Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


EMPERYALİST DEVLETLERE KARŞI BÜYÜK TÜRK ULUSUNUN ?KUTSAL ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINDA? ÖZGÜRLÜK VE EGEMENLİĞİNE KAVUŞTUĞU 26-30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ ZAFERİNİN 94. YILDÖNÜMÜ KUTLAMASI


/resimler/2016-8/26/1108034174029.jpg?Türkiye Büyük Millet Meclisi´nin ordusu, istilalar yapmak veya saltanatlar kurmak için şunun bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir. İnsanca ve bağımsız yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tabi ve sadık öz evlatlarından oluşan muhterem ve kuvvetli bir heyettir.?

Mustafa Kemal ATATÜRK

Bundan tam 94 yıl önce Mustafa Kemal Paşa´nın 26-30 Ağustos 1922 tarihinde yönettiği Başkumandanlık Meydan Muharebesi ile dört gün içinde Yunan Ordusuna indirdiği ağır darbeler sonucu, onları İzmir´de denize dökmüş ve bunun sonucunda, Türk ulusu özgürlük ve egemenliğine kavuşmuştu. Bu anlamlı ve gurur dolu günleri, Ulusumuza armağan eden kahraman Ordumuzu, şehit ve gazilerimizi minnet, saygı ve hürmetle anıyoruz.

BÜYÜK TAARRUZDAN ÖNCE YUNAN ORDUSUNUN MEVZİİ SAVUNMA HAZIRLIKLARI

 Sakarya Meydan Muharebesini kaybettikten sonradır ki Yunanlılar, artık bir taarruz gücü olmaktan çıktılar. Eskişehir-Afyon doğusu hattında savunmaya geçtiler, 26 Ağustos 1922´ ye yani Türk genel taarruzuna kadar bu hatta kaldılar.

/resimler/2016-8/26/1110291989241.jpg1921 sonbaharından 1922 yazına kadar cephelerde sessizlik vardır. Yunanlılar, bir yandan Türk ordusunun genel bir taarruzunu imkânsız görüyorlar, bir yandan da Afyon savunma hattını yeni mevzilerle güçlendiriyordu. Bölgedeki bu mevzileri inceleyen bir İngiliz kurmay subayın verdiği raporda, "Türkler bu mevzileri dört-beş ayda geçebilirlerse, bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler" diyordu. Hâlbuki aylarca önceden Yunan ordusu tarafından çok çeşitli ve değişik engellerle güçlendirilmiş bu Yunan mevzilerini kahraman Türk Ordusu 4 günde yardı ve yerle bir etti.

Ankara´da ise Büyük Türk Ulusu, tüm komutanlık niteliklerini kişiliğinde toplayan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa´ya bu büyük evladına, hak ettiği armağanı vermekte gecikmedi. T.B.M.M. 22 Ağustos - 13 Eylül 1921 tarihlerinde dünyanın zayiatı en çok ve en uzun Sakarya Meydan Muharebesini kazanan Mustafa Kemal Paşa´ya 19 Eylül 1921 tarihinde Mareşallik rütbesini ve Gazi ünvanını verdi.

BÜYÜK ZAFER VE ÖTESİ

19 Mayıs 1919´da Samsun kıyısından başlayan yolculuk 9 Eylül 1922´de İzmir´de sona erdi. Ama bu son, bir başlangıçtı da? İstiklal Savaşı, İzmir rıhtımlarında başladı ve orada bitti. Adına Milli Kurtuluş Hareketi denilen büyük ve çağdaş hareketin kuruluş ve inşa devri ise bu bitişten sonra başlayacaktır. Çünkü zafer, Gazi Mustafa Kemal için gaye değil, vasıtaydı?

TÜRK ORDUSUNUN TAARRUZ HAZIRLIKLARININ DEVAM ETTİĞİ ZAMANDA BU TAARRUZUN YAPILMAMASI KONUSUNDA BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE OLUŞAN GÜÇLÜ MUHALEFET VE MUSTAFA KEMAL PAŞANIN DİRENİŞİ VE KARARI

/resimler/2016-8/26/1111324021679.jpgGazi Mustafa Kemal, Büyük Nutuk´unda, bu menfi gelişmelerden büyük bir kırgınlıkla bahseder:

"?  Nereye gidiyoruz.?.. . Bizi kim ve nereye sevk ediyor?... Meçhulata!. Koskoca bir millet, belirsiz, karanlık hedeflere serseriyane sürüklenir mi? 

