TÜRKİYE´Yİ ?İTİBARSIZLAŞTIRMA´ HAMLELERİ KARŞISINDA GÜÇLÜ KILMAK

TÜRKİYE´Yİ ?İTİBARSIZLAŞTIRMA´ HAMLELERİ KARŞISINDA GÜÇLÜ KILMAK

Son dönemde ve son günlerde Türkiye çok vahim hem de kurumsal değil kişiselleştirilmiş boyutlardaki kimi ithamlarla karşı karşıya kalmıştır.


Osmanlı´dan beri Türkiye´nin, Türklerin dostu yoktur. Düşmanı da çoktur. Hem küresel güçler söz konusu olduğunda hem de o ünlü sıfır sorunla ilişkilerimizi güçlendireceğimiz masalları ile kendimizi aldattığımız komşular var ya, onlar nezdinde de? Belki her ülke için buna benzer husumet duruşları ve davranışları da ortaya konulmuştur tarih boyunca da, söz konusu Türkler olunca hani eskilerin sözü vardır, ?yedi düvel? hep karşımızda olup bizi yıkmaya, ortadan kaldırmaya sistematik bir kararlılık sergilemişlerdir.

Osmanlı´nın yükseliş çağında biriken düşmanlıklar, sonuçta ?Şark Meselesi´ olarak stratejik bir hedef haline sokulmuş, Avrupa ülkeleri ve Kuzey´den de Moskof Rus´u, Türkleri geldiği Orta Asya steplerine kadar sürüp, Ortadoğu ve Avrupa´da elinde tuttuğu coğrafyayı bölüşüp paylaşmak için yüzyıllar boyunca savaşmaktan hiç vazgeçmemişlerdir.

Bugüne geliverirsek durum pek farklı değil. Aynı husumet çemberi giderek boğazımızı sıkmakta. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk´ün ulus bilincine dayandırdığı Kurtuluş Savaşında ?düvel-I muazzama´yı Anadolu topraklarından püskürtmesinden bu yana, hınç ve kin, her türlü biçime bürünüp Türkiye´yi bir daha ayağa kalkamayacağı ekonomik, siyasal, şimdilerde de askeri bir hezimete uğratmada sözde ?dost´ ülkelerin proje ve politikalarının itici gücü olmayı sürdürmektedir.

Lozan´ın Türkiye´ye kazandırdığı statüye ve Atatürk Cumhuriyeti´nin çağdaş ve bağımsız bir ülke olabilmenin oluşturduğu dinamiklere karşı kullanılacak her zayıf nokta değerlendirilmektedir. Toplum yapısının içinde barınan fay hatları, etnisitede ve dinsel yaklaşımlarda oluşmuş farklılıklar; ekonominin iyi yönetilememesinin getirdiği krizler; siyasal yaşamdaki uzlaşmazlığa taşınan çatışmalar; dünya koşullarının dayattığı kimi yanlış dış politika ve güvenlik açmazları, bunların her birisi inceden inceye manipüle edilip Türkiye´nin ve Türk ulusunun zaafiyetini artırma adına kullanılmaktadır.

Farkına varmış olmalıyız bu komploların? En önemlisi şu sıralarda yaşanan ayrılıkçılığın silahlı başkaldırısıdır. 30 yıldır onbinlerce insanımızın yaşamını yitirdiği bir savaşım sürüp gitmektedir.

Ülkede kurulu Anayasal düzen, inişli çıkışlı dönemlerde insan hakları ve özgürlükler konusunda yurttaşların beklentilerini boşa çıkaran bunalımlarla sarsılmaktadır.

Ekonomi son derece tehlikeli bir düzensizlik içerisindedir. Küreselleşmenin aşırı saldırıları karşısında çaresiz bırakılmış, dışa bağımlı ve dolayısı ile dış sömürüye alabildiğine açık bir yapı; kamu ve özel sektör iç ve dış borçlarının her an bir büyük krize davetiye çıkarabilecek denetimsiz hali, insanımızı da ülkemizi de tehdit altında tutmaktadır. Ülkenin ?benim´ diyebileceği ve demesi gereken stratejik sektörlerin tümü yabancı ellerdedir ve tarihsel husumet odaklarının denetimine geçmiştir.

Son yıllarda dış politikada da inisiyatif, ulus çıkarlarının dikkate alındığı kurumsal yapıların elinden çıkarılmış, tümüyle keyfi denilebilecek arayışların ve bununla yakından ilişkili savrulmaların gidişatına teslim edilmiştir. Nitekim Suriye politikası nedeniyle geçmekte olduğumuz sırat köprüsü bunun en yakın örneğidir.

