını ve dünyadaki mevcut devletlerin yönetim şekillerini araştırarak en uygun olan cumhuriyet rejimini tespit etmiştir. Bu tespiti yaptıktan sonra şu kuralı koymuştur. "Benim için tek bir hedef vardır. O da cumhuriyettir." Bu hedefi tespit ettikten sonra amaca ulaşmak için uzun vadeli bir plan yapmıştır. Bu planda hedefi ele geçirmek üzere, devlet teşkilatının yönetimdeki aksaklıkları düzeltmek ve ulusun sosyal yapısını yeni rejime uygun hale getirmek üzere harekete geçmiştir.

ATATÜRK BU ULUSAL HEDEFE, ZAMANI VE ŞARTLARI DOĞRU OLARAK KULLANARAK, BASAMAK BASAMAK BİR YOL VE ROTA TAKİP EDEREK ULAŞMIŞTIR.

        Ulusal Kurtuluş Zaferi Atatürk için bir vasıtaydı. Ama ulu önderin esas amacı ve hedefi Cumhuriyeti kurmaktı. Nihayet uzun yolculuğun sonuna gelmişti. ?Benim en büyük eserim cumhuriyettir.? diyen Ulu Önder Atatürk bu ulusal hedefe, zamanı, şartları ve imkanları doğru kullanarak basamak basamak bir yol takip ederek ulaşmıştır.

Şöyle ki: Mustafa Kemal başından beri Türk Milleti´ni kurtaracak olan bir lider olacağını biliyordu? Bununla ilgili sayısız kanıtlardan biri de 1906´da Bulgar İvan Manelof ile Selanik´de yaptığı konuşmalardır.

Şöyle diyordu Mustafa Kemal:

"Bir gün gelecek, ben hayal olarak kabul ettiğiniz bu inkılapları başaracağım. Mensup olduğum Türk Milleti bana inanacaktır. Düşündüklerim demagoji mahsulü değildir. Bu Millet gerçeği görünce arkasından yürür. Saltanat ortadan kalkacaktır. Devlet mütecanis (tek türlü) bir unsura dayanacaktır. Din ve devlet işleri birbirinden ayrılacaktır. Batı medeniyetine döneceğiz. Batı medeniyetine girmemize engel olan yazıyı atarak, Latin kökünden alfabe seçilecektir. Kadın ve erkek arasındaki farklar kalkacaktır. Her şeyimizle Batılı olacağız. Emin olunuz ki hepsi bir bir olacaktır?"

Atatürk´ün bu konuşmayı yaptığı yıllarda 2. Abdülhamit ülkenin tek hakimiydi. Yine o yıllarda padişahlık kurumunun kuvvetli ve kutsal sayıldığı bir ortamda bu sözleri söylemiş olduğunun da altını çizmek gerekir.

Çanakkale, Milli Mücadele ve Cumhuriyet bir bütündür. Yakın tarihimizi oluşturan bu üç aşamalı dönemin tarihini iyi bilmek zorundayız. Yoksa bugünü anlayamaz, yarını kestiremeyiz. Çanakkale ve Milli Mücadele ruhu, bağımsızlık sevdası, yurt sevgisi, azim, sabır ve akıl Cumhuriyette kucaklaşıp birleşti, Türk Mucizesi oluştu. Bazı Batılı gözlemciler neden bu dönemi Türk Mucizesi diye nitelediler?

Millet M. Kemal Paşa´nın açtığı istiklal, milli irade ve uygarlık bayrağa altında toplandı. Dünyaya egemen galiplere ve onların yardakçılarına karşı, yarı çıplak dört yıl daha dövüştü. Vatan düşmandan kurtarıldı.

ARKADAŞLAR YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ

Masada, İsmet Paşa, Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp Paşa, eski kolordu kumandanı Sinop milletvekili Kemalettin Sami ve Halit paşalar, Rize milletvekili Ekrem ve Afyon milletvekili Ruşen Eşref beyler bulunuyordu.

