KIBRIS NEREYE GİDİYOR?
KÜLTÜR SANAT 22.02.2016 09:57:22 629 0

KIBRIS NEREYE GİDİYOR?

Değerli okurlar, Ülkemizin yoğun gündemi içerisinde yeterince dikkat edemediğimiz ?Kıbrıs Görüşmeleri? ile ilgili olarak KKTC´nin Ankara´da Büyükelçiliğini yapmış olan ve şu anda Başkent Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Sayın Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ´

KIBRIS UYUŞMAZLIĞININ ORTAYA ÇIKIŞI

Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Adası´nı Yunanistan´a ilhak etmek (ENOSİS) için başlattıkları terör eylemleri sonucunda 1950´lerde ortaya çıkan Kıbrıs meselesi, Türkiye, İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs Türk liderliği ve Kıbrıs Rum liderliği tarafından imzalanan 1959-1960 antlaşmalarıyla bir ortaklık devleti şeklinde 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile sonlandırılmıştı. Ancak Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti´ni ENOSİS için bir ?sıçrama tahtası? olarak kabul etmiş ve devlet organlarını kullanarak ENOSİS´İ gerçekleştirmek için Akritas Planı kapsamında Kıbrıs Türk halkına karşı 21 Aralık 1963 tarihinde başlattığı katliamlar sonucunda günümüzde de devam eden Kıbrıs uyuşmazlığı ortaya çıkmıştır.

ANNAN BELGESİ´NİN TEMEL FELSEFESİ VE TEMEL NİTELİKLERİ

Kıbrıs uyuşmazlığına kapsamlı bir çözüm öngören Annan Belgesi´nin temel felsefesi, Rumların yıktıkları ve gerçek hukuki-siyasi temellerini kaybetmiş olan ?1960 Kıbrıs Cumhuriyeti?nin devam ettiği öngörüsüne dayalı olarak hazırlanmış olması, yeni bir ortaklık devletini öngörmeyen ve uyuşmazlığa (meseleye) Anayasal bir sorun olarak yaklaşması ve bir ?Kıbrıs milleti? yaratmayı esas almış olmasıdır. Annan Belgesi/Planı ile yeni bir ortaklık devleti yaratılmıyor; Kıbrıs Türk halkının, halk olma niteliğini kaybedecek düzenlemelerle Anayasa´da ?Kıbrıslı Türklere? korumaya alınmış güçlendirilmiş azınlık hakları vermek suretiyle uyuşmazlık ?çözüme? kavuşturulmaya çalışılıyordu.

Bu felsefeye dayanan Annan Belgesi´nin temel nitelikleri ise özetle şunlardır:

* Kıbrıs´ta 1959-1960 Antlaşmalarının yarattığı düzeni Rum tezleri doğrultusunda değiştirerek AB´ne uyumlaştırılmasını öngörüyordu.

* Türk halkına AB çatısı altında ?güçlendirilmiş azınlık hakkı? verilerek ?sorunu? halletme anlayışını benimsemişti.

* Türk halkının egemenlik hakkının varlığını kabul etmemiştir. Anlaşmanın öngördüğü devletin meşruiyeti iki halkın egemenliğine değil anayasaya dayandırılmıştır.

*  Eşit yetki ve egemen kurucu halk kavramlarını esas almamıştır.

* Halkların varlığını kaldırmakta ?Kıbrıslı Türk?, ?Kıbrıslı Rum? kavramlarını getirmekte ve halklar yerine bireyselliği ikame etmektedir.

* Kıbrıs´ta iki halkın varlığını görmezden gelerek, etnik gruplardan oluşan tek bir ?Kıbrıs halkı? olduğunu kabul emektedir.

* Gerçek anlamda iki kesimliliği öngörmemiştir. Kuzey Kıbrıs´a 100-120 bin Rum göçmenin yerleşmesini öngörmektedir.

* Garanti ve İttifak antlaşmaları sulandırılmakta, etkin ve fiili garanti sistemi kaldırılmakta, Kıbrıs´taki Türk-Yunan dengesini Türkiye aleyhine bozmaktadır. Türkiye´yi Kıbrıs´tan çıkaracak, Türkiye ile Kıbrıs Türk halkının bağlarını koparacak; buna karşılık Yunanistan´ın AB ile Kıbrıs´a girmesini sağlayacak düzenlemeler öngörmektedir.