Bu menfi propaganda ordu saflarına kadar sokuluyordu. "?  Niçin taarruz etmiyoruz? Ordumuz durduğu yerde çürütülüyor.. " Gazi´nin Büyük Nutuk´unda belirttiği gibi, hatta dağınıklık bazen: "Sevr Muahedesi´ni mi kabul edeceğiz, ne yapacaksak yapalım, ne kurtarabilirsek kurtaralım, su işin içinden çıkalım, " bezginliğine kadar koyulaşıyordu:

"? Avrupalılar bize mütareke teklif ediyorlarmış, sulh teklif ediyorlarmış, daha ne duruyoruz? Ne olacaksa olsun, bitsin bu iş!?  Gazi, nutkunda şöyle canlandırır: "Maddi ve bilhassa manevi sukut (düşüş) korku ile, acz ile başlar..."  Hâlbuki korku ve acz, onun bilmediği, benimsemediği şeylerdi. O hedeflerini açık ve kesin olarak tayin etmişti:

"Taarruz için:

1?Milleti

2?Millet Meclisini hazırlamak,

3?Orduyu hazırlamak?

Lâzımdı. Yılmadan, bunalmadan ve bütün tariz dalgalarına, sükûnetle göğüs gererek o, bunları hazırlamakla meşguldü. Milleti, orduyu ve bilhassa Meclisi hazırlamak!  

? Taarruz edeceğiz, diyordu. Hazırlanıyoruz, diyordu...

Müdafaa-i Hukuk Grubu içinde sözcülerini bulmuş gibiydi. Bir de şu formül ortaya atıldı: "? Takip olunan askeri siyaset nedir? Bunu bilmeliyiz!... Askerlerden veya filan, filanlardan kurulacak bir encümende bu siyaset tartışılmalıdır. Bizim suallerimiz var. Cevap isteriz!...", ?Gazi niçin cepheye gitmiyor??, "Niçin Ankara´da oturuyor? Niçin cepheden uzaktadırlar? Fakat söylenenler bunlarla bitmiyordu: "? Bir insan hem Büyük Millet Meclisi Reisi, hem Başkumandan olabilir miymiş? Bu nasıl olur? Hemen bir harp encümeni kurulmalı ve bu işi halletmelidir. Başkumandan, Başkumandansa Ankara´dan uzaklaşmalı, cepheye gitmelidir"

Sakarya Savaş´ından sonra, kamuoyunda ve T.B.M.M.´nde taarruz için sabırsızlık baş göstermişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922´de Büyük Millet Meclisi´nin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara şöyle bir açıklama yapmıştı."Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmekten çok daha kötüdür."

     Atatürk böyle diyerek bir taraftan zihindeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlıyordu.

KOMUTANLAR TOPLANTISINDA NELER KONUŞULDU VE NASIL BİR KARARA VARILDI

28 Temmuz 1922 Akşehir saat 21.00´de Mustafa Kemal Paşa´nın başkanlığındaki toplantıda, Fevzi paşa, İsmet Paşa, 1. ve 2. Ordu komutanları ile 1. ve 4. Kolordu komutanları ve Süvari Kolordusu komutanı vardı.

Mustafa Kemal Paşa ?Önce Fevzi Paşa planı özetlesin sonra ayrıntıları görüşelim? dedi.

