İSKENDERUN ŞEHİTLERİMİZİN ÖNCELİĞİ VE MAVİ MARMARA´YA GEÇMİŞTEN DÜŞEN GÖLGE

İSKENDERUN ŞEHİTLERİMİZİN ÖNCELİĞİ VE MAVİ MARMARA´YA GEÇMİŞTEN DÜŞEN GÖLGE

Hangisi daha önemli? Gazze´ye yardım götürmek üzere Akdeniz´e açılan gemi konvoyunun, uluslar arası sularda İsrail saldırısına uğraması mı? Yoksa İskenderun Deniz Üs Komutanlığı´nda, nöbetçi değiştirme aracına, otoyola yakın bir mevkiden bölücü terör örgü

Elbette ulusumuz için, tam donanımlı ?terör? timinin bir askeri tesise saldırı düzenlemesi ve ?nöbetçi değiştirme aracının hareket zamanını kesin biçimde bilerek? açtığı ateş sonucu Mehmetçik´lerimizi şehit etmesi en önemli olaydır. Zira bu saldırı, siyasal iktidarın PKK terörizmini nerede ise ?etnik hakların zamanında verilmemiş olmasına? bağlayan ?açılımları?nın sonucu azgınlaşan bölücü hareketin tırmanan cesaretine bir acı örnektir. Yanlış siyasal hamleler yüzünden ülke güvenliğinin ne derecede daraldığını ortaya koyan ?zaaf göstergesi?dir. Bırakalım boş lafları, ülke bütünlüğüne ve halkın kardeşliğine bir darbe amacı güttüğü, devletin tüm bunların üstesinden geleceği yolundaki avunmaları da artık gerçekleri kavrama zorunluluğunu tam olarak görelim.

Gerçek şu: Ülkemiz ciddi bir saldırı altındadır ve bu saldırı coğrafyamızın kılcal damarlarına kadar sızabilen dış kaynaklı tasarımların eseridir. Ulusal bütünlük dokusunu bozarak gelişmektedir, siyasallaştırılmış terör hamleleri ile amaca adım adım yaklaşmaktadır. Amaç da Türkiye Cumhuriyeti´ni ve Türk ulusunu bölgesel ve hatta küresel anlamda güç sahibi olmaktan alıkoymaktır. Lozan kazanımlarını yok etmek, ülkeyi emperyalizmin kuklası haline indirgemektir.

İskenderun şehitlerinin bu önemde yarattığı üzüntü ve kaygı ortamını kimileri için  bir anda geri plana itme fırsatı yaratan   ikinci bir olay ortaya çıktı bu sabah: İsrail´in Gazze´ye yardım götüren bir dizi gemiyi, uluslar arası  sularda silah zoru ile durdurması ve çatışma sırasında onu aşkın insanın ölümüne neden olması. Bütün dikkatler bu olaya yoğunlaştı. Başlıca nedeni ise yardım konvoyunun başını Türk bandıralı geminin çekiyor ve görünürdeki aktivist liderlerin de ülkemizin ?İslami Çevrelerinden? oluşu. Gündemde bu kadar geniş yer almasının da nedenleri arasında hazırlıkların günlerdir sürdürülmesi, Mavi Marmara gemisinin sefere çıkışı sırasında da arkasında ?siyasal destek? bulunduğu imajının bilinçli olarak pompalanması; medya organlarının bu olayı sansasyonel boyutlara taşıması da var.  Nitekim bu satırlar kaleme alınırken, ülkenin bir çok yerlerindeki benzerlerinden daha kapsamlı bir protesto eylemi İstanbul´da Taksim meydanında hazırlanıyor.  Protesto gösterileri için Taksim´de ses düzeneği kurulurken, binlerce kişi Meydanı doldurmaya devam ediyor. Taksim Meydanı´nda ayrıca, yüksek sesle Arapça dualar okunuyor. Kalabalık, konuşmalar arası tekbir getirerek İsrail´i protesto etmeyi sürdürüyor.

Bu olay da kendi çapında önemli elbette. İsrail´in bölge ve dünya barışını tehdit eden bir terörist devlet oluşunu bir kez daha ortaya koyuyor. Gazze´yi bir açık hava zindanı haline getiren, milyonlarca Filistinliyi silah zoru ile her türlü yaşamsal hakkından yoksun bırakan bir ülkenin hemen Güney´imizde bir çıbanbaşı olduğu da gerçek. Hele İran´a karşı saldırı hazırlıklarını yoğunlaştırdığı haberleri ile  ?nükleer felaket? senaryoları içerisine ülkemizi de sokabileceği tehlikesini çağrıştırması başlı başına bir kaygı. Böyle bir ülkenin dünyaya ve uluslar arası kurallara meydan okuyarak ?sivil gemilere ve sivil insanlara? saldırıya geçmesi kabul edilemez. Kınanmalı, kınanmaktan da öte yeri geldiğinde askeri önlemleri de içeren misilleme görmelidir. Ama bu arada  İsrail´in hangi geçmiş olaylardan bu cesareti bulduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Evet, İsrail özellikle şöyle ya da böyle ülkemizin damgasını taşıyan bir ?yardım eylemine? karşı hangi cesaretle öldürücü bir saldırı düzenlemiştir? Alanları dolduran ya da camiden çıkan insanların, tekbir getirerek olayı sadece dinsel boyutları ile protesto ediyor olmaları gerçekleri örtebilir mi? Bu sabaha karşı yaşanan gelişmelerde gözlerden kaçmış olabilecek bir anons yapılmıştır saldırgan İsrail tarafından. Mavi Marmara gemisine İsrail askeri, ?Deniz ablukası bölgesine yaklaşıyorsunuz, devam etmeyin ve durun? uyarısını yapmıştır. Nedir ve nasıl oluşmuştur bu abluka olayı? Kimler sorumludur böyle bir sözde savunma bölgesinin oluşmasında?

Belleğimizi zorlarsak benzer bir  ?abluka? bölgesi oluşmasına Lübnan kıyılarında Lübnan Barış Gücü denetiminde olanak sağlandığını anımsayabiliriz. 2006 yılının Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında, İsrail´in Hizbullah roketlerini bahane ederek Lübnan´ı işgale yeltenişini ve sivil halkı da öldürerek ülkeyi yakıp yıktığını herhalde unutmamışızdır. Ayrıca İsrail´in bu saldırının yarattığı olumsuz sonuçlardan paçasını nasıl zor kurtardığını ve uluslar arası bir barış gücünün yardımı ile korunmaya alındığını da o günlerin medya arşivlerinden izlemek olası. Unutulmaması gereken bir önemli husus da bizim, daha doğrusu AKP iktidarının ileri gelenlerinin, İsrail´i koruma ve kurtarma operasyonunda hevesle yer almak istemeleri? Bunu da deniz kuvvetlerimizin ?Lübnan´a Hizbullah silahlarının sevkini önleme? amacı ile oluşturulacak abluka bölgesinde görev yapmaları çerçevesinde başarmış olmaları?

2006 yılının o döneminde bu konu çok tartışıldı, üstünde çok yazıldı çizildi. Bu sütunlarda kimi kaygılar dile getirildi. Meclis´ten 5 Eylül 2006 günü kabul edilen Tezkere ile Barış Gücüne katılım koşullarımız şöyle eleştirildi de:

?Erdoğan, "Biz Lübnan´a ileride hatırlanmak için gitmeliyiz" gibi bir hesaptan da söz ediyor. Yani İsrail, Lübnan´a orantısız bir tepki ile saldıracak. Yakıp yıkacak. O ülkenin kendi iç dinamiklerinde kurulmakta olan zoraki dengeleri yeniden alt üst edecek. Hizbullah faktörünü bahane edip, geçmişin o refah ve huzur ülkesinin bir daha yaşama kavuşmasını engelleyecek. Hiç bir günahı  olmayan binlerce sivilin ölümüne, yüz binlerin yerinden yurdundan olmasına neden olacak. Sonra da Güney Lübnan´a tampon bölge kurulması için Batılıların desteği ile BM kararı çıkarttıracak. Kendi koşullarını dikte ettirip, sonuna kadar kendini savunma bahanesi ile saldırganlığını tescil ettirecek. Lübnan kıyılarında ambargosunu sürdürecek. Kendi silah alımını kısıtlayan herhangi bir yaptırım olmayacak. Ama Kofi Annan, Tahran´a gidip "Hizbullah´a silah sevkıyatını durdurun" diyecek. Türkiye bu senaryo içinde istekle ve telaşla kendisine bir rol bulup, İsrail´in isteklerine uygun koşulların yaratılmasında görev alacak. Bunun adına da "barışa hizmet" mi denecek? Ya da ülkemiz İsrail ve ABD´nin türküsünü çığırır hale getirilirken saygınlığını ve inanılırlığını koruyabilecek midir?

Tezkerenin bir bölümündeki belirtilere göre Deniz Kuvvetlerimiz Hizbullah´a silah sevkini önleyecek devriye görevlerinde yer alacak imiş. Bunun silahsızlandırma eylemi ile örtüştüğü yönler yok mudur? Böyle bir görev sırasında güç ile karşılaşılırsa, çatışma kaçınılmaz olmayacak mıdır? Bunun devamı, karada da yaşanmayacak mıdır? Erdoğan´ın verdiği güvenceler havada kalmayacak mıdır??

Evet, değişken siyasal açılımlarla ülkeyi dış dünyada zora sokan iktidarın geçmişteki icraatı ile İsrail´in ?kudurganlık gösterilerine? cesaret verdiğinin farkında olamayan kitlelerin tekbirli gösterilere kalkıştığı ?Mavi Marmara? olayı bu gerekçelerle üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir geçmişe sahip. Dört yıl önce sırf Bush ve çetesi istedi diye, İsrail´in paçasını kurtarmasına yardımcı olacaksın, bugün 180 derece dönüşle Lübnan saldırısından farkı olmayan Gazze olayını insanlık suçu gibi göstermeye kalkışacaksın. Bunu da ulus ve ülke çıkarlarının gerektirdiği bir olay olarak görmeyip, dinsel tezler içerisine hapsedeceksin. Ve de Türkiye´yi ayağa kaldırma yoluyla,  dış siyasetteki zikzakların, niyeti sisler arkasında gizli kalan manevraların bir parçası olduğunu gözlerden saklayıp, aksine bunu siyasal ranta dönüştüreceksin.

İskenderun Şehitleri ile Mavi Marmara saldırısı arasında bir bağlantı kurmaya kalkışanlar var. Bu konuda ahkam kesmeye kalkışacak kadar yetkinliğimiz yok ama bir ilişki var her ikisinin de arka planında yatan ?yanlış ve basiretsiz? siyasal hamleler açısından. Birisinde ?terör? yanlış açılımlar yüzünden azdırılmış ve bu denli ölümcül olmaya başlamıştır.  Diğerinde ise İsrail´in terörist devlet olma cesareti zamanında bizim de rolümüzle pekiştirilmiş ve şimdi bizimle ilgili bir olayda kabul edilemez bir saldırganlık olarak açığa çıkmıştır. Olayları bu derinlik içerisinde yorumlamamız yerinde olmaz mı?


2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false