* Annan Belgesi, 1963 yılında Rum tarafının yarattığı fiili durumu hukukileştirmek suretiyle Türk tarafı aleyhine oluşacak yeni bir düzen öngörmüştür.

* Kıbrıs Türk halkının uluslararası antlaşmalarla kazandığı hukuki ve fiili kazanımlarını/haklarını ve statüsünü ortadan kaldırmaktadır.

* Türkiye´nin haklarının içini boşaltacak ve statüsünü ortadan kaldıracak bir süreci başlatıyordu.

Annan Belgesi´nin bu nitelikleri dikkate aldığında, Türk tarafının iki halkın mevcut devletlerinin bazı egemenlik haklarını yeni kurulacak ortaklık devletine devretmeleri, geri kalan egemenlik yetkilerini kurucu devletlerin kullanacağı, iki halklı, iki devletli, iki kesimli, Türkiye´nin etkin ve fiili garantörlük hakkını sulandırmadan koruyan bir anlaşma olması tezine ters düşmektedir.

Buna karşılık, Annan Belgesi Rum tarafının yeni ortaklık devletini ret eden, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında Türklere güçlendirilmiş azınlık haklarının verilmesini öngören, Garanti Sistemini kabul etmeyen, onun yerine uluslararası bir gücün veya AB´nin garantisini savunan, iki halklılığı, iki devletliliği ve iki kesimliliği kabul etmeyen tezlerini güçlendiren, Rum tezleriyle örtüşen bir yapı öngörüyordu.

Bir uzlaşı sürecinde önemle dikkat edilmesi gereken nokta, Kıbrıs uyuşmazlığında tarafların, ihtilafın nedenlerine ve kendi taraflarına yapılan haksızlığa dair farklı algılamaları, söylemleri ve gerçekleri vardır. Bunların dengelenmesi ve gerçekçi bir temele oturtulması ve tek yanlı yaklaşımların terk edilmesi gereği vardır.

Kıbrıs Türk halkına göre Kıbrıs uyuşmazlığının ana kök nedeni 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini içlerine sindiremeyen ve ENOSİS vizyonundan kurtulamayan Rum-Yunan siyasi erklerinin her türlü bahane üreterek Kıbrıs Türk halkını zorlama ve hatta şiddet yoluyla dışlamaları ve sonuçta Kıbrıs Cumhuriyeti devletini gasp ve işgal etmeleridir. Nitekim BM Barış Gücü´nün Kıbrıs´ta 1964 yılından beri görev yapması bu gaspa ve işgale dayanmaktadır.

Kıbrıs Rum halkına göre ise Kıbrıs ?sorununun? nedeni 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekât ile ?Kıbrıs Cumhuriyeti´nin Kuzeyi´nin İşgal? edilmesidir.

?Kıbrıs uyuşmazlığına tarafların haklı endişe ve çıkarlarını gözetecek iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe ve iki Kurucu Devletin eşit statülerine dayalı yeni bir federal ortaklık zemininde? uzlaşı arayışı içinde müzakereler sürdürüldüğü açıklamalarına göre bu uzlaşıyı ve Türk halkının geleceğini taraflardan münhasıran birinin söylemi ve gerçekleri üzerine inşa etmek mümkün değildir.

YENİ MÜZAKERE SÜRECİ VE MÜZAKERE BAŞLIKLARI

Günümüzde sürdürülen müzakereler 11 Şubat 2014 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile GKRY Başkanı Anastasiadis´in kabul ettikleri ?Ortak Açıklama? temelinde sürdürüldüğü ifade edilmektedir.

Rum tarafının görüşme masasından kalkmasıyla kesilen müzakereler iki buçuk yıl sonra KKTC Cumhurbaşkanı ile GKRY Başkanı arasında yeniden başlamıştır. Ortak Açıklama çerçevesinde yeniden başlayan müzakerelerde daha önceki süreçte kabul edilmiş dört başlıkların ele alınarak yeniden görüşülüp üzerinde uzlaşıldıktan sonra, toprak konusunun ele alınması kararlaştırılmıştır. Toprak konusunun da çözülmesi durumunda, garantör devletler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere´nin de katılımıyla garantiler konusu görüşülüp müzakerelerin sonuçlandırılmaya çalışılacağı üzerinde mutabık kalınmıştır.