 /resimler/2016-8/26/1112274491427.jpgFevzi Paşa haritanın başına geçti ve bizzat kendisi tarafından hazırlanan planı ayrıntılı bir şekilde açıkladı. Daha sonra toplantıya katılan komutanlar plan hakkında görüşlerini açıkladılar.
Hesaplaşma bir ömür kadar yakındı.
Paşalar harita üzerinde son durumları tartıştılar.
Türkler saldıracaktı.
Ancak bazı paşalar buna itiraz ettiler. Harp Okulu´nda Atatürk´ün strateji öğretmeni olan Yakup Şevki Paşa taarruz planına itiraz etti:
"Nakliye kollarımız yetersiz, yürüyen cephane yetiştirebilmeleri mümkün değil" dedi.
Mustafa Kemal Paşa ise gülerek şu cevabı verdi. "Biz de cephane ikmalini düşmandan yaparız paşam."
Ancak Mustafa Kemal´in bu esprisine Yakup Şevki Paşa gevşemedi. Ve sert bir şekilde cevap verdi:
"Afyon mevzilerini incelettim biz burayı bir günde, iki günde yaramayız, hayal görmeyelim. Ayağı çarıklı askerlerle o sarp, vahşi arazide düşman mevzilerinin karşısında çakılıp kalırız."
Bu söz üzerine Mustafa Kemal soğukkanlı bir şekilde sordu kendisine:
"Peki, ne yapmamızı tavsiye edersiniz?"
Yakup Şevki Paşa yanıt verdi hemen;
"Uygun bir yerden cepheden saldırırız. Düşman geri çekilirse takip ederiz. Böylece tek dayanağımız olan orduyu tehlikeye atmamış oluruz."
Ancak İsmet Paşa söz aldı ve;
"Uğraşa uğraşa ancak bir yılda düşmanla az çok denk hale gelebildik. Bir daha bu gücü yaratamayız. Bu yüzden bu sefer kesin sonuç almak, savaşı bitirmek zorundayız. Tehlikesine rağmen bu planın uygulanmasından başka çare görmüyorum" dedi.
Bu sözü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa da destekledi.
Ama Yakup Şevki Paşa bir kez daha itiraz etti:

"Yapmayın, Türk milletinin bütün varı bundan ibaret. Şimdi siz onu bir noktaya yığarak tehlikeye atıyorsunuz, buna razı gelemem!"
Bu sözü duyan Mustafa Kemal´in sesi keskinleşti ve tok bir ifadeyle şunları söyledi:
"Varımız bundan ibaretse, kesin sonucu bununla almak zorundayız."
Yakup Şevki Paşa durmuyordu. Ayağı kalkarak itirazını sürdürdü:
"Buna karar verenler, tarihe karşı büyük vebal altında kalırlar. Adama vatan haini derler."
Bir ara durakladıktan sonra yalvarır gibi bir tonla sözünü şöyle bitirdi:
"Ve hepimizi Meclis´in önünde asarlar!"
Ortalık buz kesmişti. Herkes susmuştu, bir heykel gibi Yakup Şevki Paşa´ya bakınıyordu. Ama her zaman olduğu gibi yine son sözü, Mustafa Kemal söyledi:

"Korkmayın Paşam. Tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir!" diyerek kesin emrini bu şekilde vermişti.

TAARRUZ PLANININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ NEYDİ?

Taarruz hazırlıklarının en önemli özelliği gizlilik içinde yapılmasıydı. Bu gayeye ulaşmak için çok önemli tedbirler alınmıştı. Bunu sağlamak için Mustafa Kemal Paşa annesinden bile bu sırrı saklamıştı. Muharebe sahasına gidecek olan Mustafa Kemal Paşa ile annesi Zübeyde Hanım arasında geçen çok ilginç "ÇAY ZİYARETİ" konuşması şöyle gerçekleşti.

MUSTAFA KEMAL ÇAY ZİYARETİNE Mİ GİTTİ?

26 Ağustos´ta başlayacak Büyük Taarruzun tarihini gizli tutan Atatürk, gazeteler vasıtası ile ertesi gün Çankaya´da çay ziyafeti vereceğini yazıyordu, oysa kendisi şimdiden cepheye, komuta karargâhına gitmişti bile.