/resimler/2016-10/28/1112492545938.jpgYemek sohbet şeklinde geçiyordu. Atatürk, orada olanlardan ülkenin genel durumu hakkında fikirlerini alıyordu. Konu ülkenin rejiminin ne olması gerektiğine geldiği zaman, herkes bu rejimin Cumhuriyet olması gerektiğinde hemfikirdi. Atatürk konuyu uzatmadan, yemeğin sonunda şöyle demişti:

?Arkadaşlar! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz."

Atatürk yemekten sonra konuklarını yolcu ederken İsmet Paşa´nın Köşk´te kalmasını istemişti. Masada iki silah arkadaşı baş başa kalmıştı. İsmet Paşa Başbakanlıktan ayrılmadan önce, bu geceyi yani 28 Ekim gecesini Salih Bozok´a şöyle anlatmıştı:

Masa da Atatürk Hazretleri ile bas başa kalmıştık. Masanın üzerinde pek çok kâğıt ve kitaplar vardı. Paşa Hazretleri eli ile kâğıtları bir kenara ittikten sonra oturduğu koltuğun arkasına dayandı ve:

  • İsmet, nereden nereye geldik görüyor musun?
    İsmet Paşa:
  • Paşam biz bir yerden bir yere gelmedik. Siz bizleri bir yerden bir yere getirdiniz.
    Atatürk:
  • Öyle söyleme Paşam İnönüler olmasaydı, bugün burada bu şartlar içinde olabilir miydik?
    İsmet Paşa:
  • Paşa´m, İnönü´de zafer sizindir, imza benimdir.
    Atatürk:
  • barut kokusu, toz toprak, açlık, yoksulluk içinde Türk askerinin mücadele gücü inanılır gibi değildi. Şimdi onların ailelerine güzel bir gelecek hazırlamak bizim görevimiz İsmet. Zaten sen bu geleceğin temelini Lozan´da attın.

İsmet Paşa:
Paşam, başımızda siz olmasaydınız, kırgın, bitkin, küskün, yorgun insanları bir çırpıda güçsüz iken kuvvetli, kaçak iken gönüllü, ürkek iken kahraman yapmasaydınız, biz bu akşam bu masanın başında olmazdık.

Atatürk:
Hadi Paşam çalışmaya başlayalım.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLAN EDİLİYOR

/resimler/2016-10/28/1114458641994.jpgİki arkadaş sabaha kadar çalışmış ve ilan edilecek olan Cumhuriyet´in önceden ana hatları tamam olan, Anayasa´sını hazırlamaya başlamıştı.

29 Ekim sabahı, Atatürk ve İsmet Paşa Çankaya Köşkü´nden Meclise gelmişti. Meclis sabah saat 10.00´da toplanmış ama hükümet ile ilgili bir karar alınmamıştı. Bir önerge verilerek Atatürk´ün Meclis grubuna davet edilmesi istenmişti. Kürsüye gelen Atatürk kısa bir konuşma yapmıştı, Kendisine bir saat zaman verilemesini istemişti. Bu sürede Atatürk, bazı milletvekilleri ile ikili görüşmeler yapmıştı. Meclis´in öğleden sonraki toplantısında ilk sözü Atatürk almıştı.

Muhterem arkadaşlar! Halletmekte müşkülata uğradığınız meselenin sebep ve illeti bütün arkadaşlarca anlaşılmış olduğu kanaatindeyim. Kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildir. Heyeti umumiyenizin hep birden vekiller heyetini seçmeye mecbur olmanızda görülen müşkülötın halli zamanı gelmiştir.

