Sesi Soluğu Çıkmayan, Dinleyen Medyaya Doğru

Sesi Soluğu Çıkmayan, Dinleyen Medyaya Doğru

Gazeteci - şimdiki moda söylemi ile ? medya mensubu, haber kaynakları ile ne dereceye kadar iç içe olabilir? Topluma karşı sorumlulukları olan bu mesleğin insanları siyasal çevrelere karşı mesafelerini ne ölçüde korumalıdırlar? Bir de denetleme yükümlülüğ

Bu soruları, ülkenin bugünkü koşullarında öne çıkan medya manzaralarını  ?olağan işlerden? sayanlar pek bir demode, yani çağ dışı bulabilirler. Zira insanımız medyaya olan güvenini büyük ölçüde yitirmiştir. Habercisini, yazarını ve hatta yayın kuruluşlarının kimi yöneticilerini, toplumun her kesimi ile mesafesini koruyamayan ve hatta çıkar çevrelerinin sözcülüğünü yapmaktan çekinmeyen kişiler gibi görme alışkanlığına kaptırmıştır kendisini. Bir de buna yaygın medyanın çoğunlukla büyük sermaye çevrelerinin doğrudan uzantısı ve dolayısı ile sözcüsü olarak varlığını sürdürmekte olduğunu eklersek, insanımızın basının işlevleri hakkında geliştirdiği çekinceleri garipsememek gerekir.

Bu ağrılı, sancılı konuyu niye mi gündeme getirdik? Recep Tayip Erdoğan´ın Cumartesi günü Dolmabahçe Sarayı´ndaki görkemli çalışma ofisi salonunda düzenlediği kahvaltılı toplantıyı ibretle izlemek durumunda kaldığımız için? ?Demode? gazetecilik ilkelerinden birisini daha sorgulayalım: Bir medya mensubu böyle bir toplantıya niçin katılır? Siyasal iktidar sahiplerinin gündemlerini tek taraflı olarak saptadığı ve amacın temelde salt propaganda geliştirmek olduğu apaçık ortada olan bu kabilden bir daveti kabul etmek doğru bir davranış mıdır? Bu sorulara verilecek yanıtlar bellidir aslında. Eğer söz konusu davet sahibini birinci elden tanımak, onunla ön yargısız biçimde ülke ve toplum sorunlarını karşılıklı olarak ele almak söz konusu ise bir sakınca yoktur. Hele ülkenin bir yetkilisi, icraat konularının kamuoyuna iyi aktarılmadığı kaygısını taşır da, medyanın yardımına gereksinme duyarsa, toplumsal sorumluluk ölçüsü içerisinde katkı koyma çabası  mesleğin görev anlayışı ile çelişmeyebilir. Ama bu dahi bir dereceye kadar geçerli bir mazerettir.

Dolmabahçe Kahvaltısı, yukarıdaki koşulların herhangi bir noktasına uygun düşmemiştir iyi incelenirse. Bir kere ev sahibi, şimdiye kadar birçok kez söylediği şeyleri yinelemenin dışında bir yaklaşıma girmemiştir. Bir gün önce İl Başkanları toplantısında dile getirdiklerinin benzerlerini dile getirmiştir. Toplantı´nın türü ve amacı bir monolog sergilemektir. Öyle bir monolog ki içeriği baştan başa propaganda unsurları ile örülmüştür, ayrıca masalarda oturanların büyük çoğunluğu zaten bu görüşleri misli misli yayın konusu yapmakta şimdiye kadar pek hevesli olmuşlardır. Ortada önyargısız biçimde ?görüş alışverişi? yapılmak istendiğine dair bir belirti de yoktur. Ama ne vardır? Ev sahibini paşa paşa dinleyip, sessizce oturan onlarca konuğa yöneltilen, ?size söylüyorum, anlayan anlasın ve haddini bilsin? mesajını taşıyan eleştiriler vardır. Erdoğan´ın ver partisinin daha baştan medya ile giriştiği mücadeleden nasıl yengi ile çıkıp, bugünlere varıldığının öyküsü anlatılmıştır.

Eleştiri dozunu aşan bir yaklaşıma giren  Erdoğan medyayı bir kurum olarak özeleştiriye davet etmiştir ve  "Demokrasi dışı müdahalelere çanak tutan, darbecileri yere göğe sığdıramayan, çetelerin üzerini örtenler Türkiye´ye, demokrasimize haksızlık ettiklerinden, daha fazla kendi meslektaşlarına haksızlık etmişlerdir. Geçmişin küllerini kaldıracak değilim ancak gelecek adına bir özeleştirinin kaçınılmaz hale geldiği inancındayız,? demiştir. Çelişki açık değil mi? Özeleştiriyi taleb eden aslında halka hesap vermesi gereken kişidir.