- Yönetim ve Güç Paylaşımı konusunda nelerde uzlaşıldı, nelerde uzlaşılmadı.

- Dönüşümlü başkanlığın ne olacağı? (Rum tarafının dönüşümlü Başkanlığı kesin

olarak kabul etmediği, Türk tarafının da bu konuda ısrarlı olduğu net biçimde açıklanmıştır).

- Varılacak anlaşma Avrupa Birliği´nin birincil hukuku olacak mı?

- İki kesimlilik nasıl korunacak?

- Mülkiyet konusu ve ? Mülkiyette uygulanacak kriterlerin ne olacağı?

- Toprak kriterlerinin ne olacağı?

- Güvenlik-Garantiler sorununun nasıl çözüleceği?

- KKTC Devleti´nin verdiği KKTC tapuları ne olacağı?

- Çözüm için bir geçiş döneminin öngörülüp görülmeyeceği, bu dönemde işlerin nasıl yürüyeceği, tazminatlar ve bunların finansmanı gibi konular müzakerelerin temel ve çok zor konuları olarak değerlendirilmektedir. 

            Nitekim bu konularda taraflar arasında, Anastasiadis´in ifadesiyle ?anlayış bulunduğu bunun dışında bir uzlaşma veya görüş birliğine? henüz varılamadığı belirtilmektedir.

            Rum tarafından sızdırılan müzakere notlarına göre, Rum tarafı dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyor. Türkiye´nin etkin ve fiili garantisinin devamına karşıdır. Kıbrıs Türkü halkını koruyacak, bir sıkıntı doğması halinde hemen müdahale edebilecek sayıda askerin Kıbrıs´ta kalmasını istemiyor. Avrupa Birliği müktesebatını kullanarak, iki kesimliliği ortadan kaldırmak istedikleri açıklamalardan net şekilde anlaşılmaktadır. KKTC vatandaşlarını ?1974 sonrası Türkiye´den gelip yerleşenler ve 1974 öncesi Kıbrıs´ta yaşayanlar ve onların çocukları? olarak ayrıma tabi tutmakta, 1974 sonrası gelen ve ?yerleşikler? olarak tanımladıkları KKTC vatandaşı olanların Türkiye´ye geri gönderilmesini talep etmektedir.

Rum tarafının Mülkiyet konusunda ortaya koyduğu görüşler, KKTC nüfusunun hemen hemen dörtte üçünü olumsuz olarak etkileyecek, Türk halkını bir anda taşınmaz mallar bakımından bir komisyonun kararını bekleyen, hiç bir ?inkişaf/gelişme?, alım-satım yapamayacak duruma düşürecek niteliktedir. Toprak konusunda ise KKTC´nin şu andaki topraklarının yaklaşık dörtte birini talep etmektedirler. Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru, Garantilerin kaldırılmasının elzem olduğunu, olası bir çözümde garantör güçlerin ve müdahale hakkının benimsenmesinin, devletin temelleri için mayın teşkil edeceğini ve bu temellerin yıkılmasının reçetesi olacağını öne sürerek karşı olduklarını, asla kabul etmeyeceklerini ifade ederken, Makarios´un doktoru ve EDEK partisini Onursal Başkanı Vasos Lissaridis, ?Kıbrıs sorununda yeniden (eş zamanlı-ayrı) referandumlar yapılması halinde, hem Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis´in, hem de Kıbrıs Cumhuriyeti´nin sonu olacağını? savunmakta ve referanduma karşı çıkmaktadır.

Stefanu ise açıklamasında AKEL için, Kıbrıs sorununun çözümünün, ?işgal? olgusunu, de facto bölünmüşlüğü sonlandırmasının, halkı ve devleti yeniden birleştirmesinin, özellikle öneme sahip olduğunu belirtiyor.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ?birçok belirsizlikle mücadele? ettiğini söylediği açıklamasında Davos´ta, BM Genel Sekreteri Ban´a sunduğu Belge´de, iki unsurun ön plana çıkmasının mümkün olduğunu, bunlardan bir tanesinin, belirsizlikler ve sonuca varılması için zamana gereksinim olduğu, diğerinin ise çözümün ilk gününden itibaren yapılması gerekenlerle alakalı olduğunu, örneğin kapalı Maraş bölgesinin, iskâna açık olmayan yerlerin iadesi gibi?