            Annesinin elini öpüp vedalaşırken, bir çay ziyafetine gittiğini söylemişti. Zübeyde Hanım onun üniformasına, çizmelerine baktıktan sonra "Bu çay ziyafeti değil" dedi, Mustafa Kemal, onu yatıştırarak yanından ayrıldı. Annesi daha sonra Garnizon komutanına telefon ederek oğlunun nerede olduğunu sordu; kendisine yine; "Çay ziyafetinde" diye cevap verildi. Zübeyde Hanım. "Hayır" dedi. "Biliyorum savaşa gitti" diye cevap verdi. Ve oğluna bir mektup yazdı: "Oğlum seni bekledim gelmedin. Çaya gittiğini söylemiştin bana. Ama nereye gittiğini biliyorum. Senin için dua ettiğimi bilmeni istedim. Savaşı kazanmadan geri gelme" demek suretiyle Ulusal Kurtuluşa olan arzusunu dile getiriyordu.

HAZIRLANAN PLANIN ÖZÜ VE ESASI NEYDİ?

 Fevzi Paşa´nın hazırladığı planın özü ve esası şöyleydi.

/resimler/2016-8/26/1114246681208.jpg?Aylardır üzerinde çalışılan planın esası, silahça ve sayıca bizden üstün olduğunu bildiğimiz düşmanı, bir darbede çökertmektir. Bunu ancak bir baskınla sağlayabiliriz. Bunun için kuvvetimizin büyük kısmını, tam bir gizlilik içinde, Afyon´un güneyinde toplayacağız. Afyon ile 40 km. batısındaki Çiğiltepe arası, asıl taarruz cephesidir. Asıl taarruzu Birinci ve Dördüncü Kolordumuz yapacak. Asıl taarruz cephesinde düşmandan üç kat daha fazla kuvvet toplayacağız. Kalecik Sivrisi ile Tınaztepe arasındaki 12 kilometrelik kesim, yarma yeridir. Bu kesimde düşmandan 6 kat daha fazla kuvvetimiz olacak. 2. Ordumuz, karşısındaki düşman kuvvetlerini oyalarken bu kolordularımız düşman cephesini yaracak, Süvari Kolordusu ile birlikte Sincanlı ovasına inecekler. Böylece düşmanın İzmir´le her türlü bağlantısını kesmiş olacağız. Bu düşmanı çevirip "imha ettikten sonra kalan parçaları kolayca yakalar ve yeneriz. Çünkü her yerde düşmandan daha üstün bir durumda olacağız"

TAARRUZ İÇİN NASIL BİR YIĞINAK PLANI YAPILDI VE TAARRUZ HAZIRLIKLARI İÇİN NE GİBİ TEDBİRLER ALINDI

Afyon güneyine kaydırılacak birliklerin geçeceği yollar, konaklayacakları yerler belirlenmişti. İstihkâm birlikleri ve işçi taburları ağır topların geçeceği yolları düzeltiyor, köprüleri güçlendiriyor, dar geçitleri genişletiyordu. Toprakta iz kalırsa, çalışıldığı anlaşılmasın diye, ağaç dalları ya da samanla örtülüyordu. Yürüyüş sırasına bağlı olarak köyler boşaltılmaktaydı. Yürüyüş emrini alan birlik hava kararınca yola çıkacak, yol boyunca ışık kullanmayacak, gün doğmadan önce konaklayacağı yere varacaktı. Herkes ağaç altlarına, evlere, ahırlara, ambarlara sığınıp akşama kadar gözden saklanacak, gündüz kimse görünmeyecek, ateş yakılmayacak, açıkta kalan her şey maskelenecekti. Amaç çok sık uçan Yunan keşif uçaklarına açık vermemekti. Bazı birliklerin, ayrıldıklarının anlaşılmaması için çadırları sökmeden bırakması uygun görüldü. Geride kalacak az sayıda er, birlik ayrılmamış gibi günlük etkinlikleri sürdürecekti. Düşmanı kandırmak için kimi küçük birlikler gündüz ters yönde yürütülüp gece geri alınacaktı. İsmet Paşa yürüyüşü günlük, kısa emirlerle kendi yönetecekti. 13 Ağustos günü ilk emrini verdi: 14/15 Ağustos gecesi, Birinci Kolordu´dan 15. Tümen Çay batısına kayacak, onun boşalttığı yere de Dördüncü Kolordu´dan 11. Tümen gelecekti. Büyük yürüyüş bir gün sonra başlayacaktı.