"Yüksek heyetiniz bu müşkülün halline beni memur ettiniz. Ben de bundan ilham alarak, düşündüğüm şekli tespit ettim. Onu teklif edeceğim. Teklifim kabule mazhar olursa, kuvvetli ve mütesanit (birbirine kaynaşmış) bir hükümet teşkili kabil olacaktır. Devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için bir gaye olan Teşkilâtı Esasiye Kanunumuzun bazı noktaların! tavzih (açıklığa kavuşturmak) lazımdır. Teklifim şudur." O zaman, tasarısını Meclis kâtiplerinden birine verir. Tasarı okunur. Gazi´nin teklifi, cumhuriyeti getirmekteydi...

Kısa bir açıklamanın ardından Meclis Başkanlığı´na vermiş olduğu Cumhuriyet rejimi ile ilgili önergenin okunmasını istemişti. Önerge hemen gündeme alınmış ve görüşmeler başlamıştı.

Grupta cereyan eden uzun müzakereler sonunda, Cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Parti Grubu´ndan sonra, Meclis toplanarak hazırlanan kanun tasarısını aynen kabul etti. "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında gece saat 20.30´da Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanı 1921 tarihli Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesine dair 364 no´lu kanunun kabulü ile olmuştur. Bu kanunla, Anayasanın 1, 2, 4, 10, 11 ve 12´nci maddeleri önemli ölçüde değiştirilmiştir. Bu önemli değişiklikler, 29 Ekim günü yapılmış ve aynı gün, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa oybirliğiyle yeni Türk Devletinin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Hemen herkes önerge için olumlu görüş bildiriyordu. Birden Meclis´in renkli kişilerinden. Antalya milletvekili Rasim Kaplan Hoca bir konuşma yapmış ve sözlerini, "Yaşasın Cumhuriyet!" diye bitirmişti.

CUMHURİYETİN İLANI İLE BİRLİKTE KISA ZAMANDA ATATÜRK VE YOL ARKADAŞLARI NELERİ GERÇEKLEŞTİRDİLER?

1923´te Türkiye 12 milyon nüfuslu, Anadolu´da tek fabrikanın bulunmadığı, geri, ilkel, yoksul, bütün nüfusunun sadece % 7´si okur-yazar olan bir köylü toplumuydu. Kadın-erkek eşitliği söz konusu bile değildi. Sıra milleti kurtarmaya gelmişti. Gazi M. Kemal Atatürk ve ideal arkadaşları ortaçağı yenmek, çağdaşlığı gerçekleştirmek için bir avuç bütçe, halkın desteği ve uygarlık öncülerinin özverileri ile birçok siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik devrimler, olağanüstü atılımlar yaptılar. On beş yıla destanlar, efsaneler, harikalıklar sığdırdılar. Bu tarihi doğru bilirsek aramızdaki birçok anlaşmazlık sona erer. Birçok sorunun kaynağı doğru tarihi kirleten yalanlardır. Doğru tarih kutup yıldızı gibi doğru, kurtarıcı yolu gösterir. Her alanda çağdaş uygarlığa ulaşmak, bunun gereklerini yerine getirmek zorundayız. Geri kalan dona kalır. Sözün özü, Atatürk´e yürüyelim!

ATATÜRK´ÜN PROF. DR. AFET İNAN´A ANLATTIĞI ONUNCU YIL NUTKU İLE İLGİLİ ANISI

Atatürk: ?On yıl önce bugün ? Biliyor musunuz ne mücadele içinde idik?.?
Afet İnan: ?Meclis zabıtlarını okudum. Nutuktaki açıklamaları biliyorum, sizden dinlemiştim.? dedim. Atatürk güldü:

/resimler/2016-10/28/1118105208467.jpg"Tarih, okuduklarındır, doğru. Fakat ben sana bilmediğin bir şeyi anlatayım. Tarihi hadiselerin cereyanı sırasında, bazen fizyolojik arızalar mühim rol oynarlar. Tabiat ya mani olur ve yahut yardım eder" diye söze başladı. "On yıl önce bugün Cumhuriyet´i ilan etmek lazımdı. Hadiselerin seyri [olayların gidişi] bunu icap ettiriyordu. Fırka´da (Parti´de) ve Meclis´te münakaşalar cereyan ederken bildiğin gibi beni davet ettiler. O heyecanlı celselerde söz söylemek benim aradığım işti. Uzun söz söyleyemedim, cumhurbaşkanı seçildiğim zaman söylediğim nutuk en kısa beyanatlarımdan biridir. Neden? Çünkü dişlerimi yeni çektirmiştim, yeni yapılan dişlerim tecrübe devresinde idi. Söz söylemeğe başladığım vakit ıslık gibi bir ses çıkıyor ve yahut da ağzımdan düşüyordu. Bu sırada yapılacak hiç bir çare yoktu. Bu tabii hadise, siyasi hayatımın en mühim safhasına, böylece bir mani teşkil etti. Kim bilir, uzun söylemediğim belki de isabetli olmuştur" diye de ilave etti.

ATATÜRK TÜRK MİLLETİNİN İSTİKLALİNİ VE CUMHURİYETİ NEDEN TÜRK GEÇLİĞİNE EMANET ETTİ?

Atatürk Cumhuriyetin ebediyen yaşaması konusunda ne demişti? "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır." "Cumhuriyet kurumunun bir zorba eline geçeceğini mezarımda bile duysam, millete karşı haykırmak isterim." Bu veciz ifadeleriyle kendisinin vefa-tından sonra doğabilecek tehlikelere dikkat çekmiş ve cumhuriyetin geleceğini güvence altına almak için özellikle Türk Gençliği´ne görev vermiştir. Gençlik her millet için önemli bir kuvvettir. Şuurlu ve sorumluluk sahibi bir gençlik o milletin umududur, geleceğinin güvencesidir. Bunun farkında olan Atatürk, Türk gençliğine hitabesini açıklayarak önemli mesajlar vermiştir. Atatürk, Gençliğe hitabe isimli konuşmasında gençliğin birinci vazifesinin Türk Milleti´nin istiklalini ve Cumhuriyet´i koruma ve kollama olduğunun altını çizmiş ve bunu ayakta kalmasının yegâne temeli saymıştır. Atatürk 20 Ekim 1927 tarihinde Meclis´te okuduğu nutukta gençliğe şöyle seslenir: "Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti´ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

/resimler/2016-10/28/1119197397325.jpgEy Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyeti´ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" diyerek Türk gençliğine bu kutsal görevi emanet etmiştir. Atatürk, Türk gençlerine verdiği bu kutsal görevi 5 Şubat 1933 günü Bursa´daki söyleminde tekrar vurgulamıştır.

TÜRK GENÇLİĞİ ATASINDAN ALDIĞI BU KUTSAL GÖREVİ YERİNE GETİRMEK ÜZERE ANKARA HUKUK FAKÜLTESİNDE 21 EKİM 1927 GÜNÜ TOPLANARAK ŞU ANDI İÇMİŞTİR:

Ey Türklüğün büyük teşahhusu, ey bizim aziz babamız! Ruhlarına heyecan, dimağlarına nur saldığın gençlik sana diyor ki: Senin sevgini gönlünde, irşatlarını şuurlu adımlarının istikametinde bulan gençlik, şüphesiz ki senin dehan ve senin azminle Türklüğe hediye edilen Cumhuriyet´i hayatından daha aziz ve mukaddes tanımıştır. Onun müdafaası için hiç bir fedakârlıktan çekinmeyecek, onu gözlerken çok kıskanç davranacaktır. Bugünü, bugünde seni görmekle bahtiyar olan gençlik, tarihte masum ve asil kalmış milletimize köşe köşe dahili ve harici tuzaklar hazırlayan bu tarihi nasıl değiştirdiğinden ve bunların acı neticelerinden habersiz ve hissiz kalamaz ve kalamayacaktır. Dedelerinin gafletiyle yuvarlandıkları çukurlara bir daha düşmemek için bugünün dersini pek kara ve karanlık olan dünden ve halâs ve intibahının hassasiyetini ise senin mevcut diyetinden ve iradenin ateşinden alacaktır. Milletinin hissiyatı ve sevgisini ondan aldığı saf ve mert kanla damarlarında dolaştıran gençlik, Türk istikbalinin evlatları, milletin varlığına ve onun kalbi olan aziz Cumhuriyetine en ufak yan bakışların bile tahayyül ve tasavvuruna uyuşuk ve hareketsiz kalamaz. Adı Türk, kanı Türk, bütün mevcudiyeti Türk olan millet ve onun gençleri kendisini yokluktan varlığa, ölümden hayata, karanlıktan ışığa is´al edenlerin açtıkları kurtarış çığırında her vakit istiklal ve istikbalinin koruyucusu, kan ve candan çizilmiş hudutlarının bekçisi olacak ve ebediyete kadar da öyle kalacaktır. Ankara Hukuk Mektebi Talebesi