Anastasiads´in Davos´ta, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı´nın da hazır bulunduğu görüşmede, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon´a Sunduğu Belge´ye göre ?Belirsizlikler Fazla.? Anastasiadis´in, çözüm sağlanmasına kadar birçok belirsizlik bulunduğunu ortaya koyduğu Belge´de süreç ve enerjiye ilişkin bir dizi konunun da ortaya çıktığı belirtiliyor.

Anastasiadis´in, BM Genel Sekreteri Ban´a sunduğu belgeyi Rum gazeteleri ayrıntılı bir şekilde yayımladı. Belge içerisinde şu ifadeler yer alıyor:

?Yönetim, Güç Paylaşımı, Mülkiyet, Ekonomi ve AB Başlıklarıyla ilgili, Mayıs ayından itibaren, önemli sayıda konuda, ortak konsensus sağlandığı çok iyi bilinmektedir. Aynı zamanda, ilerlemeye karşın, tüm başlıklardaki anlaşmazlıkların hala var olduğu da vurgulanması gerekmektedir. Bu koşullar altında, vurgulamak isterim ki aşağıdaki konularda özlü görüşmelere başlamadık:

-Mülkiyet ile kaçınılmaz bir şekilde bağlı olan Toprak düzenlemeleri;

-Güvenlik ve Garantiler;

-Yabancı askerlerin çekilmesine ilişkin zaman takvimi;

-Kıbrıs sorununun çeşitli yönlerinin hayata geçmesi ve üzerinde anlaşmaya varılanların normal bir şekilde uygulanmasına yönelik zaman takvimleri;

-Anlaşmanın ilk günü ve ne gerektireceği;

-Anayasa ve federal yasaların yazımı;

-Federal devletlerin ve federal anayasanın yazımı;

-Birleşik Kıbrıs´ı bağlayacak olan uluslararası anlaşmaların listesi.

Anlaşıldığı gibi, sürecin nihai aşamasına gelmeden önce, hassas ve tüm zor konularda ayrıntılı görüşmelerin yapılması gerekmektedir. Bu olgular ışığında, tüm bu konuların, müzakerelerin sonunda sizinle ele alınması şeklindeki ifadeye, 2004 tecrübesi dikkate alındığı zaman, hem fikir değiliz. Ortak uzlaşıya varılan konulara ulaşsak dahi, çözümün sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyecek yapıcı belirsizlikler veya boşluklardan kaçınılması için, çözümün uygulanmasına ilişkin karmaşıklığın, zamana ve dikkatli planlamaya gereksinimi vardır. Örneğin:

-Yeniden yerleşimin maliyeti;

-Tazminatların maliyeti;

-Federal örgütlerin ve kurumsal örgütlerin kurulması gibi federal devletin faaliyete geçmesi dâhil, çözümün hayata geçirilmesinin diğer boyutlarına ilişkin maliyet.

- Halkın önüne sunulmadan önce, çözümün ekonomik sürdürülebilirliğinin garanti altına alınmasının hayati önemi bulunmaktadır.

- Tazminatlar için gerekli olacak para, toprak düzenlemeleri nasıl çözülecektir?

İLK GÜNDE ATILACAK ADIMLAR

Anastasiadis, BM Genel Sekreteri Ban´a Davos´ta sunduğu Belge´de ayrıca, ?çözümün ilk gününün, Kıbrıs Türk toplumuna direkt fayda sağlayacağının dikkate alınması gerektiğini? ifade ettive ? bu faydaları, hükümete katılım, limanların ve havalimanların açılması, ekonomi raporu (bankaların yasal şekilde işlev göstermesi, direkt ticaret gibi) olarak gösterdi.?

Kıbrıs Rum tarafı için çözümün faydalarını ise Anastasiadis, ?Toprak Düzenlemeleri? başlığı altında ?kapalı Maraş bölgesinin derhal iadesi, ara bölgenin derhal iadesi, iskâna açık olmayan bölgelerin derhal iadesi? şeklinde sıraladığı belirtiliyor.

