?Türkiye, ´´ölüm makinesi´´ni durdurması için Esad rejimine, bunu tam olarak açıklamasa da, iki hafta mühlet verdi. Bu talep yerine getirilmez ise alternatif ,Türk ordusunun Türkiye´nin çıkarlarını korumak için bir askeri harekâta girişmesidir.´
Kim kaleme almış ise bu makaleyi sanırsınız ki bizim yandaş medya kalemşorlarından birisinin elinden çıkmış. Sorumluluk taşıyan bir gazetecinin kullanmaktan düpedüz sıkılacağı abartılı bir övgü uslubu ile Erdoğan´ın ve iktidarının mucizevi başarılarına öylesine alkış tutuluyor ki bunları okuyup da yoldan çıkmamak olası değil.
Örneğin gazete Batı´nın, Osmanlı İmparatorluğu´nun yıkılış döneminde nitelendiği şekliyle ´´hasta adamlığı´´, yakın tarihteki darbeler, istikrarsızlık ve aşırı yüksek enflasyon sorununa ilişkin akılda kalanlar nedeniyle Türkiye´yi çoğunlukla hafife aldığına dikkat çekiyor ve ´´Türkiye bugün ise 74 milyonluk nüfusu, yüzde 9´luk yıllık büyüme oranı, taşmış durumdaki yabancı yatırımcısı, iddialı özgüveni ve uluslararası ihtiraslarıyla bölgesel bir dev? değerlendirmesini yapıyor. Bununla da yetinmiyor ve Erdoğan için de şu övgülere yer veriyor:
?Başbakan Erdoğan´ın üçüncü kez seçildiği son seçim zaferiyle Atatürk´ten sonra en fazla iktidarda kalan devlet adamı haline gelmiş bulunuyor. Bir yandan izlemekte olduğu serbest piyasa modeli ve Avrupa Birliği üyeliği peşinde koşarken, diğer yandan da İslamcı ideolojisiyle Türkiye´nin çıkarlarını, 90 yıldır ilk kez eski Osmanlı coğrafyasına, Arap dünyasına yeniden odaklamış durumda. Araplar da Türkiye´nin bu başarılarını gıptayla takip etmekteler.?
Ve Times son vuruşu da Beşşar Esad´a yapılan uyarıların karşılıksız kalması olasılığı karşısında Erdoğan´ın ferasetini ve ihtiraslarını hafife almanın pek de akıllıca olmadığını, bunu orduyla karşı karşıya geldiğinde kanıtlamış olan, çabuk sinirlenebilen bir kişi olduğunu anımsatarak şu sözlerle yapıyor:
´´Sonra ne olacağı açıklanmış değil. Ancak açık olan, ´Türkiye´nin çıkarlarını korumak üzere´ bir askeri harekât. Bu, Esad konusunda elinden pek fazla bir şey gelmeyen Batı ve belki de Suriye´nin komşuları tarafından da alkışlanacaktır. Suriye ordusunun da alelacele sınıra doğru hamle yaptığı dikkate alındığında kimin kazanacağı konusunda herhangi bir tereddüt yok. Suriyeli muhalifler ve saldırı altındaki Suriye kentleri. Başkan Obama, Esad´ın devrilmesi için çağrı yapmaya hazır. Ancak sadece Türkler bunu sağlayabilir. Ankara, şimdi güçlü bir konumda konuşuyor.´´
Böylesine açık açık savaşa, silahlı müdahaleye davetiye çıkaran bir çağrı duyulmuş ve görülmüş müdür acaba? Hele Türkiye´nin gerçek çıkarları söz konusu olduğunda ülkemiz yöneticilerine yönelik bu dozda bir yüreklendirme ne zaman yapılmıştır? Anımsayınız Kıbrıs Barış Harekatını, ya da Kuzey Irak´tan desteklenip yönlendirilen PKK saldırılarını engelleme amaçlı sınır ötesi müdahaleleri, Türk Ordusu´nun önüne kesmek için aynı Batılı gazeteler feryatlara başlamamışlar mıydı?