Bu tablo içerisinde dünya kamuoyunu yönlendirme gücüne sahip dış odaklar - ki bunların genelde Türkiye ve Türklük konusunda husumet taşıyan ülkeler ve onların yönetici kadroları olduğu açıktır - yakın zamanlara kadar Türkiye´yi hep ilkesel ve kurumsal düzeyde kimi asılsız, kiminde haklılık payı bulunan eleştiri ve suçlamalarla yıpratma yolunu seçmişlerdir. Demokrasi ve insan hakları gözetilmiyor, demişlerdir. Etnik kimlikler eziliyor, hatta cinayete kurban ediliyor gibisine orantısız ithamlarda bulunmuşlardır. Anayasal düzeni, laikliği korumaya çabalayan yargıçları, aydınları, Cumhuriyet´i ve ulusal çıkarları savunan askerimizi faşistlikle damgalamışlardır ve de onların kumpas davalarında hukuk dışı yargılanmalarını alkışlamışlardır. Kıbrıs Barış harekatındaki haklılılığımızı inkar edip, Türkiye´yi işgalci ilan etmişlerdir. Bu nedenle ambargolar koymuşlardır. Ama hepsinde de ?ilkeler´, ?ilgili kurumlar´, ?yanlış icraatlar´ ve ?haksız saydıkları politikalar´ suçlanmış, bu suçlamalar yine uluslararası ilişkilerdeki kriterler çervesinde anlamlandırılmıştır, kimi yaptırımlara ya da kısıtlamalara temel oluşturulmuşlardır.

Ancak son dönemde ve son günlerde Türkiye çok vahim hem de kurumsal değil kişiselleştirilmiş boyutlardaki kimi ithamlarla karşı karşıya kalmıştır. Akıl almaz biçimde ülkenin en üst düzeydeki sorumlu bir kişisi ve ailesi hakkında suçlamalar yapılmıştır. IŞİD terör örgütünün ?hırsızladığı´ petrolün üretim ve dağıtımında ortak olunduğu iddiası Rusya tarafından yetkili kılınan makamlarca resmen açıklanmıştır. Dahası bu iddiaların Birleşmiş Milletler kademelerine resmen iletileceği de ilan edilmiştir. Suçlamaların, muhatabı olan Recep T. Erdoğan tarafından ?iftira´ olarak kabul edilmesi, bu konuda somut delil bulunmadığı gerekçesi ile ciddiye alınmaması yeterli midir? Ya da IŞİD ile daha başlangıçtan ne gibi ilişkileri bulunduğu hakkındaki şüpheleri üzerinden atamayan ABD yönetiminin Rus ?iftiralarını´ kabule şayan bulunmadığı yolundaki beyanları ne derecede geçerlidir?

Suriye politikalarımızın bizi bir sırat köprüsü sınavından geçirmekte olduğunu söylemiştik yukarıda. Bu bağlamda başka bir suçlama da ünlü MİT TIR´ları konusunda son olaydan önce, ?kişiselleştirilmiş´ haliyle gündeme gelmişti. Uluslararası ortamda geniş yer tutan bir iddia hakkında, hem de olayın muhataplarından birisi, bizzat Ahmet Davutoğlu tarafından, sadece parallel yapının bir marifeti imiş gibi gösterilerek, şu açıklama yapılmıştı:

?Olayın birinci hedeflerinden biri de bendim. MİT TIR´ları operasyonları yapıldığında cuma günü Harran´daydım. Büyükelçiler toplantısı yapılırken yaşandı. Üç kişi hedefe konuldu. O zamanki Başbakanımız (Tayyip Erdoğan). Dışişleri Bakanı olarak ben ve MİT Müsteşarımız (Hakan Fidan). Üçümüzün doğrudan hedefe konulması olayıdır. Daha sonra odamızın dinlenmesi de aynı sürecin devamıdır. Üçümüzü de uluslararası ceza mahkemesine çıkarmak için yürütülen haince bir faaliyet. Benim odamı da dinleyen aynı çete. O yayınlar da bu kumpası destekleyen yayınlar.?

Bu son durum bizi şu noktaya getiriyor: Türkiye´ye ve Türklüğe hasım olan çevrelerin, ister Moskof Rus´u, ister Batının bu arada ABD´nin sözcüleri olsun bu fark etmiyor temelde, olayları farklı bir boyuta taşıyarak, en yetkili kişileri üzerinden Türkiye´ye saldırma cesaretini nasıl buldukları sorgulanmalıdır. Tarihimizde bir başbakanın da uluslararası ceza mahkemesine çıkarılma olasılığını, bırakınız kaygısını taşımayı, böyle bir düşünceyi bile aklına getirdiği görülmemiştir. Tıpkı en üst makam sahibinin, Cumhurbaşkanımızın, ?çirkin´ bir ithamı içeren cümle içerisinde adının geçebileceğini düşünemeyeceği gibi?

Öyleyse şunu da sormalıyız: Yapılan yanlışlar nelerdir? Türkiye´nin tarihinde görülmemiş biçimde itibarsızlaştırılıp sonunda tüm hareketleri yüzünden suçlanabilecek bir konuma taşınmasına meydan verilmemesi adına bu suçlamaları def edecek ne gibi önlemler alması gerekmektedir?

Kabul edelim ki artık bu sorunların yanıtlarını, kişisel polemiklerle varılacak nafile pozisyonlarla aramak yerine, kamu otoritesinin temsil ettiği ?kurumsal´ bağlamda ortaya çıkarmanın zamanının geldiğini idrak etmek zorundayız.


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false