YABANCI ASKERLERİN ÇEKİLMESİ

Belgeye göre, ?çözümün ilk gününde, önemli sayıdaki Türk askerinin çekilmesinin önemli olduğuna ayrıca bunun, nüfus açısından çözüme ilişkin iradede önemli rol oynayacağına? da dikkat çekiliyor?

RUM-YUNAN İKİLİ NELERİ KABUL ETMİYOR

Dünya kamuoyuna, sürdürülen müzakerelerde/görüşmelerde olumlu gelişmeler sinyalini ?başarılı? bir şekilde veren, Türkiye-KKTC yetkililerinin olumlu ve umutlu yönde, beklentileri yükselten mesajlar vermelerine rağmen Anastasiadis´in BM Genel Sekreteri´ne sunduğu Belge´de ortaya konan gerçekler iyimser mesajların doğru olmadığını gösteriyor.

Rum-Yunan yetkililerinin, Rum partilerinin-siyasilerinin, Rum basınının ve Kilisenin Rum basınına da yansıyan her gün yaptıkları açıklamalarından da açıkça anlaşılıyor ki;

Rum-Yunan ikilisi, bir yandan kamuoyu önünde uzlaşmaz imajını ortadan kaldıracak ılımlı tavır sergilerken, aynı zamanda Türk tarafının vazgeçilmez kırmızıçizgilerine yönelik çok yönlü açık bir saldırı kampanyası sürdürmektedir. Bu bağlamda gerek Rum, gerekse Yunan yetkililer ?çözüm? dedikleri süreçten beklentilerini de şöyle dile getirmektedirler:

  1. 1.     Olası bir anlaşmada Türkiye´nin etkin ve fiili garantörlüğünün asla kabul edilemeyeceğini ve Türk ordusunun adadan tümüyle çıkıp gitmesini önkoşul olarak ileri sürmektedirler.
  1. 2.     Türkiye´den gelip KKTC´ne yerleşen, KKTC´ni vatan bilen, vatandaş olan, KKTC´de doğup büyüyen, evlenen, aile kuran, ekonomiye-üretime katkıda bulunan, eğitimini ve askerliğini KKTC´de yapan KKTC vatandaşlarının tümüyle KKTC´den çıkarılması gerektiğini, olası bir anlaşma için önkoşul olarak ileri sürmektedirler.
  1. 3.     Bütün Rum göçmenlerin kuzeye yani KKTC topraklarına geri dönme hakkının tanınmasını, bu bağlamda asgari 120 bin Rum´un KKTC´den alacakları yüzde 10 civarındaki topraklara, 60 binin ise KKTC´ne (oluşturucu devlete) bırakmak istedikleri %24-25 oranındaki KKTC topraklarına dönmesini şart olarak ileri sürmektedirler.
  1. 4.     Taşınmaz mal tazminatı konusunda ise KKTC´de taşınmaz mal bırakmış olan bütün Rumlara ?mülkiyet hakkının? kullanımında ilk söz hakkının verilmesini, Kıbrıs Türk halkının 42 yıllık kullanımdan doğan ?mülkiyet haklarının? ise ikinci derece geçerliliğe sahip olmasını; başka bir ifade ile Kıbrıs Türk halkının 42 yıllık kullanımdan doğan,  ?mülkiyet? üzerindeki ?öncelikli? söz hakkının ortadan kalkmasını talep ediyorlar.
  1. 5.     1963 Rum-Yunan ikilisinin anayasal, sivil ve askeri darbesi ile Kıbrıs Rum Cumhuriyeti´ne dönüştürülmüş ve 1963´den sonra hukuken ?yok´ hükmünde olan ?Kıbrıs Cumhuriyeti´nin? (Kıbrıs Cumhuriyetinin Kıbrıs Rum Cumhuriyetine dönüştürüldüğü gerçeği Sayın Anastasiadis tarafından  25 Ağustos 2015 tarihinde Limasol´da gerçekleştirilmiş olan Dünya Kıbrıs Rumları Toplantısında açıkça dile getirilmiştir) bir anlaşmadan sonra ?evrimleşerek? Federal Kıbrıs Cumhuriyeti şeklinde sözde ?Kıbrıslı Türkleri? de kapsayarak devamını, KKTC´nin tasfiyesini ve Kıbrıs Türk halkının ?demokratik´ haklara sahip bir azınlık ?cemaat? statüsü ile sürdürülebilir ?iki toplumluluk? ilkesini içermeyen ?sözde federal?, gerçekte ?üniter? devlete katılmasını istemektedirler.
  1. 6.     Olası bir federasyonun, Almanya´daki gibi üniter anlayışla yönetilen,  güçlü bir merkezi hükümetten ve egemenliği olmayan ?yerel yönetim özerkliğine? sahip eyalet yapısındaki idari bölgelerden oluşmasını talep etmektedirler. Bunun adına da ?Temiz Federasyon-İşlevsel Devlet-Üniter Federasyon? demektedirler.
  1. 7.     Olası bir anlaşmanın ?iki kesimlilik? ve ?iki toplumluluk? ilkelerini korumak ve anlaşmanın Avrupa Mahkemeleri tarafından sulandırılmasını, etkisiz hale getirilmesini önlemek amacıyla saptanacak derogasyonların AB´nin Birincil Hukuku (kalıcı derogasyon) olmasına karşı çıkmaktadırlar.
  1. 8.     Kıbrıs adasının Münhasır Ekonomik Bölgesi´ndeki varlıkların ?birlikte ve eşit söz hakkı? ile yönetimini ve kurulacak Federal Cumhuriyetin yeni anayasasında belirlenecek kurallar çerçevesinde ?adil paylaşımını?  kabul etmemektedirler. Rum lideri Anastasiyadis, Kıbrıs Türk halkının da, Kıbrıs adasının Münhasır Ekonomik Bölgesi´ndeki varlıklardan ?ihtiyaçları´ doğrultusunda yaralanacaklarını söylüyor ancak federal anayasada belirlenecek kriterler çerçevesinde varlıklardan elde edilecek gelirlerin iki halk arasında adil paylaşımını kabul etmiyor.

Rum-Yunan tarafı, belirtilen hususlar dikkate alındığında Türk halkın Tam Eşitlik, Egemenlik, Garantiler/güvenlik gibi vazgeçilemez yaşamsal haklarını kabul etmezken, azınlık statüsüne düşürecek bireysel anayasal haklar önermektedir. Oysa Egemenlik hakkı Kıbrıs Türk halkının sürdürdüğü varoluş mücadelenin temel taşıdır.

Kıbrıs Rum ve Yunan tarafının, görüşmelerin zemini ve çerçevesi olan ?Ortak Açıklama?da ?tek uluslararası temsiliyet?, ?tek egemenlik? ve ?tek vatandaşlık? silsilesi üzerinden yüklemeye çalıştıkları anlam ve içerik, Kıbrıs Türk halkının ve Türk tarafının 50 yılı aşkın bir süredir Kıbrıs konusunda vermekte olduğu haklı ve meşru mücadeleyi sona erdirmeye matuftur. Rum Ortak ve onların hamisi Yunanistan tarafından 1963 yılında silahla yıkılmış olan Kıbrıs Cumhuriyeti´nin devamı olarak, ?evrim yoluyla Federalleştirilmesini? istedikleri sözde federal devlet, Kıbrıs Türk halkının ve Kıbrıs´ta Türklüğün geleceğini ve Türkiye´nin bu coğrafya üzerindeki kazanılmış hakları, statü ve uzun vadeli çıkarlarını güvence altına alamaz.

Rum-Yunan tarafının tek ve bölünmez egemenlik ile ?artık yetkiler? konusu üzerinde ısrarla durmalarının anlamı, önemi ve esas hedefi üzerinde, Türkiye ve KKTC önemle durmalıdır.

Sayın Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ´un sonuç bölümünde yazdıklarını özetleyecek olursak,

?Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye´nin temel hak ve statülerinden kesinlikle vazgeçilmemelidir.?

?Rum-Yunan tarafının bu anlayışı sürdürdüğü ve uluslararası aktörlerin GKRY, meşruiyetini kaybetmiş ?Kıbrıs Cumhuriyeti? devleti hükümeti olarak kabul ettikleri sürece Kıbrıs´ta bir uzlaşıya varılması mümkün görülmemektedir.?