Belki denilebilir ki ipliği pazara iyice çıkmış, Türkiye´deki iç sorunlara tavşana kaç tazıya tut misali akıl karıştırıcı yayınlarla karışmayı bir meslek haline getirmiş Batı medyasının övgüsüne de yergisine da kulak asılmamalıdır. Bir dereceye kadar geçerli bir görüştür bu ama Suriye Açılımı gibi akıllara sığmayacak bir maceraya tam da her türlü senaryonun yazıldığı şu günlerde yön vermeye kalkışan bir gazete makalesinin ardındaki hesapları iyi değerlendirmek gerekir. Bu övgüler ve savaş goygoyculuğu boşuna değildir. Aslında Suriye´nin iç işlerine karışma niyetlerinde geri dönlülmez bir yola girmek üzere olan AKP iktidarını etkilemeye bu denli hevesli olan bu çıkış tek başına bir gazetenin de özgün yayın politikalarına sığacak cinsten de değildir. Bu görüşler ve savaş çığırtkanlığına varan kışkırtmalar ABD´nin ve Batılı başkentlerin açıklamayı şimdilik uygun görmedikleri bir gündem maddesinin o değilden duyurulması hesabını barındırıyor içinde. Hele tam da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan´a, ?Sizin bir yol haritanız bile yokken, neye dayanarak komşunuzu uyarıyor, tehdit ediyorsunuz. Siz Suriye sorununda böylesine taraf konumuna gelirken, bu sorunu yönetiyor gibi ortaya çıkarken, bütün dünyaya ?Türkiye savaşa giriyor, Suriye´ye müdahale gündemde ? imajını verirken hedefiniz nedir??sorusunu yöneltmek gereğini duyuyorken. Times´ın ?Suriye Sorununu ancak Türkiye silahla çözer? görüşünü ortaya atması hiç de garipsenmemelidir.
Kılıçdaroğlu´nun şu sert eleştirileri Times´ın savaş kışkırtıcılığı yapan makalesinin ışığında daha bir anlam kazanmıyor mu sizce? CHP Genel Başkanı şunları söylüyor:
?Ne yapmak istiyorsunuz? Kimin adına yapıyorsunuz? Bunu neden TBMM ile, TBMM´de grubu bulunan partilerle, Ana muhalefetle paylaşmıyorsunuz? Ankara´da bir güvenlik zirvesi yapıyorsunuz, daha bakanlarınız ayrılmadan ABD büyükelçisi adeta oraya baskın yapıyor. Yani bir başka zirveyi de Büyükelçi ile yapıyorsunuz. İç ve dış kamuoyuna verdiğiniz görüntü bu. Zirve öncesi, zirve sonrası ABD büyükelçisinin bildiğini ben bilmiyorum. TBMM Başkanı da bilmiyor?
?Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, böylesine angaje olduğunuz bir konuda, yol haritanızı daha sonra çizecekseniz, yani siyasi bir hedefiniz yoksa, siz başkalarının siyasi hedeflerine taşeronluk yapıyorsunuz demektir. Libya´da da böyle olmadı mı? Nato´nun Libya´da ne işi var diyen siz değil miydiniz? Daha sonra Nato´nun müdahalesine destek olarak tıpkı Irak´ta olduğu gibi yüzlerce müslümanın öldürülmesine, okyanusta boğulmasına katkıda bulunmadınız mı? Dış politika stratejiniz, eğer ülkenizin yüksek çıkarları, bekası ve sokaktaki insanın refahı bakımından artı değer üretmiyorsa, doğru tespit edilmemiş demektir. Cehaletin büyüğü budur. Eğer bu cehaletten kaynaklanmıyorsa, bunun diğer adı da ihanettir.?
Bu son cümleler özellikle Times´ın Suriye´ye müdahale planına, ?Türk ordusunun Türkiye´nin çıkarlarını korumak için bir askeri harekâta girişmesi? değerlendirmesine dayanan bir kılıf uydurmasına da yanıt sayılmaz mı? Bu sözler, Türkiye´nin hiç bir çıkarı olmadığı bir maceraya sürüklenmesinin yanlışlığını ortaya koyan ve Erdoğan´a da eleştirilerin öncelikle bu noktasını dikkat almasi gereğini dayatan bir uyarı değil mi?
.
