?ADANA´DA KİŞİ BAŞINA DÜŞEN YEŞİL ALAN 1 METREKAREDİR?
1980 yılı sonrası yaşanan terör olaylarında doğu´dan ve Güneydoğu´dan büyükşehirlerin hazırlıklı olmadıkları bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldığnı ve bu durumdan en çok etkilenen kentlerden birinin de Adana olduğunu söyleyen Çetinkaya; ?gecekondu ve kaçak yapılaşmanın arttığı dönemlerde Adana bu durumdan en çok etkilenen kent olmuştur. Şöyle ki sahip olduğu nüfus büyüklüğüne göre yeşil alan, kreş, yurt, okul, hastane vb. donatı alanları ayrılamamıştır. Bundan dolayı günümüzde kişi başına yeşil alan 1 metrekaredir? dedi.
Kentler medeniyetlerin biriktiği yerlerdir diyen Çetinkaya; ?Kentler sadece bulvardan, konutlardan, sanayi alanlarından, avmlerden, yeşil alanlardan ve aynı özellikte insanlardan oluşmaz. Tarih boyunca insanın yaşam tercihleri, iklim koşulları ve göç hareketleri kentlerin kuruluşunu gelişimini sağlamıştır. Adana da bu süreçleri yaşamış ve Tepebağ çevresinde başlayan yerleşim, cumhuriyetimizin ilk dönemindeki planlı gelişim, göç hareketleri ile kaçak yapılaşma ile bugün ki makro formuna ulaşmıştır.
Bu süreci yaşarken Adana tarımla başlayan bolluk sanayiye aktarması ile bereket artmış ve çekim merkezi olan Adana gelen göçü altyapısı olan arsalarda iskan edememiş ve kaçak yapılaşma ile merkezin çeperlerinde ya da fabrika çevrelerinde yapılaşma gelişmiştir? şeklinde konuştu.
Çetinkaya; fiziki ortam bu kadar kötü iken bile 2003 yılına kadara Adana´nın sosyal, ekonomi ve eğitim konularında Türkiye´nin en gelişmiş iller arasında yer alırken AKP iktidarı döneminde yeteri kadar yatırım alamadığını, bunun yanı sıra belediyelerin de üzerinde ki borç yükünden kıprayacak hali kalmadığını ve kalıcı olarak problemlere çözüm üretilemediğini söyledi.
?MÜLTECİLERİ YAŞAMA HAZIRLAMAK GEREKİRDİ?
2014 yılında mültecilerle ilgili konuda Büyükşehir Meclisi´nde uyarıda bulunduğunun belirten Çetinkaya, ?7 Temmuz 2014 yılında CHP Büyükşehir Grup Başkan Vekili olarak bu konuyu ilk gündeme getiren kişiyim. Ortadoğu´daki kaosun Adana´ya yansıdığını, her sokakta her ışıkta Suriyelilerin olduğunu ve bu durumun sosyolojik olaylara gebe olduğunu belirtim. Örneğin her Pazar güney kuşak yolunun durumu tüm şehir yaşıyor. Yaya ve taşıt trafiği iç içe girerek insanların güvenli seyahati ortadan kalkıyor. Trafikte, esnaflıkta vb yerlerde yerli insanlar ile arasında zaman zaman gerginlik oluyor.
Ben yaklaşık 4.5 yıl önce şunu söylemiştim. Gelen mültecilerin gitmeyeceğini onun yerine tüm belediyelerde ve mahalli idareler il müdürlüğünde adaptasyon için yeni birimler kurulmasını önermiştim. O birimler Hacettepe Göç Enstitüsü ve diğer resmi kurumlar ile entegre çalışarak yerli insanlarla birlikte yaşama hazırlamaları gerekmekteydi. Ne yazık ki olmadı? dedi.
S.B: Adana´da-veya ilçelerinde- başlatılıp yurt geneline yayılabilecek bir proje var mı? (enerji,tarım, istihdam, ticaret,eğitim vs.)
U.Ç: Adana ölçeğinde Karataş İlçe sınırlarında yer alan Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayileri ile Sarıçam sınırlarında kurulacak sanayi alanları ile ulusal ölçekte yer alacak projeler yer almaktadır. İstihdam, lojistik ve hizmetler sektöründe olumlu yansımaları olacağını düşünmekteyim.
S.B: Coğrafi olarak düzlük bir kent iken trafik sorununu ne ile açıklarız?
Plansız gelişme dediğimiz konutlar, iş yerleri sanayi kuruluşlar inşa edildikten sonra müdahale edilmesinden kaynaklanıyor. Ayrıca planlı yapılaşmış alanlar da ise yol boyu dükkanların olması ve yeteri kadar yol genişliğinin bulunmamasından kaynaklanıyor. Yeteri kadar otopark alanı üretemeyip yaya ve taşıt trafiğini yönetemiyoruz. Şimdi de imar kanunu değişliği ile imar planlarında bisiklet yolları da gösterme zorunluğu getirildi. Bundan dolayı bisiklet yolu imalatı da önümüzde ki plan ve yol imalatında yer almasını sağlamalıyız.
S.B: Adana´da işsizlik nedir? Kamuoyunda oluşan ?iş beğenmemek? algısını nasıl yorumluyorsunuz?
U.Ç: Adana´da bir tabir vardı ?Ağa Çocuğu, Ağa Torunu? gibi hatırlarsınız. İş beğenmeyenlere yada çalışmayanlara kullanılırdı. Günümüz ekonomik koşulları ile ipoteksiz tarla, dükkan, fabrika gibi taşınmazların yanı sıra otomobil, traktör iş makinaları kalmadı. O yüzden iş beğenmeme olarak düşünmüyorum. Çok iyi eğitim almış deneyimli insanlar işlerini kaybetmiş durumda ve bu kişiler de kamu kurumuna başvuru da bulunuyor. Yeteri kadar çalışma alanı üretim olmayınca da işsizlikte en üst sıraya geliyoruz.
S.B: İşsizliğin önüne geçebilecek uygulama ne olmalıdır?
U.Ç: Çok kolay, komşularımıza verilen yatırım imkanları Adana´ya geri iade edilmelidir. Kapanan fabrikalar yeniden açılırsa istihdam talebi başlar ve işsizlik azalır. Bir başka alternatifte ulusal ve uluslararası yatırımcı çekerek yeni üretim alanları oluşturarak istihdam artırılabilir.
S.B: İçinden nehir gecen sayılı kentler arasında olmasına karşılık yıllardır ihmal edilen kent görselliğinin ve turizm sektörünün kentimizde geldiği nokta ve turizm adına yapılabilecekler listesi kısaca nelerdir?
U.Ç: Adana ili, binlerce yıllık tarihi geçmişi, günümüze kadar gelmiş olan sayısız tarihi eserleri, müzik sinema ve edebiyat sanatı, mutfağı, doğal kaynakları ve güzellikleri, coğrafi ve iklim özellikleri, verimli toprakları ile ekonomik ve kültürel açıdan oldukça zengin bir ildir. Bölgenin ekonomik aktivitesinde başat bir rol oynayan il, tarım, sanayi, ticaret ve turizm faaliyetleriyle ülke ekonomisine de büyük katkılarda bulunmuştur. Ancak kent yöneticilerinin bakış açısında ki eksiklikten dolayı bu potansiyellerimiz değerlendirilemiyor.
Yeni Kent Vizyonu oluşmalıdır.
Kentin toplumsal gelişimini, kültürel, sanatsal ve estetik değerleri göz önüne alınarak fiziksel kalitenin yükseltilmesi hedeflenmektedir. Bu doğrultuda;
- Kent turizmi olanakları ve potansiyelleri kenttin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının dönüşümüne ve gelişmesine katkıda bulunmak,
- Kentin ulaşım, altyapı ve diğer hizmetleri uluslararası standartlara göre geliştirmek,
- Kentin Mimari varlıkları ile kentin yeni imajını oluşturmak ve toplumsal belleğine sahip çıkmak,
- Kentin sağlıklı ve insanların hak ettiği yaşam kalitesinin gerektirdiği yaşanabilir mekana dönüştürmek.
Kıyı Turizmi
Turizm, potansiyel olarak yerel ekonomilerin kalkınmasında önemli bir rol almaktadır.
Turizmin tek boyutlu anlayışından kurtararak çok boyutlu bir yönetim anlayışı getirilecektir.
Çukurova sınırlarında yer alan Baraj Gölü ve Çevresi plaj, rekreasyon ve su sporları aktiviteleri için yeniden düzenlenecektir. Çukurova Üniversitene ve doğal güzelliği devam eden tepelere teleferik sistemi yapılmalıdır.
Bu doğrultuda, kentsel ve kırsal alanlarda tarihi, kültürel ve doğal kaynakların korunması, salt kısa vadede değil, uzun vadede de turizmin gelişmesine ve yeni kaynakların oluşturulmasına katkı sağlanmalıdır.
Uluslararası düzeydeki gelişimlerin izlenmesi ile Adana´nın standartları yükselecektir.
?HEDEFİMİZ ANA MUHALEFET DEĞİL, İKTİDAR OLMAK?
Çetinkaya, dönem dönem gündeme gelen CHP içindeki fikir ayrılıklarını değerlendiriken; CHP dışında diğer siyasi partilerde kaos olduğunu ama bunu dile getirecek ortam bulamadıklarını söyledi, ?Bizim partimizden çok diğer partilerde karışıklık hatta kaos var. Ancak bunları dile getirecek ortamları hatta şeffaflığı bulunmuyorlar. Bizim hedefimiz ana muhalefet değil iktidar olup yurttaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik sorunlarından eğitim sağlık problemlerinden en önemlisi düşsel ve fiziksel olarak kaygı duymayacağı düzen kurmaktadır. Örneğin tüm öğrenciler öğretmenler okul görevlileri ve aileleri her gün karanlığa uyanıyor. Okul saatleri ile ilgili çocukların gelişimi ile ilgili CHP dışında kim dille getiriyor. Tarımın problemlerini kentsel sorunları partimiz dışında diğer partiler ne kadar sahipleniyor?? şeklinde konuştu.
?PARLEMENTER SİSTEMİ YENİDEN HAYATA GEÇİREMEZSEK DOĞU BLOKU ÜLKELERİNDEN FARKIMIZ KALMAZ?
Mustafa Kemal Atatürk´ün Cumhuriyeti parlamenter sistemi kurarak çağdaş seviyelere taşıdığını ve bu uğurda büyük bedeller ödendiğini ifade eden Çetinkaya, ?Ülkemizin demokratik hayatı 1699 da Karlofça anlaşması ile Osmanlı Devletinin toprak kaybı ile başlamıştır. O dönem ki atalarımız, devlet sisteminin problemleri başka ülkelerin ekonomik saldırıları ve yine savaşlar ile ağır bedeller ödemiştir. O tarihten itibaren Cumhuriyet kuruluna kadar kan ve göz yaşı durmamıştır. Cumhuriyetimizin kurulması ve bugün ki sınırları içinde çok sayıda devrimleri gerçekleştirmiş ve çağdaş yaşama kavuşmuştur. Tüm bunları Mustafa Kemal parlamenter sistemi kurarak başlamıştır. Osmanlı Devletin de çeşitli dönemlerde ki değişiklikler ile parlamenter sistemi kurmuştur. Ancak Osmanlı son anayasasında padişaha meclisi tatil etme yetkisi verilmiştir. Son padişahta bu yetkisini kullanarak meclisi kapatmış ve tek yetkili hale gelmiştir. Tüm yetkiler elinde olmasına rağmen çözüm üretememiş ve sonuç hepimizin bildiği tarihi olaylar yaşanmıştır. Çok zor kuranlar ülkemizde tüm yetkileri üzerinde toplamamış tam tersi halk egemenliğine dayanan parlamenter sistem kurmuştur. Bu sistemin değişmesinin doğru olmayacağı ve yeniden parlamenter sistemin yaşaması hedeflenmektedir. Bunu sağlayamazsak ülkemizin demokrasisi dağılan Doğu Bloku ülkelerinden farklı olmaz.? şeklinde sözlerini tamamladı.(SB)