DR. AHMET ZEKİ BULUNÇ KİMDİR

Lefkoşa´da 5 Ağustos 1945 yılında doğdu. İlk, Orta ve Lise Öğrenimini Kıbrıs´ta, Yüksek Öğrenimini Türkiye´de yaptı. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi´nden mezun olduktan sonra KKTC Maliye Bakanlığı´nda Bütçe Kontrolörü olarak kamu görevine başladı. İtalya´da ISVE Kalkınma Enstitüsü´nde ve ABD´de Boston Üniversitesi´nde Yüksek Lisans, Türkiye´de Uludağ Üniversitesi´nde Doktora eğitimini tamamladı ve İktisat Ana Bilim Dalı´nda Doktor Unvanını kazandı. 

Kamu görevi süresinde T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı´nda ?Personel Değişim Programı?na katıldı, KKTC Başbakanlık Devlet Planlama Örgütü´nde Planlama Uzmanı, Kıdemli Planlama Uzmanı, İktisadi Planlama Daire Başkanı ve Müsteşar görevlerini ifa etti. Doğu Akdeniz Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı, Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası İdare Meclisi Başkanlığı, Vakıflar İdaresi Yönetim Kurulu Üyesi, Avrupa Lefke Üniversitesi Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Üyelikleri görevlerini yürüttü. Kıbrıs Mülkiyeliler Birliği Başkanı ve KT Amme Memurları Sendikası Genel Sekreteri görevlerini uzun yıllar yürüttü. KKTC Ankara Büyükelçisi olarak beş yıl süre ile görev yaptı. 

Çok sayıda ulusal ve uluslararası dergide, gazetede ve Anonim Kitaplarda, özellikle Kıbrıs Uyuşmazlığı konusunda makaleleri yayınlandı, konferans ve panellere konuşmacı olarak katıldı, yazılı tebliğler sundu. 

Başkent Üniversitesi´nde İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi ve Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi olarak dokuz yıldan beri görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

 Dr. Ahmet Zeki Bulunç
Ankara, 18 Şubat 2016

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

“STOA FELSEFESİ VE TARSUS'TA STOACILIK”KİTABI ARATOS YAYINLARI’NDAN ÇIKTI

ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KISA FİLM FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

ADANA’DA BAĞLAMA GÜNLERİ’NİN İKİNCİSİ GERÇEKLEŞTİRİLİYOR

Düş ve Gerçek Arasında Çareli Çaresiz Çizgiler Kitabı

Sanatçı Selva Özelli Solo Sergisi ile ABD’de

“Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı

HÜSEYİN SÖZLÜ, "AĞUSTOS AYI TÜRK'ÜN ZAFER AYIDIR"

İZMİT ALTIN PİŞMANİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNE VERİLDİ

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ‘’BELGESEL FİLM YARIŞMASI’’ FİNALİSTLERİ BELİRLENDİ

EMEKLİLERİN YENİ ADRESİ ‘EMEKLİ KÜTÜPHANESİ’

İZMİR KULLUK İLE TANIŞIYOR

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

“Soul Müziğin Diva”sı Imany, 7 Eylül’de Türkiye’de

‘ÇOK YAŞA CUMHURİYET’ ÖDÜLLÜ BESTE YARIŞMASI BAŞVURULARI İÇİN SON HAFTA!

TÜRK RESSAMLARIN LONDRA ÇIKARMASI!

YILDIZ TOZU KARAKTER ANALİZLERİ

"ZAFERİN RENGİ" GÜÇLÜ OYUNCU KADROSU İLE ÇEKİMLER İÇİN GERİ SAYIMA BAŞLADI!

Büyükşehir ve YEDAM’dan bağımlılıkla mücadelede iş birliği

AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI’NDA TÜM TÜRKİYE "ŞEHRİNİ KEŞFEDECEK- GELECEK ENERJİSİNİ KORUYACAK!”

12. ULUSLARARASI İZMİT PİŞMANİYE, MÜZİK ve DANS FESTİVALİ,25-27 AĞUSTOS’TA

‘’20. GELECEĞİN SİNEMASI’’ YARIŞMASININ JÜRİ ÜYELERİ AÇIKLANDI

  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli