Bir ?sine-i millet? lafıdır, ortalıkta dolaşıp duruyor. Hatta, ?hukuksal boyutları nedir,´ hatta ?gerçeklemesi için hangi koşullara uyulması gerekir´, gibisine konunun nerede ise akademik tartışmaları bile yapılıyor.
Bu tartışmalar DPT´nin kapatılıp da bağımsız olarak seçimi kazanan ve sonradan bu partiye katılıp grup kuran milletvekillerinin ?parlamentodan çekildik? demelerinden çok önce birkaç kez siyasal arenada gündeme gelmişti. Yanlış anımsamıyorsak 1950 öncesi Demokrat Parti de seçim yasalarında değişiklik yapılmasını zorlamak için bu tehdidi savurmuştu. İsmet Paşa da bu resti görmüş ve partisinin ?gizli oy açık tasnif? yöntemini kabul ederek, kendisini iktidardan uzaklaştıran seçimlere böyle bir düzenlemeyi yetiştirmesini hızlandırmıştı. Bayar ve arkadaşlarının istediği oldu böylece. Türkiye, ?demokrasi açılımı? sürecine girmişti bir kez... İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı´nın demokrasi cephesinde yer alması için tarihsel bir fırsatı kullanmak gerekiyordu o günlerde. Dürüst seçimler yaparak, muhalefetin Meclis´te temsilini sağlamak büyük bir iddia idi Milli Şef için. Ama olanlar kendisini aştı ve 14 Mayıs 1950 günü bir bakıma kendisini ?sine-i millet?te, sade bir milletvekili olarak buluverdi.
Daha sonraki yıllarda da, başı sıkışan muhalefet grupları aynı zorlamayı denediler. Ama hiç birisi tutmadı. ?Sine-i millet? sözü de dillere takıldı kaldı. Ama bu deyimin nereden ve hangi koşullarda çıktığı da hep görmezden gelindi. Şöyle bir arşiv taramasından çıkan bir sonucu anımsayalım dilerseniz. Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919 günü Samsun´a çıkmıştır. Üstünde işgalcilere teslim olmuş Osmanlı Devleti´nin üniforması ve omuzlarında da işgale direnmeye kalkışacak Anadolu halkını hizaya getirme gibi bir görev vardır. Ama ilk andan itibaren kafasındaki Ulusal Kurtuluş Davası´nı gerçekleştirme etkinliklerine başlamıştır. Tarihler yazar ki 8 Temmuz 1919 gününe geldiğinde bir karara varmak ve seçim yapmak zorundadır. Şu gerekçe ile omuzundaki rütbeleri söker ve üniformasını çıkarır:
?Mübarek vatan ve milleti parçalamak tehlikesinden kurtarmak için açılan milli mücadele uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmaya resmi sıfatım ve askerliğim artık mani olmaya başladı. Bu mukaddes gaye için milletle beraber nihayete kadar çalışmaya mukaddesatım namına söz vermiş olduğum cihetle pek aşığı bulunduğum silk-i askeriyeye bugün veda ve istifa ettim.?
Ve şu sözler ile ?sine-i millete? yani ?ulusun bağrına? döndüğünü açıklar:
?Bundan sonra milli mukaddes gayemiz için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere milletin sinesinde bir mücahit fert sıfatıyla bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilan eylerim.?
Bundan sonra artık sadece ?Mustafa Kemal? vardır. Bir bireydir ve dünyaya, vatan ve ulus hainlerine karşı savaşım vermeye hazırdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi´nin ordusu kurulup da yeniden askeri görevi alıncaya kadar bu sivil konumda savaşımını sürdürür.
Böyle bir tarihsel tablo gözler önünde iken bugün yapılan ?sine-i millet? tartışmaları pek acınası gelmiyor mu insana? Ne olmuştur? Bir siyasal parti ?eylemleri yanında terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa´nın 68. ve 69. maddeleri ile 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu´nun 101. ve 103. maddeleri gereğince? kapatılıyor Anayasa Mahkemesince. Ama tepkiler gecikmiyor. Olayın sorumluları ?Biz bu kararı tanımıyoruz,? diyorlar. Parlamento çalışmalarından çekilme kararı alıyorlar ve ardından da milletvekillerinin istifa edeceklerini ilan ediyorlar. Bunun adına da baştan beri ?sine-i millet?e dönmek diyorlar.
Tüm koşullarını, kurallarını ve kurumlarını kabul ederek içerisinde yer aldıkları Anayasal düzeni hiçe saymak, ?tüm ülkenin ve ulusun ? değil de bir etnik grubun temsilcileri olarak siyaset yapmaya yeltenmek... Bu arada dış güçlerin ve de arkalarını dayadıklarını silahlı eylemlerin desteklerinden yansıyan lüksü de yaşıyarak anayasa tanımazlığı ?demokrasi ve özgürlüklerin vaz geçilmez koşulu? gibi göstermek. Bunlar mazeret olabilir mi ?milletin bağrına dönüyoruz? şovuna? Hem sonra hangi milletten, hangi sineden söz edilmektedir? Bunu dokunulmazlıklar kalktığı zaman da bunu açıkça söyleyebilecekler midir?
Ülkeye ve bu ülkenin insanlarına, ulusal dokusuna daha fazla zarar vermemekle yükümlüdür herkes gibi kendileri de. Temsil ettiklerini iddia ettikleri insanlarımızın üzerinden oynanan oyunların ayırdına varmalıdırlar. Hele hele Mustafa Kemal´in söylemi ile ?Mübarek vatan ve milleti parçalamak tehlikesinden kurtarmak için açılan milli mücadele? nin en onurlu bir aşamasını, asla karşılaştırılmayacak eylemlerine bir örnek olarak gösterme yanlışından da dönmelidirler.
10155,35%1,09
32,37% -0,32
34,71% -0,26
2399,55% -0,94
3886,52% 0,00