ATATÜRK´ÜN TÜRK ÇOCUKLARINDAN İSTEK VE BEKLENTİLERİ NELERDİ?

/resimler/2016-10/28/1120267867394.jpg"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler boğacaksınız. Ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şeyler bekliyoruz." Durdu, sordu: "Çok çalışacaksınız değil mi?" Çocuklar avaz avaz bağırdılar: "Söz!" "Arkadaşlarımla birlikte ne yaptıksa sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir." Fevzi Paşa´nın gözleri yaşardı.

SONUÇ OLARAK

Sevgili gençler! Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan´ı, Irak´ı, Iran´ı, Pakistan´ı, Emirlikleri, Suudi Arabistan´ı, Suriye´yi, Mısır´ı, Libya´yı, Tunus´u, Cezayir´i, Fas´ı, Müslüman Afrika´yı düşünün. Cumhuriyetin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkânlardan, tarihten yararlandı. Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç-gereç yok. Osmanlıdan borca batık bir miras kalmış. O altın kuşağın iki gücü vardı sadece: Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar. Mucizeler yarattılar.

SONSÖZ

SAYGIDEĞER VATANDAŞLARIM VE SEVGİLİ ADANA´LI HEMŞERİLERİM!

Cumhuriyeti ve devrimlerini ilelebet yaşatmak için takip etmemiz gereken yolun rotası ve stratejisinin özü ve esası şudur:

Ulusça bilmeliyiz ki, milletimizin kurtuluşu ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması ulu önder Atatürk´ü iyi anlamakla, onun yolundan gitmekle, ilke ve devrimlerini tek rehber yapmakla mümkündür. Milletine bu kadar güzel ve hayırlı miraslar bırakan, hayata gözlerini rahatça kapayan dünyada pek az adam yetişmiş veya hiç yetişmemiştir. İşte bu nedenledir ki çağdaş Atatürk´ün Türkiye´si olmak,  ilk ve tek hedefimizdir. Behemahal bu hedef mutlaka gerçekleşecektir.

Bu mutlu ve gurur dolu günleri bizlere armağan eden, Yüce ulusumuza kendi kendini yönetme yetkisi veren, çağdaş cumhuriyeti bizlere armağan eden başta ulu önder Atatürk ve silah arkadaşları ile bu konuda emeği geçen dönemin değerli milletvekillerinin manevi huzurunda saygı ve hürmetle eğiliyoruz! Ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA:

  1. TEK ADAM CİLT 2 VE 3 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  1. GAZİ PAŞAM. CEVAT ŞENOL
  2. ATATÜRK HAKKINDA HATIRALAR VE BELGELER PROF.DR. AFET İNAN
  3. CUMHURİYET MUCİZESİ CİLT 1 VE 2 TURGUT ÖZAKMAN
  4. ŞU ÇILGIN TÜRKLER TURGUT ÖZAKMAN
  5. ATATÜRK VE İZMİR HARİKA YAMAK

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22