 /resimler/2016-8/26/1116141527084.jpgAfyon´un güneyine dört kolordu kaydırılacaktı: 100.000 kadar insan, binlerce at, hayvan ve araba. Birinci Kolordu Çay yakınında, İkinci Kolordu Emirdag´da, Dördüncü Kolordu Bolvadin civarında, Süvari Kolordusu Ilgın ve Akşehir çevresindeydi.

Süvari Kolordusu karargâhı ve 1. Süvari Tümeni 24 Ağustos sabaha karşı Sandıklı´ya geldi.

26-30 AĞUSTOS BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ

Taarruz hazırlıkları, büyük bir gizlilik içinde sürdürülmekteydi. Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmit-Adapazarı yönünde yaptığı bir gezi sırasında (16 Haziran 1922´ de yola çıkarken) taarruz kararı vermiş ve bu kararından, yalnız Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa (ÇAKMAK), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa(İNÖNÜ) ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa (ÖZALP) ya söz etmişti. 27 Temmuz 1922 günü Akşehir´e gelen Başkomutan, burada Fevzi ve İsmet Paşa´larla bir toplantı yaptı. Taarruz konusunu konuştular. Tespit edilen plan gereğince, hareketi başlatmak üzere, 15 Ağustos´a dek, tüm hazırlıkları tamamlamayı kararlaştırdılar. 28 Temmuzda Akşehir´de subaylar arasında bir futbol maçı düzenlendi. Bu maçı seyretmek bahanesiyle ordu komutanları ile bazı kolordu komutanları Akşehir´e çağırdılar. Burada 28-29 Temmuz gecesi, Büyük Kurtarıcı, bir toplantı yaparak genel taarruz üzerinde, komutanlarla görüştü. Onların fikirlerini aldı. Mustafa Kemal Paşa 30 Temmuz 1922 günü Genel Kurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı ile yeniden görüşerek, taarruz ile ilgili ayrıntıları tespit etti. Sonra bu büyük karar, 4 Ağustosta hükümete duyuruldu. 6 Ağustos 1922´ de de gizli olarak, ordulara hazırlık emri verildi.

24 Ağustos´ta Başkomutan ile Batı Cephesi Komutanı savaş karargâhını taarruz bölgesindeki Şuhut kasabasına getirdiler ve geceyi orada geçirdiler. Bu güne dek, asıl taarruzu yapacak olan kuvvetler gece yürüyerek, büyük bir düzen ve sessizlik içinde Afyon´un güneyindeki Akarçay ile Ahır dağları arasında toplanarak tertiplendiler. Bir gün sonra 25 Ağustos´ta Kocatepe´ye çıktığı zaman şöyle dua etti: "Allah´ım! Senin bana verdiğin fikir ve zekâyla ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık Senin mukadderatın. Sana güveniyoruz." 

/resimler/2016-8/26/1117208247181.jpg26 Ağustos 1922 sabahı, Başkomutan ile Fevzi, İsmet ve Nurettin Paşa´lar Kocatepe´ye savaş yönetim yerine geldiler. Sabah saat 05.30 da başlayan ve gittikçe yoğunlaşan topçu ateşi ile büyük taarruz başladı. Topçu ateşimiz başladığı zaman şöyle dua etti; "Ya Rabbi! Sen Müslüman Türk ordusunu muzaffer et. Türklüğün, Müslümanlığın, düşman ve ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme." Akşama dek süren bu taarruzlar sonunda, Yunanlıların bir yıldır pekiştirdikleri en güçlü direnme yerleri tüm olarak ele geçirildi. 27 Ağustos günü birlikler önceden hedef almış oldukları yerlere ulaşmak için, taarruzlarına devam etti. Aynı gün, Türk Kuvvetleri, Afyon´u ele geçirdiler.  

Paşalar ve karargâhları sabah erkenden Kocatepe´ye gelmişlerdi. Yunan savunma sisteminin adım adım çöküşünü seyrediyorlardı. Yalnız Çiğiltepe karşısındaki 57. Tümen bir türlü ilerleyememişti. Kuşatma kolu, ateş yememek için, hayli açıktan dolaşınca, etkisiz kalmıştı. M. Kemal Paşa bu tümenin komutanı Albay Reşat Bey´i severdi. Emrinde çok başarılı hizmetler görmüştü. Teşvik etmek için telefon etti: "Reşat Bey hala hedefinize ulaşamadınız. Bir sorun mu var?" "Yarım saat sonra ulaşacağız efendim. Söz veriyorum." "Peki, size güveniyorum." Yarım saat dolalı hayli olmuştu. Çiğiltepe düşmemişti hâlâ. M. Kemal Paşa Reşat Bey´le konuşmak istedi. Telefona Emir Subayı Üsteğmen Bozkurt Kaplangı çıktı. "Reşat Bey´i istemiştim" Bozkurt zorlukla, "Reşat Bey. az önce intihar etti efendim: dedi, ".. Size bir açıklama bırakmış. Peki, okuyorum: ´Yarım saat içinde size o mevzii almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam." Üsteğmen Başkomutan´ın teselli edici sözlerini ağlayarak dinledi.

31 Ağustos 1922 sabahı savaş alanını geçerken binlerce ölüyü gören ve yaralıların inlemesini dinleyen Atatürk  ellerini açmış, şehitlerimize Fatiha okumuş ve şöyle dua etmiştir; "Ya Rabbi! Bana suç yazma, beni ölülerin sorumlusu yapma. Yunanlılar yurduma girdi. Milletimin namusuna saldırdı. Türklüğü ve Sana inanan, dua eden Müslümanlığı yok etmek istediler. Yurdumu kurtarmak için bu savaşı yaptırdım. Beni istilacı kumandanlarla bir tutma. Türk milletimin Kurtuluş savaşında dökülen kanlarından dolayı beni affet!"

SONUÇ OLARAK:

Türk Tarihinde Ağustos ayı zaferlerle doludur. 1922 yılının 30 Ağustosu ise Türk Kurtuluş Savaşının, son ve en büyük zaferidir. Bu inanç içinde bulunan Mustafa Kemal Paşa ve Türk Ordusu, Yunan Ordusunu, bugün yenecek ve kesin zafere ulaşacaktır. Bunun için 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü yapılan Başkomutan Meydan Muharebesi ile Yunan Ordusu tümüyle çökertilmiştir.

Başkomutan Meydan Muharebesinde ve takip hareketlerinde Yunanlılardan binlerce tutsak alındı. Çok sayıda araç, gereç ele geçirildi. Ordumuzun Uşak´a girdiği gün, (2 Eylül) kuvvetleri yok edilen Yunan Başkomutanı General Trikopis ve yüksek rütbeli Yunan subayları da tutsak alındı.

İngiltere Başbakanı Lloyd George kendisini Anadolu´dan çıkarmaya çalışan Mustafa Kemal için İngiliz Parlamentosunun kürsüsünden şunları söyledi:

        "Yüzyılda bir dahi yetişir, bu yüzyılın dâhisi Mustafa Kemal´dir. Mustafa Kemal´in dehasına karşı elden ne gelir!" diyerek acizliğini ifade etmişti.