Bununla yetinmeyen Erdoğan medyanın ölçütlerine boyut katma çabasına girerek, "Biz, medyanın bizim tarafımızı tutmasını istemiyoruz. Siyasi taraf haline gelerek birilerinin psikolojik harekatının parçası olmasını da doğru bulmuyoruz. Medya elbette demokrasinin, hukukun, insani değerlerin, hak ve özgürlüklerin tarafı olacaktır. Özgürlükleri herkes kendisine yontmamalı. Bazı özgürlükleri iyi, bazılarını kötü görmemelidir. Bizim hükümet olarak çetelerle yaptığımız mücadele, hukuksuzluğa gösterdiğimiz tepki, anti demokratik girişimlere yönelik tavrımız zaman zaman medya tarafından görmezden gelindi hatta eleştirildi. Medya tarafından güçlü şekilde desteklenmesi gerekirken, sessiz kalındı. Bu noktada haberleri cesaretle yayınlayan kuruluşlar ise yandaş medya olarak görüldü" diye konuşmuştur. Bu sözlerin ardında ?haber başlıklarına varıncaya kadar medyada söz sahibi olma? niyeti sezilmektedir. Nitekim  konuşmasında dile getirdiği ?1960´ların manşetiyle 2000´li yılların inşa edilemeyeceğini belirten Erdoğan, "40 yıl öncesinin manşetleriyle bugün manşet atarken gözden geçirin de, birbirine uymasın. Aynı manşet olduğu zaman biz de buna üzülüyoruz" sözleri bu özlemlerin örneğidir adeta.

"Ağlayan şehit annelerinin görüntüleri yayınlanmasın" sözlerinin çok eleştirildiğini hatırlatan Erdoğan, "Buradaki hiçbir arkadaşımız evinde, fotoğraf albümünde ağlarken belki tek bir fotoğrafı bile yoktur. O annelerin acılı hallerinin sayfalara yansıması, bırakın terörle mücadeleyi, insan hakları adına haksızlıktır.  Medyanın terör olayları ya da terörle mücadeleyi yansıtırken bir çok parametreyi göz önünde bulundurması lüzumu aşikardır. Bu süreçte terör olaylarına ilişkin daha hassas bir yayın çizgisinin izlenmesinin gerekliliğini vurgulamak istiyorum. Bundan sonraki süreçte terörle mücadeledeki etkinliğimiz çok daha farklı alanlara yaymanın kararlılığı içindeyiz. Bu sorun sadece iktidarın sorunu değil, hepimizin ortak sorunudur. Hep birlikte bu mücadeleyi vermek durumundayız" görüşünü dile getirmiştir. Medyayı içeriği ile biçimlendirme düşlerinin başka bir örneğini oluşturmuştur bu sözler.

Yine de düşünelim: Erdoğan´ın ya da başka herhangi bir siyaset adamının ?medya kurumu?na bu ya da benzer eleştirileri ya da istekleri yöneltme özgürlüğü yok mudur? Eğer siyasal sonuçlarına katlanacak kadar kendisini özgür hissediyorsa elbette vardır. Ama bugünkü konumuz eleştirilerin içeriği ya da haklılığı ile ilgili değildir. Konumuz bu işin yapılış yeri, biçimi ve bunun karşısında medya temsilcilerinin kuzular kadar sessizliği ile ilgilidir.  Medya-iktidar ilişkilerinin, ?azar işitip özeleştiriye davet edilme? noktasına kadar varmasının yakışıksızlığıdır. İktidardaki siyaset adamının, geçirilen bir referandum sonrasında ?medyaya yön ve biçim verme? hevesine kapılmasının, adeta bir ?referandum ayarına? kalkışmasının olağan karşılanmasıdır. Kendisine ?dördüncü kuvvet? denilmesinden pek hoşlanan medya kesiminin, yürütme-yasama ve yargı üçlemesinden sonra kendilerinin de tek elden etki altına alınmasını kaçınılmaz görmesidir.

Bir de Kahvaltı´da gözlendiği kadarı ile elbette iktidarın medya´nın etkin kesimlerini nasıl ve hangi boyutlarda ekonomik ve moral baskı altına aldığını sergilemiş olması da ürkütücüdür. Katılımcıların büyük çoğunluğunu ve bunların toplantı haberini kamuoyuna yansıtış biçimini ve medya ilkeleri açısından suskunluklarını dikkate alırsanız, Türkiye´yi nelerin beklediğini daha iyi anlamak olasıdır. Yarınımız anayasal kurumların ve kuralların olduğu kadar kamuoyunun biçimlendirilmesi sürecinde siyasal kuşatma altına alınmış gibidir


2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9915,62%2,05
  • DOLAR

    32,42% -0,15
  • EURO

    34,65% -0,66
  • GRAM ALTIN

    2439,28% 0,14
  • Ç. ALTIN

    3999,24% 0,19
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 27.1 ° / 18.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı