Bir kere ?yapılan değişikliğin? temelde Brüksel çevrelerinin bilgisi ve onayı çerçevesinde yapılmış olduğu ?teyid? edildi yapılan açıklamaların satırları arasında. Anayasa Mahkemesi´nin kararının Paket´in ?temel fikrini değiştirmediği görülse ve bu karar her ne kadar demokratikleşme yolunda bir adım olsa? da, tam bir çözümü temsil etmediği vurgulandı bu bağlamda. Ve de ?1982 tarihli Anayasa´nın antidemokratik ruhunun ortadan kalkması için yeni bir anayasanın şart olduğu?na dikkat çekildi, bu anlamda direktif bile verildi.
Anayasa Mahkemesi Kararını yetki gasbı olarak gören, ortalığı indirip kaldırarak, Yüksek Yargı´ya mutlaka bir yaptırım uygulanmasını isteyen AKP sözcülerini teselli eden bu görüşlerden birisinin sahibi bizzat Avrupa Komisyonu sözcüsü Ferran Tarradellas Espuny?Ne diyor bu ?önemli? konumdaki kişi:
?İlk değerlendirmelerimize göre karar reform paketinin çok kısıtlı unsurlarını, Anayasa Mahkemesine ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu´na üye seçim yöntemlerini ilgilendirmektedir.
Bu kararın ardından Paket´in 12 Eylü´de referanduma sunulacak olmasının, Avrupa Birliği´nce İlerleme Raporları ve Ortaklık Katılım Belgesi çerçevesinde uzun süredir eksiklikler olarak zikredilen hususların karşılanmasında çok olumlu bir adım olacağı inancımızı koruyoruz.?
Neymiş, ortalığı fazla dağıtmaya gerek yokmuş. AKP iktidarı doğru yolda imiş ve fazla hasar görmeyen Paket´in katılım koşullarının karşılanmasında önemli bir rolü olduğu göz ardı edilmeden, referandumdan başarı ile çıkarılmalı imiş. Bundan daha açık destek ve yüreklendirme olabilir mi?
ABhaber.com sitesinde yer alan ikinci bir müjdeli mesaj var ?Evet? cephesine. AB-Türkiye Parlamenterler Komitesi Eşbaşkanı Helene Flautre da AB çevrelerinde ?Anayasa Mahkemesinin iptal kararının paketin özünü oluşturan hususlarını değiştirmediği? kanısına katılarak şu görüşleri dile getiriyor:
?Bu karar bir yandan mevcut gerilimleri azaltacak akılcı bir orta yol çözümü olmakla beraber, yeni bir anayasanın gerekli olduğunu da ortaya koymaktadır. Kısıtlı kalan bu reform kendi başına ülkenin demokratikleşmesine doğru atılan bir adımdır fakat 1982 Anayasa´sının antidemokratik ruhunu değiştiremez. Türkiye´nin en baştan ve en fazla, AB´ye katılım sürecini hızlandıracak nitelikte yeni bir demokratik anayasaya gereksinimi vardır.?
Eş başkan bu sözlerle de yetinmiyor, ülkemizin tüm siyasal partilerine şu direktifi vermekten kendini alamıyor:
?Bütün siyasal partilere sesleniyorum. Bir sonraki parlamento seçimlerinden sonra gündeme yeni anayasa yapma projesini koyunuz.?
?Su Uyur, Avrupa Birliği Uyumaz? mış demek ki? Büyük Avrupa Birliği Projesinin içinden geçtiği ekonomik krizlere, anlaşmazlıklara ve Yunanistan gibi kimi ülkelerin ipliğinin pazara çıkmasına yol açan gelişmelere bakarak, Brüksel Komiserlerinin hala Türkiye´yi gözlem ve denetim altında tuttuğunu unutmuş olabilir miyiz. Elbette hayır. Aksine ?eksen kaydırıyor? diye Batı´nın tepkilerine yol açtığı sanılan AKP iktidarının kredisi çok yüksek olmalı ki Brüksel nezdinde, AB cenahı ona şimdiki kısmen sakatlanmış Paket konusunun ötesinde de daha şiddetli bir ?Anayasa depremi? yaratması hususunda destek veriyor. Önce 12 Eylül referandumunda sandığa ?Brüksel´in Evet Oyunu? peşin peşin atıyor. Demek ki gerçekten derin strateji uzmanımız Ahmet Davutoğlu Financial Times ile mülakatında Türkiye´nin Batı´dan uzaklaştığı kaygılarını ?saçmalık? diye niteleyip Ankara´nın ?en büyük stratejik hedefi?nin AB üyeliği olduğunu söylerken sağlam bir dala sarılıyor. İsrail ile bozulan ilişkiler meselesinin ?bir eksen kayması? olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çekerek, ?Hiç kimse, bu süreçteki gecikmeden Türkiye´yi sorumlu tutamaz,? demesi de boşa değil. İktidar, AB´nin çizdiği yol haritasında sağlam adımlarla ilerliyor. ?Nihai hedef? denilebilecek ?Türkiye´de tam bağımsızlığını koruyan bir devlet yapılanmasını sakatlama? projesine hizmet etmekten geri durmuyor. Son zamanlarda tam seçilmese de AB-AKP ilişkileri canlılığını koruyor.
Brüksel ile Ankara arasında nasıl bir danışıklı işler yapma ilişkisi vardır da Türkiye´nin parlamenter demokrasi sisteminin temelindeki güçler ayrılığı işleyişlerine darbe vurmayı öngören mahut Paket´e böyle bir destek gelmektedir. Neresi demokratiktir bu değişiklik paketinin? Yargı erkinin tasarlanan bu denli siyasal baskı altında tutulduğu kaç AB ülkesi vardır? Yasama organının kararlarına Anayasal denetimi reddeden çağdaş demokrasi örneği aransa bulunabilir mi Batılı ülkelerde? Bazı kötü örnekleri olarak Fransa ve İtalya´da görülse ?Tek Adam? sultasını kabullenebilecek, bunu uzun süre içine sindirecek kaç Avrupa ulusu gösterebilirsiniz? Bu soruların yanıtlarını AB Komisyon Sözcüsü ya da Parlamenterler eş başkanı verebilir mi bir çırpıda?
Amaç çok açık? AKP iktidarı en büyük stratejik hedef diye ortaya koyduğu AB üyeliği adına öylesine çapraz ve çarpık uygulamalara girişmiştir, tam üye olunamayacağı baştan bilindiği halde öylesine dayatmalara teslim olmuştur ki giderayak bu önemli aktörün her hamlesinin işe yarayacağı kestirilmektedir Brüksel çevrelerinde. Zaten AKP´nin hoşnut edilmesi uğruna Paket projesi olasıdır ki birlikte oluşturulmuş ve sonuna kadar destek sözü de verilmiştir. Başka bir açıklaması olamaz bu kadar açık ve hatta Türk ulusunu hiçe sayan küstahça sözlerin ve verilen ?yeni anayasa yapın? direktiflerinin. İlk ?Dakka?da atılan bu gol seçmenimizin, sağduyulu insanımızın gözünden kaçmamalıdır. ?Evet?i kimlerin önemsediği, hudut tanımayan nifak odaklarından Türkiye´nin iç işlerine kadar kimlerin sarkmaya çalıştığı, bunun içimizden kimlerle niçin işbirliği yaptığı iyice izlenip, anlaşılmaldır.
