İHD Kadın Komisyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

         ?Kadına yönelik şiddet, bugün dünya üzerinde coğrafik, ekonomik, kültürel vb. sınır tanımaksızın değişik biçimlerde görülen, insan haklarının en yaygın şekilde ihlal edildiği ve aynı zamanda en fazla kanıksandığı alan olup, kadın ile erkek arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin sonucu ortaya çıkan toplumsal bir sorundur.

Kadına yönelik şiddetin en kapsayıcı ve öncü tanımı Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi Bildirgesinde yer bulmuştur. Bildirge kapsamında kadına yönelik şiddet, gerek kamusal gerekse özel yaşamda ortaya çıkan, fiziksel, cinsel, psikolojik ya da ekonomik zarar veya ıstırap ile sonuçlanan ya da sonuçlanması muhtemel, cinsiyete dayanan her türlü eylem, bu eylemlerde yapılan tehditler de dahil zorlama ve keyfi olarak özgürlükten ve ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakma olarak tanımlanmıştır. Buna göre kadına yönelik şiddet, aile içinde meydana gelen dövme, kız çocuklarının istismarı, evlenirken verilen başlık parası ile ilgili şiddet, evlilik içi tecavüz, cinsel organları dağlama ve kadınlara zarar veren geleneksel uygulamalar, eş olmayanlar arasındaki şiddet ve sömürme amaçlı uygulanan şiddet de dahil olmak üzere fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet uygulaması; toplum içinde meydana gelen tecavüz, cinsel istismar, çalışma hayatında, öğretim kurumlarında ve diğer yerlerde cinsel taciz, kadın satışı ve zorla fahişeleştirme de dahil her türlü şiddet ve nerede meydana gelirse gelsin, devlet tarafından işlenen veya hoş görülen fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet olarak ifade edilmiştir.

Görüldüğü üzere kadına yönelik şiddetin içeriği kapsamlı ve aynı zamanda köklüdür. Zira bir bütünen toplumsal yozlaşma, kimliksizleştirme, iradesizleştirme, insan pazarlama ve her türlü hakka tecavüz özellikle kadın üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Kadını değersizleştiren ve yok sayan bu gerici politikalar sonucunda kadına yönelik taciz, cinsel saldırı, katliamlar, yani bir bütünen erkek şiddeti artarak devam etmekte, 2014 yılında yürürlüğe giren ve kadına yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı uluslararası belge olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ, ilk imzalayan ülke olarak yer yer gururlanan yetkililer ise sözleşmenin gereği olan önleyici, koruyucu, cezalandırıcı ve politika geliştirici hiçbir yükümlülüğü yerine getirmemekte, ana akım medya ise haberleri sunuş şekliyle farkındalık yaratmaktan ziyade şiddetin yeniden üretimine çanak tutmakta, tüm bu çelişkilere dikkat çekmek isteyen özgün kadın örgütlenmelerinin ise çalışma ve etki alanları daraltılmaya çalışılmaktadır.  Bu sebepten bizler kadına yönelik erkek şiddetine karşı bir an önce önlem alınmasını istiyoruz.

Zira; erkekler 2018´in ilk altı ayında; en az 120 kadın ve 7 çocuk öldürdü; 32 kadına tecavüz etti; 102 kadını taciz etti; 325 kadına zorla seks işçiliği yaptırdı; 189 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu; 212 kadını ise yaraladı.

Şiddet uygulayan ve şiddete tabi kılınana baktığımız zaman aslında güçlünün güçsüz üzerinde kurmuş olduğu iktidar ilişkisini net bir biçimde  görmekteyiz. Zira bu erk şiddeti; kadın kırımından çocuk istismarına oradan ise son zamanlarda çokça örneklerine tanık olduğumuz hayvanlara kadar sirayet etmekte ve öğrenilen bir davranış kalıbı olarak suça olan eğilimi gün geçtikçe arttırmakta ve bir döngü halinde tüm topluma yansımaktadır.

 Yine bu ay içerisinde kayıp olduğu ortaya çıkan, bunun üzerine sosyal medyadan halkın #LeylaVeEylülNerede etiketiyle aramaya çalıştığı küçük çocuklardan da acı haber geldi. 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara´nın cansız bedeni istismara uğramış ve gömülü halde bulundu. Leyla´nın cansız bedeni kaybolduktan 18 gün sonra dere yatağında bulundu. 2 yaşındaki Ecrin Ergün ise babası tarafından öldürüldü.

Resmi rakamlara göre son on yılda 482 bin 908 çocuk evlendirildi.

Son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı. Çocuk tecavüzlerinin sadece yüzde 5´i ortaya çıkıyor, yüzde 95´i ise gizli kalıyor. Yani bu sayı, buzdağının sadece görünen bir kısmı!

Adalet Bakanlığı´nın verilerine göre yılda ortalama 17 bin çocuk istismarı davası açılıyor, bu davaların yüzde 45´i cezasızlıkla sonuçlanıyor!

2009 yılı Temmuz ayında Milli Eğitim Bakanlığı yönetmelik değişikliğiyle ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı.

2013 yılının Eylül ayında evli öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesi getirildi.

2015´in Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi, resmi nikah öncesi dini nikah kıyılmasına verilen cezayı ortadan kaldırdı.

Anayasa Mahkemesi yine bir yasa iptaliyle ?Çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15´ten 12´ye indirilmesi?nin önünü açtı.

2016 yılı Kasım ayında çocuk istismarcılarının evlilik yoluyla cezasız bırakılmasını öngören bir önerge AKP hükümeti eliyle Meclise getirildi. Önerge tepkiler sonucunda geri çekildi.

2017 yılı Mayıs ayında çocuk istismarının önlenmesi için hazırlanan araştırma önergesi, AKP milletvekillerinin oy çokluğu ile reddedildi.

2018 yılında İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirilen 115 çocuğun hamile olduğu halde adli makamlara bildirilmediği skandalının yankısı sürerken bu kez de Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yüzlerce küçük yaşta çocuğun hamile olduğu halde bildirilmediği ortaya çıktı.

Her gün televizyonlardan, gazetelerden, meclis kürsülerinden, küçük yaşta evliliği aklayan, kız çocuklarının istismar edilmesini ?inançla, gelenekle? açıklayarak meşrulaştıran cümleler duyuyoruz. Her gün bir yurttan, okuldan, kurstan, hastaneden, yuvadan, mahalleden çocuk istismarı haberleri gelsin istemiyoruz. İstismarı ortadan kaldırmak için bu karanlık tabloyu yaratan tüm uygulamalara bir an önce son verilmesini talep ediyoruz.

İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Kadın Komisyonu olarak kadınlara, çocuklara, hayvanlara yönelik katliamlarının, istismar, taciz ve tecavüz vakalarının esasında kaynağı aynı olan ve gücünü egemen erk zihniyetten alan şiddetin takipçisi olacağız. Bu utanç tablosunu örtbas etmeye çalışanların, çocuk istismarının meşrulaşmasından sorumlu olanların, kadın katillerine yol açanların, kolaylık tanıyanların hesap vermesi için mücadeleye, dayanışmamızı yükseltmeye, ses vermeye, ses olmaya devam edeceğimizi bir kez daha kamuoyuna ilan ediyoruz.? (SB)