Sonuç olarak dört yıl süren Milli Mücadele´de ordunun insan kaybı, kazanılan zafere ve mevcuduna kıyasla hafiftir. Savaş alanlarında, çeşitli hastalıklardan ve muharebelerde şehit olan subay sayısı 980´i bulurken 36.239 erde şehit olmuştu. Bu zafer, bugünün Türk askerine, gerektiğinde nelerin başarılabileceğinin örneğini verirken jeopolitik bir düşünceyi doğurmuştur. "Anadolu istila edilemez." Mondros, Mütarekesiyle başlatılan ve Serv Anlaşması ile gerçekleştirildiği zannedilen Türk Milleti´ni Anadolu topraklarından çıkarmak ve tarihten silmek isteyen zihniyetin son temsilcileri de Türk Bayrak´ını selamlayarak, M. Kemal Paşa´nın dediği gibi olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa 13 Kasım 1918 günü Adana´dan İstanbul´a gelmişti. İtilaf devletlerine ait bazı savaş gemileri şımarık çalımlarla tur atıyorlardı. Önünden geçmekte olan bu gemilere nefretle baktı. Mustafa Kemal "Kartal" isimli teknesiyle karşı sahile geçerken gemileri süzüyordu. Tekneden iskeleye çıktı. Bir an durduktan sonra çelik zırhlı gemilere uzunca baktı. Ve şu tarihi sözleri söyledi: " Geldikleri gibi giderler." cümlesini işiten yaveri Cevat Abbas "size nasip olacak, siz bunları kovacaksınız Paşam" deyince, Mustafa Kemal Paşa gülümsedi, aziz başının içinde şekillenmeye başlayan vatan´ı kurtarma planlarını bir an yeniden gözden geçiriyor gibi daldı ve sonra "Bakalım" dedi. Mustafa Kemal Paşa 13 Kasım 1918 günü verdiği tarihi kararı artık gerçekleşmişti. Başkomutanımızın dediği gibi ?GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER?

SONSÖZ

Saygıdeğer vatandaşlarım ve sevgili hemşerilerim!

28 Temmuz 1922´de Akşehir´deki komutanlar toplantısında devamlı olarak itiraz eden Mustafa Kemal Paşa´nın Harp Okulundan strateji hocası Yakup Şevki Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık zaferinden sonra aralarında ilginç bir görüşme olur.

Mustafa Kemal Paşa´nın üstün komutanlık yeteneğini ve plan üzerindeki haklılığını kabul eden Yakup Şevki Paşa bakın onu nasıl övüyor. Ona nasıl hak veriyor.

Büyük komutanlar Adala´daki 2. Ordu karargâhında törenle karşılandılar. Yakup Şevki paşa Mustafa Kemal Paşa´nın önüne geçti. Elini uzattı: ?Paşam sen haklı çıktın ver elini öpeyim?

Mustafa Kemal Paşa: ?Estağfurullah, Ben sizin ellerinizden öperim?

Yakup Şevki paşa: ?bu zafer senin azmin sayesinde kazanıldı?

Mustafa Kemal Paşa: ?Hayır paşam, milletin gayreti, sizin emeklerinizle kazanıldı. Bu zafer hepimizin?

 Yakup Şevki Paşa? sana son bir kez daha itiraz edeceğim dedi?

?Hayır! Benim gibilere kalsa daha yerimizde sayıyorduk. Sen bu millete Allahın bir lütfusün.? diyerek ona hayranlığını belirtti.        

/resimler/2016-8/26/1119352624805.jpg30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferinin 94. yıl kutlaması 20. yüzyılın en büyük komutanı ve devlet adamı ulu önder Atatürk´ün bu büyük başarıyı yüce milletiyle birlikte paylaştığı bir vecizesiyle bitiriyorum.

"30 Ağustos´ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk Milleti´nin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son muharebedir. Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür. Eğer ben, izahta izhar-ı acz edersem, beni mazur görünüz. "

Mustafa Kemal Paşa

Bu mutlu ve gurur dolu günleri bizlere armağan eden, bizlere özgürlük ve egemenliğimizi bağışlayan, bizleri ay yıldızlı bayrağımıza kavuşturan ulu önder Atatürk ve silah arkadaşları ile şehit ve gazilerimiz huzurunda saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA:

  1. NUTUK, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  2. TEK ADAM CİLT 2 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  3. ÇANKAYA FALİH RIFKI ATAY
  4. GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER KAHRAMAN YUSUFOĞLU
  5. KÜLLERİNDEN DOĞAN ÜLKE VE MUSTAFA KEMAL REFİK BAYDUR
  6. BAYRAK MÜCADELEMİZ VE İSTİKLAL MARŞI YAŞAR ÇAĞBAYIR
  7. İHANET BASINI AYDIN KELEŞOĞLU
  8. ŞU ÇILGIN TÜRKLER TURGUT ÖZAKMAN

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00